@gkcxkr
|
Ne dediğinin farkına vardığında o bile bunu sorduğuna pişman olmuş gibiydi. O sırada Tuğrul benim yanıma gelerek izlediğim kayıtları biraz ileri sararak bir karede durdurdu. " Bizim çocukların hepsi buradaydı. Herkes ekranla ilgileniyordu. Sizden 3 kişi yoktu." derken bile tedirgindi. " Bak sizinkileri az çok tanıdık ama sen hepsini bizden daha iyi tanıyorsun. Biliyorum zor bı soru ama senin ekibinde köstebek var mıdır Şampiyon? Ece' yi tehlikeye atacak bir durum olursa, ihanet gibi bir durum olursa infazını bizzat ben gerçekleştiririm. Bilgin olsun." Söylenecek milyonlarca söz varken öylece kalakaldım. Gerçekten böyle bir durum varsa ne yapardım. Hepsine tek tek canımı emanet etmişliğim vardı. Tuğrul'un kalktığı yere oturdum ve kaydı oynatmaya devam ettim. Sonra tekrar başa sardım sonra tekrar ve tekrar. Fark ettiğim şeyle kanım donarken bilgisayarı kapattım. Herşeyden önce odaklanmam gereken şey görevdi. Ben bu görevde odağımı Ece' ye kaydırmıştım. Bir an önce kendimi toparlamam gerektiğine kanaat getirdiğimde ayağa kalkarak toplantı odasından çıktım. Ece benden önce de buradaydı. Benden önce de bir çok göreve katılmıştı ve hepsinin üstesinden en güzel şekilde gelmişti. Katıldığı görevlerin çoğu teşkilat içerisinde gururla bahsediliyordu. Tek yapmam gereken onu izlemek ve dışarıdaki adımlarına yardım etmekti. İçtiğim kahvenin fincanı makinaya yerleştirirken aklımdan geçen tek şey onu ne kadar sevdiğim ve kulağımda çınlayan " seni seviyorum" cümlesiydi.
ECE' DEN " Böyle bir karşılama için üzgünüm ama planlarımı alt üst eden sendin " dedi. Bana bakarken gözlerinden geçen anlık duygu değişimlerini görebiliyordum. Neler olduğunu düşünecek fırsatı bulamadan konuşmaya devam etti. " Aslına bakarsan senden bir konuda yardım isteyecektim" dedi. " Yapabileceğim bir şeyse neden olmasın" derken bir an önce buradan çıkmak için fırsat kolluyordum. " Benim bugün Mardin' e gitmem gerekiyor. İş için değil özel bir durum için ama yalnız gitmek istemiyorum. Daha doğrusu yanımda sadece sen ol istiyorum" dedi. " İşleri yoluna koymak için burda olsam daha iyi olur " dediğimde kafasından neler geçtiğini çok merak ediyordum. " Aslında birazcık zor durumda olabilirim ve senden yardım istiyorum" dediğinde durumun ne olduğu ve benim ne yapabileceğim ile ilgili kafamda binlerce senaryo geçerken bunu sormadan öğrenemezdim. " Ne yapabilirim senin için " Benden cevap bekleyerek yüzüme bakarken neler olabileceği hakkında kafamın içinden binlerce senaryo geçiyordu. Ona yakın olmak atacağı adımları bilmek beni çok öne geçiriyordu. O yüzden kendimi teklifini kabul ederken buldum. " Bunu bir karşılık olarak istemedim. Öyle anlaşıldı ise özür dilerim. Ben sadece bunu etrafında senden başka isteyecek kimse yok o yüzden" diyerek bitirdi sözlerini. Alp gerginlik içinde beni izlerken neler olup biteceğini merak ediyordu. " Olur aslında,tabi ki sana yardım etmek isterim ama beni sevgilin ya da onun gibi bir şey olarak mı tanıtacaksın " derken biraz da ben gerilmiştim. " Gerek kalacağını düşünmüyorum. Yanımda olduğunu gördüklerinde kimse bir şey sorma cesaretinde bulunamaz" diyerek beni ikna etmeye çalışıyordu. " Tamam gidelim" dediğimde içimdeki huzursuzluk had safhadaydı. " Uçak hazır bizi bekliyor. Gidelim istersen" dediğinde onun arabasına doğru yürümeye başlamıştık. Arkama dönerek Alp' e " Bensiz idare edebileceğini düşünüyorum zaten sürekli irtibatta oluruz, kalan ekibi sen koordine edersin. Bana gelişmeleri bildir." dedim ve Cihangir'in benim için tuttuğu kapıdan arabaya bindim. " Daha önce Mardin' e gittin mi hiç?" diye sordu Cihangir. Konuşmak istiyor gibiydi. " Çok fazla yer gezdim ve evet Mardin'e de daha önce gittim. Çok mistik bir havası var" derken ona bakıyordum. Yarım saat süren yolculuktan sonra hava alanına gelmiş ve hiç vakit kaybetmeden onun uçağında ki yerimizi aldık. Bir kaç koltuk daha olmasını umursamadan yanımdaki koltuğa oturdu ve gözlerimin içine bakarak " Teşekkür ederim tekrar beni büyük bir dertten kurtardın" derken aklına başka bir şey gelmiş gibi gözlerindeki ışıltı bir anlığına soldu. Öyle kısa bir andı ki ben mi yanlış gördüm diye düşündüm. " Umarım bundan sonrası da çok güzel geçer Ece. Seni kaybetmek istemiyorum" dedi. Mardin'e indiğimizde saat çoktan ilerlemiş ve diğer güne geçmiştik. Oradaki kocaman bir otelin önünde durduğumuzda çok yorgun olduğumu söyleyerek benim için ayrılan odaya geçtim. Odaya girer girmez telefonuma baktım. Alp her şeyin yolunda olduğu bir mesaj atmıştı. Diğer telefona bakacağım sırada elimdeki telefon çalmaya başladı. Alpin mesajını gördüğümü öğrenmiş olmalı. " Efendim" diyerek açtım telefonu. Ertesi gün çok hızlı bir şekilde geçmiş ve akşam olmuştu. Gün içerisinde tüm işlerimi yoluna koymuş tüm ekiple koordine bir şekilde oluşturduğumuz plan ile bu görevin sonuna doğru geldiğimiz için heyecan yapmıştım. Düğün için de hazırlandıktan sonra saat tam altıda kapım çaldı. Kapıyı açıp karşımda Cihangir'i gördüğümde yüzüme gülümseme yerleştirebilmek için zorladım kendimi. Uzattığı koluna girip aşağı inmek için asansöre doğru yürümeye başladık. İki kat inip otelin lobisine geldiğimizde karşımda Kahraman' ı görmek planladığımız bir şey olsada etrafındaki kalabalık beklemediğim kadardı. Kahraman Cihangir'i tanıyordu. Bunu operasyonun en başında öğrendikten sonra Kahraman ile Ali Mardin'e gitmiş kapsamlı bir araştırma ile geri dönmüştü. Bulduğu şeyler korkunç derecedeydi. İnsan kaçakçılığından uyuşturucu tacirliğine kadar her şeyin olduğu bir ağ kurmuştu kendine Mardin'de. Kahraman bunları öğrendikten sonra uzun süre memleketine bu kadar uzak kaldığı için kendini suçlamıştı. Cihangir elini uzatıp "Seni burda görmeyi beklemiyordum Kahraman" dediğinde aralarındaki elektirik gittikçe artıyordu. " Ben bekliyordum hatta en çok seni bekliyordum" dediğinde gerilim had safhadaydı. " Görüşelim bir ara" diye ekledi Kahraman. Cihangir sadece başı ile selam verip solundan geçerek beni de sürükledi peşinden. " Senin için biriktirdiğim işler çoğalıyor Azap. Şu sevkiyat işini hallettikten sonra benim için halletmeni istediğim kişisel işlerim var kabul edersen" derken bana emri vaki yapabilecek derecede olup olmadığımızı kontrol ediyor gibiydi. " Etmem" diyerek kısaca kestirip attım. Kendisi inip benim olduğum tarafa geldikten sonra benim inmemi bekleyerek elini uzattı. Etrafımızdaki kalabalık ve Cihangir geldiği için oluşan curcunayı atlatıp içeri girdiğimizde ise hemen yerimize oturmuştuk. Oturduğumuz masadaki herkes uzaylı görmüş gibi bize bakarken Cihangir tek bir kişi ile tanıştırmıştı beni. Hemen yanında oturan altmışlı yaşlarında gibi görünen kadın beni gördüğüne pek de memnun kalmamış gibiydi. Elini öptükten sonra bana dönerek " Anne arkadaşım Ece" derken bir yandan da elini belime koymuş bir şekilde bekliyordu. Kadın elini öpmem için uzattığında ,tutarak tokalaşma pozisyonuna getirdim. " Memnun oldum, nasılsınız" dediğimde kadın bana bir daha bakmamak üzere kafasını öbür tarafa çevirmişti. Bir süre sonra sadece kadınların olduğu bir halay kuruldu. Herkes gülerek halay çekerken adamın biri halay çeken kadınlardan birinin ayakları önüne para saçmaya başladı. Ben garipsemiş bir şekilde onları izlerken Cihangir'e dönerek " Neden öyle yapıyor yani para gelin ve damada atılmaz mı?" diye sorduğumda " Ona ne kadar değer verdiğini herkes görsün, bilsin, benim bütün varlığım onun ayakları altında," demek için yapılır" dedi. Bunu öğrendiğimde buraların aslında herkese anlatılan gibi kadınlara değer verilmediği bir yer algısını düşündüm. Tabi ki kerkes aynı değildir ama kadın her yerde kadındı. Yani mükemmel bir varlıktı. Onlara baktığımı gören Cihangir yanındaki adama bir şeyler söyledikten sonra bana dönerek " Halaya çıkmak ister misin?" dedi. " İsterim tabi ama ben biraz garip kalırım onların yanında" dedim. Düğünde ki kadınların çoğu yöresel kıyafetler giymişti. Benim elbisem ise uçuk mavi mini bir elbiseydi. Tamamı tülden oluşan elbisenin kolları uzun tülden oluşuyordu. Omuzları açık olan yakasında boydan boya yaprak desenli taşlarla kaplanmıştı. " Çok güzelsin. Merak etme kimse garip karşılamaz" diyerek beni kaldırıp piste doğru yönlendirdi. Kızlardan ikisi açılarak bana yer verirken halaya devam etmiştik. Cihangir geriye döndüğünde bana doğru yaklaşan yüzü kapalı ve kafası öne doğru eğilmiş birini gördüm. Elindeki oldukça kalın olan desteyi muhtemelen halaydaki kadınlardan birinin önüne saçacaktı. Yaklaştıkça kafasını kaldırdı ve ben donup kaldım. O buraya gelmeyecekti. Ankara'da kalıp tüm operasyonu oradan yönetecek ti ama işte buradaydı. Tüm heybeti ile bana doğru yürürken elindeki paraları beni ayağımın önüne saçmaya başladı. Ben bir yandan olayın şaşkınlığını yaşarken bir yandan da Cihangir' i kontrol ediyordum. Arkası bize dönük olduğu için bizi göremiyordu ama herkes onu yanında gelen kadına kimin para saçtığını merak ediyordu. Aslan' da sanki burda bizden başka kimse yokmuş gibi işini bitirip kalabalığın arasına karıştı. Çok seviyorum bu adamı. |
0% |