@gkcxkr
|
İkimizde birbirimize bakarken benim üzerimde beliren lazer izi ile iki kişi birden beni kurtarmak için üzerime atladı ama geç kalmışlardı ben çoktan kendimi yan taraftaki köşenin öbür tarafına atmıştım. O tarafta gördüğüm Şampiyon ile şaşırmıştım. Üzerime atlayanlardan biri oydu. Diğeri ise daha da şaşıracak derecede, vurmaya çalıştığım, adımı söyleyen adamdı. Şampiyon' u çelik yeleğinin sırt kısmından tutup duvarın bu tarafına çektigimde hedef olmaktan kurtulmuştu. Sonrasındaki çıkan karmaşada, gelen helikopterden atılan kurşunlardan kaçmak için uğraşırken adımı söyleyen adam bir anda ortadan kaybolmuştu. Sonrasında duyduğum silah sesleri çatışmanın devam ettiğini gösteriyordu. Tuğrul' ul olduğu kuleye yaklaştığımda arkamdan gelen Şampiyon ile sessiz bir anlaşma ile ben sağa o ise sola doğru dönmüştü. İçeri doğru dönmüş ve bizimkilere yardım için koşmaya başlamıştım bu sefer. İçeriden hala silah sesleri geliyordu. " Biri bana aradığımız adamın hala burda olduğunu söylesin" dediğimde cevap Ali' den gelmişti " Gökhan içeride etrafı 7 kişi ile sarılı, ikisi bende " dediği sırada duyduğumuz iki kurşun sesi ile " Kalan 5" dedi. Sonrasında duyduğumuz 3 el silah sesi ile " Kalan 2 " dedi Ceyhun. " Bana sadece Gökhan lazım" dediğim sırada duyulan ses ile " Sadece o kaldı zaten " diyen kişi ise Melek' ti. İçeride ilerlerken sadece ben ve Şampiyon' un ayak sesleri vardı duyulan. Biraz ileride minik bir hareketlilik gördüğümde elimle o tarafı işaret ederek Şampiyon' a gösterdim. " Sence de artık teslim olma zamanı gelmedi mi Gökhan" diye bağırdı Şampiyon." Hadi gel bak uğraştırma sinirleniyorum" diye ekledi. " Gökhan pabucu yarım çık dışarıya oynayalım " diyerek devam ettim bende. Sonuçta o kötü polis olunca benim iyi polis olmam lazımdı. " Gören var mı?" diye sorduğum sırada duyduğum motor sesi ile ağzımdan çok nadir zamanlarda çıkan o küfür fırladı " Hassiktir". Sesin geldiği tarafa doğru koşmaya başladığımızda deponun arka tarafında olan üç motordan birine binip kaçmaya çalıştığını görmüştüm. Diğer motorlardan birine binip çalıştırdığımda daha doğrusu çalıştırmaya çalıştığımda hayal kırıklığına uğradım. Kalan motorun sesini duyduğumda Şampiyon' un gitmek üzere olduğunu görüp arkasına atladım. Ben olduğumu zaten bildiği için hiç beklemeden hızlandı. "Bili bizi takip et diğerlerini bilgilendir. Orada kamera var mı bak varsa görüntüleri yok etmeye çalışmışlardır bana onları kurtar " derken ona yaklaşmaya başlamıştık. Trafiğin yoğun olduğu alana girmemize çok az kalmıştı. Onu durdurmak için yollar ararken bize doğru dönüp ateş etmeye hazırlandığını fark etmiştik. Şampiyon çok hızlı bir şekilde manevra yaptığında düşmeme ramak kalmıştı. Beni tuttuğunda sanki koltukta oturur gibi rahattı. Şaşırdığımı gördüğünde " Bana beden Şampiyon diyorlar bilmiyorsun değil mi? " dedi. Kafamı hayır anlamında sallamıştım. Ama motor sürüşüne bakarak bu konunun motor yarışları ile ilgisi olduğu aşikardı. Trafiğe çıktığımızda arabaların arasından hızla geçerek ona yaklaşmıştık. "Motor kullanmayı biliyor musun " dedi. " Tabi ki " dediğimde " Peki düşmeyi " dedi. Ne yapamaya çalıştığını anladığımda " Hadi yapalım " dedim. Eğer motora binmeyi öğrendiyseniz sonrasında öğreneceğiniz ilk şey motordan nasıl düşülür olmalı. Çünkü eğer nasıl düşeceğini bilmezsen seni koruyacak hiç bir şey yok. Nispeten daha az arabanın olduğu bir yola girdiğimizde Şampiyon daha da hızlandı ve önüne geçti. Gökhan ne olduğunu anlamaya çalışırken Şampiyon motoru yan yatırmış ve benim atlamamı beklemişti. Ben kendimi yere en yakın yerde bıraktığımda o da motoru kovaladığımız motorun üstüne doğru itti ve kendini yere bıraktı. Operasyon için üstümüzde olan ekipmanlar bir nebze de olsa düşüşün etkisini azaltırken sürüklenmeye başlamıştık. Bir anda kolumun tutulup çekilmesi ile kendimi Şampiyon' un kucağında buldum. Şimdi o sürükleniyordu benim ise sadece botlarımın yerle teması vardı. Durduğumuzda ayağa kalkıp motora doğru koşmaya başladık. Biz düşeceğimizi bildiğimiz için daha az hasarla kurtulmuştuk ama onun için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Kaza sırasında iki motor arasına sıkışmıştı Gökhan. Yanına gittiğimizde " Manyak mısınız siz " diye bize bağırıyordu. Onu şaşırtan ve susturan şeyse ikimizin aynı anda " Evet " diye cevap verdikten sonra birbirimize bakıp gülmemiz oldu. Benim en çok duyduğum sorulardan biri olduğu için yadırgamıyorum artık ama galiba bu soruyla bu kadar haşır neşir olan kişi sadece bende değildim. Genel bir kontrolden sonra pek bir şeyi olmadığına karar verdiğimiz adamı motorların arasından çıkararak, bize daha sonra yetişen Selim' le minibüsün hücre kısmına almıştık. Diğerleri ortalığı toparlayıp sığınağa geçmek için yola çıkmıştı. Onlara yetiştiğimizde hep birlikte yola çıkmıştık. Sığınağın önüne vardığımızda ben minibüsten iner inmez Tuğrul beni elimden tutarak kendi etrafımda döndürmeye başladı. Bizimkiler ne olduğunu anladığı da onlarda dikkatle bana bakarken diğerleri ise onun ne yaptığını anlaya çalışıyordu. " Yok bir şey Tuğrul " ya dediğimde Eylül merakla Selim'e ne olduğunu sordu. Sonrasında yapılan tetkikler ve çekilen filmler sonunda ezikler ve çürükler dışında bir şey olmadığını söylemişti doktor. Herkes rahat bir nefes aldığında ve birbiri ile konuşmaya başladığında benim dikkatimi çeken şey Tolga'nın bizim biraz uzağımızda, hararetli bir şekilde biri ile konuşması olmuştu. " Ne olduğunu anlamadık bir anda kucaklayıp revire getirdi. Merak etme bir şeyi yokmuş. Tamam dedim abi söylüyorum işte ne olursa " derken arkasını dönmüştü ve başka ne söylediğini okuyamamıştım dudağından. Kiminle konuşuyordu bu şimdi. Bizim ekipte olanlar üstlerimiz dışında kimi ilgilendirmiyor ki diye düşünürken yanıma gelen Bili' yi gördüm. Bizi kimsenin dinlemediğine emin olduğum bir zamanda Bili' ye dönüp " Bugün saat 15:23 de Tolga'nın kiminle konuştuğunu bul bana Bili " dediğimde ona doğru döndü sonra tekrar bana baktı. " Hayırdır bir problem mi var ?" dediğinde " Bilmiyorum bakalım bı " dedim. Başka bir şey söylememe gerek de yoktu zaten. Sorguya girmek istemiştim ama düştüğümü ve dinlenmem gerektiğini söyleyerek beni odama yollamışlardı. Herkes bir şeylerle ilgilenirken uzun süredir bizim çocuklarla bir şeyler yapmadığımızı hatırladım ve kocaman ekranı film moduna getirerek " İzlemek isteyen var mı" diye seslendim. Selim gülerek " Mısırlar benden" dedi. " Ama Allah'ın adını verdim söyleyin öbür filmi açmasın hızlı ve öfkeliden istediğini açabilir " dedi. Bizimkiler kahkaha ile gülerken diğerleri bize bakıyordu. " Bizde filmi eğer Araf açıyorsa ya Hızlı ve öfkeli'nin herhangi birini yada artık söylemeye bile dilim varmıyor ama Alacakaranlık serisinden birini açar " dedi. Kızlar gülmeye başladığında Melek" Araf ya bence Alacakaranlık izleyelim hemde son filmi" dedi. " Melek seni baş köşeye alıyorum ve filmi başlatıyorum" dedim kahkahalarımın arasında. Herkes bir tarafa kaçarken Aslan gelip yanıma oturmuştu. Ona dönüp baktığımda " Hadi başlat bakalım izlemedim daha önce belki dikkatimi çeker " dedi ama ekrana bakmak yerine bana bakıyordu. Film başladı diğerleri yavaş yavaş etrafımızda toplanıp oturacak yer bulurken bir süre sonra Aslan bana doğru eğilerek " Bir insan bu kadar güzel gülerken nasıl olurda bu kadar az güler Ece " dedi. |
0% |