
Hayatım doğru gittiğimizde emin misin?"diye sorarken bir yandan da git git bitmeyen ormanı takip ediyordum. " Kar iyice hızlandı nasıl yapalım?" dediğimde Aslan burnundan soluyordu.
" Bize bu yolu tarif eden şerefsizi bi elime geçireyim soracağım ben ona bu kadar dolandırmak ne demekmiş. " diyordu.
Bir dakika sonra önümüze çıkan tabela bize bir köye geldiğimizi söylüyordu. Tepeler köyü.
" Aşkım fırtına başlamak üzere en iyisi biz geri dönelim" derken bile sesime yansıyan hayal kırıklığı ile boğuşuyordum. Bu yaşadıklarımız tüm hayatımızın alt üst oluşu üstüne de o kadar süre Aslan'dan ayrı kalmak, o kadar yormuştu ki sadece iki gün dinlenmek için küçük bir tatil planlamış ve bu havada sadece kar tatili için bir dağ başında bir butik otel bulabilmiştik. Yani aslında bulmayı düşünüyorduk çünkü navigasyon arıza vermiş ve bizde yoldan geçen birine sormuştuk. O ise bize yanlış tarif etmiş olsa gerek bir kar fırtınasının ortasında kendimizi küçük bir köyde bulmuştuk.
Biraz daha ilerleyerek köyün ortasına doğru geldik. Üzerinde kırmızı, italik bir yazı ile belirtildiği üzere kahvehane olan yapının önüne durduğumuzda içerideki gözler gelen yabancılar kim diye bakıyordu.
Aslan arabadan inerken rüzgar şiddetini arttırmış kendini kahveye zor atmıştı. Araba stop ettiği için klima kapanmış ve ben donmaya başlamıştım. Kafamı kaldırıp kahvehaneye baktığımda içeride soba yandığını gördüm. Acele ile arabadan inerek koşmaya başladım. İçeri girdiğimde tüm sesler kesildi.
" Aslan artık dönemeyiz gibi duruyor. Tipi bastırdı. Bu havada yola çıkamayız tekrar" derken dişlerimin birbirine vurmasına engel olamıyordum. Sobaya doğru yaklaşarak ellerimi üzerine uzattım.
" Hanım kızımız doğru söylüyor delikanlı. Küçük patika çoktan kapanmıştır. Kimsiniz, kimlerdensiniz bi deyin hele. Misafirlerimizi tanıyalım" dedi 80 yaşlarında olduğunu düşündüğüm bi ihtiyar.
Aslan sonunda konuşmayı akıl edebilmiş olsa gerek " Ben Aslan , kız arkadaşım da Ece" diyerek beni gösterdi.
" Kız arkadaşın mı?" diye sordu gözlüklü olan amca. "Uyyy karısı değilmiş" diyerek cık cıklamaya başladı. " Şimdiki gençlerde hiç utanma da kalmamış" derken içeriye giren bir gençle bütün kafalar ona çevrilmişti. Çocuk bize bakarken işitme cihazı olan bir amca " Sezgin, misafirlerimiz var" derken bizi gösteriyordu.
" Onlarda tipi geçene kadar burada kalacaklar mecbur" dedi tonton bir amca. Gözlükleri burnunun ucuna kadar düşmüş, elindeki gazetiyi okumaya çalışıyordu.
" Bir süre misafirimiz olacaklar gibi" dedi başka bir amca, adının Sezgin olduğunu öğrendiğimiz otuzlu yaşlarının ortalarında gibi görünen adama.
" Ben Süleyman. Köyün muhtarıyım" derken ayaklanmıştı. Ona bakan kişi zaten köyde sözü geçen biri olduğunu anlardı. Sonrasında ise tekrar Sezgin' e dönerek " Evli değillermiş o yüzden aynı evde kalamazlar. Sen hanım kızımızı Sevda teyzenlere götür, bende bu ırz düşmanını bize götüreyim. Yollar açılınca dönerler geri" diyerek olaya noktayı koymuş gibi kapıya doğru gitmeye başladı muhtar.
" Abi bi de sen anlatsan " diyerek Aslan' ın yanına geldi Sezgin. Durumu karma karışık anlattıkları için anlamamıştı adam.
Aslan " Bilader mucize butik otel diye bir yer arıyorduk ama kaybolduk" dediğinde çocuk başını anladığını belirterek sallamış sonrasında konuşmaya başlamıştı.
" Abi siz yedi sekiz kilometre önce sola dönecektiniz o yüzden yanlış gelmişsiniz" derken bir yandan da iki çay getirmişti. Kahvehanenin sahibi oydu demek ki. Birini Aslan' a birini bana uzatarak sandalyeleri işaret etti.
" Siz bunları için ben Sevda teyzeye haber vereyim" derken bana döndü. " Tek başına yaşıyor hepimizi birden görürse kalbine inebilir" derken sanki bu olay daha önce yaşanmış gibi sırıtıyordu.
" Ece bir yere gitmiyor bilader sen bizi beraber kalacağımız bir yere götür " derken tüm kahvehane cık cık sesleri ile ayağa kalkmıştı. Ben gülmemek için büyük bir savaş veriyordum. Amcalardan biri ayağa kalkarak Aslan' ın yanına kadar geldi ve kulağına eğilerek " Ateşle barut yan yana olmaz aslan parçası nikahta yokmuş aranızda. Bizim köyde böyle şeyler olmaz " diyerek elinin birini Aslan' ın omzuna koymuştu.
" Ya amca iki gün kalacağız yollar açılınca gideceğiz ne ateşi ne barutu" diyerek bana döndü. Ben gülmemek için kendimi kaptırmışken. " Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşünüyorsunuz" dedi.
Bu sefer kahkahamı tutamamıştım.
" Karpuz kabuğu olduğumu farz ediyorum"
Ona bana bakarken sanki gözündeki tüm ışıklar yanmış gibi bir pırıltı geçti.
" Karşımda bu kadar güzel gülmeye devam edersen nöbetçi imam aratacaksın bize sevdiceğim. Ayarlarımla bir de sen oynama istersen" derken gözleri gülüşüme takılınca derin bir nefes aldı.
" Boş versene ya şu gülüşten sonra çekip vursalar senden ayrı kalmam" derken oldukça ciddiydi.
" Olur mu canım öyle şey" diye ayağa kalktı geldiğimizden beri hiç konuşmayan bir amca.
" Aaaaaaaaa olur mu öyle şey hayatım, ben her zaman büyük sözü dinlerim" derken kendimi yerlere atarak gülmemek için dudaklarımı dişliyordum.
" Bak hanım kızımıza ne kadar da hanım hanımcık" dedi muhtar.
" Yavrum bari sen yapma" dedi Aslan. Sonrasında ise hızlıca yerinden kalktı " Nerde bu köyün imamı"
Şaşırma sırası bana gelmişti. Gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalırken, amcalardan bir kaçı bıyık altından gülüyordu.
" Ne yapacaksın imamı " diye saçmalamaya başlamıştım bende. " Ne yapacağım , basacağım nikahı, burda devlet dairesi yok yavrum imam nikahı ile idare edeceksin. Eve dönelim en güzelinden, en afillisinden bi düğün yapayım hayırlısı ile inşallah" derken gayet de ciddi duruyordu. Bu sefer şaşırıp afallama sırası bana gelmişti.
" Saçmalama istersen hayatım, başkası istedi diye evlencek değiliz" dediğimde beni tutarak dışarı çıkardı.
" Başkası istedi diye tabiki böyle bir şey olamaz sevdiceğim"
Yüzünü bana döndü. Ellerimi ellerinin için hapsettiğinde bütün olarak ona dönmüştüm. Her zaman ki gibi göz göze gelebilmek için boynumu birazcık geriye atmak zorunda kalmıştım.
" Bir gün çok huysuz bir şekilde uyandırıldım. Görevden gece gelmiş acayip yorgun bir şekilde uyumuşutum. Bizimkiler arayıp kahvaltıya çağırdılar. Benim evin hemen arka sokağındaki kafedelermiş. Uyanmıştım bir kere geri de uyuyamazdım. Kalktım çağırdıkları yere gittim."
Çok dikkatli bir şekilde onu dinliyordum.
" Çay isteyeceğim zaman kapıdan garson önlüğünü bağlayarak sen çıktın. Bana çayımı getirdin ama içeri girmek yerine önümüzdeki masada oturan ailenin bebeğine takıldı gözlerin"
Doğruydu. O kadar güzel bir bebekti ki kendimi ona doğru çekiliyor gibi hissetmiştim. Çok güzel gülüyordu. Bende güldüm.
" Sen ona güldün ben sana vuruldum"
Bunu duyduğumda yanaklarıma ateş yapıştırmışlar gibi yanmaya başlamıştı. Bunu onun yanında ikinci kez yaşıyordum.
" O gün çok bekledim seni. Sonraki günde, ama yoktun. Ben seni o gün sevdim. Seni hiç bilmeden göz göze bile gelmeden aşık oldum sana. Seni tekrar bulana kadar aklımdan geçen tek hayal ikimiz olduk. Ben seni bulmuşum,evlenmişiz, bunun gibi bir köyde evimiz var. Hafta sonları çocukları toplayıp kaçıyoruz oraya"
" Kaç tane ki çocuklar" dedim bende onun hayaline katılarak. Aklımdakileri uzaklaştırmak istiyordum.
" En az üç" derken minik bir kahkaha döküldü dudaklarından.
" Aslan sana söylemem gereken şeyler var" derken beni durdurdu.
"Olmaz dememişler sevdiceğim" dediğinde anlamıştım. Bana sormamıştı ama yaramın nelere neden olduğunu biliyordu.
" Sen yanımda ol Ece, geri kalan her şey yolunu bulur" derken tek dizini kırarak önümde eğildi.
" Hiç böyle düşünmemiştim ama kısmet böyleymiş, benimle evlenir misin sevdiceğim" dedi.
Ben bunun hala bir şaka olduğunu düşünürken Aslan cevap bekliyordu.
" Yavrum, bu fırtına ne kadar sürer bilmiyoruz ve ben senden bir saniye daha ayrı kalmak istemiyorum" dedi. O bana böyle bakarken bütün hayatımı düşündüm saniyeler içinde. Mutlu olduğum, bir elin parmaklarını geçmeyen anıların çoğunda, o vardı. Her zaman milyonlarca ihtimal hesaplaması yapmam gereken bir hayat sürmüştüm. Bu sefer sadece tek ihtimal olsun ondan başka yolum olmasın istedim. Önünü arkasını düşünmedim.
Ellerini çekerek onu kaldırdım. " Olur" dedim. " Evlenelim"
Beni kucaklaması ile birlikte ayaklarım yerden kesilmişti. Sonrasında ise koşarak içeri çekmeye başladı beni.
Amcalar bize hala onaylamayan bakışlar atarken Aslan' ın hedefi muhtarın olduğu taraftı.
Herkes neler olacağını beklerken Aslan arkasından atlı kovalıyormuş gibi hızlıydı.
Kahvehanenin kapısını açıp , burayı başımıza yıkacak kadar büyük bir sevinçle sesini yükseltti.
" Bana nöbetçi imam bul muhtar"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.39k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |