Son izin günümüze sabahın köründe uyandığım için bir süre spor yapmaya karar verdim. İki saatlik sporun ardından saate baktığımda yedi olduğunu gördüm ve ortak alanın mutfak kısmına geçerek malzemeleri aramaya başladım. Hepsini hazırladığımda ellerimi güzelce
yıkayıp derin bi kaba bir paket maya biraz tuz biraz şeker ve bir bardak süt ekledim. Isıtıcı da biraz ılık hale getirdiğim sudan da bir buçuk bardak su eklediğimde bir süre çırpıcı ile mayanın çalışmasını sağladım ve göz kararı eklediğim unla hamuru ele yapışan ama içinde çok su varmış gibi durmayan bir kıvama getirdim. Sonrasında mayalanmasını beklerken biraz kendimle ilgilenebilirim diyerek odama geçtim. Saçlarımı düzleştirip ufak dokunuşlarla makyaj yaptığımda hazır gibiydim.
Bileğime kahvaltıyı hazırlarken saçlarımı toplamak için minik bir lastik toka alarak mutfak alanına doğru yürürken aldığım koku pişi kokusuydu. Bizimkilerden birinin yapmaya başladığını düşünürken mutfakta Şampiyon ile karşılaşmayı beklemiyordum. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varken herkesin pişi yapışı da farklıydı. Bazıları hamuru oklava ile yazılacak kıvama getirirken ben çok yumuşak bir hamur hazırlayıp elime yağ sürerek hamuru avuç içimde yuvarlak hale getirerek ortasına bir delik açarak kızgın yağa bırakıyorum. Şampiyon' un benim yaptığım gibi yaptığını gördüğümde şaşırmadım desem yalan olurdu çünkü bu şekilde yapan çok kişi görmemiştim.
" Sen mi yapmıştın hamuru?" diye sordu. Evet anlamında başımı aşağı yukarı salladığımda " Özür dilerim Eylül genelde pişi yapacağı zaman hazırlar koyar tezgahın üzerine ben o yaptı zannettim "dediğinde " Sorun değil bende pişi yapacaktım zaten " demiştim. Sonrasında kahvaltılıkları çıkararak tabaklara yerleştirdim domates ve salatalık doğrayıp tabaklara bölerek masaya yerleştirdim. Yarım saatin sonunda her şey hazırdı. Dalgın dalgın sofraya bakarken arkamdan uzatılan pişi ile geri adım attığım sırada sırtım onun göğsüne çarpmıştı.
" Konuşmayı pek sevmiyorsun galiba" dedi Şampiyon. " Yoo aslında severim ben konuşmayı ama bilemedim yani sen çok dalmış gibiydin " derken uzattığı pişiyi yemeye başlamıştım. " Olmuş mu senin istediğin gibi " diye sorarken ben sorunun bitmesini beklemeden kafamı sallamaya başlamıştım.
Koridordan hızla açılan iki kapıdan birinin Selim olduğuna adım kadar eminim ama ikinciyi kestiremedim. Havayı koklayarak gelen Selim ve Kahraman aynı anda masaya doğru koşmaya başlayınca elimdeki çayı ne yapacağımı şaşırmıştım. Kahraman' ın bana çarpmasına ramak kala Şampiyon beni geriye çekmişti. " Yavaş olsanıza oğlum" diyerek ikisine de kızmıştı. " Ben alışkınım aslında genelde Selim'den sonra Ceyhun koşarak girer içeri pişi kokusunu alınca ama sanırım Kahraman daha çok seviyor pişiyi" dedim. "Ellerine sağlık Araf ya yine ve yeniden müthiş olmuş pişiler" dediğinde " Hamuru ben hazırladım ama Şampiyon pişirdi " dediğimde Selim yutkunmaya çalışıyordu. Herkes geldiğinde eğlenceli bir kahvaltı yapmıştık.
Bugün hava çok bulutlu olduğu için her zamanki gibi içimin daraldığını hissettim. Sevmediğim bu hisle baş etmeye çalışırken kapının açılması ve içeri başkanın girmesi ile hepimiz ayaklandık ama beni asıl şok eden başkanın arkasından içeri giren dört kişiden sonuncusu oldu. Etrafa göz gezdirirken gozleri gözlerimi bulduğunda nefesimin kesildiğini hissettim. Bir yere tutunmaya ihtiyaç duyarken sırtımda hissettiğim el ile arkama dönüp baktığımda Tuğru' un" "Bakma " dediğini hatırlıyorum. Bir süre onunla tekrar göz göze gelmemeye çalışarak başkanın söylediklerine odaklandım. " Biriminiz yarından itibaren resmi olarak göreve başlıyor. " Bana bakarak konuşmaya devam etti. " Dağlarda kovaladığınız teröristlerin kravatlı halleri ile karşılaşacaksınız." herkesle göz kontağı kurarak konuşmaya devam etti. "Bazıları en centilmen halleriyle yanındaki kadının sandalyesini çekerken cebinden çıkardığı telefonla onlarca kadının hayatını karartıyor. Çok daha dikkatli olmanız gerekiyor çünkü daha önceki yaptığınız işlerde düşman belli ama burda düşen çocuğu yerden kaldırılan kişinin aslında Filistin'de onlarca çocuğun ölümüne neden olduğu gerçeği var. Ülkemizi bu pisliklerden temizlemek için çok çalışmamız gerekecek." Bize uzattığı dosyaları aldıktan sonra devam etti " En zorundan başlıyoruz çocuklar. Oluşturulan bu birimin görevi Modern Haçlılar olarak bilinen örgütün Türkiye ayağını çökertmek. "
"Elde ettiğimiz bilgiler dosyaların içinde. Başlamak için ekibin tamamlanmasını bekliyorduk. Yeni ekibinizin son üyesi " diyerek bize hemen solunda duran kişiyi gösterdi "Tolga".
Herkes yanındaki ile bir şeyler konuşurken benim aklımdan gecek tek şey bu toplantının bir an önce bitmesiydi. Nefes alamadığımı hissederken elimi biraz gerimde duran sandalyenin sırt kısmına attım. Aynı yerdeki başka bir eli hissettiğimde dönüp kim olduğuna baktım. Şampiyon elime bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken arkamdan gelen güçlü öksürük sesi ile ikimizde o tarafa bakmak zorunda kaldık. Ateş saçan gözleri gördüğümde ne dediğini gözlerine bakarken bile anlarken en çok da bundan nefret ettim o an. Elimi olduğu yere daha da sıkı tutarak burnumu havaya kaldırdım. Artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını en çok o anlamalıydı.
Tolga ekipteki arkadaşlarla tanışırken sıra bize gelmişti. "Araf" diyerek elimi uzattığımda gözünden geçen bi anlık şaşkınlık ve dudağında ki hafif gülümseme ile " Tolga " dedi.
"Bundan sonrası sizde çocuklar" diyerek odadan çıkan baskan ve yanında gelenler ile kapılar kapandı.
Tuğrul beni belimden tutarak mutfağa yönlendirirken Bili kahve yapmaya başlamıştı bile. Ceyhun ve Selim'in de gelmesi ile devam eden sessizliği bozan tek şey incelenen dosya hışırtıları oldu. Şu anda okuduğum şeyleri anlamasam bile kafamı dağıtmak zorunda olduğum için dosyada yazanları okumaya başladım. Herkese verilen dosyalar hemen hemen aynı iken Şampiyon ve bana gelen dosya diğerlerine göre daha kalındı. Bı an kafamı kaldırıp ona baktığımda bana baktığını farkettim. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çok iyi bir gözlemci olduğunu görmüştüm daha önce.
" Ben buralardayım" diyerek ayaklandım, 4 gün önce keşfettiğim, binanın tepesinde yıldızları izlemek için mükemmel bi konumu olan küçük ,gizli yere doğru adımladım. Nasıl hissedeceğimi bilemediğim zamanlarda kulaklığımı alıp karanlıkta , sadece yıldızların olduğu alanda son ses müzik dinleyerek bu dünyadan soyutlanmak en sevdiğim şeydi. Atlatmıştım aslında ben bunları. Bu kadar canımı yakmaması gerekiyordu. Girdiğim müzik uygulamasından rastgele bir şarkıya tıkladığımda çalan şarkı ile kalakalmıştım. Emir Can İgrek - Gönül Davası çalıyordu kulağımda , bende onunla birlikte mırıldanmaya başlamıştım. Oldum olası sevmemiştim sesimi ama kulaklık vardı kulağımda ve ben kendi sesimi duymadan şarkı söylemeye başlamıştım alt katta sesime kulak misafiri olan dinleyicim oldugundan habersiz.
Biraz daha uyumak için dönüp durdugum yatak beni kaldırıp sırtından atmadan kalktım. İşlerimi hallettikten sonra üzerimi değiştirip sığınağın arkasında bulunan ağaçlık alanda koşmaya başladım . Kulaklığımda dünkü dosyaların özet geçişini anlatan, Bili'nin oluşturduğu , yazıları sese çeviren uygulama sesiyle koşuyu sürdürürken anlatılan bir ayrıntı dikkatimi çekmişti. Üst üste bir kaç dosyada geçen ismi ben daha önce duymuştum. Aniden durduğumda gerçekten bu ismi bildiğimi hatırladım . Bir yerden başlamak gerekiyorsa o zaman bildiğimiz yerden başlamamız gerekiyordu.
Sığınağa geçtiğimde herkesin yavaş yavaş toplandığını gördüm ve Bili' ye dönüp " Bana eski dosyalardan Tahsin Taşçı' nın dosyasını bul Bili. Ben o adamı nerde buldum yada elimizden nasıl kurtulup bunlara katıldı arasındaki bağlantıyı bulmamız gerekiyor" dedim.
Şampiyon'u gördüğümde " Bir saat kadar sonra detaylı bi toplantı yapsak musatit olur musunuz ?" diye sorduğumda aslında iki ekibi birleştirmenin bir sorununu daha ortaya koymuş olduk. Öncesinde yani biz tek ekipken " Bir saate kadar toplanıyoruz " dediğimde kimsenin buna itiraz hakkı olmazdı. Ama iki ekip olduğunda diğer ekibe ne söylemem gerektiği hakkında bir fikrim yoktu.
"Ece biz tek bir ekibiz artık. Toplanıyoruz dediğinde bizim ekibe de söylemiş oluyorsun. Aynı durum benim için de geçerli. Yani ben önemli bı konu olduğunda, toplanıyoruz, dediğimde benim ekibim gelmiyor diyebilir misin " diye sorduğunda hayır anlamında başımı sağa sola salladım. Belli belirsiz gülümsedinde yanağında oluşan iki çukur dikkatimi çekmişti." Hem benim de anlatmam gereken konular var " dediğinde " Hemen geliyorum. Bili eski dosyaları toparlasın. Bende bi kendimi toparlayayım" diyerek odama doğru yürüdüm.
Bı anda aklıma gelen anı ile geriye dönüp Şampiyon' a " Hatırladım Şampiyon. Seni ilk gördüğüm zamanı hatırladım" dedim. Gülüşü büyümüş ve tam da o günkü gibi gülmüştü.