Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@gkcxkr

3 YIL ÖNCE

Çalan telefonu elime almadan önce bunu yatmadan neden sessize almadığımı sorgularken cevapla butonuna bastım.
" Ne var Eylül Allah'ını seversen bı izin gününde rahat bırakın bari ya" diye söylenmeye başladım. " Tamam ya ne kızıyorsun Şampiyon,saat 12 olmuş uyanmışsındır dedik. Sensiz boğazımızdan geçmedi. Senin evin arka sokağındaki kafedeyiz bi kuymak yapmışlar parmaklarını yersin çabuk gel soğumasın" dedi.
" 15 dakikaya ordayım" derken aynı zamanda üstümü değiştirmeye başlamıştım. Siyah kargo pantolonumun üstüne girdiğim beyaz tişört ve siyah kot ceketle çıktım evden. 2 dakikaya kafeye vardım. Daha yeni başlamışlardı.
" Senin çayı söylemedik soğumasın diye hemen hallederiz" diyerek garsona seslendi Kahraman. " Bakar mısınız?"
Tek garsonun çalıştığı kafeye o sırada garson önlüğü bağlayıp personel kapısından çıkan başka bir garson giriş yaptı. Bizim yanımıza gelip ne istediğimizi sorduğunda elindeki not defterine siparişlerimizi yazıyordu. Bana baktığında dudağında ki gülümsemeyi ve sağ yanağında oluşan minik çukuru görebilmiştim. O işini bitirip istediğimiz şeyleri getirmeye gidene kadar ona bakmıştım.
Kumral değil ama esmer de olmayan bir ten rengine, kahverengiye yakın ela gözlere, beline kadar uzanan saçlara sahipti. Kızıla boyadığı saçlarının gerçek rengini o kadar merak etmiştim ki o zaman. Boyu da 1.60 falandı.
Bizim çayımızı getirip başka bir masaya gitmesiyle kahvaltıya başlamıştık. Bir süre sonra hayatımda gördüğüm en güzel gülümsemeyi izliyordum. Minik bir kız çocuğuna bakarak onu güldürmeye çalışan, bizim masamız dan sipariş alan garson kızdan başkası değildi.
Nasıl olduğunu bilmediğim bi şekilde bende kendimi gülümserken buldum. Bu zamana kadar " yanağında ki gamzeye gömsünler beni " lafıyla dalga geçerken gerçekten bi gamzeye gömülmek istememin nasıl bir açıklaması var bende merak ediyorum açıkçası.
Kahvaltı bittiğinde herkes kalkarken hesabı istemek için ben seslendim bu sefer ama gelen garson bize bakan kız değildi. Hesabı ödeyip çıktığımızda diğerleri sinemaya gitmeyi planlarken eve geçeceğim diyerek ayrılmıştım onlardan.
İkindiye kadar sahil kenarında denizi seyrederken aklımdan hiç çıkmayan kızın gülüşünü tekrar görebilmek için eve dönüş yolunda tekrar kafeye uğradım ama yoktu. Sonraki gün yine yoktu. Bir sonraki gün yine yoktu. Oradaki garsona sorduğumda burada çalışan başka bir arkadaşının yerine bir günlüğüne baktığını söylemişti ve ne yazık ki o arkadaşı da bir gün sonra işi bırakmıştı.

GÜNÜMÜZ

Bu soruyu milyonlarca kez duydum sanırım. Niye bu kadar şaşırıyorlar bende ona şaşırıyorum. Tamam yaptıklarım duyulunca altından benim gibi minnoş bir hatun çıkacağını beklemiyorlar ama yani niye hep erkek olarak düşünülüyorum diye kafa yorarken aklıma geçen sene sınır ötesi operasyonda yaptıklarım geldi. Bı de sorgulama şeklim diğerlerinden biraz farklı yani ne olmuş. Hemen de cani, canavar yaftası yapıştırıyorlar. Hem onlar yaptığım her şeyi hak ediyorlar.

Ben bu düşüncelere dalmışken bana bakanların arasında pek de şaşırmayan bir yüz görüyorum ama bakışları biraz farklı gibi. Sanki uzun süredir görmediği birini görmüş ama konuşmayı unutmuş gibi. " Hayırdır sen pek şaşırmadın" diye sorduğum kişinin ekibin lideri olduğunu 6 yaşındaki bı çocuk bile anlayabilirdi.
" İnsan bildiği şeylere şaşırmaz" dedi. " Gördüm ben seni daha önce ama sen beni görecek durumda değildin".
" Yoo ben seni gördüm aslında o gün ama benim Araf olduğumu bilip bilmediğini kestiremedim. Bı de ben seni daha önce de gördüm dimi. Hatta hepinizi daha önce gördüm ama tam olarak nerede gördüm onu çıkaramadım".
" Tanışalım mı artık ben Araf, Tuğrul, Selim, Selahattin ve Ceyhun " diyerek hepsini tek tek gösterdim." Tuğrul keskin nişancımız. Selim ,araştırma görevi onda. Selahattin, bilişim uzmanımız ve Ceyhun bizim jokerimiz. "
O sırada "Araf kadınmıymış lan " diye bağıran kişi yanıma gelip " Ama sen çok minnoşsun yaaa " demesiyle tüm ekip kahkahaya boğulmuştu.
Bizim ekibe dönüp " Bakın gördünüz mü ben gayet minnoş bir kadınım sizin yüzünüzden adım caniye, canavara çıktı pis mikroplar" diyerek serzenişte bulunurken kahkahaların dozu daha da yükseldi.
" Yalnız adamların parmaklarını kesip burun deliklerine sokan sensin minik psikopat hatırlatayım " dedi Selim. " Yalnız ona adam demezsek sevinirim daha kaçırdıkları kızlara " deyip susmuştum. Benim dilimin söylemeye varmadığı şeyleri bu pislikler yapıyordu. O yüzden az bile yapmıştım keşke hemen konuşmasaydı da daha fazlasını yapabilseydim.
" Aaa evet ya onu duymuştum" dedi diğer ekipten ufak tefek olan esmer kız." İnan içimin yağları erimişti. Eline sağlık, bu arada ben Eylül ". Uzattığı elini sıktığımda masada oturan adama dönmüştü.
" Tanışalım artık, ben Şampiyon yani Aslan , biraz önce Eylül' le tanıştın, sana çok minnoş diyen Kahraman ve arkada hiç sesi çıkmadan izleyenlerse Melek ve Ali. Senin gittiğin sıralama ile gidelim ,Ali keskin nişancımız, Eylül araştırma görevlimiz,Melek bilişim uzmanımız ve Kahraman bizim jokerimiz. Hepinizi az çok tanıyor gibiyiz sen dışında yani kod adlarınızı ama senin gerçek adını bilmiyoruz " dediğinde bı an bende gerçek adımı unutmuşum gibi baktım. Çok uzun süredir kendi ismimi kullanmamıştım.
" Ece " dedim. Benim adım Ece.
"İzninizle yapmam gereken bir şey var " diyerek etrafına bakmaya başladım. Kapının açılıp kapanma sesini duyduğumda geç kaldığımı anladım. " Ama sen buraya gelirsin Ceyhun, ben sana neler yapacağım bı düşün bakalım. Ayıp lan daha yeni tanıştığımız insanlara neden zaafımızı gösteriyorsunuz" diye bağırmaya başladığımda gülüşme sesleri arasında kapı tekrar açıldı ve önce beyaz bir bez parçası arkasında da Ceyhun odaya girdi.
" Bak valla onu öyle düşünmedim kızım ya ben gözün açılsın diye yaptım. Bıraksak öğlene kadar gezerdin öyle, yapmışlığın var sonuçta" dediğinde haklı olması ona bunu hesabını sormayacağım anlamına gelmiyor sonuçta. " İyi tamam" diyerek onlara arkamı dönüp odama doğru gitmeye başlamıştım. Yeni gelen ekibi pijama ile karşılamak pek hoş olmadı ama habersiz gelenler onlardı,kusura bakmayacaklar artık.
" Araf bence aklında dolaşan tilkilerin kuyruğunu birbirine bağla ve gelip Ceyhun'u döv. Yoksa çocuk kalpten gidecek ne zaman verecek cezamı diye" bağırdı Tuğrul arkamdan. Bunu unutmamaları iyiydi çünkü eğer bana bir şey yapıldıysa ve ben susuyorsam asıl korkmaları gereken zaman o zamandı. Bunu tecrübe etmiş olmaları şu anda onları diken üzerinde tutuyordu. Biraz sürünsünler ,ne yapacağıma sonra karar vereceğim. İntikamın sıcak mı soğuk mu yendiği ile ilgilenmiyorum. Eninde sonunda yendiği sürece problem yok bence.
Üstümü değiştirip geldiğimde herkesin kendine göre bir şeyler bulduğunu gördüm. Sanırım ekipler sandığımdan daha çabuk kaynaşacak. Ortalarda Tuğrul' u göremeyince etrafta göz gezdirmeye başladım. O sırada yanıma gelen Eylül " Tuğrul yok galiba" dedi. " Görünmüyor ortalıkta vardır bi işi" dedim. " Gözüm takvime takıldığında nasıl ayağa kalktım nasıl çıktım sığınaktan hatırlamıyorum. Ben bugünü nasıl unuturum diye kendime söverek otoparka indim .Bugün 12 Ekim. Tuğrul' un olabileceği tek yer var bugün. Arabamı ararken otoparkta Şampiyon ile karşılaştık. Doğru ya ben dün arabanın anahtarını Tuğrul' a vermiştim onun arabası serviste olunca. Şampiyon' un çıktığını fark ettiğimde arabanın önüne atlayıp " Kusura bakma önünü keser gibi oldu ama acil bi durum var da ne tarafa gidiyorsun ?" diye sordum. Sen ne tarafa gidiyorsan atla bırakayım benim acil bi işim yok " demişti. " Cebeci mezarlığına gidecektim " diye cevap verdiğimde biraz şaşırdı ama yola birlikte devam ettik.

Burada olduğunu bilmek ayrı ama her seferinde onu mezarın kenarında kıvrılmış ağlarken bulmak bana şu hayatta en çok dokunan şeylerden. Gidemem yanına çünkü gidersem toparlanmaya çalışır. Benden bile saklar gözyaşlarını. Mezarlığın girişindeki bankta ne kadar oturdum bilmiyorum. Kalkıp yanıma geldiğinde çok yorgun görünüyordu. "Uyumadın dimi hiç?" dediğimde kafasını sağa sola salladı. " Tuğrul benim yanımda yani sadece ben varken ağlayabilirsin biliyorsun dimi bu kadar güçlü olmak zorunda değil hiç kimse. Orda yatan senin karın olabilir ama benim de kardeşim, annesini koynunda uyuyan o minik tosbağanın adını ben koyacaktım Tuğrul. Bak ikisini birlikte kaybetmek çok büyük acı ne olur bunu tek başına kaldırmaya çalışma, bırak paylaşayım zaten başka bir şey yapamam ki bari bunu yapmama izin ver " dedim. Bana dönüp uzun süre yüzüme baktı. "Kafanın içini okumayı o kadar çok isterdim ki Ece. Gelmiş bana benim yanımda ağlayabilirsin diyorsun ama sen ağlarken ben senin yanında olamıyorum. Çok istedim bak sana yemin ederim ağladığın zamanlarda yanında olmayı ,kaçmamayı çok istedim ama yapamıyorum. Yüzüne baktığımda,senin gözlerin dolduğunda bina tepeme yıkılmış gibi hissediyorum. Her seferinde 7 yaşına dönüyorum ve her seferinde kardeşimin ellerimin arasından kayıp gidişini görüyorum. Ben bu dünyada seni her şeyden koruyorum da bi tek gözyaşlarından koruyamıyorum. "

O sırada ikimizde çok eskilere gitmiştik. Tuğrul 7 yaşında gelmişti yurda. Bende o zamanlar 5 yaşındaydım. Kimse oyun oynamazdı benimle. Biraz hırçın bir çocuk olarak büyüdüm. Çok sinirliydim yaşıma göre. O zamanlar anlamazdın ama sonrasında aldığım terapide farketmiştim sinirimin annesiz, babasız büyümek zorunda olmaktan kaynaklandığını. Her çocuk farklı yaşıyordu travmasını. Kimi çocuklar çok içine kapanık olurken kimisi hiçbir şeyi takmayarak koyuyordu tavrını hayata karşı.
Tuğrul geldiğinde onunda gözlerinde benim ki gibi öfke görmüştüm. Öfkelerimiz farklı şeylere olsa da bizi birbirimize yaklaştıran şey yine öfke olmuştu. O konuşmayı sevmezdi bense konuşmayı aslında çok sevdiğimi o gelince farketmiştim. Ben konuşurken dinlerdi. Bazen bana baktığında kendimi o kadar değerli hissederdim ki çünkü o zamana kadar kimse bana dönüp gerçekten bakmamıştı. Kardeşine benziyormuşum. Anne babasını kaybettikten sonra dünya da kalan tek yakınını da almışlar elinden. Çok ağlamış minik Elif abisinden koparılırken. O yüzden ben ne zaman ağlasam Tuğrul ortadan kaybolur. Bir seferinde çok ağlamıştım ve yine yoktu. Ben sustuktan sonra geldiğinde niye beni yalnız bırakıyorsun diye bağırmıştım tekrar ağlamamak için kendimi tutarken. Çünkü seni de alacaklar diye çok korkuyorum demişti. O zaman anlatmıştı bana niye sürekli bir adım gerimde yürüdüğünü. Ben ,o gelmeden bir sene önce merdivenlerden yuvarlanıp sağ ayağımı kırmıştım. O zamandan beri ne zaman dengemi kaybetsem sağ ayağım güçsüz olduğu için hep o tarafa düşerim. Bunu fark ettiğinden beri benim ağladığımı görmemek için düşerse tutarım diye sağ tarafımda bir adım geride yürümüş.
O gün söz vermiştim ona büyüdüğümüzde onun kardeşini birlikte bulacaktık ve ben verdiğim sözü tutmaya çok yakındım.

Loading...
0%