@gizli1ruh
|
iyi okumalar🫶🏻
...
Elimde ki kahve fincanı'nı tezgahın üzerine bırakarak portmantoda asılı olan kabanımı üzerime geçirdim.
"Buse şirkete uğra bugün. Melih çağırmıştı seni."
Buse ağzına attığı zeytini çiğnerken kafasını yavaş bir şekilde bana çevirip gözlerini kısarak "Neden? Ne işi varmış benimle? Yoksa bana işkence mi yapacak. Ama ben çok gencim çok... Daha yakışıklı bir sevgili bulup evlenecektim... Sonra boy boy ço-" diye konuşunca lafını bölerek "Yeter!" Diye bağırdım.
"Hem saçmalama. İki saat sonra şirkette ol!"
Ona gözlerimi devirip botlarımı da giyerek telefondan Cemrenin numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm.
Dün kızlarla birlikte ona güzel bir telefon hediye etmiştik.
"Efendim Cansu?"
Merdivenleri koşar adım inerek hızla binadan çıktım.
"Hazırsan çık evden. Geliyoruz birazdan."
Onunla konuştuktan sonra telefonu kapatıp Melih'in gönderdiği araca doğru ilerliyordum ki sesini duymak isteyeceğim en son kişinin bana seslenmesiyle olduğum yerde durup kafamı o tarafa çevirdim.
"Süslü pakize. Nereye gidiyorsun böyle?"
Seniha teyze bedeninin yarısını camdan dışarı çıkarmış bana bakıyor bir yandan da çayını yudumluyordu.
Kabanımın önünü kapatarak "İşe gidiyorum seniha teyze." Diye bağırdım.
"Senin şu yakışıklıya yani. İyi yere kapak atmışsın he! Beğendim hoş çocuk."
Gözlerimi kısarak tam camının altına doğru ilerledim.
"Sen... sen Melih'i nerden tanıyorsun?"
Seniha teyze dedikodu moduna anında geçiş yaparak "Bazı geceler merdivenlerde karşılaşıyoruz. Buz dolabı gibi soğuk ama olsun. Ağzından kerpetenle laf alıyorum resmen." Diye konuştu.
Beynim, Seniha teyzenin merdivenlerde karşılaşıyoruz demesini benim odama gizlice girdiği günlere diye yorumluyordu.
"Her neyse. Ben gidiyorum. Sonra konuşuruz."
Sırtımı ona dönerek adımlarımı hızlandırdım.
Melih'in şoförü kapımı açacakken "Sen bırak. Bu tür jestlerden hoşlanmam."Diye tebessüm ettim.
Kendisi de bana aynı şekilde tebessüm edince kapıyı açarak arka koltuğa oturdum ve araba Cemrenin evine doğru yola çıktı.
🌌
Dakikalar sonra araba şirketin önünde durunca Cemreyle birlikte inerek üzerimi düzelttim.
Bakışlarım sirketin kapısında beni bekleyen Melih ile kesişince ona doğru gidecektim ki önümden hızla geçen araç neredeyse bana çarpacaktı. Korkuyla kendimi geriye doğru attım. Araç hızını kaybetmeden uzaklaşırken Melih koşarak yanıma gelip bana doğru eğildi.
"Güzelim! İyi misin CANSU?"
Kalbim deli gibi hızlı atarken bakışlarımı Melih'e çevirdim. Gözlerinde ki endişe ne kadar çok korktuğunun kanıtıydı.
"B- ben iyiyim. Şey- o araç hızlı gelince... korktum."
Melih bedenimi bedenine çekerken beni yavaş bir şekilde ayağa kaldırdı. Aynı zamanda Cemre de dahil herkes etrafımıza toplanmış iyi olup olmadığımı soruyorlardı.
Melih kapıda ki korumalardan birine "Kamera kayıtlarına bakın. Aracı bulun hemen!" Diye bağırdı.
Beni yavaş bir şekilde ilerletirken Cemre de peşimizden geliyordu.
Asansöre binerek Melih'in odasının bulunduğu katta geldikten sonra danışma masasında bulunan su şişelerinden açılmamış bir tanesini Melih açarak bana uzattı. Aynı zamanda eli kabanımın üzerinden belimi okşuyordu.
Suyu içtikten sonra yine aynı yavaşlıkta Melih'in odasına vardık.
Melih beni koltuğun üzerine oturtup üzerindekileri çıkardı.
Gömleğinin kollarını yukarı doğru kıvırırken bakışlarım Cemreyi buldu.
"İyiyim Cemre. Merak etme."
"Korktum sadece sana birşey olacak sandım. Çok hızlıydı araç."
Cemreyi de iyi olduğuma ikna ettikten sonra Melih onun için benim asistanım olabileceğini söyledi.
Cemre bunu sevinçle karşılarken Buse'nin de burada çalışmaya başlayacağı aklıma geldi.
Eğer kabul ederse Melih onun içinde burada bir konum ayarlayacaktı. Bunu ona Melih teklif edecekti. Bu sefer ben söylememiştim. kızlarla birlikte olun. En azından canın sıkılmaz demişti.
Düşünceli adamım.
Saatler sonra herkes işinin başına geçince Cemre için bizim bulunduğumuz odanın yan tarafında ki büyük odayı ona vermişti Melih. Çünkü Buse de kabul ettiğinde onun odasında çalışacaktı.
Bu durum beni mutlu ederken elimdeki dosyayı masaya bırakarak ayağa kalktım.
Melih gözlerini kısmış bir şekilde bilgisayara odaklanmıştı.
Bu denli yorulması hiç hoşuma gitmiyordu fakat 2 gün sonra babası yurt dışından gelecekti ve az da olsa üzerinde ki yük hafifleyecekti.
Kendi odamdan çıkıp Melih'in masasına doğru ilerleyerek tam önünde durdum.
Bakışlarını bilgisayardan çeken Melih önce üzerime giydiğim bacaklarımı saran dar kotta gezindi. Ardından bakışları yavaş bir şekilde yukarı çıktı ve gözlerimi buldu.
"Bu fazla dar değil mi?"
İma ettiği şeyi anlayınca yerinden kalkıp tam da önümde durdu. Bir eli bacağıma düğerken diğerini belime saran Melih beni kendine çekip yanağıma sesli bir öpücük bıraktı.
"Bence değil. " dedim bir elimi ensesine atarken.
"Sen öyle diyorsan... öyledir." dedi dudağımın kenarını öperken. Bacağımda ki eli yavaşça belime yerleşti.
"Biri gelebilir Melih!"Diye fısıldadım onu hafif iterken. Bedenimi bedenine daha da yapıştırıp "Benim odama kimse izinsiz giremez." Dedi.
Ardından yüzümün her ayrıntısını tadını çıkarırcasına öptü.
Dudaklarım hariç.
Burnunu boynuma götürüp derin bir nefes alırken kkapısını defa tıklatıldı.
Melih'i hızla iterek ondan uzaklaşırken "Gir." Dediğini işittim.
Kapı usulca açılırken Buse ve onun hemen arkasında duran Cemre ikimize de kısa bir bakış atıp "Girebilir miyiz?" Diye sordular.
Melih kafasını olumlu anlamda sallayıp sandalyesine oturdu.
"Cansu burdakiler çok iyi ya. Geçen geldiğimiz de pek fark etmemiştim ama az önce Şirkete girdiğimden beri çok iyi ilgilendiler."
Buseye tebessüm ederken "Hoşgeldin." Diye konuştum. Yüzünde ki mutluluk görülmeye değerdi.
Melih bana bakarken "Seni buraya iş teklif etmek için çağırmıştım." Derken elinde kağıdı Buseye uzattı.
Ardından herşey çok hızlı gelişti. Buse teklifi kabul ederek beni ve Cemreyi çok mutlu etmiş bunu kutlamamız gerektiğini söylemişti.
İş çıkışı Melih'e kızlarla akşam dışarı çıkacağımı söylediğimde başta kendi de gelmek istese de sadece kızların olduğunu hatırlatınca kabullenip eve geç gitmemem gerektiğini söyleyip vedalaşmıştık.
Elimde ki kıyafetleri üzerime giyerek saçlarımı maşayla dalgalandırdım.
Çantamı alıp odadan çıktığımda Buse de kendi odasından çıkıyordu.
Lâcivert kabanımı üzerime giyip Buseyle birlikte kapıya indik.
Havalar yavaş yavaş ısınmaya başlıyordu fakat hala insanı ürpertecek bir soğukluk hissediliyordu.
Merve Cemreyle birlikte aracında bizi beklerken seri adımlarla ilerleyerek arka koltuğa oturduk.
"Açım." Diye bağırdı Buse kulakları sağır edecek bir şekilde.
Elimde ağzına vurup "Bağırma. Sağır ettin bizi." Desemde dinlemeyip devam ediyordu bağırmaya.
"Tamam sus be. Bildiğim güzel bir restaurant var." Diyen Merve arabayı çalıştırarak yola koyuldu.
Telefonumu çantamdan çıkartıp ekranı açtığımda bir bildirimin olduğunu fark ettim.
+MELİH
"Nerdesin?"
Gülümseyerek mesaja cevap verdim.
"Yoldayız. Merve bizi güzel bir restaurant'a götürüyor. Merak etme konumu sana atacağım.:)"
Ekranı kapatıp telefonu çantama attım aynı zamanda araba da durmuştu.
"Geldik. Bir an önce inelim de şu doymak bilmeyen arkadaşı doyuralım."
Kızlarla birlikte mekana doğru ilerleyip içeri girdik. Cam kenarında bulunan boş masa gözüme çarparken "Şuraya." Diyerek kızların o tarafa ilerlemesini sağladım.
Siparişlerimizi verdikten sonra koyu bir sohbet masaya hakim olmuştu. Buse ve Cemrenin işlerini konuşuyor Melih'in suratsızlığından bahsediyorlardı. Önümde ki tabağı ileri ittirip titreyen telefonu elime aldım. Melih arıyordu.
"Efendim..."
"Şirketten çıktım geliyorum!"
"Hayır Melih. Gel diye konum atmadım. Hem kızlar var tek erkek ne yapacaksın aramızda?"
Derin bir nefes aldığını işittim.
"Buse?"
Melih'in konuşmasını beklerken arkamızdan gelen erkek sesiyle tüm dikkatimiz oraya çevrildi.
Giydiği takım elbisesiyle karşımızda duran adam herkese göz gezdirip bakışlarını tekrar buseye çevirdi.
"Yunus?"
"CANSU? Kim o! Erkek sesi duydum sanki."
Telefonun ucundan gelen ses bakışlarımı adamdan çekmemi sağlarken "Buse'nin arkadaşı sanırım. Tanımıyorum." Diye yanıtladım Melih'i.
"Bekle." Dedi her harfin üstüne bastıra bastıra. "Geliyorum."
"Tamam."
Telefonu kapatıp masaya bıraktım. Bu sırada isminin yunus olduğunu öğrendiğim adam Buseyle konuşuyordu.
"Oturmaz mısın?" Diye sordu Buse adama gülümseyerek.
Yunus bizlere tekrar dönerek "Rahatsızlık vermeyeyim." Diye sorarcasına baktı.
"Olur mu öyle şey. Buyrun lütfen."
Cemre adama boş sandalyeyi gösterirken tebessüm ederek oraya oturdu.
"Yalnızsın sanırım?" Diye sordu Buse adama bakarak.
Yunus başını olumlu anlamda sallayıp "Evet. İş yemeğine gelmiştim. Az önce bitti. Seni görünce selam vermek istedim." Dedi.
Dudaklarımı aralayıp "Siz? Yani nasıl tanıştınız?" Diye sordum.
Evet şuan bunu merak ediyorum çünkü Buse yanımdan hiç ayrılmadığı için bu adamla ne ara tanıştığını merak etmiştim.
"Selvi'nin abisi." Dedi Buse gülümseyerek.
"Gerçekten mi?" Diye sordum. Selvi bizim fakültedendi.
"Evet."Dedi Yunus bana bakarken.
O sırada bakışlarım Merve ve Cansuya kayınca omzumun üzerinden bir yere odaklandıklarını fark ettim. Cemre kaş göz yaparak arkamı işaret edince geriye dönüp kapının girişine baktım.
Melih, Burak ve tanımadığım bir adam bize doğru geliyorlardı.
Sandalye mi geriye doğru itip ayağa kalktım. Melihte yanımıza gelince elini belime atarak beni kendine çekip sarıldı.
O sırada Burağın sesini işittim.
"4 çiçek 1 böcek."
Dediği şey ile kıkırdarken toparlanıp Melihten ayrıldım ve yüzüne baktım.
"Niye sizin masada oturuyor."
Elimde ağzına vurup "Sessiz ol. Duyacak." Diye fısıldadım.
Burak masaya 3 sandalye çekip bir tanesini Cemrenin yanına koydu.
"İyi misin?" Diye sorarken o günden sonra nasıl olduğunu merak ettiğini anlamıştım.
Gülümseyerek bakışlarımı ondan çekip diğer adama baktım.
"Serkan." Diye tanıttı Melih. "Burakla aynı şubeden."
Ardından Melih sandalyeyi tam dibine koyarak oturdu. Bende kendi sandalyeme oturunca altından tutup daha da çok kendine çekti.
Merve ise yanına oturan Serkan'a alttan alttan bakıp kaşlarını çatıyordu.
"Neyse ben kalkayım." Diyen Yunusa Buse tam itiraz edecekti ki bakışları Melih'i buldu. Her ne gördüyse "Tamam. Sonra konuşuruz o zaman" diyerek tek tek hepimizle vedalaşan Yunusla el sıkışarak gidişini izledi.
"Bir daha görmeyeceğim masanızda herhangi bir herifi."
Melih'in cümlesine gözlerimi devirip şu dolu bardağa uzandım.
"Bana neden öldürecekmiş gibi bakıyorsun?"
Serkanın sesini duyunca bakışlarımı ona çevirdim.
"Bilmem. Pek haz etmedim senden."
"Hasbinallah. Çattık ya."
Serkan sandalyesini Merveden uzaklaştırıp ona kısa bir bakış attı.
Cemre ve Burak konuşmaya dalmış bizi duymuyorlardı bile. Nedensizce bu tablo gülümsememe sebep oldu.
Herkes konuşmaya dalınca başımı yanımdaki adama çevirdim.
Bir eli açıkta kalan bacağımı kavradı.
Gözlerimi büyütüp "Napıyorsun Melih." Diye uyardım fısıldayarak. Aynı zamanda bacağımda ki elini ittirmeye çalışıyordum.
Büyük eli mengene gibi bacağımı kavramış bırakmıyordu.
"Niye bu kadar güzelsin."
Sorusu aklımı başımdan alırken tekrar elinin üzerine elimi koyarak ittirdim. Bu sefer başarmıştım.
"Eline sahip çık" dedim gülümseyerek.
Başını bana doğru eğip burnunu yanağıma sürttü.
"Hadi gidelim. Seninle uyumam gerek sabredemiyorum."
Büyük eli tekrar elimi kavradı ve beni kendisiyle birlikte ayağa kaldırdı.
"Burak. kızları eve bırakın."
Bakışlarımı Buse, Cemre ve Merveye çevirince üçü birlikte sırıtarak bana bakıyordu.
Melih kabanımı alıp üzerime giydirdi.
Elimi tutup beni çekiştirmeye devam ederken "Ya Melih. Ayıp oldu arkadaşlarına." Diye konuştum nefes nefese.
Restauranttan çıkıp arabanın yanında durduk ve beni seri bir şekilde arabaya bindirip kemerimi bağladı.
Bu aceleci tavrına anlam veremiyordum.
Dakikalar sonra araba Melih'in evinin önünde durunca hızla inerek benide indirdi.
Onun hızına yetişmeye çalışırken sendeliyordum ve bu kahkaha atmama sebep oluyordu.
Kapıyı açan kadına "Siz çıkabilirsiniz. Yeter bu günlük." Diyen Melih beni merdivenlerin başında belimden tuttuğu gibi kucağına aldı.
Kahkaha atıp boynuna sarıldım.
Merdivenleri alel acele çıkan Melih beni odasına sokup kapıyı kapattı. Üzerindeki kabandan kurtulup ceketini de çıkardı ve gömleğinin bir kaç düğmesini açtı.
Gözlerim sonuna kadar açılırken bir kaç adım geriye gittim.
"Sadece uyuyacağız." Diye konuştu.
Kabanımı üzerimden yavaş bir şekilde çıkarıp kıyafetime göz gezdirdi.
"Hmm. Kısa bir etek." Dedi kendi kendine konuşur bir şekilde.
Ardından belime sarılan kolları beni kendine çekerken gözlerinde ki koyuluk loş odada bariz belli oluyordu.
Yüzü yüzüme yaklaşırken bir an duraksadı.
Sadece uyuyacağız demişti öyle değil mi?
Gözleri gözlerime bakarken aslında izin istediğini fark etmiştim.
Onun beni sadece öpeceğinden emindim. Aksi şuan mümkün değildi ve bunun onunda farkında olduğunu biliyordum.
Başımı salladım usulca.
Gülümsedi.
Gülümsemesi içimdeki kelebekleri kanatlandırırken dudakları bir gülün toprağıyla buluşması gibi hapsoldu dudaklarıma...
...
"Ne kadar çok mahkûm var şu gökyüzünde!
Hepsi de müebbet"
|
0% |