@gizli1ruh
|
arkadaşlar yorum ve voteye ihtiyacım var lütfen es geçmeyin🫶🏻
Keyifli okumalar😃
...
Kalbim göğüs kafesimi parçalarcasına atarken Melih gayet rahat bir şekilde bana bakıyordu.
"Senin ne işin var burda?"
Bu soruyu sorarken oldukça zorlanmıştım. Kesinlikle onu burada görmeyi beklemiyordum.
"Benim sınırlarımdan çıkan bir kuş vardı..." Derken ayağa kalkarak bana doğru adımlamaya başladı.
"Bende o kuşu kafesine götürmeye geldim."
Nefes alış-verişim gittikçe hızlanırken gözlerim dolmaya başladı.
Ondan kurtulamayacaktım.
Adımları tam önümde durdu.
"Neden bırakmıyorsun beni?" Diye sordum yorgun ve ağlamaklı bir sesle.
"Neden bırakayım?" Diyerek soruma soruyla karşılık verdi. Onun bu rahatlığı sinirlerimi bozuyordu.
Bakışlarını gözlerime sabitleyerek bedenini bedenimin üzerine eğdi.
Aksine ben, hareket dahi etmiyordum. Yüzlerimizin arasında santimler kala duraksadı. Bu kadar yakınımda olması hoşuma gitmediği halde gözlerimi kapatarak kokusunu içime çektim.
Ardından gözlerimi açarak dibimde ki kömür karası gözlere diktim bakışlarımı.
Biraz daha üzerime eğilerek ardımda bulunan kapının kilidini çevirerek kapıyı kilitledi.
Ben transa girmiş gibi tepki veremiyordum.
"Bu kadar yakınımda olman hoşuma gitmiyor." diye fısıldadım.
Sağ elini usulca kaldırarak saçıma bağladığım lastiği sinir bozucu bir yavaşlıkta aşağı çekerek saçlarımın dağılmasını sağladı.
Aynı beni ilk gördüğü günkü gibi.
O günde aynısını yapmıştı.
"Neden? Aşık olmaktan mı korkuyorsun?" Diye sordu o da fısıldayarak.
Saçmalıyordu elbette.
"Asla! Sana aşık olmak gibi bir hataya düşmeyeceğim!"
Güldü!
Ve gülüşü o kadar güzeldi ki...
"Asla, asla deme küçük kuş! Tükürdüğünü yalarsın yoksa."
Kaşlarımı çatarak ona biraz daha yaklaştım.
"Bana ne zaman küçük kuş demeyi keseceksin? Çünkü benim bir adım var. Cansu. Dur bak heceleyerek tekrar edeyim. Can-su. Oldukça kısa ve basit."
Sinirle kurduğum cümleler karşısında bakışları dudaklarıma kaydı. Ardından bana daha çok yaklaşıp yanağını yanağıma sürterek kulağıma "Biraz daha konuşsaydın. Seni çok güzel susturacaktım." Diye fısıldadı.
Önce ne demek istediğini anlamasamda sonradan ima ettiği şeyi anlayarak onu hızla ittim.
"Edepsiz!"
"Derken!"
"Bir şey demedim."
Kabanının yakalarını düzelterek "Benden kaçamazsın küçük kuş. Şunu kafana sok, nefes aldığın her yerde ben olacağım. Her adımında ensende, her konuşmanda nefesinde..." dedi tekrar eski haline bürünürken.
"Şimdi bana ne yapacaksın?" Diye sordum.
Yapacaklarından elbette korkuyordum.
"Merak etme sana fiziksel hiç bir zarar vermem. Bu, bana yakışmaz."
Verdiği cevapla biraz tatmin olmuştum.
"Ama elbette farklı bir şekilde cezanı vereceğim."
"Ama benim hiç bir suçum yok ki." Sesim bu sefer yüksek çıkmıştı.
"O Arifin adamı olmadığımı çok iyi biliyorsun. Ama beni yanında tutmak işine geliyor."
Bana cevap vermeden kapıya doğru giderek kilidi açtı.
"Hazırlan. Kafesine dönüyorsun. "
...
Sessizlik.
Şuan içerisinde bulunduğum araba'nın her bir köşesi sessizliğe bürünmüştü.
Bakışlarımı yanımdaki adama çevirerek onu süzmeye başladım.
Açıkçası neden bu kadar katı olduğunu merak ediyordum. Hayır yani hayat onu neden bu hale getirmişti. Ya da doğuştan mı böyleydi?
Merak konusu.
Bakışlarımı en son direksiyonu tuttuğu eline çevirip tekrar cama döndüm.
Evet. O konuşmanın ardından bavulumu Merte aldırttıktan sonra beni kendi aracına almıştı.
Merve ve Buse ise arkamızdaki araçta bizi takip ediyorlardı.
"Beni evime götüreceksin değil mi?" Diye sordum sessizliğin hüküm sürdüğü arabanın içerisinde.
Bakışlarını kısa bir an bana çevirip Sonra tekrar yola sabitledi.
"Evet. Evine götüreceğim. Sakın ama sakın kaçamaya kalkışma. Zaten kaçsanızda pek fazla uzun sürmüyor saklanmanız. Ha bu arada..."
Konuşmasını bölen telefon sesi olmuştu.
Telefonu açarak kulağına götürmüştü. Bende bir nevi onu dinlemek için bedenimi biraz daha ona yanaştırdım.
"Söyle Murat."
Bakışlarım cadde de ama kulağım ondaydı.
"Emin misin? Eğer öyleyse yapmak istemediğim bir şeyi yapmak zorunda kalacağım!"
Bir müddet karşı tarafı dinledi. Ardından "Tamam."diyerek telefonu kapatıp Bakışlarını bana çevirdi.
Ben ona değil de yola bakarak ne yapmaya çalıştığını algılamaya çabalıyordum.
"Zorunda falan değilim anasını satayım. Benim dediğim olur."
Melih kendince sessiz konuşmuştu fakat ben dediklerini duymuş "Bir şey mi dedin."diye sormuştum.
Açıkçası neye zorunda olduğunu merak etmiyor değildim..
"Yok bir şey."
Otoriter sesi kısa keserken araba sonunda evimin önünde durdu.
Elim hızla arabanın kulpuna giderken "Tekrar ediyorum. Kaçmak gibi bir hataya düşme!" Diye sinirle söylendi.
"Tamam." Dedim bende onu umursamayarak.
Hızla arabadan inip kızları ve bavulları aldığım gibi yukarı çıktık.
Konuşamayacak kadar yorgun olduğumu hissettiğimde kısa bir duşun ardından derin bir uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda direk duvardaki saate baktım. Neredeyse ona geliyordu. Yatakta doğrulup telefonumu elime aldığımda rehberimde kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldiğini gördüm.
Hızla üzerine basarak okumaya başladım
+054...........
"6 da burda ol. Cezanı ödeme vaktin."
Melih.
Numarayı rehberime "Eşkiya" diye kaydettikten sonra banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım.
Ardından sanki hiç-bir şey olmamış gibi kızlarla kahvaltımızı etmiş evi dip bucak silip süpürmüştük.
"Neden dışarı çıkamıyoruz ya neden!"
Buse'nin sitem dolu sesiyle Bakışlarım ona çevirdim.
"Aceba neden? Şu kıl kuyruk ne yaptı etti buldu valla bizi. Hoş istediği kişi biz değiliz ama yinede bizi de kilitledi eve."diye söylenen Merve bakışlarını bana dikmiş imalı imalı bakıyordu.
Kaşlarımı çatarak "Ne"diye sordum.
"Neden imalı imalı bakıyorsun ki?"
"Hiç." derken omuzların hareket etmişti.
Temizlikten her yerim ağrıyordu. Koltuğun üzerinde bulunan telefonumdan mesaj sesi gelince Buse yakın olduğu için alıp kimden mesaj geldiğine baktı.
"Oha!"
"Ne oldu!" Dedim yerimden fırlarken.
"Eşkiya mesaj atmış." Derken kahkaha atıyordu.
Merve anlamaz bakışlarla ona bakarken "Cansu öyle kaydetmiş onu." Dedi kahkahasına devam ederken.
Merve gözlerini devirip "Tamam da buna neden bu kadar güldün şimdi. Yok abi arkadaşlarım normal değil. "Diyip mutfağa yöneldi.
Telefonu elinden alıp mesajı açtım.
+Eşkiya!
"Vazgeçtim Şimdi gel! Mert kapıda."
Al işte yine emir veriyordu.
Biliyordum eğer gitmezsem kavga edecektik.
En iyisi onu hiç kızdırmamaktı.
Hızla üzerime uygun kıyafetler giyerek birazda makyaj yapmış kapıya inmiştim.
"Tahminen sizden ne zaman kurtulabilirim?" Diye sordum Arbanın önünde beni bekleyen Merte ilerlerken.
Düşünür gibi yaptı. Ardından bakışlarını bana çevirip "Hmmm sanırım bilmiyorum." Dedikten sonra arabanın kapısını açtı.
"Yalnız ben bu tür jestlerden hoşlanmıyorum. Bak elim var tutuyor çok şükür kendim açabilirim. "
Şaşırmış bir şekilde bana bakarken onu takmayarak kapıyı açıp oturdum. Kendiside şoför koltuğuna gectiktan sonra arabayı çalıştırdı.
...
"Ya saçmalama Sezgin! Koskoca barı tek başıma nasıl temizleyeceğim."
Barın tam ortasına oturmuş ağlamaklı bir ifade ile karşımdaki Mert ve Sezgine bakıyordum.
"Benim yapabileceğim birşey yok Cansu. Üzgünüm ama Melih beyin kesin talimatı var. Burayı tek başına temizleyip pırıl pırıl yapacak. Eğer yardım eden olursa mahvederim dedi."
Ellerimi yumruk yapıp yere yavaş yavaş vururken "Ama çok zor ya kocaman burası kocaman!" Diye bağırdım.
Mert bu halime gülerken kendimi sırt üstü yere atıp kollarımı iki yana açtım. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalışıyordum fakat olmuyordu.
"MENDEBUR HERİF! TAM BİR ACIMASIZ! ÖKÜZ, KIL KUYRUK..."
Kendime hakim olamayarak peş peşe Melih'e saydırıyordum.
"Gel sen temizle bakayım burayı. Ertesi gün ağrılarla uyanacak olan benim tabi. ORMAN KAÇKINI MENDEBUR!.."
"DEMEK ORMAN KAÇKINIYIM!"
Allahım bu kükreyiş!
Bu ses ona aitti.
Of işte şimdi bitmiştim...
...
'Unutamazsın' dediğin kelimelerin içindeki harfleri bile unutuyorum...
|
0% |