Bay A. o gün kalkmaya çalıştığında hissediyordu sanki,
Kimsenin inanmadığı ve inanmak istemediği mutlak sonun kapısını çalacağını...
Rahatsızca doğrulmaya çalıştı lakin vücudu aynı fikirde değildi.
Hastalığını hissediyordu ama hissedemediği bir problemi daha vardı,
Umutsuzluk, yavaş yavş zihnine sızıyor ve bununla da yetinmeyip sinsice zihnine yapışıyordu.
Tedavi gördüğü hastanenin kendisine ayrılan odasının tahta kapısı çalınıp tok bir ses yaydığında, 'gel' bile diyemedi. Kapı yavaşça açıldığında, yağlanmamış olduğu belli olan menteşelerin gıcırtısı çokta rahatsız etmeyen bir ses çıkarttı.
Bay A. kısa süreliğine kapattığı göz kapaklarını tekrardan açtığında yüzündeki mutluluk bir çocuğun gülümsemesi kadar umut doluydu.
Gelen eşiydi.
Bayan A. eşinin tam karşısındaki krem rengi koltulardan birine oturdu.
Belki saatlerce konuşmadılar, bir oflama sesi bile duyulmadı.
Bay A. eşini görebilmek için bütün gücüyle göz kapaklarını açtı.
Yaşamının son dakikası bile olsa onu izlemeye devam ederdi, bunu kendiside biliyordu.