@gizli1ruh
|
iyi okumalar🫶🏻
.
Hissizlik
Şu an duygu olarak içersin de bulunduğum tek şey Hissizlikti.
Kulaklarımda ki uğuldama gittikçe artarken bedenim sert bir şekilde çekilerek sendelememi sağladı.
Düşmedim!
Aksine beni çeken kişinin bedenimi hızlı bir şekilde kucağına aldığını hissettim. Kucağında olduğum kişinin kokusu burnuma dolunca bu kişinin Melih olduğunu anlayarak başımı boynuna koyup derin derin soluklandım.
Israrla kulaklarım hiçbirşey duymuyordu.
Vurulan ben değildim.
Kalbimin üzerine hedeflenen demir sopa vücuduma değmemişti bile.
Aklıma Cemre gelince, başımı Melih'in boynundan kaldırarak bakışlarımı etrafta gezdirdim.
Yerde yatan bir beden görüş açıma girdiğinde "CEMRE!" Diye bağırdım ve ordaki herkesin dikkatini çekmiştim.
"Gül güzeli."
Melih kucağında ki benle birlikte az önce çıktığımız deponun yanında bulunan tahta sandalyeye oturarak beni kendisine iyice yasladı.
"Melih. Cemre nerde!"
Yüzümün korkudan bembeyaz olduğuna kalıbımı basardım.
Melih bacaklarımda ki elini kaldırıp saçımı geriye atarak " Bak orda. Burak onu sakinleştirmeye çalışıyor." Dedi gözleriyle bir noktayı işaret ederken.
Bakışlarımı ondan çekip gösterdiği yere bakınca yerde oturan Cemre ve ona elindeki şişeden su içiren bir adam gördüm. Üzerindeki yeleğe bakılırsa polis olmalıydı.
"Onun yanına gitmeliyim." Diye konuştum Melih'in kucağından inerken.
Bu arada yerde yatan cansız beden Olcaya aitti.
Onun cesedinin uzağından ilerleyerek bakışlarımı kaçırdım.
Melih bir elini belime atıp diğer eliylede elimi tutuyordu.
Cemrenin yanın varınca bakışları bana kaydı ve yüzü ağlamaklı bir ifadeye büründü.
Melih beni sakince bırakırken kendimi Cemrenin yanına attım ve ona sıkı sıkı sarıldım.
Belki ben kaçırılmasaydım ve buraya getirilmeseydim Olcay onu türlü işkencelerle öldürecekti.
"İyi misin?" Diye sordum geriye çekilip yüzünü incelerken.
Elleri ellerimi kavrarken "İyiyim. S- sen olmasaydın ben ordan asla kurtulamazdım. Hoş neredeyse ikimizde ölüyorduk." Dedi gözyaşları yanaklarından çenesine doğru akarken.
Sesim titreye titreye " Geçti. Ağlama artık." Dedim başımı daha doğru yatırıp gözlerine bakarken.
Beni tekrar kendine çekip sarılırken omzunun üzerinden etrafı kontrol ettim.
Mert ve Melih'in diğer adamları etrafı kolaçan ederken bir kaç polis aracı ile olay yeri incelemede buraya gelmişti.
"Hadi." Dedi Melih bana doğru eğilip kolumu tutarken.
"Gidelim."
"Ailem?" Diye sordum onların duymuş olmamalarını umud ederken.
"Merak etme bilmiyorlar. Ama kızlar seni bekliyor."
Melih'in yardımıyla ayağa kalkarken az önceki Poliste Cemreyi kaldırıyordu.
" Burak. Biz şimdi gidelim. Yarın ifade vermeye getiririm Cansuyu."
Burak bizi başıyla onaylarken " Sıkıntı yok dostum. Ne zaman müsait olursanız o zaman gelirsiniz karakola." Dedi ve bakışlarını tekrar Cemreye çevirdi.
"Ailene haber verelim."
Cemre bakışlarını yerden kaldırıp bana baktı.
Bu bakışlar yüreğimin en derinlerde bir sızının peyda olmasına sebep olurken "Benim ailem yok." Diye fısıldadı.
"Bizimle gel." Dedim ona doğru ilerlerken.
"Yok. Rahatsızlık vermek istemiyorum."Dedi o masum sesiyle.
"Olur mu öyle şey. Hadi gel gidelim. Bak ikimizde çok kötü şeyler yaşadık. Hele o görüntüler.."
Aklıma o görüntüler gelince midem tekrar bulanmaya başladı.
Cemre biraz tereddüt etsede bir kaç ısrarıma dayanamayıp beni başıyla onaylarken koluna girerek birlikte Melih'in arabasına ilerlemeye başladık.
Arabanın önüne geldiğimiz de ben ve Cemre arkaya otururken, Mert şöför koltuğuna Melihte onun yanına oturdu.
Araba hareket ederken "Melih. Bizi Mervenin evine götürür müsün?" Diye sordum.
Melih bedenini bana doğru çevirip "Hayır! Benim evime gidiyoruz. Seni bu halde yanlız bırakamam." Diye konuştu kızgın sesiyle.
Ona her ne kadar ısrar etsem de en sonunda pes edip kabul ettim.
Saatler sonunda araba Melih'in evinin önünde durunca Cemre ile birlikte yavaş bir şekilde indik.
Melih önden ilerlerken bizde arkasından ilerliyorduk.
Kapıyı açan teyze bizi içeri alırken Melih Cemre için bir misafir odası ayarladı.
Onun için kendi kıyafetlerimden bir kaç parça eşya istetmiştim Melihten.
Melih ise Buse ve Merveye haber verdiğini onların halledeceğini söylemişti.
Şimdi ise Melih'in kucağında onun odasına ilerliyorduk.
Başımı omzuna koyarak kapıyı açışnı izledim. Ardından beni yavaş bir şekilde banyoya götürüp elimi ve yüzümü yıkadı.
Onca yaşanılan olaydan sonra bana bebek gibi bakması kendimi iyi hissettiriyordu.
Beni temizledikten sonra tekrar kucağına alıp yatağına bıraktı.
Örtüyü üzerime örterken içerisinde bulunduğumuz sessizliği bozarak "Sende gel." Diye fısıldadım.
Üzerindeki gömleğin düğmelerini açarak bıraktığım boşluğa kendini yavaş bir şekilde bıraktı ve beni kendine doğru çekti.
"Çok korktum Cansu. Sana bir şey yapacak diye çok korktum."
Yorgun çıkan sesi kalbimi acıtırken başımı göğsünden kaldırıp kendimi onunla aynı hizaya getirdim.
Şimdi yüzlerimiz daha yakındı.
"Bende çok korktum. Bir an beni öl-"
Melih cümlemi tamamlamama izin vermeden "Şşş o cümleyi kurma." Diyerek burnumun ucundan öptü.
"Çok kötü bir yerdi orası. Her yer iğrenç kokuyordu."
O anları tekrar tekrar yaşıyormuş gibi gözlerim dolmaya başladı.
"Cemreyle bizi bağladığı sedyeden kurtulduktan sonra bir odanın içine girdik yanlışlıkla. O- o odada insana ait eller vardı."
Melih kaşlarını çatmış beni dinlerken ağzının içinde bir kaç küfür mırıldandı.
"Tamam sen düşünme bunları şimdi. Artık yok o."
"Kim? Kim vurdu onu?" Diye sordum
"Burak." Diye yanıtladı beni.
Polis arkadaşı.
Başımı tekrar boynuna koyarak kokusunu içime çektim. Elimi de Melih'in açıkta kalan göğsünden kalbinin üzerine koydum.
Defalarca kez öptü şakaklarımdan.
Saçlarımdan.
Elleriyle belimi okşadı.
Yaralarımı sardı.
Acıyan kalbime ortak oldu...
Gözlerim ağır ağır kapanırken boynundan öptüm usulca. Ardından daha fazla dayanamayarak uykuya daldım.
🌌
"Uyanmadı hâlâ. Ah çok yorulmuş benim birtanem."
Duyduğum sesler beni uykunun en derinliklerinden çekip çıkarırken gözlerim ağır ağır açılarak bulunduğu yeri inceledi.
Hemen baş ucunda bulunan deri koltukta oturan Buse ve Merve görüş açıma girince yavaş bir şekilde doğruldum.
"Birtanem! İyi misin güzelim?" Diye sordu Buse endişeli sesiyle yanıma gelirken.
İki yanıma oturan kızlar ağlamaktan kızaran gözleriyle bana bakıyorlardı.
"İyiyim. Merak etmeyin" dedim uykudan yeni uyandığımı belirten bir sesle.
"CANSU. Senin için çok endişelendik. Öldük öldük dirildik."
Merve elimi ellerinin arasına alarak küçük bir öpücük bıraktı.
Dakikalar onlara iyi olduğumu ikna etmemle geçti.
"Melih nerde?" Diye sordum kızlara.
"Bizi yanlız bırakmak için çıktı." dedi Merve yüzündeki hafif tebessümle.
"Yontmuşsun sen bunu. İlk zamanki adam nerde şimdi ki nerde."
Sözleri üzerine Buse kıkırdayarak eliyle ağzını kapattı.
"Olsun o kadar." Dedim bende gülerken.
Aklıma tekrar Cemre gelmişti ve onun nasıl olduğunu merak ediyordum.
"Ben Cemreye bakayım bir. O pislik herif onuda kaçırmıştı. Benden daha çok korktu o."
Buse bana getirdiği kıyafetleri elime verirken banyoya giderek üzerimdeki kıyafetlerden kurtuldum. Ardından Cemre içinde uygun kıyafetleri alarak odasına gidip kapıyı iki defa tıklattım.
"Gelebilirsiniz."
Kapıyı yavaşça açarak içeriye girdim.
Cemre yatağın üzerinde oturmuş bana bakıyordu.
"Sana kıyafet getirmiştim. İstersen üzerini değiştir."
Bana minnetle tebessüm ederken ayağa kalkarak elimdeki kıyafetleri aldı.
"Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum."
Aklımda ki soruyu sormanın tam zamanıydı şimdi.
"Ailem yok dedin. Peki evin?"
Sözlerim Cemre'nin yüzünde hüzünlü bir ifade yaratırken elindeki kıyafetlerle yatağa oturdu.
"Evim var. Yani vardı. O iğrenç herifle tanışıncaya kadar. Elimde ne var ne yok gitti. Onu ilk çalıştığım kafenin orda görmüştüm. Müşteri olarak gelip gidiyordu. Her defasında farklı bir tarz ile..."
Tanınmamak için.
"Sonra orda çalışan garson arkadaşlarımdan birine benim ona servis yapmamı istediğini söylemiş. Bende başta tuhaf bulsamda tamam dedim ve bir şekilde beni kendine çekti... Servis sırasında konuşmaya başlamalar, numara istemeler falan derken bir akşam beni yemeğe çıkarmak istediğinden bahsetti... Ona o kadar güveniyordum ki aşk değildi hissettiğim... Sevgi de değildi. Sadece henüz başlarda olduğumuzdan dolayı bir hoşlantıydı..."
Durdu ve derin bir nefes aldı.
" O gün işinin çıktığını yeni bir şirkete ortak olmak isteyeceğini söyledi."
Kaşlarımı çatarak Cemrenin son dediğini kafamda ölçüp tarttım ve bir sonuca bağladım.
"Melih'in şirketi!"
Cemre gözlerini kısarak "Anlamadım?" Diye konuştu.
"Bizim şirkete gelmişti. Ah! Demek ikimizi de aynı anda halletmeyi düşünüyordu!"
Elimi karnıma götürerek yüzümü buruşturdum.
"Her neyse devam et sen."
Bakışlarını benden çekerek yerdeki beyaz halıyı izlemeye başladı.
"Sonra işte ertesi gün aniden çalıştığım kafeye gelip iş çıkışına kadar bekledi. Çıkışta ise beni yemeğe çıkardı... sonrasında olan oldu. Beni evime götürmek yerine o tutundugumyz yere götürüp bağladı. O kadar iğrenç geliyordu ki artık gözüme bu duruma düşeceğimi tahmin dahi etmezdim..."
Onu kendime çekerek sıkıca sarıldım. Nedeni bilmiyorum ama Cemrede beni ona çeken bir şey var gibi hissediyordum.
"Bitti. Geçti artık ağlama. Bak senin için önce güzel bir iş ayarlar sonrada ev tutarız olmaz mı?"
Burnunu çekerek "Hayır hayır! Zaten yeterince yük oldum size. Ben kendi başımın çaresine bakarım." Diye hızlı hızlı konuştu.
Açıkçası onu dinleyecek durumda değildim.
"Bak şuan bulunduğumuz ev erkek arkadaşıma ait. O yanımda gördüğün... Ona söyleriz senin için şirkette bir iş ayarlar. İnan vicdanım hiç el vermez seni bu durumda bırakmaya. Dinle beni."
Söylediklerim gayette mantıklı geliyordu. En azından bize yakın çalışıp kendine bakabilirdi.
"Şey.."
Lafını keserek "Şey falan yok. İtiraz etme lütfen." Diyerek tebessüm ettim.
Beni başıyla onaylarken kendisi de tebessüm ederek ayağa kalktı ve elindeki elbiseleri bana göstererek "Ben üzerimdekilerden bir kurtulayım." Diyerek banyoya gitmişti.
Cemrenin banyoya girmesiyle odasından çıkarak Melih'in çalışma odasına ilerledim. Büyük ihtimalle oradaydı.
Kapıya bir kere vurup kulpunu yavaşça aşağı indirdim ve bedenim usulca içeri süzüldü.
"Gül güzeli'm." Dedi Melih elindeki dosyayı bırakıp bana doğru ilerlerken.
Kollarını bedenime dolayıp "Çok özledim." Diye fısıldadı burnunu boynuma sürterken.
"Seninle bir şey konuşmak istiyorum." Dedim kollarımı boynuna sıkıca dolarken.
Melih başını kaldırıp kaşlarını çatarak "Bir şey mi Oldu?" Diye sordu.
"Hayır hayır. Sadece Cemre'nin bir işe ve eve ihtiyacı var. Yardım edebilir misin?"
Burnumun ucuna küçük bir öpücük kondurup "Tamamdır. Merte söylerim ev işini halleder. Şirkette de bir iş ayarlarım." Diyerek tebessüm etti.
Parmaklarımın ucunda yükselerek boynuna sarıldım.
"Ya teşekkür ederim."
Belimi sıkıca kavrayarak kucağına aldı ve siyah deri koltuğun üzerine oturdu. Yanındaki yerimi alırken başımı göğsüne koydum.
"Sen iste yeterki gül güzeli."
Ona iyice sokulup kalbinin üzerinden öptüm.
Dakikalarca sessiz bir şekilde öylece durduk.
Ben onun kalp atışlarını dinledim...
O ise saçlarımı okşadı...
Başımı kaldırarak "Ben artık eve gideyim. Bizimkiler daha fazla merak etmesin." Diyerek ayağa kalktım.
Melihte benimle birlikte ayağa kalkarken "Her ne kadar istemesemde tamam. Sizi ben götüreceğim." Diye konuştu.
Ben önden ilerlerken Melihte arkamdan geliyordu.
Merdivenleri başında ki odaya gidip Cemreye hazırlanması için haber verdim. Gidecek bir yeri olmadığından onu kendimle birlikte götürmeliydim.
Melih'in odasını da düzelterek salona, kızların yanına indim bu sırada Melih mutfaktan çıkıyordu.
"İyisin değil mi. Kendini yormuyorsun. Bir şeye ihtiyacınız olursa beni ara hemen. Beş dakikada kapındayım."
Elimi iki yanıma açarak "İyiyim Melih. Kaç defa daha soracaksın? Merak etme birşeye ihtiyacımız olursa hemen seni arayacağım." Dedim gülerken.
Sanki dün o olayı yaşayan ben değilmişim gibi.
Elbette bilinç aklıma yerleşmişti ve ben bununla ilgili bir çok kabus göreceğimi de biliyordum.
Melih elimi tutarak salona geçti ve saatler sonra eve gelmiş aileme ufak bir yalan uydurmuştum.
Abim biraz işkillense de yengemin "Aman rahat bırak kızı. Arkadaşıyla ilgilensin." Sözleriyle pes etmiş odalarına çekilmişlerdi.
2 gün geçti.
Cemre 2 gündür bizde kalıyordu ve benim bu küçük evim oldukça kalabalıklaşmıştı.
Bahadırın annesi ve diğer komşular 2 gün içerisinde devamlı gelip gidiyorlardı.
Bugün ise veda günüydü çünkü Annemle evlerine dönüyordu.
Elimdeki bavulu çekiştire çekiştire abimin arabasının önüne getirip bagaja koydum.
"Dikkat edin kızlarım. Kendinizi tüm tehlikelere karşı koruyun. Sizi sürekli arayacağım."
Annem gözleri dolu dolu bana doğru gelerek sarıldı.
Bunu gören Merve, Buse ve Cemre de bu sarılmaya ortak olmuş hatta yengem ve yeğenim de bize katılmıştı.
Abim ve babamla da vedalaştıktan sonra onları uğurlayıp caddenin ortasında durdum.
"Ee şimdi ne yapıyoruz?" Dedi Buse deri ceketinin cebine ellerini yerleştirirken.
"Mert Cemre için bir ev bulmuş oraya bakmaya gidiyoruz."
Sözlerimin ardından bakışlarımı Cemreye çevirince gözlerinin parladığını fark ettim.
Ardından seri bir şekilde Mertin tuttuğu eve giderek incelemiş onaylayıp içini eşyalarla doldurmaya başlamıştık.
Elimdeki abajur yerine yerleştirirken Mervenin sesiyle duraksadım.
"Cemre tek başına kalmaktan korkuyor gibisin. Eğer öyleyse seninle yaşayabilirim. Zaten evim boş bende Cansularla kalıyordum. Sen yalnız kalmamış olursun."
Ellerimi birbirine çırparak "Harika bir fikir!" Diye bağırdım.
"Bence de." Diyerek onayladı Buse.
Cemre yüzündeki gülümsemeyi büyütürken "Gerçekten harika. Çok isterim." Diye konuştu.
El birliği ile evi derleyip toplamamız neredeyse altı saatimizi almıştı. Bu süre zarfında Melih defalarca kez arayarak özlediğini söylemiş, hemen yanıma gelmek istemişti.
Merve kendi evinde ki eşyaları buraya getirtmişti ve ev daha da çok guzelleşmişti.
Cemre ve Merve yeni evlerinde kalırken Buseyle birlikte eve döndük.
Elimdeki anahtarı vestiyere bırakıp üzerim de ki deri ceketi çıkarıp elime aldım.
"Çok yorgunum çok. Ölüyorum."
Buse'nin bağırışı evde yankılanırken "İyi geceler deli kız." Diyerek odama geçtim.
Kapıyı açar açmaz tekli koltuğumda oturan Melih'i görmem bir oldu.
"Melih! Sen na-... Neyse ya sormayacağım."
Odanın ışığı açık değildi fakat baş ucumda bulunan gece lambasının açık olması Melih'in yüzünü net bir şekilde gösteriyordu.
"Özledim." Diyen Melih koltuktan kalkıp bana doğru gelerek bir çırpıda kucağın aldı.
Ani Refleks ile ellerimi boynuna dolayıp ona sıkıca tutundum.
"Çok fazlasıyla çok özledim..."
...
Bomboş bir odada simsiyah bir ekran kadarız...
|
0% |