@gkcxkr
|
Yapılan plana göre bugün tüm gün Alp' in getirdiği raporları inceleyip bize dokunan yerlerden olaya girecek açıklar bulduğumuz yerlerden Alp' in yanına çıkacaktık. Benim için kolay olacak yollar varolsada ne Alp ne de Aslan bunu kabul edecek gibi duruyorlardı. Ama benim ekibimin gözünde, ben çoktan planımı yapmış yola bile çıkmıştım. Haklılardı. Ben Alp' in beni aradığı yere tekrar dönebilirdim. Yer altı zaten bildiğim yerdi. Benim de bilindiğim bir yer. Yani en azından beni Azap olarak tanıyorlar. Çalıştığım adam öldükten sonra bir süre ortadan yok olmuş ve sonra tekrar dönmüş olabilirdim. Bu, o dünya için olmayacak bir şey değildi. Beni biliyorlardı. Nasıl çalıştığımı biliyorlardı. Bir çok kişi beni yanında isteyecekti. Tuğrul kafamdaki planları bildiği için kimseye değilde bana bakıyordu. Verilen ortak karara göre Kahraman ve Selim, Alp' in adamı olarak yanına gireceklerdi. Alp' in en yakınındaki adamı ben vurmuştum onunla karşılaştığımız ilk operasyonda. Selahattin ve Melek teknik destek sağlarken kalanlar dışarıdan destek sağlayacaklardı. O sırada Alp' e gelen mesaj iki gün sonra büyük patronların toplanacağını bildiriyordu. Yer ve zaman tam olarak bilinmezken bunu bulmak bize düşüyor. Ben, hiç huyum olamayarak, toplantı odasından ilk çıkan oldum. Yapmam gerekenler oldukça fazlayken kaybedecek vaktim yoktu. Teknik servise inip o adamların yanındayken kullandığım telefonun tekrar aktif edilmesini isteyerek yanıma aldım. Telefonu açtığımda gelen binlerce mesaj ve aramanın kim olduklarına bakmadan rehbere girdim. Bana lazım olan numarayı bulduğumda vakit kaybetmeden aradım. " Ooo siz beni arar mıydınız efendim" diyerek telefonu açan Rüzgar'a cevap olarak sadece " Bana büyüklerin nerde toplantı yaptıklarını bul " dedim ve telefonu kapattım. Bu zaman kadar ne Alp ne de Aslan vardı hayatımda. Bu gidiş birazda Araf' ı tekrar hatırlamak içindi. Araf olmak için çok uğraştım ben. Çok savaş verdim, hem kendimle hem hayatla. Hepsini kazandığımda Araf olabildim ben. Bunu elimden kimsenin almasına izin vermem. Merdivenleri bitirip kapıyı açtığımda tabiki beni bekliyordu. Arabasının anahtarını ve Bili' nin hazırladığı işe yarar bir kaç teknik aletle birlikte beni karşılamıştı Tuğrul. Benim ekibim benim sessizliğimi de bilirdi, bir şeyi söylüyorsam öneri olarak değil onu yapacağım için söylediğimi de. " Dikkatli olaman gerekiyor Araf. Biz sana hemen yetişemeyiz muhtemelen. Buraları toparlamak biraz uzun sürebilir. Çıkan karmaşayı ben hallederim aklın burda kalmasın."dedi. Ona sarıldığımda beni bu kadar iyi tanımasını hiç etik bulamadığımı yüzlerce kez söylediğim için tekrar söyleme gereği duymadım. " Bütün bilgileri geçtim Bili' ye. İki saate bir rapor iletirip duruma bakarım. Bir şey yapacak olursam mutlaka haberiniz olur. Eskisi gibi" dedim. Otoparktan çıktığımda, sığınağın arkasındaki ormana doğru sürdüm arabayı. O yüzden kendi arabasını vermişti Tuğrul. Onun Arabası arazi aracıydı. Bi de zırhlı olduğu için tabi ki. Ben gizli geçitten geçerken Aslan' a mesaj gidecek. Tıpkı şimdi bana gelen mesaj gibi. Bu girişten giren çıkan bütün araçları takip ediyoruz ekip şefleri olarak. Yani benim dışarı çıktığımı öğrenmek üzere. O yüzden hızlı olmak zorundayım. Bu yüzden sığınaktan çıkmadan başkanı aradım ve gerekli izinleri almasını söyledim. Onlar hazır olduğunda çıktım sığınaktan. Çalan telefona bakmamayı tercih ediyorum. Özellikle kocaman yazan Aslan yazısından sonra sessize alıyorum telefonu. Ben gideceğim yere varana kadar kimse ile konuşmak istemiyorum. İki saatlik bir yoldan sonra bundan sonra kalacak olduğum eve giriş yapmak üzereydim. Anahtarı çıkardığımda kapının içeriden açılması beklediğim bir şey değildi ama gördüğüm kişiye şaşırmadım. " Eğer bir daha bana tek cümle kurup o telefonu suratıma kapatırsan. . . " dedi ve gözlerimi gördüğü anda susmayı tercih etti. Doğru verilmiş bir karardı. Şu an içimdeki nedeni belirsiz, harlı öfkenin kimi yakacağı belli olmaz. Son zamanlarda yaşadıklarıma bakınca aslında ordan uzaklasmak zaten çok çok önce yapmam gereken bir durumdu. Benim bu yaşadıklarımı henüz tırlatmadan atlatmış olmamın tek sebebi Aslan' dı. Nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikir bile yürütemediğim bir şekilde hızlı bağ kurdum. Buna alışık biri olmadığım için olduğum yeri yadırgadım sanırım. Uzaklaşalı henüz iki saat olmuşken bile bir şeyler yerine. oturmaya başladı. İki saatin sonunda vermem gereken raporu minik bir mesaj ile iletirken telefonum calamaya başladı. Kayıtlı olmayan numarayı açmak konusunda kararsız kalırken elim çoktan açma düğmesini sürüklemişti. Telefonu kulağıma götürdüğümde kim olduğunu anlamak için konuşmasını bekledim. " Azap " dedi Şampiyon. Onun ağzından bu ismi duymak biraz garip hissetmeme neden olsada " Dinliyorum" diyerek karşılık verdim. Kendi numarası değildi. Muhtemelen kullan at bir telefondu. " Dikkat et kendine " dedi ve kapattı. Kırgınlığını çok net hissettim. Ama kendim olduğum için kimseden özür dilemeyeceğim . Ben fikrimi söylediğimde kestirip atılması da beni kırmıştı. Acı yarıştırmıyorum ama canımı sıkanın canını sıkarım. " Bana yardım et o zaman işim çabuk bitsin, sende benden çabucak kurtul " dedim kafamı bile kaldırmadan. Ben onu aradıktan sonra muhtemelen üslerine durumu bildirmiş ve benim tekrar döneceğimi onlara söylemişti. Beni bu kadar erken beklemese de geleceğimi biliyor olması izin işini hallettiğini gösteriyordu. " Bunlar o gün orda olacak olanların tam listesi. Sen gittikten sonra iki değişiklik oldu masada. Dosyada hepsi var " diyerek ayağa kalktı ve kurduğu mekanizma ile televizyonu tavana kadar kaldırıp ortaya çıkan boş duvarla karşı karşıya kaldı. Gözlüğünü düzeltirmiş gibi bir hareket yaparak muhtemelen bir sistemi harekete geçirdi. Elini görünmez bir klavyenin üzerinde gezdirirken duvara yansıyan görüntüler benim için seçilmişti. Aradığımız kişilerin hepsi aynı yapıya hizmet ediyordu. Yani şimdi bizim bitirmeye çalıştığımız yapının parçalarıydı. 8 kişiden oluşan masada herkes kendi alanında hizmet veriyordu yapıya. Geçen sefer buraya gelmeme sebep olan kişi terör örgütlerine silah sağladığı için biz müdahale etmiş ve sadece onu almıştık. Öldü sanıldığı için , bizim kurduğumuz bir planla , herkes onu kaza kurşunuyla öldü zannediyordu. Mantarlı tavuk sote ve pilav, biraz da salata vardı tabağımda. Muhtemelen sadece kendisine yapmıştı ama benimle paylaşmak zorunda kalmıştı. Yemeğimi yerken ayaklarımı bağdaş kurarak oturdum. Konuşmayı sevmediğimin farkındaydı ama yapmam gereken açıklama için kendini aşan bir sakinlikle bekledi. " Ben girmenin bir yolunu her zaman bulurum Rüzgar, sen bana sadece kapıyı göster. Biliyorsun onu da ben bulurdum vaktim olsaydı ama acil bir durum söz konusu" dedim. Sonra ona bakarak devam ettim Selin ismini duyduğunda gözündeki parıltı gerçekten görülmeye değerdi. Aşk böyle bir şeydi işte. O yokken bile sadece ismi geçti diye bütün yüzü aydınlanmıştı. Söylediklerine ve aslında söyleyemediklerine bakarak kafamı usulca salladım. " Bak burda hepsinin yüzü var. Kim olduklarını zaten açıklayan bir dosya tutuyordum ben. Senin bakman gereken bu ikisi" diyerek işaret parmağı ve orta parmağını fotoğrafta yan yana duran iki adamın üstüne koydu. " Aslında sen gittikten sonra işler biraz rayından çıktı ve bu ikisi tüm yapıyı ele geçirmek üzereler. Diğerleri formaliteden oturuyor gibi masada. Bu . . . " diyerek işaret parmağının gösterdiği adama " Cihangir Tekin, asıl bizi yoracak olan o aslında. 28 yaşında, aslında tıp okumuş ama diplomasını aldıktan sonra bir kez bile kendi işini yapmak gibi bir girişimi olmamış. Yani onda anlamadığım tek kısım bu. Bir insan neden hiç yapamayacağı bir meslek için 6 senesini ve ruhsal sağlığını teklikeye atar ki. Yani sonuçta doktor olmak o kadar kolay olmasa gerek. " " Konuya dön Rüzgar" " Onlar içinse çok geç artık çünkü karşılarında kim olduğunu bile göremeyecekler" |
0% |