" Araf ağlama faslını fazla uzatma olur mu " diye arkamdan bağıran kişi tabi ki Ceyhun' du. " İkiiii" diye bağırdım da Ceyhun' un " Allah da benim belamı versin ama yaaa tutamıyorum ki çenemi" dedi.
Bizimkiler olayı anladığı için kahkahalara boğulurken Selim yanında olan Melek ve Eylül' e "Araf Şampiyon'un gamzelerini gördü muhtemelen" dedi ve anlatmaya devam etti " Şampiyon'un iki yanağında da gamzesi var. Araf' ınsa sadece sağ yanağında gamzesi var . Bu onda takıntı gibi bir sey. Şu anda neden benim tek gamzem var diye oturtup aglamadıysa kafasındaki tilkilerin çok yoğun çalıştığındandır yoksa şu an onu susturmaya çalışıyor olurduk ve inan bana bu onu susturmak deveye kuğu gölü balesi yaptırmaktan daha zor. "
" Nasıl yani " dedi Melek " Bu kadar basit bir şey için ağlar mı?" " Asıl sorunumuz bu zaten " diyen kişi Selahattin' di. " Bir hafta boyunca gördüğümüz tüm işkencelerde tek damla göz yaşı dökmeyen Araf kurtulduktan sonraki hafta mağazada istediği ojenin rengi yok diye çarşının ortasına çöküp 3 saat boyunca ağlamıştı. En son internetten bulup siparişini verince susmuştu" dedi. " Peki sonra ne oldu biliyor musunuz kızlar?" diye sordu Bili. Devamının olduğunu öğrenen iki kızda meraklanmaya başlamıştı. " Biz o ojeyi Araf' ın parmağında hiç görmedik " diye açıkladı.
Odama giderken tüm konuşulanları duymuştum. Aslında o zaman ojenin renginin olmadığı için değilde o ojeyi sürecek sadece üç tırnağım kaldığı için ağlıyordum. Diğer yedi tırnağımı sökmüşlerdi işgence sırasında ama onlar öyle bilsin diye düşündüm. O ojeyi hiç sevmemiştim aslında. İşlerimi bitirip geri döndüğümde ise " Ojelerimi takip ettiğinizi bilseydim hepinize tek tek denettirirdim ya " gülümseyerek masaya geldiğimi kimse fark etmemişti.
Beni bu şekilde gülümserken görenler aslında bunu en yakın zamanda söylediğimi yapacağıma ihtimal vermezdi, kendi ekibim dışında. Tehlikeli bir gülümsemeye sahiptim ben. Çok masum ,çok sevimli görünürdüm gülümserken. En güçlü silahım buydu aslında.
"Bili hazır mı istediğim tüm dosyalar?" dediğimde herkes toplantı odasına geçmeye başlamıştı. Herkes yerine yerleştiği de masanın projeksiyona yakın olan başına ben oturmuştum. Bunu bir güç gösterisi olarak görünmesini asla istemediğim için oturmadan önce Şampiyon ile göz göze gelmiştim. Hafifçe gülümseyip başını belli belirsiz salladığında anlatmaya başladım. " Biz bu adamı bir sene önce aldık. Irak' daki asalaklara silah satışı yaparken suç üstü yapmıştık. Hatta sorgusunu ben yönettim. Beni hiç görmedi ama ona yapılanların direktifini benim verdiğimi biliyor. Aslında şu an haftada 4 gün diyalize giriyor olması gerekiyordu ama yarım saat önce elime ulaşan fotoğrafta gayet sağlıklı gözüküyordu. Nakil listelerinde ismi en alt sıralarda iken 3 ay önce mucizevi bir şekilde iyileşmiş ve listeden çıkmış. Bunun nasıl olduğu hakkında hepimizin az çok fikri var tabi ki. Zayıf noktalarını biliyoruz " dediğimde Bili ekrana bir kaç fotoğraf yansıttı.
" Bu adamın zaafı sevgilisi ve kız saklanamayacak kadar göz önünde. Cemiyet hayatının tanınmış ailelerinden birinin biricik prensesleri. Ve bu prenses nerde ise Tahsin onun en fazla üç metre ötesindedir. Ne yapabiliriz diye araştırırken gördüm ki 3 gün sonra bu kızın evinde sadece gençlerin olacağı bir parti düzenlenecek. Burdan başlayabiliriz bence " diye bitirdiğimde Şampiyon ayağa kalkarak yanıma geldi. " Hadi bakalım çocuklar bu partiye kim nasıl sızabilir. " dediğinde ilk ayağa kalkan Eylül olmuştu" Ben dj olarak girerim o zaman binanın elektrik aksanına ulaşmam kolay olur. " dedi. " Etrafta gezip bilgi toplayacak ve olaylara hızlı müdahale edebilecek 4 kişiye ihtiyacım var. Tüm yönlere ulaşabilecek. Tuğrul içeride dikkat çekersin sen koruma olarak kapıda görev alabilirsin. Ceyhun' la Selim garson olarak girebilir içeri " dediğimde Şampiyon" Melek ve Kahraman da onlara katılabilir" dedi. O sırada dikkatimi bir nokta çekmişti. Herkes kendi ekibindeki kişilerin ne yapabileceğini kestirirken kimse Tolga' yı hesaba katamıyordu. Bu yüzden ona dönüp " Tolga biz çok kaynaşma fırsatı bulamadık yani sen tek kaldın gibi oldu ama ben bunu yapabilirim dediğin bir şey var mı. Yani bizde böyle böyle öğreneceğiz birlikte çalışmayı aslında " dediğimde " Aslında Tahsin ' i ortaya çıkarmak için birimizin o kıza biraz yakın davranması gerektiğini düşünüyorum" dedi.
" Ben de öyle düşünmüştüm o yüzden Şampiyon' a yapabilir misin diyecektim şimdi " dediğimde " Aslına bakarsan siz ikiniz operasyonu sadece yönetin o görevi ben üstlenebilirim , sonuçta bu karizmaya karşı koyabilecek kimseyi tanımıyorum " diyerek gülümsedi. Ooo egoluyuz biraz.
Şampiyon bana dönerek" Senin oraya davetli olarak girebilmen için yanında birinin olması gerekir. Tolga kızla ilgilenirken biz ortalığı kontrol edebiliriz " dedi. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladığımda Selim' döndüm ve "Hadi bakalım Akıncı göster marifetlerini bize giriş çıkışlar ,acil çıkışlar gizli çıkışlar hepsi lazım. Tahsin' i alınca nerden çıkarırız bı bak bakalım"
" Akıncı, Eylül de gelsin seninle " dediğinde ikisi de harekete geçmişti. " Siz davetli olarak mı gideceksiniz davete ?" diyen kişi Melek olmuştu.
Şampiyon'a baktığımda bir şeyler söylemesini bekledim. " Tahsin' le birebir muhattap olan kişi Araf" diyerek bana döndü. " Nasıl yapalım ?" dedi. "Selim bina planlarını getirdiğinde hepsini görmek için en uygun noktayı bulmamız gerekiyor. Siz gerekli planlamaları yapın biz bütün senaryolara hazırlıklı olacağız zaten " diyerek bitirdim konuşmamı.
Gereken hazırlıkları tamamladıktan sonra ortak alana gelmiştim. Elime tutuşturulan tabağa baktığımda Tuğrul " Sabahtan beri bir şey yemedin " dedi. Haklıydı. Aslında en büyük keyiflerimden biri yemek yemek olmasina rağmen böyle durumlarda yemek yemeyi hatta bazen su içmeyi bile unutuyordum. Muhtemelen bana yemek yemeyi hatırlatmasalar sabah kahvaltısı ile uyurdum. Tabağa baktığımda bugünkü menüyü bizden birinin hazırlamadığını gördüm. Yani çok da düşünmedim aslında çünkü bizim ekipte benden başka karnıyarık yapan yoktu. Sevmiyorlamış patlıcanı. Etrafıma bakarken yemek servisiyle Melek' in ilgilendiğini farkettim ve ona dönerek " Ellerine sağlık çok güzel görünüyor" dedim. Minik bi baş selamı vermişti söylediğime karşılık. Yemeğimi yedim ve tabağınımı sudan geçirip makinaya yerleştirdim. Odama doğru ilerlerken çok yakından gelen seslerle sağa döneceğim sırada yanımdaki kapı hızla açıldı ve bana çarptı. Yere düşerken kendimi korumak için ellerimi açmak istedim ama sanırım geç kalmıştım ve sol kolumun üstüne çok hızlı bir şekilde düştüm. Attığım çığlık tüm binada yankılanırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ceyhun yanıma gelip beni kaldırmaya çalışırken aynı zamanda özür dilemeye çalışıyordu. Sol kolumdan tutup kaldırmaya çalışınca tekrar çığlık atmıştım. Galiba bileğimde bir problem vardı. Onlar ne olduğunu anlamaya çalışırken aniden yerden havalandığımı hissettim. Dönüp baktığımda Şampiyon çok dikkatli bir şekilde beni kucağına almış revir tarafina doğru ilerliyorduk.
Yapılan muayene sonucunda sol bileğimde ezilme olduğunu söylemişti doktor. Bir kaç gün hareket ettirmek yok diye de eklemişti. İki gün sonra operasyona çıkacağımızı düşünürsek bu ne kadar olası onu bilmiyorum ama bakacağız bakalım.
Sabah uyandığımda kolumdaki sızı geçmemişti. Üzerimi değiştirmek bile çok zor olmuşken saçımı toplamak imkansız gibiydi. Elime tarak ve tokamı alarak ortak alana geçtiğimde kızlardan biriyle karşılaşmayı umuyordum.
"Tamam Şampiyon ya gelsin bak ayaklarına kapanıp özür dileyeceğim. Dünden beri patlamaya hazır bomba gibi geziyorsun etrafta. " dedi Kahraman. Olay şöyle ki; Ceyhun ve Kahraman sakalaşırken yani aslında daha çok boğuşurken kapıyı bir anda açınca benim arkasında olduğumu bilmedikleri için yaşanmıştı tüm bu tantana.
" Önemli bir şey değildi Kahraman ben alışığım aslında bizim ekipten böyle şeylere" diyerek oturma alanına ilerlediğimde bir yandan kızlara bakıyordum. Bütün erkekler burdaydı ama kızlar yoktu. Bir şeyler aradığımı gören Şampiyon " Bir şeye mi bakmıştın" diye sordu ve ekledi " Nasıl oldu bileğin". " Bileğim iyi operasyona engel olmaz. Ben kızlara bakmıştım aslında" dedim. Elimdeki tarak ve tokayı gösterdiğimde yavaş yavaş bana doğru ilerlemeye başladı. Tarağı elimden alıp " Müsade eder misin?" diye sordu. Şaşkınlıkla sağıma soluma baktıktan sonra olur anlamında başımı salladım.
Yanındaki sandalyeyi çekti ve oturmam için beni oraya yönlendirdi.Tarağı saçımdan geçirirken o kadar nazik o kadar canımın acımasından korkar gibiydi ki şaşkınlığım yüzüme yansımış olmalı. Bana bakıp gülümseyerek elimdeki tokayı aldı ve saçımı at kuyruğu şeklinde toplamaya başladı.
İçimde oluşan duygunun tarifi yoktu bende. İlk hissettiğim şey kıskançlık olurken ben bile şaşırmıştım kendime. Daha önce kimin saçını taramıştı da bu kadar nazikti. Bu aklıma geldiğinde birden ona doğru döndüm ve gözüne bakmaya başladım. Saçımı toplamayı bitirmişti. Niye o kadar hızlı döndüğümü sorgularken yüzünde kalan gülümseme kırıntısı ile belirginleşen gamzesine dokundum saglam olan elimle. Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum ama bizi bölen şey Selim'in koşarak içeri girmesi oldu.