Yeni Üyelik
27.
Bölüm

ÖZEL BÖLÜM

@gizli1ruh

 


Merhabalar. Eğer buraya kadar gelip şu an bu satırları okuyorsan sana teşekkür ederim. Bana bu yolda inanıp kitabımı sonuna kadar okuduğun için. Umarım bir gün burada da Milyonlarca okumaya ulaşabiliriz.
On dördüncü bölümümüzün son satırlarında da okumuş olduğunuz üzere;

 

"İmkansız kelimesinin içinde bile bir imkan vardır." :)

 

diyerek özel bölümü sizlere takdim ediyorum...

 

 

 

 

Sabahlığın kuşağını gevşek bir şekilde bağladıktan sonra sırtı bana dönük ve yatakta yüz üstü uyuyor olan Melih'in arkasından usulca üzerine eğilip saçlarının arasına öpücük kondurdum.

 

Evliliğimizden bu yana tam 2 ay geçmişti ve alışılmışın dışında çok huzurlu bir hayat sürüyorduk.

Ailelerimiz kendi evlerine geri dönmüş, yakın arkadaşlarımızla neredeyse her gün bir araya geliyorduk.

 

"Benim karım yine erken uyanmış."

 

Tırnaklarım sırtında dairesel şekilde hareket ederken o yavaşça bana döndü. Boşta kalan elimi yüzüne çıkartıp sakallarının çevrelediği yüzünü avuçladım.

 

"Sadece son bir haftadır bu denli erken uyanıyorum. Yoksa biliyorsun uykuya aşık biri olduğumu."

 

Bir eliyle belime sarılıp beni biraz daha kendine çekti. Ardından iyice yaklaşıp "Geceleri de sürekli sağa sola dönüyorsun. Ve yorgun gibisin. Bir doktora görünmende fayda var. Hemen bugün götüreceğim seni." dedikten sonra dudaklarını aralayıp dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı.

Dudaklarım hâlâ onun dudaklarının üzerindeyken "Hastaneye gitmeyi sevmediğimi biliyorsun." Diye fısıldadım.

Hastane kokusu sağlam bünyeyi bile hasta ederdi ki asla hoşlanmıyordum.

 

Belimde ki elini yavaş bir şekilde aşağı kaydırıp kalçamı avuçladığında bir bacağımı onun bacaklarının arasına bıraktım.

 

"Bu konu hakkında itiraz istemiyorum."

 

Dudakları tekrar dudaklarımla buluşunca eli rahat durmayarak kalçamı avuçlamaya devam ediyordu.

Dakikalarca o şekilde birbirimizi öptük. Birbirimize doyduk...

 

"Hadi bakalım, bizimkiler kahvaltıya geliyor."

Dudaklarına son bir öpücük bırakıp hızlıca Melihten ayrıldıktan sonra banyoya doğru koşarak kapıyı ardımdan kapattım.

 

"Boşuna kapatma kapıyı kilitli olsa bile kırarım." Diyen Melih'in sesi ile gülümsedim.

Yapardı, gerçekten kırardı kapıyı. Ondan dolayı kapıyı kilitlemeden üzerimdekileri çıkarıp kabinin içine girdim ve suyu ayarladıktan sonra kocamın gelmesini bekledim...

 

 

...

 

 

"Son simit benim! Burak hiç boşuna bakma öyle tabağa. O simit benim!"

 

Mert çatalında ki salatalığı bir hışımla ağzına atıp kaşlarını çatarak Burak'ın almaya hazırlandığı son simit'i işaret ederek " Benim!" Dedikten sonra hemen önüne aldı.

Masadakiler onun bu haline gülerken "HasbinAllah, gözün doysun be." diye söylenen Burak ile bende gülümsedim.

 

Melih "Görmemiş gibi davranma lan." Diyerek Mertin kafasına bir tane geçirdi.

O sırada Buse "Ya enişte ya, çok sert vurdun ama." Diye yakınırken kollarını Mert'in kafasına doğru uzattı.

 

Bakışlarımı hemen karşımda ve yan yana oturan Merve ile Cemreye çevirdim.

Gülümsemeleri benimle göz göze geldikleri anda sinsi bir hale büründü ve Merve ağzını hareket ettirerek "İstediğin şeyi aldım." Diye fısıldadı.

Ona göz kırpıp "Tamam." Diye kimsenin duymayacağı bir tonda yanıtladım.

 

Son zamanlarda artan mide bulantılarım ve kokulara karşı hassas oluşum aklımda hamile olabilir misin? Sorusunu oluşturdu. Bu nedenle dün gece kızlar grubuna mesaj atmış gelirken eczaneye uğrayıp hamilelik testi almalarını istemiştim. Tabi o mesajımın ardından üçü de aynı evde yaşamalarına rağmen ard arda aramaya başlamışlardı fakat hiçbirine cevap vermeyip o heyecanı bugüne saklamıştım.

 

Şen şakrak geçen kahvaltının hemen ardından erkekler yani Burak, Mert ve Serkan işe gitmek için kapıya çıkmışlardı.

 

Melih ise üzerine giydiği siyah takım ile merdivenleri ağır ağır, sanki bana defile havası veriyormuş gibi inmeye başladı. ceketini henüz giymemiş olması üzerinde ki siyah gömleğin kabak gibi ortada oluşunu gözler önüne getirince ağzım açık bakakaldım.

 

Şu siyah gömleğin erkeklere son derece yakıştığı bir gerçekti.

 

O merdivenlerin son basamağını da inerken ben hala şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. Çünkü evlendiğimiz günden bu yana ilk kez Siyah bir gömlek giymişti.

 

"Bu kadar da karizmatik olunmaz ama. Bu gömleği son giyişin olacak Melih!"

 

Kurduğum cümleye karşın Melih sesli bir şekilde gülümseyerek beni belimden tutup kendine çekerek sıkıca sarıldı.

 

"Güzel karım ne derse o."

 

Boynuma üst üste bir kaç öpücük kondurup geri çekildi ve uzaklaşmadan " Hadi hazırlan hastaneye gidiyoruz." Dedi.

 

"Şey.." dedim gözlerinin içine bakarken " Aslında ben kızlarla gitmeyi düşünüyordum, hem sonrasında alışverişe gidecektik. Üstelik senin toplantın var.." diye ikna edici bir tavırla konuştum.

 

"Birincisi toplantıyı iptal etmem on saniyemi almaz senden değerli değil. İkincisi madem kız kıza takılmak istiyorsunuz öyle olsun. Mert sizi istediğiniz yere bırakacak ve dönüşte de alacak, itiraz yok!"

Başımı hızlıca sallayıp yanağını sesli bir şekilde öptüm.

 

"Tamam Hayatım."

 

Melihle vedalaştıktan sonra Mert kapıdan içeri girip "E bari bende siz hazırlanana kadar oturayım." Diyerek salona geçti.

 

Kızlarla beraber hemen yukarı çıkıp Merve den gebelik testini alıp lavaboya girdim.

Aşırı derece de heyecanlı ve stresliydim.

 

10 dakika sonra...

 

 

"Vallahi çatladım." Diye bağıran Buse'nin sesiyle lavabonun kapısını açıp karşımda yan yana dizilmiş olan üçlüye baktım.

 

"Ne? Neden öyle bakıyorsun? Meraktan öldük bir şey söyle Cansu?" Diyen Cemreye değen bakışlarımı diğerlerinde gezdirdim.

 

Dudaklarımda ki tebessüme engel olamayarak "Sanırım.." dedim ve durdum. Ardından bakışlarım tekrar üçünün yüzünde dolaştı ve beni gerçekten merakla dinlediklerini gördüm.

 

"Hamileyim."

 

"OHA."

 

"YES BEE!!"

 

"AY CANSUU NE DİYORSUNNNN?"

 

Ard arda bağıran arkadaşlarıma sesli bir şekilde gülümseyerek karşılık verdim. Üçü de üzerime atlayıp beni adeta boğarcasına sıkı sıkıya sarmaladılar. Avucumda tuttuğum gebelik testini havaya kaldırıp "Hey hey sakin olun öldüreceksiniz beni." Diyerek onlara doğru çevirdim.

 

Üçü birden tekrar sesli bir şekilde gülmeye başlayınca Mert kapının ardından "Kızlar iyi misiniz? Ne oluyor orada ." Diye gür bir sesle bağırdı.

 

"Şşşşt sessiz olun." Diyerek kapıyı açıp bize endişe dolu gözlerle bakan Mert'e gülümsedim.

 

"Bir şey olmadı, çok istediğimiz bir kıyafet vardı stokları yenilenmiş ona seviniyorlar."

 

Mert kaşlarını çatıp "Bu kadınlar ne kadar değişik arkadaş." Diyerek ardına dönüp salona gitti.

 

"Hadi hastaneye gidiyoruz kalkın."

 

...

 

 

Elim de ki ultrason kağıdını sıkı sıkıya tutup iyice gözlerime yaklaştırdım.

 

"Ne hani şimdi burda iki tane bebiş mi var?" Diye sordu Merve.

 

"Evet. Ayyyy aşırı sevindim. İkiz bebeklerin olacak Cansuu." Dedi Buse.

 

"Gerçekten çok güzel. Melih kalpten gidecek." Dedi Cemre.

 

Kalbim deli gibi atıyordu. Az önce ikiz bebeklere hamile olduğumu öğrenmiştim. Doktor ikiz der demez adeta deli danalar gibi üzerime atlamışlardı. Kendimi ikinci kez zor kurtardım diyebilirim. Ve elimde ki bu ultrason kağıdına da bakmadan edemiyordum.

 

"Melihe süpriz yapmalıyım." Diye konuştum.

 

Buse sol tarafımdan sarılarak "Bence küçük bir hediye kutusuna ultrason fotoğrafını ve emzik koyalım. İnstagramda görmüştüm." Diyerek saçlarımı öptü.

 

"Ama çok sade olur." Diyen Cemreyi "Evet, cemre haklı." Diyerek destekledi Merve.

 

Heyecandan düşünce yetimi kaybetmiştim adeta. Bir türlü nasıl söyleyeceğimi kestiremiyordum.

 

"Bence de Buse'nin dediği gibi yapalım. Abartı olmasın." Dedim arabaya doğru ilerlerken.

 

"O zaman akşama hazırlanalım..."

 

...

 

 

Her şey hazırdı ve Melih'in işten gelmesini bekliyorduk. Beş dakika önce mesaj attığımda şirketten çıktığını ve varmak üzere olduğunu söylemişti.

 

Şimdi ise ben ve kızlar güzel bir akşam yemeği hazırlamış erkeklerin gelmesini bekliyorduk. Çünkü Hamile olduğumu herkesin içinde duyurmayı tercih etmiştim.

 

Dakikalar sonra kapının açılma sesiyle oturduğum yerden kalkıp koşar adım hole çıktım.

Sevgili kocam beni görünce baştan aşağı süzüp kollarını açarak tüm bedenini bana çevirdi. Koşarak açtığı kollarına girip "Hoşgeldin sevgilim." Diye fısıldadım.

 

Kollarını bedenime iyice dolayıp burnunu boynuma bastırıp "Hoşbuldum bebeğim." Dedi.

Kalbim hızlı hızlı atıyor göğüs kafesimi delip çıkacakmış gibi hissediyordum.

Hemen ardından kapı çaldı ve Burak'la beraber Serkan da gelerek kadroyu tamamlamış olduk.

 

Sonrasında hep beraber yemek masasına geçtik.

 

Hemen şimdi o hediyeyi verip mutluluğumuzu paylaşmak istiyordum.

Yanımda oturan Buse'nin koluna hafif bir çimdik atıp dikkatini çektim.

 

"Ahh acıttın kız."

 

Başımı ona doğru yaklaştırıp "Kutuyu getir hadi." Diye fısıldadım. Henüz yemeğe başlamamıştık. Melih Serkan ile koyu bir sohbete dalmıştı.

 

Buse ayağa kalkınca " gizli gizli getir ama kimse görmesin." Demeyi ihmal etmedim.

 

"Nasıl saklayayım getirirken." Diye diye söylenip gitti.

 

O sırada Merve ve Cemre gözlerime bakıp gülümsüyordu. Heyecandan ölmem an meselesiydi.

 

Salon kapısından beliren Buse usul usul bana yaklaşırken elinde tuttuğu ekmekliğin arkasındaki kutuyu çıkarıp hızlıca bana verdi. O sırada masada bir hareketlik olduğunu sezdim. Başımı kaldırıp hareketliğin olduğu tarafa bakınca Mert'in gözlerini belerterek elimde ki hediye kutusuna baktığını gördüm.

 

Bakışlarını kutudan kaldırıp "HÖH" diye bağırdı.

 

Melih kaşlarını çatıp "Ne oluyor lan." Deyince kutuyu görmesin diye iyice arkama sakladım. Birazdan verecektim.

 

Mert tuhaf bir şekilde kızarmaya hatta gözlerini benden ayırmayarak başını sallamaya başladı.

 

"HAYIR!" Dedi yine bağırarak. Ardından desibelini biraz alçaltıp " yani Buse çorba içer misin dedi de ona hayır dedim." Diye düzeltti.

 

Melih "Ne diye bağırıyorsun o zaman oğlum." Diyip ona bakmaya devam edince Mert gergince yarım ağız gülümseyip "Kusura bakma abi." Dedi.

 

Dikkatler onun üzerinden çekilince ben bakışlarımı hâlâ Mertten alamıyordum.

O ise bir elimde ki kutuya bir bana bakıyor başını hayır anlamında sallıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışarak bedenimi yanımda ki sandalyeye yerleşen Buseye çevirip kimseye çaktırmadan kutu'nun kapağını yavaşça açarak ne olduğuna baktım.

 

"Çüş." Dedi Buse fısıldayarak. Onun peşi sıra "Oha." Dedim bende şaşırarak.

"BU NERDEN ÇIKTI."

 

Şok içinde elimde ki kutuya bakarken "Ay bu neeee? Nerden geldi bu?" Diye sordu Buse?

 

İkimizde birbirimize şok olmuş bir şekilde bakarken bakışlarımı Mert'e çevirdim. O ise utançtan domatese dönmüş bir şekilde gözlerime bakıyordu.

 

"Allah seni kahretmesin." Dedim ağzımı oynatarak.

 

Dudaklarını büzüp ellerini birleştirerek "Kimse görmesin, ne olur." Diye ağzını oynatarak cevapladı beni.

 

Bakışlarımı tekrar kutuya çevirdim. Kırmızı dantel bir iç çamaşırı vardı ve ben bunu neredeyse Melih'e verecektim.

 

Kalp krizi geçirmeme ramak kala kutuyu hızla kapatıp ayağa kalkarak mutfağa geçtim.

 

Ardımdan kızlar geldi ve ne olduğunu sormaya başladılar.

 

Demek ki Mert bunu Buseye almıştı.

Allah seni ne etmesin Mert!

 

Merve ve Cemreye olanları daha sonra anlatacağımızı söyleyerek masada ki diğer kutuyu alıp salona geçtik.

 

Yerime oturur oturmaz Kutuyu ardımdan çıkardım ve Melih'e "Sana bir hediyem var." Diyerek kutuyu önüne bıraktım. O sırada herkesin bakışları benim üzerimdeydi.

 

"Karım bana hediye mi almış." Dedi Melih gülümseyerek.

Gülüşü içimde bir şeylerin hareketlenmesini sağlasa da başımı sallayıp "Evet." Diye yanıtladım.

 

Sonrasında kutunun kapağını yavaşça açtı ve bir kaç saniye öylece bakakaldı.

 

Masa da sessizlik oluşurken Melih derin derin nefes almaya başlayıp kutu da ki ultrason kağıdını çıkarıp anlamaya çalıştı. Emziği de eline alıp bakışlarını bana çevirdi. Hızla inip kalkan göğsüne ve gözlerinde ki ışığa hitaben gülümseyerek heyecanlı bir şekilde "BABA OLUYORSUN!" dedim.

 

"Hemde ikizlere..."

 

 

...

özel bölüm 2 de görüşmek üzere 🤍

:)

Loading...
0%