@gizli1ruh
|
Arkadaşlar final bölümü hatta özel bölüm bile hazır şu an. Sizden sadece oy istiyorum:/
iyi okumalar 🫶🏻
...
Elimde tuttuğum küçük yavru kediyi yavaşça yere, annesinin hemen yanına bırakarak dudaklarımda ki tebessümü silmeden son bir bakış atıp Buse'ye döndüm .
"Kızlar nerede kaldı? Çok sıcak piştim resmen!"
Sitem dolu sesime göz deviren Buse üzerine giydiği çiçekli elbisesinin yakalarını düzeltip kaldırımın kenarına oturdu.
Az öte de top oynayan küçük çocuk topluluğu bizi görünce bulunduğumuz yere doğru koşmaya başladılar.
"Cansu abla!" Diye bağırışların arasından kollarını açarak bana doğru koşan çocuklara bende kollarımı açıp kocaman sarıldım.
İçlerinden sekiz yaşında olan Buğra elini cebine atarak birkaç bozuk para çıkarıp Buse'nin önüne attı.
"Ne Yani Buğra!! Dilenci miyim ben? Bu bozuk paralar ne Allah aşkına. Konuşmayacağım birdaha seninle!"
Oturduğu kaldırımda sırtını bize dönen Buseye çocuklar kahkaha atarak bakıyordu. Resmen küçücük çocuğa küsmüştü.
"Hadi kalk kızlar geldi." Dedim elimle sokağın başında görünen arabayı işaret ederken.
Elinden tutarak onu ayağa kaldırdım ardından Merve ve Cemre arabayla tam önümüzde durdular.
"Gelmeseydiniz ya gerçekten, bir iki saat daha beklerdik burda." Derken arabanın arka kısmına geçip oturdu Buse. Bende yanına oturup kapıyı kapattım.
"Bana ne çemkiriyorsun, Cemreyi bekledim. Anca süslendi."
Cemre hızla bakışlarını Merve'ye çevirip '' Üstüme iyilik sağlık, bir kere ben hızlı hazırlanırım.'' diyerek saçını savurup cama doğru döndü.
''Hıhı gördük.''
'' Her neyse kızlar, beyler bizi bekliyor lütfen seri olalım.'' derken Merveye bakıyordum.
''Beklesinler işleri ne sanki.''
Yaklaşık yarım saat sonra Merve arabayı bir at çiftliğinin önünde durdurdu.
''Huhuu ata biniyoruz.'' Dedi Buse çocuksu bir sevinçle. Ardından seri adımlarla çiftliğe girip bakışlarımı kısaca etrafta gezdirdim. "İşte oradalar." Dedi Merve gözleriyle karşıyı işaret ederken.
Adımlarımız o tarafa doğru ilerlerken Bizi ilk gören Burak oldu.
"Hanımlar, biraz daha geç gelseydiniz şu görmüş olduğunuz şahıs kızgın bir boğa'ya dönüşebilirdi." Dedi parmağıyla Melih'i işaret ederken.
"Dikkat et o kızgın boğa seni boynuzlamasın." Dedi Melih kaşlarını çatarak. Onların bu haline gülümseyerek Boynuna sarıldım.
"İşte şimdi günüm aydınlandı." Dedi saçlarına öpücük kondururken.
Gülümsedim.
Cemre ve Burak birbirleriyle sohbet etmeye başlarken onların ne kadar güzel bir çift olabileceğini hayal ettim. Bunu aklımın bir yerine not alarak Melih'ten ayrıldım.
"Bana öyle öldürecekmiş gibi bakmayı keser misin, korkuyorum!"
Serkan'ın alayla kurduğu cümleye karşın Merve " korkma, zarar vermem." Diyerek sırıttı. Diğer yandan Mert ile Buse de bir sohbet içerisindeyken "Hadi o zaman, At'a binelim." Diyerek dikkatimizi dağıtan Burağı takip etmeye başladık.
Görevli gereken eşyaları bize verip atların başına geçti. Elimde ki dizliği yere bırakıp dirsekliği taktım.
Bu sırada bakışlarım Merve ile Serkandaydı. "Aynı ata bilebiliriz."
"Rüyanda görürsün."
"Düşersen, tutarım diye şey etmiştim."
"Asıl sen dikkat et, düşersen ben tutmam." Diyerek atlardan birine doğru ilerleyen Merve ile gülümsedim.
Yerde ki dizlikleri de takarak Melih'e döndüm. Elinde tuttuğu başlığı kafama takarak klipsini de hallettikten sonra atlardan birini seçip bindim.
Henüz At'a yeni binmiştim ki sağ tarafımdan "Bismillaahhhhh." Diye bir bağırış kopunca başım hızla o tarafa döndü.
Serkan at'ın hareket etmesiyle sıkı sıkıya tuttuğu ipi iyice kendine çekmiş korkmuş bir ifadeyle sağına soluna bakıyordu.
Onun atı hızlanırken "Abiii indirin beniii." Diye ikinci kez bağırmasıyla Merve de dahil herkes kahkaha atmıştı.
"Bir de düşersen tutarım demesi yok mu? Nasıl da korkuyor. Bunu nasıl polis yapmışlar Allah aşkına?"
Merve'nin kurduğu cümle ile gülüşüm büyürken at'ı hareket ettirip bir kaç saat orada eğlendik.
Gerçekten çok eğlenmiştim. Özellikle Serkan'ın bağırışları, Merve'nin dayanamayarak onun arkasına binip atı yönetmesi oldukça keyifliydi.
Herkes araçlara dağılırken "Hadi evli evine, köylü köyüne ." Diyen Serkan'a Merve göz devirip aracına ilerledi.
"Beni sen bırakır mısın evime? Aracım yanımda değil Burak ile gelmiştim."
Merve, Serkan'ın teklifini gözlerini kısarak onayladı. Yol boyunca birbirlerini yemeseler iyiydi.
"Cansu?"
Sesin geldiği tarafa dönüp Buse'ye baktım.
"Şey, ben Mert ile gidiyorum. Haberin olsun." Dedi çekingen bir tavırla. İmalı bakışlarım ile gülümseyerek başımı salladım. "Tamam."
Cemre de Burak ile kahve içmeye gideceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Evet, şimdi ise ben ve Melih birbirimize bakıyorduk.
"Cansu hanım? Bana gidiyoruz." Diyerek elimi tutup beni arabaya çekiştiren Melih'e kıkırdadım.
Ön koltuğa oturup kemerimi takarken "Annemi arayacağım, senden bahsetme zamanı geldi." Dedim gülümseyerek.
Ardından biraz konu üzerine sohbet ettik. Araç Melih'in evinin önünde durunca kemeri açıp üzerimi düzelttikten sonra indim.
"Abimin arabası bu, sanırım minik canavar gelmiş." Dedi Melih bana bakarken.
Kapıya doğru ilerleyerek çaldıktan sonra kapı yavaşça açıldı.
Melih'in abisi ve onun kucağında duran Efe ile göz göze geldik.
Beni görünce gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi büyüdü ve "Prenses." Diye bağırıp kollarını bana uzattı.
Onun bu tatlı haline dayanamayarak kollarımın arasına alıp içeri geçtim.
"Hoşgeldiniz. Biz de Efe bey ile uğraşıyorduk." Dedi abisi gülümserken. Efe'yi yere bırakıp üzerimde ki Kabanı çıkarıp astım.
"Hoşbulduk." Diye mırıldandım.
"Siz ne zaman geldiniz? Annem de içeri de mi?"
Efe'yi tekrar kucağıma alıp burnumu boynuna koyup derin bir nefes aldım. Bu koku cennet kokusu gibiydi.
"Elif ile birlikte mutfaktalar."
Elif, Melih'in yengesi oluyordu.
Efe'yi Melih'in kucağına vererek onları salona yolladım.
Adımlarımı o tarafa doğru yönlendirip mutfak kapısında durdum. Melih'in annesi ve yengesi iş birliği içerisinde yemek hazırlıyorlardı. Mutfağa adım attığım sırada Elif arkasını döndü ve beni görünce gülümseyerek "Cansu? Hoşgeldin canım." Diyerek kollarını açıp sarıldı. "Hoşbuldum." Dedim bende onun gibi gülümseyerek lakin bakışlarım Melih'in annesine kaydı. Gözlerini kısaca üzerimde gezdirdikten sonra düşündüğünü belli eden bir tavırla "Seni hatırlıyor gibiyim ama tam çıkartamadım." dedi.
"Melih'in mekanında karşılaşmıştık hatırlarsanız. Orada çalışıyordum."
Karşımda ki kadın hafızasını yoklar bir şekilde bana doğru bir kaç adım attı ardından yüzünde beni hatırladığına dair bir ifade oluştu ve gülümsedi. Ellerimi avuçlarının arasına alarak "Şimdi hatırladım kızım. Hoş geldin." Dedi bedenimi kendine çekip sarılırken. Aynı şekilde karşılık verip ondan ayrıldım .
"Melih nerede?" Diye sordu Elif elinde ki tahta kaşığı tencerenin üzerinde bulunan kapağın kulpuna bırakırken.
"İçeriye geçti sanırım."
Ardından Melih'in annesi beni Mutfakta ki sandalyelerden birine oturtup kendisi de tam karşıma oturdu.
"Siz?" Diye sordu yüzünde ki gülümsemeyi silmeden.
"Birliktesiniz sanırım..."
Annesinin sorduğu soru üzerine uyandığımı hissettim. Bakışlarımı Elif'e çevirdiğim de onun da bize baktığını gördüm.
"Şey, evet efendim."
Henüz adını dahi bilmediğim kadın tekrar ellerimi avuçlarının arasına alıp "Çok sevindim. Oğluma da ancak senin gibi temiz kalpli biri yakışırdı. Hem efendim de neymiş. Melahat anne diyebilirsin bana." Dedi.
Onlarla biraz daha sohbet ettikten sonra yemekleri masaya hazırladık. Bu süre zarfında Melih'in babası da gelmişti ve onunla da tanışmıştık. Kendisi oldukça keyifli ve cana yakın biriydi. Dışarıdan bakılınca onlarca çalışanı olan bir iş adamı gibi durmuyordu.
Saatler birbirini kovalarken Efe mızmızlanmaya başlamıştı. Sanırım uykusu geliyordu ve durmadan ağlamaları bunu doğruluyordu.
Onu kucağıma alarak "İstersen ben uyutabilirim." Dedim Elif'e bakarak. "Zahmet olmasın sana." Dedi ayağa kalkarken. Bu sıra da bakışlarım Melih'e kaydı ve onun bana baktığını gördüm. İnci dişlerini ortaya çıkartacak şekilde güldü ve göz kırptı.
"Estağfurullah, ne zahmeti. Seve seve..."
Ardından Elif'in gösterdiği odaya giderek Efe'yi yatağa uzandırdım.
"Al bakalım, sen sütü içirirken uyuya kalır zaten o."
Elinde ki biberonu alıp başımı salladım. Elif'te odadan çıkınca çift kişilik yatakta Efe'nin yanın uzanıp sütünü içirmeye başladım. Her çekişinde gözleri yavaş yavaş kapanıyordu ve bir dakika sonra uykuya daldı. Biten biberonu komidinin üzerine bıraktım ve tekrar uzandım. Aşırı yorgun hissediyordum, uyku da bastırmıştı zaten.
Bakışlarım Efe'nin üzerindeyken kapı usulca açıldı. Başımı hızla o tarafa çevirince Melih'i gördüm. Kapıyı ardından kapatıp kilitledikten sonra yatağa doğru gelerek hemen arkama uzanıp beni kendine çevirdi.
"Melih!" Dedim sessiz olmaya çalışarak. "Ne yapıyorsun, ailen içeri de burda olduğunu bilseler ayıp olur."
Bedeninin yarısını üzerime doğrultup dudaklarıma yöneldi ve kısa ama bir o kadar da tutkulu bir şekilde öptü. Eli bacağımdan belime doğru çıkıp kazağımın altından çıplak tenime değince ürperdim.
"Şşş..." dedi boynumu da öperken. Ardından tekrar dudaklarıma gelip alt dudağımı öptü.
"Çalışma odasına gidiyorum demiştim. Hem gelmezler buraya da merak etme."
Cümlesini bitirir bitirmez Efe yi kucağına alıp kapıya ilerledi.
"Bekle burada!"
Kapıdan çıkarken arkasından öylece baka kalmıştım.
Bir kaç dakika sonra Melih tekrar geldi ve kapıyı kilitledi.
"Annem ve babam odasına çekildi. Abim ve Elif'te aynı şekilde. Seni sordular ama uyuya kaldı dedim."
Ona şaşkınca bakarken "Oha ne sinsi bir adamsın sen." Derken yatakta hafif sağa kaydım. Melih o boşluğa girince tekrar bedeninin yarısını üzerime eğip gözlerimden öptü. "Duymamış olayım, seni özledim ne yapabilirim." Dedi. Hemen sonrasında battaniyeyi üzerimize örttü. Bir elimi yanağına götürüp okşadım. O sırada Melih tekrar dudaklarıma yönelip öpmeye başladı. Elimi yanağından, ensesine doğru götürüp onu biraz daha kendime çektim. Melih'in bir bacağı bacaklarımın arasına girdi. Nefes nefese ger çekildim fakat hâlâ çok yakındı. Gece lambasının aydınlattığı kadarıyla görüyordum onu. "Seni öpmelere doyamıyorum." Dedi fısıldayarak. Hemen sonrasında dudakları tekrar dudaklarıma buldu. Oldukça yumuşak ve yavaş bir şekilde öpmeye devam ederken bu sefer beni üzerine çekti. Alt dudağını sert bir şekilde dişlerken boğukça inledi. Gülümsedim ve kendimi geri çekerek hızla ayağa kalktım.
"Demek oyun istiyorsun ha?" Kapıya doğru koşup elimi anahtarlara attım aynı zamanda korkudan ve heyecandan kahkaha atıyordum. Elim ayağım birbirine dolandı ve anahtarı tam çevireceğim sırada Melih'in arkadan belime dolanan kolları beni geriye doğru çekti ve yatağa uzandırdı.
"Oynayalım bakalım." Derken üzerinde ki gömleğin düğmelerini açıyordu. Nedense aşırı karizmatik geldi gözüme. Dilimi dudaklarımda gezdirip tekrar yataktan kalkıp kapıya koştum. Tam o sıra Melih beni kapıya doğru çevirip bedenini bedenime yasladı.
"Bakalım şimdi nasıl kurtulacaksın elimden Cansu hanım..."
...
"yağmur yağıyor olric... ıslanıyor etraf... ağlasak kimse anlamaz değilmi?"
|
0% |