Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18.bölüm

@gizli1ruh

İyi okumalar😍

 

 

 

.

 

 

 

 

Dört bir yanımız kuşatılmış bir şekilde basamaklardan ağır ağır inen orta yaşlardaki adamı Melih'in arkasından izliyordum.

 

Arif dedikleri adam buydu sanırım.

 

Sinir bozucu bir yavaşlıkla bize doğru ilerlerken

Mert ve diğer adamlar silahlarını hala indirmemişti.

 

"Oysa ben seni daha güzel ağırlamak istemiştim."

 

İğrenç sesini işitince kaşlarımı çatarak Melih'in arkasına iyice sindim.

 

"Ama sen henüz bir kaç saat olmuşken bize tahammül edemedin."

 

Melih bana doğrultulan silaha kısa bir bakış atıp tekrar karşısında ona alayla bakan adama döndü.

 

 

"Sen." Dedi dişlerinin arasından.

"Buna nasıl cürret edersin?"

 

Elimin altındaki beden gerilirken arkadan bir el silah sesi geldi.

 

Ve ne olduysa o an oldu.

 

Her bir silahtan çıkan kurşun hedeflerine ulaşırken Melih beni tuttuğu gibi köşede bulunan boşluğa götürdü.

"Beni burada bekle." Dedi yüzümü avuçlarken.

"Hemen döneceğim."

 

"Hayır." Dedim bağırarak.

"Sana bir şey olur-"

 

Henüz cümlemi tamamlamamışken lafımı keserek "Olmayacak!" Diye konuştu.

Ardından alnımdan öpüp Mertin ne ara yanımıza geldiğini anlamadığım gibi Elindeki silahı Melih'e uzattı.

 

Az önce içerisinde bulunduğumuz çember, şuan silahların konuştuğu bir pisti andırıyordu.

 

Yazardan...

 

Genç kız içindeki korkuya engel olamazken az önce kendisini güvence altına alıp kurşunların arasına giden sevdiğine endişeyle baktı.

Ona bir şey olacak korkusu içini yiyip bitiriyordu.

 

Henüz bir dakika olmuştu ki Melih'e duvarın arkasından doğrultulan silahı görünce korkudan ölecekmiş gibi hissetti.

 

Ne yaptığını düşünmeden sevdiği adamın ismini feryad edermişcesine ona doğrultulan kurşunun önüne atladı.

 

Silahtan çıkan mermi Cansunun karnına isabet ederken genç adam önüne atlayan kadınla birlikte neye uğradığını şaşırdı. Hızla silahını Cansuyu vuran adama doğrultup ard arda sıkmaya başladı fakat öylesine öfke doluydu ki öldürmek yerine ona bin bir türlü işkence edebilir, onu öldürmekten beter edebilirdi.

 

Saniyeler sonra silah sesleri kesilmiş Melih Cansuyu hızla kucağına alarak Mertin geldiği araca yönelmeye başladı.

 

Bir yandan ilerliyor bir yandan genç kızın yüzünü inceliyordu.

İçinden kucağında ki kadına önüne atladığı için kızarken ona birşey olmaması için acele davranmaya çalışıyordu.

 

"MERT! HEMEN DOKTORU ARA EVE GELSİN HEMEN!"

 

Mert adamın sinirli ve endişe dolu sesini işitince önüne geldikleri aracın arka koltuğunu açıp Melih'e yol vermiş ardından doktoru arayarak eve geçmesini söylemişti.

 

O dakikalar Melih ölüp ölüp diriliyordu.

Arka koltukta dizlerinin üzerine yatan o güzel kadın adeta bembeyaz olmuştu.

 

Onun bu hâli Melih'in kendisini suçlamasına sebep olurken onu böylesine tehlikeli bir hayata sürüklenmesini hiç istemiyordu.

 

"CANSU'M?" Dedi genç kızın yüzüne yapışan saçları geriye atarken.

 

Cansu çoktan kendinden geçmiş, hiç bir şeyi duyamıyordu.

 

Melih Cansu'nun karnından gelen koyu sıvının üzerine elini bastırıp "HIZLI KULLAN ŞUNU!" Diye bağırdı sinirle.

Canından can gidiyordu sanki kucağında ki kadını bu durumda gördüğünde.

 

Dakikalar sonra araba Melih'in evinin önünde durunca Mert acele bir şekilde kapıyı açarak geçmelerine müsade etti.

Melih, Cansuyu kucağına aldıktan sonra büyük adımlarla kendi evinin kapısından aynı hızla geçerek merdivenleri çıkmış, Cansuyu yavaş bir şekilde kendi yatak odasında ki yatağa yatırmıştı.

 

Genç adam her ne kadar sevdiği kadın için endişelense de dışardan bakan biri için soğuk kanlı denilebilecek bir duruştaydı.

 

Çalan kapıyla birlikte odaya giren doktor aslında Melih'in çok sevdiği bir tanıdığıydı.

 

"Salih abi. Karnından vuruldu. İyileştir onu lütfen."

 

Melih'in aciz ve güçsüz sesini duyan adam yatakta yatan kadını şöyle bir süzdü.

Oda fark etmişti Cansunun duru güzelliğini.

 

Elindeki çantadan gerekli malzemeleri çıkartıp "Sen dışarda bekle oğlum." Diye konuştu gözlerini genç kızdan çekmeden.

 

"Ama Sa-"

 

"Hadi Melih. İzin ver de işimi yapayım."

 

Yaşlı adam itiraz istemeyen bir ses tonuyla konuşunca Melih el mecbur sevdiği kadını odanın çıkışına gidene kadar izledi.

Ardından kapıyı usulca açıp dışarı çıktı ve tekrar kapattı.

 

O sıra yaşlı adam genç kızın karın boşluğuna isabet eden kurşunu temkinli bir şekilde çıkarırken Melih'in kalbini sevgisiyle dolduran bu kadını şimdiden çok sevmişti.

 

İki saatin ardından yaşlı adam işini halledip odadan çıkarken kendisini salonda bekleyen Melih'e doğru ilerleyerek tam önünde durdu.

 

"Bu ilaçları aldır. Her gün tok karnına kullansın. Ara ara ağrıları olacak onun içinde ağrı kesici yazdım. Dinlensin bir müddet."

 

Melih karışısında ki adamı can kulağı ile dinlerken sormak istediği soruyu dile getirecekti ki ondan önce yaşlı adam " Merak etme. O, iyi."Diye merakını giderdi.

 

Deli gibi merak ediyordu onu Melih.

 

Ardından doktor evden çıktıktan sonra Melih kendi odasının kapısının önünde durup kapı kulpunu yavaşça indirdi.

 

Yatakta yatan kadın onun içini yakmıştı. Kendisini böyle görmeyi en son isteyeceği şey bile değildi.

Ağır adımlarla yanına giderek yatağın köşesine oturdu.

Tek kelime etmiyor öylece sevdiğini izliyordu.

Az sonra bedeninin neden hiç hareket etmediğini merak eden Melih, genç kızın üzerine eğilerek nefesini kontrol etmiş, çekileceği sıra da ise genç kızın titrediğini fark etmişti.

 

İki elini de avcunun içerisine alan Melih titremenin geçmediğini anlayınca Cansuyu tek hamlede kaldırıp sıkıca sarıldı.

 

Hâlâ uykuda olan Cansu, sarılmanın etkisiyle vücudunu ele geçiren titreme yavaş yavaş geçince genç adam onu kendinden yavaşça uzaklaştırıp başını yastığa koymadan hasret kaldığı yüzü incelemeye başladı.

 

 

Öylesine korkmuştu ki ona birşey olacak diye, uyandığında bunun hesabını misliyle soracaktı kendisine.

Melih başını genç kızın boynuna doğru götürüp derin bir nefes çekti.

Böylesine güzel bir varlığın hayatına girmesi onu hayata döndürmüş, benliğini tekrar vermişti.

Yavaşça başını tekrar yastığa koyarak saatlerce başında bekledi.

 

Alnında biriken terleri sildi, ateşini sürekli konrol etti, arada bir elini tuttu ve ona onun hissetmeyeceği bir şekilde sarıldı.

 

Saatler sonra kapının çalması ile birlikte genç adam oturduğu yerden kalkarak odanın dışına çıkıp karşısında ki Merte gözlerini kısarak anlatacağı şeyleri beklemeye başladı.

 

"Abi adamları bir güzel benzettik. Cansuyu vuran adamı özellikle ben dövdüm. Sonra da polise teslim ettik."

 

Mertin cümleleri ile kendine gelen Melih başını sallayarak "Ölü var mı?" Diye sordu.

 

Bu zamana kadar tek bir cana kıymamıştı kendisi.

 

"Yok abi. Ama Arif kaçmış. Bulamadık. Adamlar hâlâ peşinde."

 

Arifin kaçtığını duyan genç adam sinirden kas katı kesilirken Mert'e doğru bir kaç adım atarak tam dibinde durdu.

 

"O adamı hemen bulacaksınız!"

Sözlerinin ardından tekrar odaya dönen Melih banyoya geçerek elini yüzünü yıkamış Yine Cansunun yanına gelmişti.

Şuan tek ihtiyacı olan şey ona sarılıp kokusuyla uyumaktı ki düşündüğünü yaparak genç kızın yanına uzanıp başını boynuna koyarak uykuya daldı...

 

CANSU KESKİN

 

Gözlerim birbirinden zar zor ayrılırken boynumda hissettiğim sıcaklık ile hafifçe yerimde kıpırdanıp bulunduğum ortamı inceledim.

Biliyordum elbette yanımda uyuyan Melihten başkası değildi.

Sanırım burası da onun odasıydı ki buraya ilk defa geliyordum.

Daha öncesinden annesinin evinde yeğenine bakmak için kalmıştım.

 

Bedenimi hapseden ağrı kendi varlığını hissettirirken kolumu yavaşça kaldırıp Melih'in sakallarına dokdunum.

Onu çok özlemiştim.

Kokusunu derin derin içime çekerken yavaş bir şekilde ona doğru kayıp yüzlerimizi eşitledim.

Ona sarılmak doyasıya öpmek geliyordu içimden.

 

Uykuda olmasına rağmen çatık kaşlarıyla yerinde hafifçe kıpırdayıp uykusuna devam etti.

Karnımda ki ağrıya rağmen ona iyice yaklaşıp beline sarıldım.

 

Bu hareketim ile gözlerini açan Melih beni görünce hızla doğrulup "CANSU'M." Diyerek saçlarıma öpücükler kondurmuştu.

 

"İyi misin gül güzeli? Yaran ağrıyor mu?"

 

Endişeli hali beni mutlu ederken kollarımı açarak "iyiyim. Hadi gel?" Diye çağırdım yanıma.

 

"Yaran acır."dedi sakın bir tonda.

 

"Hayır Melih. Hadi gel diyorum. Yoksa küseceğim." Dedim bende dudaklarımı büzerken.

 

"Güzelim benim."

 

Kollarımın arasına gelirken başını göğsüme yaslayarak küçük bir öpücük kondurdu.

 

"Sana bir şey olsaydı ordaki herkesi kurşuna dizerdim."

 

Elimi yumuşak saçlarına daldırırken "Ama olmadı. Kolay kolay ölmem ben Melih efendi. Daha sana neler yapacağım." Diye fısıldadım.

 

Kolunu yaramın biraz üstünden belime sarıp iyice yanaştı.

"Herşeye razıyım ulan yeterki yanımda ol."

 

Saçlarının arasına öpücük kondurup dakikalarca öyle bekledik.

Aklıma gelen şeyle "KIZLAR!" diyerek yerimden doğrulacağım sırada Melih izin vermeyerek "Hop hop. Ani hareketlerde bulunma Cansu! Yaran taze. Canım yanar! Hallettim ben kızları merak etme." Diye kızınca rahatlayarak tekrar eski pozisyonuma geçtim.

 

"Ne dedin?"

 

"Efeye bakmam gerektiğini seninde yardım edeceğini söyledim."

 

"Onlar Nededi?"

 

"Ne diyebilirler?"

 

"Korkuttunmu kızları Melih. İnanmıyorum sana ya."

 

"Korkutmadım onlar fazla çekingen."

 

Melih'in koluna yavaşça vurup "Alacağın olsun. Arkadaşlarıma iyi davran!" Diye uyardım.

 

Başını göğsümden kaldırıp biraz yukarı çıkarak yüzüme eğildi.

Bakışları yüzümün her ayrıntısında gezerken "Hmm. Öyle olsun." Diyerek yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.

 

"Gül güzeli?" Diye sorarcasına fısıldarken "efendim?" Diye yanıtladım onu.

 

"Koynundan daha rahat bir yer tanımadım!"

 

Başını tekrar boynuma koyup ard arda öptü.

 

"Kokundan daha güzel bir koku almadım hiç."

 

Alnımdan öpüp saçlarımı geriye ittirdi.

 

"Benim güzel kadınım."

 

Sözleri beni o kadar mutlu etmişti ki mutluluktan adeta uçabilirdim.

 

Sonuçta hangi kadın mutlu olmazdı ki sevdiği adamdan böyle sözleri duyarken...

 

...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Oysa dünyada ki tüm kadınlar güzel ve özeldi.

Ama onlar parçalamayı seçti...

Loading...
0%