@gizli1ruh
|
Maalesef bölümleri karıştırmışım. Bu nedenle bu bölümü tekrar okumanızı tavsiye ediyorum.
iyi okumalar🫶🏻
.
O konuşmanın ardından iki gün geçmişti. Bu iki gün içerisinde Melihle hiç konuşmamıştık. Daha doğrusu o Merti yollayıp onunla gelmem konusunda ısrar etsede ben, inatla reddediyordum.
Artık barda çalışmıyor, Melih'in sözleri üzerine şirketinde bugün çalışmaya başlayacaktım. Elimdeki telefonu komodinin üzerine bırakıp spor ayakkabılarımı giydim.
"Dikkatli ol. O muşmula suratlıya taviz verme."
"Tamam." Dedim buseyi onaylarken.
Merveyle birlikte içeri girerek kapıyı kapattı. Bende o sıra da merdivenleri yavaş yavaş iniyordum.
Gitmek istemediğimi her şekilde belli edebilirdim.
Henüz bir kaç basamak inmişken aşağıdan gelen sesler üzerine birinin yukarı çıktığını anladım. Adım sesleri gittikçe yaklaşırken bende aşağıya iniyordum.
Görüş açıma üst komşunun oğlu girince yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirdim.
"Cansu." Dedi aksime gülümserken. "Kaç ay oldu görüşemiyoruz. "
Haklıydı. Aylar önce Buse, ben ve kendisi yemeğe gitmiştik ve o günden sonra hiç görüşememiştik. Çünkü kendisi bir kaç aylığına tatile gideceğini söylemişti.
"Ah. Evet baya oldu bahadır. Nasılsın görüşmeyeli?"
Sesimde ki aceleci tavır bir an önce konuşmanın son bulmasını temenni ediyordu. Çünkü Melih gibi gaddar bir patronun azarını işitmek en son isteyeceğim şeydi.
"İyiyim. Sen nasılsın. Çok ta güzelleşmişsin." Bunu söylerken bakışlarıyla beni baştan aşağı süzmüştü.
"Teşekkür ederim." Dedim yerimde kıpırdanırken.
Ardından herşey hızlı gelişmişti. Bahadır gideceğim yere kadar arabasıyla bırakmayı teklif etmiş, her ne kadar kabul etmesem de yoğun ısrarı üzerine kabuk etmiştim. Şuan ise arabada sorular soruyordu.
Dakikalar sonra araba Karahan holdingin önünde durunca araçtan indim. Kapıyı yavaş bir şekilde kapatmıştım ki başka bir arabanın fren sesi kulakları sağır edecek bir şekilde delip geçti.
"Ne oluyor ya!"
Başımı arkaya çevirip arabaya baktım.
Bu,
Bu Melih'in arabasıydı.
Arabanın kapısı sert bir şekilde açıldı. Üzerine giydiği siyah paltosu ve özenle yapılmış saçlarına yine dalıp gitmiştim.
Ne diye böyle yakışıklı oluyorsa...
Kendine gel Cansu.
Kapıyı yine aynı sertlikle kapatıp şahin gözlerini üzerime dikti. Kaşları çatıldı. Omzunun üzerinden bir noktaya odaklanmıştı sanki. Başımı geriye çevirerek baktığı yere döndüm.
Bahadır.
Bahadıra bakıyordu demek ki.
Melih arabanın etrafından dolanıp seri adımlarla yanıma gelirken koluma dokunan elle irkildim.
"Neyi bekliyorsun Cansu?" Diye sordu Bahadır kısık gözleriyle beni incelerken.
"Hiç. Hiç bir şeyi beklemiyorum. Gidiyorum o zaman. Bıraktığın için teşekkür ederim." Dedim yandan yandan bize doğru gelen Melih'e bakarken.
Allah'ım nolur bir tatsızlık çıkarmasın...
"Rica ederim. Her zaman bırakırım yeterki sen iste."
Bu bana mı yürüyor dedim içimden. Öyle bir havası vardı çünkü.
Tam Melih'e doğru gidiyordum ki " Akşam yemeğe ne dersin?" Diye sordu Bahadır.
Bunu beklemiyordum açıkçası. Bahadırla arkadaşlıktan öteye gitmemiştik hiç bir zaman. Öyle bir şey söz konusu bile değildi elbette.
"Hayırdır! Yemek falan?" Arkamdan gelen sesle hızla o tarafa döndüm.
Melih elinde ne zaman yaktığını anlamadığım sigarasıyla tam da arkamda duruyordu. Beni belimden tutarak kendine çekip bedenimi bedenine yasladı sahiplenircesine.
Gözlerim anında büyürken belimdeki elinin üzerine elimi koyup bırakması için çabaladım. Cimciklemiş bile olabilirim ama demir gibiydi mübarek bırakmıyordu.
"Siz?" Diye sordu Bahadır Melihe çatık kaşlarıyla bakarken. O sırada ben hala kendimi kurtarmaya çalışıyordum.
"Melih Karahan ben. Cansunun sevgilisi."
Sert sesiyle söylediklerine karşın gözlerim bu sefer az öncekine nazaran daha çok açıldı. Nefes alış verişim hızlandı ve ben debelenmeyi bile bıraktım.
Sevgilisi...
Sevgilim olarak tanıtmıştı kendini.
Tam ağzımı açıp itiraz edecektim ki Melih dudaklarını saçlarıma bastırıp uzun bir öpücük bıraktı.
"Öyle mi? Bir sevgilin olduğunu bilmiyordum Cansu." Diye sordu bakışlarını bana çevirirken.
Yok zaten diyecektim fakat Melih bende önce davranıp "Öğrenmiş oldun." Diye tersledi onu.
Ardından bir şey dememe müsade etmeden elimden tutarak şirketin girişine sürüklemeye başladı.
Ah Melih ah. Şimdi bahadır gidip bunu annesine söylerse Anneside hiç vakit kaybetmeden, anneme yetiştirir.
Ne dertler açıyorsun başıma...
Elimi sıkı sıkıya kavramış bir çok kişinin bakışları altında asansöre binmiştik. Elimi hızla çekip " Ne yaptığını sanıyorsun sen!" Diye çemkirdim.
Belimden tutarak beni kendine çekti. Bu hareketi yüzünden yine kas katı kesildim.
"Bana birdaha bağırdığını duymayacağım." Dedi fısıldar bir şekilde. Nefesi yüzümü yalayıp geçiyor, mis kokusu beni farklı anlara sürüklüyordu.
Bakışlarımız kesiştiğinde ellerimi göğsüne koydum.
"Bağıracağım." Dedim ona inat. Fakat yine sessiz konuşuyordum.
"Dene ve gör." Dedi aynı şekilde.
Başını bana biraz daha yaklaştırıp boynuma burnunu dayayacağı sırada asansörden bastığımız kata geldiğimizi belirten bir ses yükseldi. Ardından kapı açıldı.
Onu kendimden uzaklaştırıp hızla asansörden çıktım.
Bu yakınlaşmalarımız hiç hayra alamet değildi.
"Beni takip et." Diyerek önden ilerlemeye başladı. Benden arkasından...
Odasından içeri girdiğimiz an buranın ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Mobilyaları özel olarak yapılmış gibiydi. Duvardaki tablolara da kısaca göz atarken içlerinden bir tanesi oldukça tanıdık geliyordu.
Bu tablo geçen gün kasvetteyken Melih'in bana gösterdiği tabloydu.
Aynısını buraya da asmıştı demekki.
Tabloya biraz daha yaklaşarak sağ altındaki yazıyı okumaya çalıştım.
SİYAHA BULAŞAN GRİ...
Tablonun adı buydu sanırım.
bir müddet tabloya baktıktan sonra Melih'in yanına giderek "Evet. Bana yapacağım işleri vermeni istiyorum." Diye konuştum.
Paltosunu ve takımının ceketini çıkarmış özel yapım askılığa atmıştı. Gömleğinin bileklerini dirseğinin bir karış altına kadar katladı.
O bunu yaparken bende onu izliyordum hipnoz olmuş bir şekilde.
Bana kısaca yapılacakları anlatırken onun özel yardımcısı olmamı da altını çizerek vurgulamıştı.
"Odam neresi peki?"Diye sordum.
Eliyle karşısını gösterip "Orası."Diye konuştu. Gösterdiği yere baktım. Baktım ve bir daha baktım.
Kendi odasının içerisinde başka bir oda vardı ve üstelik aradaki duvar camdan yapılmış resmen kabak gibi odanın içerisi gözüküyordu.
"Ama neden burası. Başka yerde olabilir. Senden uzakta bir oda mesela."
Hem söyleniyor hem de odanın içerisini inceliyordum.
"Gözümün önünden ayrılmaman için." Dedi tek seferde.
Onun görmeyeceği bir şekilde gözlerimi devirip kendi masama baktım. Ne yani bu koca oda sadece benim miydi? Ben burayı incelemekten çalışamazdım ki...
Üzerimdekileri çıkarıp deri koltuğun üzerine bıraktıktan sonra Melih'e döndüm. Pür dikkat beni izliyordu.
"E artık gidebilirsin kendi alanına. Şu sınırdan sonrası benim mıntıkam." Dedim alayla.
"Neyse." Dedi kendini düzeltirken.
"Nasıl olsa kafamı kaldırdığımda seni göreceğim için sıkıntı yok."
Sözlerinin ardından yaslandığı kapı pervazından ayrılıp kendisine ait olan masaya doğru ilerleyerek koltuğuna oturdu. Bende onu izlemeyi bırakıp odaya tekrar göz atmış ve en kuytu köşeye kadar incelemeye başladım.
...
Çıkış saati geldiğinde eşyalarımı toplayarak çantama attıktan sonra telefonumu da alıp Melih'in odasına girdim. Tek çıkış yolu onun odasında ki kapıydı.
Gün boyunca bakışlarını benden çekmeyip, ilk günden üzerime bir sürü iş yığan Melih bey bilgisayarına o kadar odaklanmıştı ki beni fark etmemişti.
Fırsat bu fırsat diyerekten yavaş yavaş kapıya yaklaşıp kulpu kavradım ki tekrar onun sert sesini işittim.
"Dur orda!"
Başımı yukarı kaldırıp gözlerimi kapatarak sabır diledim.
Melih bilgisayarına son kez göz atıp kapattıktan sonra ayağa kalktı. Ceketini ve paltosunu giyerek yanıma geldi ve kapıyı gözlerimin içine baka baka açıp odadan çıktı. Gözlerimi devirerek peşinden çıkıp kapıyı kapattım ve ilerlemeye başladım.
Koridorda benim giydiğim spor ayakkabının aksine yankılanan topuklu ayakkabının sesini işitince bakışlarımı Melih'in gövdesinden kaydırıp sol tarafa baktım.
Bize doğru gülerek gelen tabiri caizse fıstık gibi bir kadın ben daha ne olduğunu anlamadan Melih'e sarıldı.
O sarıldı sarılmasına ama içimde anlamını bilmediğim bir sızı oluştu. Sahi neden üzülmüştüm bu duruma. Ondan köşe bucak kaçan ben, bedenine başkasının sarıldığını görünce neden böyle olmuştum.
Melih kadının sarılışına karşılık vermediği gibi onu kendinden kibar bir şekilde uzaklaştırdı.
"Özledim seni Melih. Ne bu soğuk tavırlar." Kadından gelen ince tiz ses sinirlerimi bozarken kendimi burada fazlalıkmış gibi hissediyordum. Ne olursa olsun buradan bir an önce ayrılmalıydım.
"Neden geldin İrem?"diye sordu sevgili patronum.
Kadın bakışlarını bana çevirip baştan aşağı süzdükten sonra tekrar Melih'e döndü. Kadının bakışları altında ezilmektense buradan giderdim daha iyi.
Düşündüğümü yaparak Melih'e bakmadan arkasından çıkıp hızla ilerlemeye başladım. Arkamdan seslendiğini duysam dahi dönüp bakmadım.
Asansörün önüne gelince kapısı açılmış içerisinden 2 3 kişi inmişti. Hızlı davranmaya özen göstererek asansöre bindim ve kapı kapanmadan önce gördüğüm tek şey Melih'in önünde duran kadının onun bana gelmesini engellediğiydi...
...
O an içimde oluşan şeye bir isim vermek imkansızdı. Yani nasıl desem, ona karşı birşey hissediyor muydum bilmiyorum ama bana her yaklaştığında kendimi sanki bulutların üzerinde hissediyordum.
Aylar önce ona Sana aşık olmak gibi bir hataya düşmeyeceğim demiştim. Evet bunu söylemiştim. Pişman mıyım bilmiyordum. Tek bildiğim bu duyguların olmamasıydı.
"Ne düşünüyorsun bakalım?"
Elimdeki kahve fincanını masaya bırakarak bedenimi kızlara çevirdim.
"Hiç. Bugün bahadırı gördüm."
"Bizim şu üstteki komşunun oğlu bahadır mı. Ah ne çok özledim onu. Önceden ne güzel buluşur eğlenirdik."
Buseyi başımla onaylarken sözlerime devam ettim.
"Beni şirkete kadar bıraktı arabasıyla. Araçtan inerken Melih te kendi aracından iniyordu. Bizi gördü ve Bahadırı gördüğüne pek sevinmedi açıkçası. Ona ne oluyorsa sanki... Her neyse sonra yanımıza geldi. Bahadır bana akşam yemeği teklif edince Melih girdi araya kendini sevgilim olarak tanıttı ve itiraz etmeme fırsat dahi vermedi."
Kızlardan çıkan şaşkınlık nidaları ve çığlıklar birbirine girerken ben irem kısmını düşünüyordum. Açıkçası onu söylemek istemiyordum. Hatırlamak bile sinirlerimi bozuyordu. Buzdan adam zaten sürekli aramıştı ama açmamıştım.
Kızlarla bir müddet daha bu konu hakkında konuştuktan sonra Annemleri aramış tek tek hepsiyle konuşmuştum. Babam her ne kadar oraya gitmemi istesede işlerimin yoğun olduğunu söyleyerek onların yanıma gelmesini söylemiştim ki abim zaten geleceklerini belirtmişti.
"Ben uyuyorum. İyi geceler bebeklerim."
Yavaş yavaş odama giderek işi açmadan kapıyı ardımdan kapattım.
Fakat gözlerime bir karartı çarptı.
Sanki,
Sanki tekli koltuğumda biri oturuyordu.
Bedenim zangır zangır titrerken bir kaç saniye daha bakınca gözlerim karanlığa alışmıştı. Ve koltukta gerçekten biri oturuyordu.
"Sen kimsin."dedim korkudan altıma kaçırmam an meselesiyken.
"Benim Melih."
Onun sesini duyunca korkum gitmiş yerine bir rahatlama gelmişti. Ardından aklıma şirketteki dakikalar gelince ona ne kadar sinirli olduğumu fark ettim.
"Sen- sen nasıl girdin odama. Üstelik burada ne işin var?"
Kızların duymaması için kısık bir sesle konuşuyordum.
Melih oturduğu tekli koltuktan kalkıp bana doğru adımlamaya başladı. Kabanını çıkarıp koltuğun üzerine atmıştı. Ben ondan cevap beklerken o hiç soru sormamışım gibi beni umursamadan yanıma geldi. Tam dibimde durunca burnuma yine onun o hoş kokusu geldi ve ben sanki bu anı bekliyormuşum gibi kendimden geçtim.
Havanın soğuk olmasına rağmen evimizin içi sıcacaktı ve ben bu nedenle kısa, ince bir gecelik giymiştim.
Şuan karşısında bu durumda olduğum için utanırken Melih usulca elini belime atarak beni kendine doğru çekip sıkı bir şekilde tuttu.
Oysa ki şuan ona vurup kendimden uzaklaştırmam gerekiyordu. Fakat sanki elim kolum bağlanmış bir şekilde tepki veremiyordum.
İki elini belime atınca geceliğimin arkasının biraz yukarı çıktığını hissettim. Bedenimi saran alevlerin arasında kalmıştım adeta. Kolları bir ahtopot misali bedenimi sararken yüzlerimiz birbirine oldukça yakındı.
Bedenim titriyordu elbette heyecandan. Ona bu denli yakın olmak zararlaydı. Melih zararın ta kendisiydi.
İkimizde tek kelime etmiyorduk. Dudaklarını önce saçlarımda hissettim. Beni öylesine etkisi altına almıştı ki ona olan kızgınlığımı unutmuştum.
Bedenimi bedenine iyice çekip bir iki adım geriledi ve kapıyı kilitledi. Ardından beni yavaş yavaş yatağıma götürüp uzandırdı ve kendisi de yavaş bir şekilde yanıma uzandı. Korkuyordum. Bu anım bitmesinden. Bunun rüya olmasından korkuyordum. Melih'in etkisi alanına girmiştim ve bundan sonraki hayatımda kaçarım yoktu biliyordum. Bana hep sözlerimi yutturmuştu şu anda. Yine kendi dediği oluyordu.
Ben sırt üstü uzanırken kendisi bir elini karnıma doladı. Diğer eliniyle de başımın üzerinden saçlarımı okşamaya başladı.
Kendimi gerçekten rüyada hissediyordum.
Karanlık nedeniyle yüzünü pek fazla göremesem de beni izlediğini biliyordum. Bana biraz yaklaşıp dudağım ve yanağımın bitimine uzun bir öpücük kondurdu.
Allahım Bu...
Bu çok farklı bir histi...
Tenime değen dudaklar daha çok titrememi sağlarken gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalıştım.
Melih...
Melih beni öpmüştü.
"Çok güzelsin." Dedi bir kez daha yanağımdan öperken. Öylesine narin öylesine naif öpüyordu. İncitmekten korkar gibi.
"Neden bunu yapıyorsun?" Diye sordum hala etkisi altındayken.
Başını boynuma götürüp derin bir nefes çekti ve oraya bir öpücük kondurdu.
"Senden uzak durmaya dayanamıyorum." Dedi baştan çıkarıcı bir ses tonuyla. Diğer eli karnımı okşarken mantıklı düşünemiyor, cevap veremiyordum. Dudakları bu sefer şakaklarımı buldu.
"Beni seviyor musun?" Diye saçma bir soru attım ortaya. Belkide beni takıntı haline getirdiği için buradaydı. Karnımda ki eli belime kayarak beni kendine çevirdi.
İşte şimdi, burun burunaydık.
"Sende beni kendine çeken birşey var Cansu."
Aynısı senin içine geçerli Melih..
Demek istedim fakat sustum.
Yinede bekledigim cevap bu değildi.
Dudakları bu sefer gerdanımı buldu ve oraya da uzun bir öpücük bıraktı. Ardından başını tekrar boynuma koydu ve kaldırmadı.
Elimi kaldırıp saçlarının yumuşaklığını hissetmek istedim. Yapacağımdan belki pişman olacaktım veya olmayacaktım ama bunu şu an yapmak istiyordum.
Elimi yavaş yavaş kaldırıp saçlarına daldırdım. Bunu hisseden Melih bana daha sıkı sarıldı ve aynı pozisyonda durmaya devam etti. Bu his gerçekten çok güzeldi. Birine sarılmak kokusunu hissetmek...
Çok farklıydı...
Her ne kadar onunla düzgün bir şekilde tanışmış olmasakta aylar sonra onun etkisi altına alınacağımı bilmiyordum.
Ben onun saçlarını okşarken o da belimi okşuyordu.
Başını yavaş yavaş kaldırıp yüzüme baktı.
"Bu saatten sonra seni hiç bir şey benden alamaz." Derken dudaklarını tekrar tenimde hissettim.
Yanağımdan öptü usulca.
"Buna izin vermem."
Anın etkisini kapılıp gidiyorduk.
Sağ elimi yanağına koyup okşadım.
"Verme."
Beni senden almalarına izin verme...
....
Ömrümüz, Bir kitabın arasında unutulmuş, Kurumuş bir gül gibiydi... |
0% |