@gizli1ruh
|
Keyifli okumalar🔥
2.Bölüm
~Kaçış~
...
Yaklaşık bir buçuk saattir geniş deri koltuğa oturmuş buradan nasıl kurtulabileceğimizi düşünüyordum.
"Buradan çıkmanın bir yolu olmalı."
Bulunduğumuz odada bir pencere vardı elbette fakat o pencereyi açmak için epey uğraşmamız gerekecekti.
"Sence bu Melih denen adam bize ne yapacak?" Diye usulca sordu Buse.
Açıkçası bende bunu merak ediyordum. Şahsen ölmek için henüz çok gençtim.
"Bilmiyorum. Ama merak etme o gelmeden buradan çıkacağız." diyerek teselli etmeye çalıştım. O benden daha hassas ve duygusaldı. En azından ben bazı şeylere karşı gelebiliyordum fakat Buse öyle değildi. En ufak bir şeyde hemen pes ediyordu.
Ellerimi sıkı sıkıya tutarak "Nasıl?" diye sordu. Kendimi kurtaramasam bile onu bir şekilde burdan çıkarmam lazımdı.
"Bak şu pencereyi görüyor musun?" Diyerek arkamda bulunan pencereyi gösterdim. Sağlam kilitlenmişti. Ama bir sopaya bakardı.
Buse başını sallayarak "Evet gördüm. Ama oradan nasıl çıkacağız? Baksana çok iyi kilitlenmiş." Derken bir yandan da camın önüne gitmiş inceliyordu.
Bakışlarım Siyah'ın hakim olduğu odanın içerisinde gezinirken sopaya benzer herhangi bir şey görmeyi diledim.
Şükürler olsun ki dilediğim gibi oldu.
Büyük çalışma masasının köşesinde bulunan uzun gece lambasının yanında bir beyzbol sopası vardı. Yerimden fırlayarak sopayı elime aldım.
"İşte bununla."
Buse bir bana birde elimde tuttuğum beyzbol sopasına bakıyordu.
"Ama sen bununla o camı açarken çok ses çıkar. Bizi hemen yakalarlar Cansu!"
Doğru söylüyordu fakat yapmak zorundaydım. Denemekten zarar gelmezdi öyle değil mi?
Dudaklarımı aralayıp tam cevap vereceğim sırada koridorda bir kaç ayak sesi duyuldu.
"Geliyorlar sakla şunu çabuk." Sopayı Buseye vererek hemen kapının önüne geçip beklemeye başladım.
Umarım Melih denen adam gelmiyordur.
Ayak sesleri kapının önünde durunca kulağımı kapıya dayayarak dinlemeye başladım.
"Buradalar mı?"
"Evet. Melih abinin gelmesini bekliyorum. Arifin köstebekleri olabilirler. Yoksa bu çevre de herkes bilir bu sokağa girilemeyeceğini."
Seslerden biri sanırım Mert'e aitti.
"Eğer öyleyse Melih abi çok kötü şeyler yapar. Öldürmez ama öldürmekten beter eder."
Duyduğum cümle ile başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta.
Öldürmez ama öldürmekten beter eder...
Allahım neyin içinde düşmüştük böyle.
Bedenimi hızla kapıdan çekerek Buse'nin yanına oturdum.
"Bak buse kapı açıldığında asla sesini çıkarma."
Buse tamam anlamında başını sallarken kapı büyük bir gürültü ile açılmıştı.
İçeriye Önce Mert, ardından bizim yaşlarda bir Adam daha girmişti.
Mert gözlerini kısarak Buseyle bana kısa bir bakış attıktan sonra odayı inceleyip sanki bir şeyin eksilip eksilmediğine bakıyormuş gibi etrafı taramıştı.
"Sizi Arif mi gönderdi?" Diye sordu adını bilmediğim adam.
Düz bir sesle "Hayır!" Diyerek yanıtladım.
Adam inanmayan bakışlarını Buse ve bana dikmiş bir süre incelemişti.
"Her neyse biz mekana gidelim. Melih abi de ordadır. Gelir birazdan."
Melih ismini duyunca nedensizce gerilmeye başlıyordum.
"Siz burda uslu uslu oturun." Diyerek kapıyı çarpıp yanındaki arkadaşıyla çıktı Mert.
Saçlarımı tepede dağınık bir topuz yaparak bileğimdeki lastikle bağladım. O sırada Buse tam önüme diz çökmüş gözlerimin içine bakıyordu.
"Hadi çıkalım buradan ne olur!" Elinden tutarak ayağa kaldırdım.
"Bak şimdi Buse. Ben pencereyi kırmaya çalışırken sende kapıyı dinleyeceksin. Herhangi biri gelirse zaten ayak seslerinden duyarsın. Camı kırdığım gibi ilk sen çıkıyorsun ardından ben. Tamam mı?"
Buse elleri titreye titreye beni onaylarken hızla sopayı sakladığı yerden çıkarıp elime tutuşturdu. Kendisi kapının önüne geçerek kulağını dayamış bir yandan bana bakıyordu.
Elimde tuttuğum sopayı sıkı bir şekilde kavrayarak sert bir şekilde kilit kısmına vurdum. Çıkan ses odada yankılanmış yüzümü buruşturmama sebep olmuştu.
Sopayı ikinci defa kilit kısmına vurdum. Tam açılmasa da bi gevşeklik oluşmuştu. Üçüncü darbeyi vurduğumda ise kilit tamamen yerinden çıkıp yere düşmüştü.
"Başardın." Diyerek bağıran Buse ardından hata yaptığını anlayarak eliyle ağzını kapatmış "pardon." Diyerek yanıma gelmişti.
Pencerenin sürgüsünü yukarıya kaldırarak dışarıya kısa bir bakış attım.
"Tamam burası temiz. Çıkarken dikkat et. Hadi ver elini!" Buse elimi tutarken bir yandan da endişeli bakışlarını gözlerime sabitlemişti.
"Ama sen. Ya seni yakalarlarsa!"
"Şimdi sırası değil hadi önce sen."
Buse üzgün bir ifadeyle bacağını camın diğer tarafına attı. Ardından tüm bedenini camın diğer tarafına çıkarırken bir elini de bana uzattı.
"Hadi Cansu! Çabuk ol!"
Ayağımın altındaki küçük tabureyi yere sabitlerken koridordan gelen sesler üzerine kalbim deli gibi atmaya başladı.
"Buse! Birileri geliyor."
Vücudumu ele geçiren titremeye engel olamayarak midem stresten dolayı bulanmaya başlamıştı.
Bir elimi Buseye uzatmıştım ki tam o sırada kapının kulpundan bir takım sesler geldi.
"Abi içerideler."
Duyduğum ses ile burdan çıkamayacağını anlamıştım.
Çünkü o sırada kapı büyük bir gürültü ile açılmıştı. Ve ben arkamda bulunan adamın kasvetine çoktan bulaşmıştım...
...
Mutlu uyumak lazım azizim.. Madem uyku yarı ölüm halidir, O halde mutlu ölmek lazım; Her gece...🥀 |
0% |