Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23.bölüm

@gizli1ruh

 

 

 

 

 

keyifli okumalar🤍


 

 

...

 

Melih elinde tuttuğu dosyayı bana verirken parmaklarını parmaklarımın üzerinde tutup çekiştirdi.

 

"Ne yapıyorsun Melih. Müşteriler var." Diye fısıldadım kulağına doğru. Şu an toplantı odasındaydık ve yeni müşterilerimiz vardı.

 

"Olsun." Dedi benim gibi fısıldarken.

 

"Sizce Cansu hanım?"

 

Murat beyin sesi beni Melihten ayırırken hızla başımı ondan uzaklaştırıp bana bakan adamlara tebessüm ettim.

 

"Sorunuzu tekrar eder misiniz?"

 

Murat bey sorusunu tekrar edince kendi fikirlerimi sunarak gerisini Melih'e bıraktım.

 

Dakikalar sonra toplantı bitince oda da ki herkes ayağa kalktı.

 

"O zaman iş sizindir."

Murat beyin cümlesi ile yüzümde peyda olan o gülümseyeme engel olamadım.

"Ama bilin ki Cansu hanım sayesindedir."

 

Kırklı yaşlarında duran Murat bey elini uzatıp "Fikirleriniz çok etkileyiciydi. Keşke kızım da sizin gibi işini seven biri olsaydı." Dedi gülümseyerek.

 

Bizim konuşmamızı gözlerini kısarak dinleyen Melih daha fazla dayanamayarak "Tekrar görüşmek üzere Murat bey." Dedi elimi tutup beni kendine çekerken.

Murat bey bir baş selamı ile toplantı odasını terk ederken bedenimi Melih'e çevirdim.

 

"Babam yaşında. Ondan da kıskanmazsın herhalde."

 

Dilini dudaklarında gezdirip yanağıma uzun bir öpücük kondurdu.

 

"Herşey den kıskanırım!"

 

Ardından kendini geri çekip elimi tutarak toplantı odasından çıkardı.

 

Koridorun başında güvenliklerin sesini işiten Melih ile bakışlarımız o yöne çevirdik.

 

İrem denilen kadın bize doğru gelmeye çalışıyorduk fakat önünde ki güvenlikler izin vermiyordu.

 

"Sakin ol." Dedim Melih'in koluna sarılırken.

 

İstemsizce elimi sıktığını yeni fark etmiş gibi elini gevşeterek sert adımlarla ilerlemeye başladık.

 

"Bırakın, gelsin!"

 

Melih'in bağırış ile yerimde zıplarken güvenliğin bıraktığı İrem kaşlarını çatmış bir şekilde bize doğru gelerek tam önümüzde durdu.

 

"SEN NE HAKLA BURAYA GELMEYE CESARET EDERSİN!"

 

İrem Melih'in sesiyle irkilirken kendini bir kaç adım geriye çekti.

 

"Seninle konuşmam gerek. Bak benim olanlardan haberim yoktu. Onun azılı bir katil olduğundan da hab-"

 

"KES SESİNİ."

 

İrem'in cümlesi yarıda kalırken Melih'in elini bırakarak gözlerimi kıstım.

 

"YAPTIKLARININ HESABINI VERECEKSİN!"

 

Cümlesinin ardından görevlilere baş hareketiyle mesaj veren Melih arkasını dönerek gözlerime baktı.

 

Bir kaç adım atmış gidiyorduk ki bir anda boğazımda hissettiğim el ile sert bir şekilde geriye çekildim.

 

Çekilmenin etkisiyle sendelerken boğazımda hissettiğim keskin alet gözlerimin sonuna kadar açılmasını sağladı.

 

"BEN DAHA KONUŞMADIM!"

 

Bağırışı kulağımı delip geçerken Melih sinirden ve endişeden ne yapacağını bilemez bir haldeydi.

 

"Ona zarar verirsen, saçının teline zarar gelirse, sana bu dünyayı dar ederim!"

 

"Hah!" Diye bir ses çıkardı İrem.

 

Ellerim boğazıma dayadığı keskin aleti tuttuğu elinin üzerindeydi.

 

"SEN! SEN NASIL BİR İNSANSIN. YILLARDIR GÖZÜNÜN ÖNÜNDEKİNİ GÖRMEDİN! BENİ GÖRMEDİN!"

 

"ONU BIRAK! SENİN SORUNUN BENİMLE. BIRAK ONU!!"

 

Melih sinirden çılgına dönmüş gibi hareket ediyordu adeta.

 

Boğazımda ki keskin alet git gide etime batarken acıyla inledim.

Sesimi işiten Melih "SANA ONU BIRAK DİYORUM."

Diye bağırdı gür bir sesle.

 

Şirkette ki herkes bize korkuyla bakarken bir kaç kişinin de hareket geçmeye çalıştığını fark ettim.

 

"HAYIR! ONU DA ALIP BURADAN ÇIKACAĞIM. HİÇ BİRİNİZ PEŞİMDEN GELMEYECEKSİNİZ! O OLMASAYDI SEN VE BEN ŞUAN MUTLUYDUK!"

 

İrem bedenimi kendiyle birlikte hareket ettirmeye başladı. Yavaş yavaş ilerliyordu asansöre doğru.

 

"SENİ ÖLDÜRÜRÜM!"

 

Melih'in tehtidleri hiçbir şekilde işe yaramazken İrem merdivenlerin başına geldiğini fark etmemişti sanırım. Boğazımdaki alet acımı çoğaltırken geriye doğru son adımda düşeceğimizi anlayarak boğazım yırtılırcasına bağırdım. Gözlerim anında kapanırken irem beni kendiyle birlikte geriye doğru çekerken son anda elimde bir baskı hissettim.

 

Kalbim korkudan güm güm atıyordu.

Nefesimin kesildiğini hissettiğim an boğazımda keskin bir acı belirdi ardından gerdanıma doğru akan sıvıyı...

 

Beni tutan el bedenimi kendine çekip sıkıca sarmaladı.

 

"Canım acıyor!" Dedim bağırarak.

 

Bedenimde ki baskı azalırken Melih boğazıma bakarak "Siktir!" Diye bağırdı.

 

"Doktor! Doktoru çağırın hemen!"

 

Elimi kesilen yere doğru götürüp bakışlarımı merdivenlere doğru çevirdim.

 

İrem'in bedeni merdivenlerin sonunda hareketsiz bir şekilde duruyordu ve başına çalışanlar toplanmıştı.

 

Bedenimi kucağına alan Melih beni hemen kendi odasında götürüp koltuğa uzandırdı. Üzerinde ki gömleği bir çırpıda çıkarıp kolunu yırttı ve boğazıma doğru bastırdı.

 

"Özür dilerim. Özür dilerim. Hepsi benim yüzümden."

 

Konuşmaya mecalimin olmadığını fark ettiğimde başımı iki yana salladım.

 

Onun suçu değildi elbette.

 

Kapıdan gelen bağırışmalar üzerine içeriye Cemre ve Buse girdi. Beni o şekilde gören ikili koşarak yanıma gelip ağlamaya başlayınca Melih ikisinide sert bir dille uyardı.

 

O sırada odaya orta yaşlarda biri girdi.

 

"Açılın!"

 

Melih kendini benden fazla uzaklaştırmadan "Çabuk birşeyler yap!" Diye azarladı doktoru.

 

Ardından boğazımda ki parça kalktı. Yerine doktorun parmakları değince acıdan tekrar bağırdım.

 

"Daha yavaş!" Dedi Melih üzerime eğilip alnıma öpücük kondururken. Beni sakinleştirmeye çalıştığının farkındaydım ama bu durumda pekte etkili olmuyordu.

 

Dakikalar sonra boğazımda ki acı yerini sızıya bırakırken sargı bezinin üzerinden dudaklarını boynuma bastıran Melih'in kokusu ile gözlerim yavaş yavaş kapandı...

 

 

Gözlerimi yavaş yavaş aralarken ağzımın kuruduğunu hissettim.

Her yerim ağrıyor, hareket dahi edemiyordum.

Araladığım gözlerimi yan tarafıma çevirince Melih'in küçük koltukta uyuya kaldığını gördüm.

Beni kendi evine, kendi odasında getirmişti.

 

Bedenim yavaş yavaş doğrulurken yatakta onun tarafına doğru kayarak ayaklarımı sarkıttım.

Saçı başı dağılmıştı.

Yavaş bir şekilde kalkıp tam önüne diz çöktüm.

Bir elim yumuşak saçlarına gidip okşarken diğer elimi elinin üzerine koydum.

Kokusu yine ciğerlerime dolmuş,günlük dozumu almamı sağlamıştı.

 

Bedeni yavaşça kıpırdanırken gözleri açıldı.

Beni karşısında görmeye beklemiyor olacaktı ki hızla doğrulup bedenimi kendisiyle birlikte yatağa yatırdı.

 

"Cansu'm. Neden yataktan kalktın?" Diye bir soru yöneltince "Susadım!" Diye konuyu degiştirdim.

Baş ucunda ki komodinin üzerinde bulunan bardağa su doldurup yanıma geldi. Suyu dikkatli bir şekilde bana içirmeye çelişince elinden alarak bir kaç yudum alıp ona uzattım.

Bardağı yerine koyup bana bakınca "Suçlu gibi davranmayı keser misin? Eğer kendini suçlamaya devam edersen kalkıp giderim!" Diye tehdit ettim onu.

 

Tabi ki gitmeyecektim.

 

Tamamen blöf yapıyordum.

 

"Asla! " Dedi yanıma gelip yatağın içine girerken. Elini karnımın üzerinden belime doğru kaydırıp beni kendisine çekti.

 

"Yanımdan ayrılmana Asla izin vermem!"

 

"Abartma Melih. Bu dediğin ancak evlenince olur."

Tebessümüme karşılık dudaklarını dudaklarıma bastırıp yavaşça öptü.

 

"En kısa zamanda seni istemeye geleceğiz! Ben daha fazla bekleyemem."

 

Kurduğu cümlelere kıkırdarken bakışları boğazıma çevrildi.

 

"Acıyor mu?" Diye sordu kısık çıkan sesiyle.

 

"Öpersen geçer." Dedim gülümseyerek.

 

Kendisini suçlamasını istemiyordum. En iyisi aklını karıştırmaktı.

 

Dudaklarını bandajın üzerinden yarama bastırdı.

Arda arda aynı noktayı öptü. Sonra tüm boynuma öpücükler kondurdu.

 

"Bundan sonra işe gitmek yok. Bir müddet dinleneceksin. Sana zarar veren kim varsa hepsinin hesabını soracağım!"

 

Ellerimi kaldırıp yüzünü avuçladım.

 

"O nasıl?" Diye sordum. En son yerde yatıyordu çünkü.

 

"Hastanede. İyiymiş sadece kafasını çarpmış. Taburcu olduktan sonra en ağır şekilde cezası kesilecek. Hapis yolu göründü ona!"

 

Ondan kurtulduğumuza oldukça sevinmiştim.

 

"İyi." Dedim gözlerine bakarken.

Ardından yüzünü iyice kendime çekip dudaklarını dudaklarıma değdirdim.

 

"Kendimi zor tutuyorum." Dedi fısıldayarak.

 

Dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırıp öpmeye başladı. Biraz geri çekilerek "Bir an önce evlenmemiz gerek." Dedi.

 

Kurduğu cümleye gülümseyerek karşılık verdim.

 

"Ama daha ailem ile tanışmadın. Hem baban geldi senin. Onunla bile tanışmadım."

Annesini yengesini ve abisini tanıyordum fakat babası yeni yurt dışından geldiği için tanışmaya fırsatım olmamıştı.

 

"Boynunda ki yara iyileştikten sonra hemen bize yemeğe gidiyoruz."

 

Yüzümün her bir ayrıntısını öpüp gerdanımıda öptü.

 

"O zaman yavaş yavaş senden bahsedeyim aileme. Ay çok heyecanlandım."

 

Sesim olduğundan fazla sevinçli çıkarken Melih beni izliyordu.

 

"Hemen herşey hallolsun. Daha fazla sensiz yapamam. Evimde, mutfağımda, banyomda, yatağımda, her yerde seni görmek istiyorum."

 

Onu kendime çekip başımı boynuna koydum.

 

Ansızın çıka gelenen güzel hediyeydi benim için.

 

O benim siyahımdı, ben ise onun siyahına bulaşan gri...

 

 

 

 

...

 

 

 

Öyle güzelsin ki, bir şiirden alıntı gibi...

 

 

Loading...
0%