Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.bölüm

@gizli1ruh


 

iyi okumalar🫶🏻

 

oy vermeyi unutmayın.

 

 

.

 

 

 

1hafta sonra...

 

Elimdeki son tabağı masaya yerleştirirken son kez masayı kontrol edip mutfağa geçtim.

 

"Herşey tamamdır. Gelir şimdi bizimkiler."

 

Buseyi başımla onaylarken o sırada kapı çaldı.

İçimi dolduran özlem ve hasretle kapıya doğru koşarak hızla açıp karşımdaki insanlara dolu gözlerimle baktım.

 

"Annem." Dedi canına kurban olduğum annem.

Kollarını açıp beni sıkı sıkıya sarmalarken babamın sitem dolu sesiyle ondan ayrılıp bu sefer kollarını bana açan babama sarıldım.

 

"Çok özlemişim yavrum."

 

"Bizede bırakın ama!"

 

Abim beni kolumdan tutup kendine çekerken yengem ve küçük yeğenim arkadan bize dahil oldular.

 

Kucağımda ki selinle herkesi salona davet ederken Buse ve Merve de hepsiyle tek tek hasret gidermişti.

 

"Bana da ver Selini. Çok özlemişim." Derken Buse, kollarını yeğenime uzatıp gelmesini bekledi.

Selin kendini Buseye doğru uzatınca bekletmeden onu kucağına verip Annem ve Babamın yanına giderek kollarımı ikisininde boynuna attım.

 

"Açsınızdır şimdi. Size mis gibi yemekler yaptık."

 

"Valla ben kurt gibi açım!"

 

Abimin kurduğu cümleye karşın yengem " Sen ne zaman tok oldun ki?" Diye sorunca babam da sohbete dahil olup "Hiç bir zaman." Diye yanıtladı.

 

Kahkahalar eşliğinde sofraya otururken iyileşmeye yüz tutmuş yaramı tutarak sandalye ye oturdum.

 

Ailemin böyle bir durumdan haberi olsaydı eğer büyük bir ihtimal burada olmazdım.

 

"Baba."

 

Selinin tatlı sesi kulaklarıma dolunca bakışlarımı ona çevirip soracağı soruyu bekledim.

 

"Efendim bebeğim?"

 

"Baba ben halama benziyorum değil mi? Onun gibi çok güzelim."

 

Selinin kurduğu cümleler masada ki herkesi güldürürken abim "O Çirkine bakma sen. Ondan daha güzelsin." Diyince sahte bir kızgınlıkla "Hiçte bile abi! Çirkin değilim ben. Ve evet Selinim benden daha güzel." Diye konuştum.

 

"He he." Dedi önündeki sarmalardan bir kaç tanesini aynı anda ağzına atarken.

 

Yengem "Yavaş olsana Selim. Görmemişler gibisin ya." Derken bakışlarını kocasına çevirmiş gözlerini kısarak bakıyordu.

 

Onların bu hâline tebessüm ederken arka cebimdeki telefonumun titremesi ile Melihten mesaj geldiğini anlayarak mutfağa su getirmeye gidiyorum ayağıyla odama girmiştim.

 

"Acımasız herif"

 

"Özledim seni. 5 dakikaya kapıdayım."

 

Gördüğüm mesajla kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlarken hızla Melih'in adına basarak aramaya başladım.

 

"Gül güzelim."

 

Sesini duyar duymaz miğdem de kelebekler uçuşmaya başlarken "Melih. Sakın gelme buraya!" Diyerek içeridekilerin duymaması için sessizce konuştum.

 

Melih'in aniden değişen ses tonu sinirini belli ederken "Neden?" Diye sordu.

 

"Çünkü ailem geldi. Seni görmeleri iyi olmaz."

Diye yanıtladım onu.

 

"Ama kokunu özledim."

 

"Bende özledim." Dedim dudaklarımı büzerken.

"Yarın zaten iş var. Görürsün şirkette.

 

"Tamam." Dedi yine aynı sert sesiyle.

"Görüşürüz o zaman."

 

Kaşlarımı çatıp " Görüşürüz."diyerek telefonu yüzüne kapattım.

 

İnsan bir seni seviyorum falan derdi değil mi.

 

Odamdan çıkıp mutfağa geçerek sürahiyi aldıktan sonra salona ilerledim.

Evim ilk defa bu kadar kahkahaya eşlik ediyordu...

 

...

 

Ertesi gün ise sabahın köründe kalkmış üzerimi de giyinerek Melih'in beni alması üzerine şirkete gelmiştik.

 

Öğlene doğru Melih'in bana verdiği işleri bitirip oturduğum yere iyice yayıldım.

Bilgisayarımdan haber sitelerini gezmeye başlarken gözüme takılan bir haber ile duraksadım.

 

GÖZÜNE KESTİRDİĞİ İNSANLARI TAKINTI HALİNE GETİRİP KATLEDİYOR...

 

Başlığı okumamla birlikte bedenimden geçen ürpertiye engel olamadım.

Ardından sayfayı indirerek altındaki açıklamayı okumaya başladım.

 

Henüz sadece gerçek adını bildiğimiz O.D. adlı katil zanlı gittiği yerlerde gözüne kestirdiği kurbanları kılık değiştirerek kendine çekiyor ardından o kişilerle birlikte sırra kadem basıyordu.

 

Günlerdir kayıp olan Melahat Dizgin geçtiğimiz günlerde en son O.D. adlı katil zanlının başka bir kimliğe bürünerek kendisinin tarafına çektiğini ve birlikte lüks bir restauranttan ayrıldığı işletme kameralarına yansımıştı fakat O.D. 'nin yüzünü net bir şekilde görüntülenmedi.

 

Cinayet büro ekiplerinin araştırması üzerine boş bir arazide türlü işkenceler yapılarak genç kadının cesedine rastlanmıştı.

 

Tüm ekipler işbirliği içinde harekete geçerek O.D. Adlı katil zanlının pesine düştü.

 

Haber ekibi olarak tek Temennimiz başka insanları katletmeden yakalanmasıdır.

 

Okuduğum haber tüylerimi diken diken yaparken kapı çarpma sesi ile olduğum yerde ayağa fırladım.

 

Melih takım elbisesinin ceketini çıkarak koltuğa fırlatıp seri adımlarla bana doğru gelerek belime sıkı sıkı sarıldı. Burnunu boynuma götürüp derin nefesler alırken "İyi ki seni yanıma aldım. Yoksa bu yorgunluğumu hiç bir şey alamazdı."diye fısıldadı.

Bir elimi boynuna diğerini de başına doğru götürüp sıkıca sarıldım ve saçlarına küçük bir öpücük kondurdum.

 

"Kendini çok fazla yoruyorsun." Dedim üzgün bir ifadeyle.

 

Başını geri çekerek bedenimden ayrılmadan konuşmaya başladı.

 

"Bir kaç gün daha böyle yoğun olacak. En azından babam yurt dışından gelince rahatlayacağım."

 

Sağ avcunu yanağıma yaslayıp boynuma eğilip uzun ve sulu bir öpücük bıraktı.

 

"Sana sarılarak uyumak istiyorum."

 

Hafifçe tebessüm ederek " Hmm. Sanırım çok güzel olurdu." Diye konuştum.

 

Melih başını hızla kaldırıp yüzüme baktı ve dudağımın kenarını sesli bir şekilde öptü.

 

"Hadi gidiyoruz." Dedi elimi tutup çekiştirirken.

 

Tam o sırada telefonum çalmaya başladı ve benimle birlikte Melih'in bakışları masada duran telefona döndü.

 

"Abim." Dedim telefonu elime alırken.

 

"Efendim abi?"

 

"Halacım, çok sıkılıyorum evde. Seni çok özledim. Lütfen beni parka götürür müsün?"

 

Selinin sesini duyunca gülümsemem yüzünde büyüdü.

 

"Götürürüm tabi bebeğim. Bekle sen ben birazdan yanında olacağım."

 

"Oley be. Baba halam gelecekmiş beni almaya. Parka gideceğiz."

 

Abimin ordan "Gel al yeğenini. Başımızın etini yedi sabahtandır halam da halam diye." dediğini duyunca " Tamam abi. Görüşürüz." Diyerek telefonu kapattım.

 

"Ne diyor?" Diye sordu Melih meraklı bakışları üzerimde gezinirken.

 

"Yeğenim Selin. Evde canı sıkılıyormuş, onu parka götürmemi istedi. Bende onu üzmemek adına olur götürürüm dedim."

 

Kaşlarını çatıp bana yaklaştı ve dibimde durarak bedenimi bedenine yasladı.

 

"Bunun acısını başka zaman çok fena çıkartacağım."

 

Ellerim siyah gömleğinin yakasını bulurken "Edepsiz." Diye konuştum.

 

"Hadi beni evime götür."

 

Dudaklarını alnıma bastırıp geri çekildi.

Aklıma gelen şeyle hızla " Melih! Efeyi de alıp sende gelsene. Lütfen?" Diye sordum sahte bir üzgünlükle.

 

"Parklardan hoşlanmam." Dedi net bir ifade ile.

 

"Ama neden ya."

 

Melih gözlerime bakıp kaşlarını nedenini söyledim dercesine kaldırdı.

 

Pes edip ondan ayrıldım ve kabanımı üzerime giyinerek onun odasına geçtim.

 

Kendisi de ceketini ve kabanını giydikten sonra yanıma gelerek elimi tuttu ve odasının kapısını açtı.

 

Kapının açılması ile eş zamanlı irem denen kadın ve yanında oldukça genç bir beyfendi dikkatimizi çekti.

 

İrem'in bakışları önce bana ardından sıkı sıkıya tutunduğumuz ellerimize bakınca gözü seğirmeye başladı ve omuzları gerildi.

 

Kıskançlıktan öl!

 

Melih beni iyice yanına çekip bakışlarını adam dikerek "Gelmeden önce haber ver!" Diye uyardı İremi sert bir tonda.

 

"S-siz çıkıyordunuz sanırım?" Diye sordu irem iğrenç sesiyle.

 

"Evet." Dedim onun aksine meydan okurcasına.

 

İrem'in yanındaki adam varlığını hissettirmek istercesine öksürerek bakışları üzerine çekti.

 

"Merhaba. Ben Salih imaret. Arden holdingin ortağı."

 

Melih Salih denen adamın eline bakıp yavaşça sıktı.

 

"Melih Karahan."

 

Sert sesi iremi gördüğünden kaynaklanıyordu sanırım.

 

"İrem hanım bana buraya kadar eşlik etti. Sizinle iş için konuşmaya gelmiştim."

 

Salih bey Melih'in gözlerinin içine bakarken elimi tutan koluna diğer elimi koyarak hafifçe sıktım.

 

"Ben gideyim o zaman. Sende işini hallet."

 

Melih kapının önünden çekilerek Salih beyin girmesine izin verip beni de kendiyle birlikte kapıya çıkardı.

 

Bakışlarım sinir krizine giren İreme takılınca aheste aheste asansöre doğru ilerlediğini gördüm.

 

"Şoför seni eve bırakacak." Dedi yüzümü avuçlayıp alnımı öperken.

 

"Tamam." Diyerek yanağını öpüp ondan ayrıldım.

 

"Kolay gelsin patron."

 

"Eyvallah Asistan." Diyerek göz kırpınca kaşlarımı çatarak ondan uzaklaştım ve ilerlemeye başladım.

 

O sırada söylenmeye devam ediyordum.

 

"Eyvallah ne ya kro. Hem ben asistan değilim ki."

 

Söylene söylene asansöre ilerlerken iremi Melih'in danışmanıyla konuşurken gördüm.

 

Bakışları beni bulunca gözlerini kısıp bana anlamadığım bir ifade ile bakmaya başladı.

 

Sanki bunu sana ödeteceğim der gibi.

 

Zaten yanında ki adam da bir tuhaflık sezmiştim.

 

Mesela gözüne taktığı gözlüğün aslında onu rahatsız ettiğini ve Melih'e uzattığı elinin üzerine büyük bir yara izin olması gibi.

 

Yani nasıl desem o yaranın nasıl oluştuğunu merak etmedim desem yalan olurdu.

 

Açıkçası öyle ufak bir kazayla oluşacak bir yaraya benzemiyordu.

 

Sanki biri oraya kezzap dökmüş gibi...

 

Daha önceden kezzap suyunun döküldüğü bir yara gördüğüm için şuan ona benzetebiliyordum.

 

Başımı sağa sola sallayarak aklımdaki düşünceleri silip asansöre bindim.

 

Tek derdim şuan eve gidip Selini parka götürmekti...

 

...

 

"Halacığım babama oyuncak istediğimi söyledim ama o senin odana gidip istediğim eşyayı kullanmamı söyledi."

 

Kaşlarımı çatarak abime doğru bir kaç adım atıp üstüne zıpladım.

 

"Odamda oyuncak mı var abi? Yoksa sen makyaj malzemelerimi mi kastettin?"

 

Abimi gıdıklamaya başlarken Buse ve yengemde bize kayıtsız kalamamış yanımıza gelerek abimi gıdıklamaya başlamışlardı.

 

"Bı-bırak-ın b-eni."

Abim kahkahalarının arasından konuşmaya çalışınca üzerinden kalkıp kendimi yan tarafa attım.

 

"Yoruldum ya."

 

Buse de kendini yanına atarak başını göğsüme yasladı.

 

"Hadi bu iki cadaloz tamam ama peki ya sen? Kocanın tarafını tutacağına onlarla iş birliği yapıyorsun."

 

Yengem dayanamayıp abime sarılınca aklıma Melih geldi.

 

En son bir saat önce konuşmuştuk.

Dün Salih beyin teklif ettiği işi kabul etmemişti.

Fakat Salih bey pes etmeyerek bugünde şirkete gelmiş bu sefer benimle konuşmaya çalışmıştı ki ben o adama pek fazla güvenemiyordum.

Hal ve hareketlerinde çok fazla tuhaflık vardı.

 

Yada ben okuduğum o haberden sonra kendime kuruntu yapıyordum.

 

Salih beyin benimle konuştuğunu öğrenen Melih deliye dönmüş adamı Şirketten kovmuştu.

 

Ne diye bu kadar ısrar ediyordu ki.

 

Başka holdinglere de gidebilirdi öyle değil mi?

 

Buse'nin yanından kalkarak bizi izleyen Annem ve babamı doyunca öpüp Selinle birlikte odama geçtim.

 

Hava soğuktu fakat odamda ki Kalorifer den dolayı sıcaklayan ortam yüzünden üzerime ince askılı geceliğimi giyerek pantolonumu bacaklarından sıyırıp eşofman mı giydim.

 

"Hadi bakalım bebeğim. Yatağa geçiyoruz."

 

Selin yatağıma uzanıp battaniyeyin ucunu kaldırarak bana yer açtı.

Onu bekletmeden yatağa uzanıp küçük bedenini kendime çektim ve sıkıca sarılarak gözlerimi kapattım.

 

Karnımda hissettiğim dokunuşla birlikte gözlerini yavaşça açarak karanlık odaya göz atarak arkamı döndüm.

 

Arkamı dönmemle birlikte gördüğüm insan

Silüeti kalbimi ağzıma getirirken tam çığlık atıyordum ki kocaman eli ağzımı kapatarak bağırmamı engellemişti.

 

Burnuma dolan kokuyla birlikte bu konunun Melih'e ait olduğunu anlayarak gözlerimi iyice açıp karanlıkta belli olmayan yüzüne bakmaya başladım.

 

"Sakın bağırma benim."

 

Melih'in sesini duyunca başımı yastığa gömerek derin bir oh çektim.

 

"Ya ödümü kopardın. Az kalsın ruhumu teslim ediyordum."

 

Melih başımın altına kolunu koyarak beni kendine çekti. Şuan aramız da en ufak bir mesafe bile yoktu.

Sıcak nefesi yüzüme yayılırken "Özür dilerim. Dayanamadım. Seni görmek istedim." Deyince yüzümde bir tebessüm oluştu.

 

Aklıma Selin gelince kafamı kaldırıp hızlla arkama baktım.

 

Mışıl mışıl uyuyordu.

 

"Sessiz ol. Selin uyanmasın. Hem sen nasıl girdin yine?"

Melih yanağımı öperken saçlarımı da koklamayı ihmal etmiyordu.

 

"İsteyipte yapamayacağım şey yoktur." Dedi fısıldayarak.

 

"Hem bu gece buradayım."

 

"Nasıl buradasın. Ama ya biri görürse."

 

"Görmeyecek. Merak etme sabahın ilk ışıklarında gideceğim. Ama izin ver kokunla uyuyayım."

 

Dayanamayarak "Tamam." Diye fısıldadım bende.

Onun bu halleri çok hoşuma gidiyordu ve ben kıyamıyordum.

 

"İyi geceler gül güzelim." Dedi biraz daha kendine çekerken.

 

Elinde olsa beni tutkalla kendine yapıştıracaktı.

 

"İyi geceler." Dedim ona iyice sokulurken.

Kokusu dengemi alt üst ederken en huzurlu uykuma dalmıştım...

 

...

 

"Sakın Murat Bey. O adam gelirse almayın içeri. Melih bu sefer sakin kalmaz."

 

Karşımdaki güvenlik şefi beni başıyla onaylarken " Merak etmeyin Cansu hanım." Diyerek elindeki telsizi yan tarafındaki masaya bıraktı.

 

Az önce Mert, Melihi arayarak kasvete gelmesini söylemişti.

 

Elimdeki dosyaları Gülnur hanımın odasına götürmek için asansöre yöneldim.

 

Dakikalar sonra Gülnur hanımın odasından çıkarak Melih'in odasına geçip ordan da kendi tarafıma ilerledim.

 

Henüz yeni masama oturmuştum ki açılan kapı ile bir an Melih'in gelmiş olduğunu düşünerek o tarafa dönmedim ve elimdeki dosyaları raflara dizmeye başladım.

 

"Melih?" Diye seslenirken yaklaşan adım sesleri odama gelmiş olacağını kanıtlıyordu.

 

Adım seslerinden başka bir ses çıkmayan odada bedenim geriye dönerek aramızda on adım kala duran adamı görünce içimi bir korku sardı ve o an ağzımdan çıkan tek cümle "Siz nasıl girdiniz buraya Salih bey?" Olmuştu.

 

Adımlarını bana doğru atarak tam dibimde durunca içimden bildiğim tüm duaları okumaya başladım çünkü karşımdaki adam gerçekten de korkunç görünüyordu.

 

"Zamanı geldi." Dedi gözlerime bakarken.

 

"Anla-"

 

Henüz cümlemi tamamlamamıştım ki boynumda hissettiğim iğne ile önce bedenim uyuştu.

 

Ardından göz kapaklarıma inen ağırlık ile elimi karşımdaki adamın göğsüne koyarak ittirdim ve kapıya doğru yalpalayarak koşmaya başladım.

 

İğne etkisini oldukça hızlı bir şekilde gösteriyordu ve ben daha fazla dayanamıyordum.

 

Görüş açıma giren bulanık sima dan anladığım kadarıyla bana alayla gülüyordu.

 

Dönen başımla birlikte tutunacak bir yer aradım fakat bedenim sert bir şekilde yere serildi.

 

Gözlerim ağır ağır kapanırken duyduğum son cümle ise şu olmuştu.

 

"Olcay Doğanın bir sonraki kurbanı..."

 

...

 

 

 

Allah gönlü güzel olan herkes'e bir fikrin, ince gülü olmayı nasip etsin...

 

 

 

Loading...
0%