@gizli1ruh
|
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.
Keyifli okumalar❤
...
Uzandığım yerden usulca kalkarak karşımda ki kızgın boğaya döndüm.
"Höst Bismillah... Ama sende her yerden çıkıyorsun ya."
Beni baştan aşağı süzüp "Burayı 1 saat içerisinde ter temiz yapıyorsun." Diye bağırdı.
Bağıracak ne vardı sanki, mendebur herif.
"Ama bir saat çok az. Koskoca bar. Lütfen başka bir şey işte?" Diye en üzgün ifademi takındım. Belki halime biraz acırdı.
"Şimdi gidiyorum. Burada sen tek kalacaksın. 1 saat sonra geldiğimde burası temiz olsun." Dedikten sonra arkasına bile bakmadan hızla barın çıkışına ilerledi.
Allahım ben burayı bir saatte nasıl temizleyecektim.
"Hayvan herif!" Arkamdan gelen sesle hızla oraya döndüm.
Merve ve Buse eşyalarını bar tezgahına bırakarak bana doğru adımladılar.
"Sizin burda ne işiniz var."Diye söylendim."
Melih sizi burda görse benim canıma okur."
Buse koluma dokunarak "Merak etme arabasına bindiğinden emin olduktan sonra girdik içeri." Dedi.
Onlara minnet dolu bakışlarımı yollarken hızla temizlik malzemelerini çıkarıp etrafı temizlemeye başladık.
...
Allahın belası herif yüzünden üç saatlik işi bir saatte bitirmenin verdiği yorgunlukla ben, Buse ve Merve kendimizi yere atmış ağlamaya benzer tuhaf sesler çıkarıyorduk.
"Hadi Merve gidelim biz gelir şimdi."
Buse Merveyi çekiştire çekiştire çıkarırken arkalarından teşekkür etmeyede ihmal etmemiştim.
Onlar gittikten beş dakika sonra Bar kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Bakışlarım duvara çarpan kapıya takıldığında üzerine oturan jilet gibi takım elbisesiyle Melih içeri girdi. Ben barın üst katında olduğum için etrafa göz gezdirip en son yukarı baktı. Beni görünce yüzünde tek mimik oynamaksızın yavaş yavaş barın ortasına ilerlemeye başladı.
"Aşağıya in!" Dedi sert sesi duvarlara çarpa çarpa yankılanırken.
Onu taklit ede ede merdivenlerden aşağı indim.
"Aferin temizlemişsin!" Dedi bir kaç metre uzağında ki bana.
Ardından "Ama sanki birileri yardım etmiş gibi!" Diye mırıldandı sahte bir düşünceyle.
Elbette ki biliyordu burayı 3 kişi temizlediğimizi.
Ama sonuna kadar inkar edecektim.
"Hayır tek başıma yaptım. Hem sen giriş ve gelişmeye bakma sonuca bak."
Kurduğum cümlenin ardından gözlerini kısıp üzerime dikti. Tam o sırada kapıdan küçük bir çocuğun sesi duyuldu.
"Amca."
Sesin geldiği yöne döndü bakışlarım. Yaklaşık iki yaşlarında kumral bir çocuk duruyordu. Yanında ise bana kendini Melih'in annesi olarak tanıtan kadın.
Küçük çocuk paytak adımlarla Melih'e koşarken tekrar "Amca." Diye mırıldandı.
Melih'in annesi de içeri girerek "Efe tutturdu Amcamı göreceğim diye. Annesi de abinle işte diye ben getirdim." Diye açıklama yaptıktan sonra bakışları bana kaydı.
"Nasılsın kızım. Geçen gün bekledim ama geri gelmeyince bende eve gitmiştim. İyisindir umarım?"
Bakışlarımı Melih'e çevirerek Annesinin kurduğu cümlelere verecek tepkiyi bekledim.
Beni o gün yanlış anlamış üstelik özür bile dilememişti. Özürü de geçtim gelip o konu hakkında tek kelime bile etmemişti.
"İyiyim efendim. Siz nasılsınız."
"Bende iyiyim kızım. Bu arada adın neydi?"
"Cansu." Diye fısıldadım.
Melih'in kucağındaki efenin bakışları bana kaydı. Gözlerinde anlamsız bir pırıltı oluştu sanki. Ardından yüzünde tatlı bir gülüş peyda oldu. Amcasını umursamadan Kollarını bana uzatarak "prenses." diye bağırdı. Açıkçası iki yaşındaki bir çocuğun türkçesinin bu kadar iyi ve pürüzsüz olması biraz şaşırmama sebep oldu.
Çünkü benimde yeğenim vardı ve iki yaşında daha doğru düzgün kelime bile söyleyemiyordu. Söylediği kelimeler ise karışık tuhaf kelimelerdi.
Melih kaşlarını çatarak bir bana birde Efe ye bakarken annesi araya girerek "Oğlum versene Cansuya. Bak nasılda uzatıyor kollarını. " diye konuştu.
Melih biraz tereddüt etsede bir kaç adımda mesafeyi kapatarak Efeyi yavaş bir şekilde kucağıma verdi.
O sırada Melih'in annesi arabada bekleyeceğini söyleyerek dışarı çıktı.
Efeyi bar tezgahına oturtarak iki elimi beline yerleştirdim.
"Ya sen ne tatlı bir şeysin böyle."
Bir yandan konuşuyor bir yandan da onunla oynuyordum.
"Dikkat et zarar verme çocuğa." Diye uyardı monoton patronum.
"Daha önce yeğenime bakmıştım. Sıkıntı yok yani."
Bakışlarımı ondan çekerek Efeyi kucağıma aldım. Küçük tombul ellerinden biri boynumu sararken diğeri yakamı sıkı sıkıya kavramıştı.
Yüzünü boynuma gömünce onu kendime iyice bastırıp saçlarından öptüm.
Ah Allah'ım. Çocuklar ne güzel varlıklardı böyle.
Bu halimizi izleyen Melih'in bakışlarında hayranlık seziyordum.
Bir kaç dakika daha oynadıktan sonra Efenin uykusu geldiği için kucağımda uykuya daldı.
Onu yavaş bir şekilde Melih'e verdikten sonra Bar tezgahı'nın arkasına geçtim. O sırada Melih gitmiş, sezgin gelmişti.
"Huh. vay be! Cidden çalışanların temizlendiğinden daha iyi olmuş. Ellerine sağlık."
"Ne sandın." Dedim sanki burayı tek başıma temizlemişim gibi.
Bardakları tek tek silerek yerlerine yerleştirirken bar da dolmaya başlıyordu.
Melih, her ne kadar bana hizmet edeceksin dese bile onu dinlemeyerek gelen müşteriler ile de ilgileniyordum.
"Tekila!"
Arkamdan gelen sesle hızla oraya döndüm. Genç bir çocuk kollarını tezgaha dayamış başını ellerinin arasına almıştı.
Hızla istediği içeceği bardağa doldurarak önüne koydum.
Bakışlarını bana çevirirken bardağı alıp tek dikişte içti.
"Yeni misin?" diye sordu.
"Evet! Bir kaç hafta oldu."
"Abim senin gibi güzel bir kızı ne diye bu çakalların içine salar ki."
Dediği ile kaşlarımı çatarak "Abin?" Diye sordum.
"Melih." Dedi kısaca.
Farkettim bu çocukta aynı abisi gibi buz kütlesiydi.
"Benziyorsunuz." Diye fısıldadım.
Bu müzikte duyduğunu bile sanmıyordum.
"Benzeriz." Dedi. Duymuştu demekki.
"Bu arada ben Emre. Senin adın ne?"
"Cansu." Dedim bende kısaca.
Bir yandan elimde ki bardağı tezgaha koyuyor bir yandan da konuşuyordum.
"Ailen ile mi yaşıyorsun?" Diye sordu.
Ne meraklı cıktı bu da yahu.
Gözlerimi kısarak "Hayır. Arkadaşımla."Diye yanıtladım.
"Ailem izmirde oturuyor bende okulum için gelmiştim, mezun olduktan sonra burada iş girecektim."
"Ee sonra ne oldu. Burada neden başladın işe."
Abin zorla getirdi.
Direk söylesem ne olurdu aceba.
"Bir kaç yere cv mi bıraktım. Geri dönüş olmayınca bende geçici bir süre buraya girdim."
Ah ah. Biraz yalandan kimse ölmezdi ya.
"Anladım."dedi ikinci bardağı önüne koyarken.
O sırada Melih köşeden bize doğru gelerek bir bana birde Emre'ye baktı.
Kızgın bakışları emirin üzerindeyken "Senin burada ne işin var!" Diye konuştu yüksek sesiyle.
"Neden öyle diyorsun abicim. Kafamı dağıtmaya geldim."
Ardından bakışlarını bana çevirdi "Hem Cansuyla da tanışmış oldum." Dedikten sonra göz kırptı.
Bunu gören Melih sert sesiyle " O gözünü oyarım. Kalk eve git hemen. Abim çağırıyor." Diye bağırdı.
Sezgin de en az benim kadar şaşırmış bir şekilde onları izliyordu. Emre yavaş yavaş yerinden kalkarken "İyi dediğin gibi olsun." Diye ilerleyecekken durdu.
"Bu arada Cansu cidden çok güzel bir kızsın. Seninle yarın akşam yemeğe çıkmak isterim. "
Kurduğu son cümle ile Melih koluna yapıştığı gibi onu dışarı attı. Ben hala olduğum yerde dururken hızla bar tezgahının arkasına gelip koluma yapıştı.
"Sakın onunla yemeğe gitmek gibi bir hataya düşme."
Öyle bir bağırdı ki kulağım sağır oldu resmen.
"Gitmişim gibi davranma. Hem sanane yahu."
Kolumu ondan kurtarıp bir kaç adım geriledim.
"Sakın ama sakın onunla tek bir kelime etme. Sınırlarımı zorlama."
Son cümlesinden sonra arkasına bile bakmadan gitmişti.
Eğer ben de Cansuysam onun inadına Emreyle arkadaş olacaktım...
...
Bitmiş yoğurt kaplarına çiçek ekilen bir çağda yaşamak isterdim. Herşeyin mükkemmel olmak zorunda olmadığı, insanların iyi olduğu bir çağda... |
0% |