Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@gkcxkr

Gece boyunca, cam kenarındaki yuvarlak ve oturduğunda içine gömüleceğin, aslında kitap okumak için aldığım ama hiç nasip olmayan, koltukta yıldızları seyrettim. Sığınak şehrin hemen dışında ve şehre göre biraz daha yüksekte kaldığı için bütün şehrin ışıkları ayağının altında kalıyor gibiydi.
Bu manzarayı izlerken yanan her ışığın altındaki insanların neler yaşadığını düşünmeye çalıştım. Başkalarını düşünmek benim için kolaydı çünkü kendi düşüncelerimi duymaktan kaçmak için mükemmel bir yoldu bu. Kendime dönüp baktığımda karşılaşacağım manzara hiç hoşuma gitmeyecekti. Beş yaşındaki halim bana gelip, sen bize ne yaptın, derse ne diyecektim ki , kırılmak kelimesi az kalırken yanımda ,bu dağınıklığı ona nasıl açıklayabilirdim. O zaman sadece anne babamız yok diye ağlarken şimdi kendimizin yok olduğunu ona nasıl söylerdim.

Elimi sardığım, büyük kulplu cam bardağın içindeki çoktan soğumaya yüz tutmuş kahveye değdi gözlerim. Hiç sevmem soğuyan şeyleri. Çay olur, kahve olur, kalp olur. Bir kez soğuduğunda ısıtsan bile eskisi gibi olmaz ki. Bu düşünce ile uykuya daldığımda sabah her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmek istiyordum.

Sabah uyanır uyanmaz, işlerimi hallettikten sonra telefonumu elime aldım kulaklığımı da takıp mutfağa geçmiştim. Madem her şey eskisi gibi olsun istiyoruz o zaman bu sabahtan başlamak iyi olur diye düşünmüştüm.

Kulağımda çalan şarkı ile en sevdiğim keki yapmaya başladım. Bugün uzun bir gün olacaktı ama erken kalkmanın en iyi yanı günü daha uzun yaşamaktı. Yumurta ve şekeri güzelce çırparken şarkıyı söylemeye aynı zamanda sağa sola sallanarak dans etmeye başlamıştım.

- Sağlam kalça, bebek gibi de bı yüz
- Allah'ım sanki büyü
- Boynunda şeytan tüyü
-Eşsiz bı parca"diye etrafımda dönerken mutfak masasında gördüğüm kişiler yüzünden yerimde kalakalmıştım. Aslan ve Tuğrul masanın bana en uzak ucunda oturmuş bana bakıyorlardı. Tuğrul gülmemek için kendini tutarken Aslan' ın aklından neler geçtiğini okuyamıyordum. Tuğrul " Gelmişsin kendine " dediğinde ne anlatmaya çalıştığını anladım. " Olması gereken buydu geç bile kaldım " diyerek cevap verdim. Sonrasında tezgaha dönüp kekin yapımını tamamladım ve fırına verdim.

" Sana emanet Tuğrul bari bir dilim bırakın bana olur mu ?" dediğimde bu sefer gülümsemesini gizleyememişti. " Garanti veremem geçen seferkinin pişmesini bile beklemediler yarısı hamurdu."
Yüzümde oluşan minik gülümseme ile odama gidip üstümü değiştirdim ve kahvaltı için mutfak alanına doğru yürüdüm. Kekin kokusu her yanı sarmıştı. Pişmiş ve kalıbından çıkarılmış şekilde etrafını saran aç gözlüler tarafından yenilmeyi bekliyordu. Nasıl yani hala bitmemiş mi diye beklerken Kahraman beni gördü ve hemen yanıma koştu. Beni çekerek masaya getirdiğinde " Araf Allah aşkına şunu kes, sen kendi dilimini al da bizde yiyelim bak sabahtan beri kedinin ciğere baktığı gibi bakıyoruz güzelim keke " dedi. Niye yemediniz diye soracağım esnada tabağa koyulmuş bir dilim kek gözümün önüne getirildi. Kahraman bunu görür görmez arkasına dönüp baktığında son kalan dilimi kapıp ağzına atmıştı. " Ulan Allah sizi ne yapmasın,ne çabuk yediniz lan " demeye çalışıyordu muhtemelen çünkü ağzı dolu olduğu için konuşamıyordu.
Bana uzatılan tabağı aldığımda Şampiyon' la göz göze geldim.
" Eline sağlık çok güzel olmuş" dedi. " Afiyet olsun" diyerek ortak alandan çıktım. Onunla konuşmak tüm dengelerimi alt üst ediyor. Bundan sonra bunun böyle olmasına izin vermeyeceğim. Ben Araf' ım .
İçeride ise Tuğrul,Aslan' a " Onu anlamak istiyorsan dinlediği yada söylediği şarkılara dikkat et ama hepsini sadece söylenen gibi algılama. Bazen yani çok canı sıkkın olduğunda mesela öyle şarkılar dinler ki dünyanın en mutlu insanı zannedersin. Bazen de o kadar yerinde şarkılar bulur ki ağzın açık kalır. Yani bir gün klasik müzik dinlerken yarım saat sonra benim çok anlamadığım ama onun ısrarla Türkçe olduğunu iddia ettiği şarkılar dinler. Modu da ona göre değişir. Onun içinde çok fazla karakter var. Bili diyor ki " O bir elit keko" . Yani sen onu alıp Afrika'da bir sokağa bırak, iki saat sonra bütün esnaflarla kaynaşmış hatta kendine orda iş kurmuş olarak bulabilirsin. Ya da İngiltere kraliyet inin olduğu sarayın önüne koy, ertesi gün almaya gittiğinde sarayda kraliçe ile 5 çayı içerken bulursun inan bana gram sırıtmaz. Bu yüzden onu çok güçlü görüyorlar. Evet çok güçlü, muhtemelen benim gördüğüm en güçlü kadın ama biz bazen onun insan olduğunu unutuyoruz galiba. Bi de yaralı biraz. Bunları sana anlatıyorum çünkü olacakları kestirebiliyorum. Üzülmek istemeyecek o yüzden uzak duracak senden. Lütfen onun daha fazla üzülmesine izin verme." diyerek kalktı masadan.
" Neden peki, yani onu yaralayan neydi?" diye sorduğunda alacağı cevaptan korkuyordu. Tuğrul döndü ve ona " En güvendiği, en olmadık yerde arkasından vurunca, bir daha aynı yarayı almamak için önüne bakamaz oldu."

O günü hatırladığında taşlar yerine oturuyordu. Başkanla birlikte toplantıya gelen kişilerden biriydi Araf' ın kaçma sebebi. Biraz düşünmeye ihtiyacım var diye düşünerek sığınağın büyük terasına doğru ilerledi Aslan. Yaktığı sigaraya baktı uzun süre. Sonra Araf' ın sigara kokusundan rahatsız olduğunu farkettiğini hatırladı ve yan tarafta bulunan çöp kutusuna attı söndürüp.

Aşağıya inip konuşmak için onu ararken çok hızlı bir şekilde yanından geçmişti arabayla. Ne olduğunu bile sorgulamadan peşine takılmıştı. Bu kadar hızlı nereye gidebilir diye takip ediyordu. Bir barın önüne geldiğinde arabanın kapısını bile kapatmadan içeriye koşmuştu Araf. Onun hemen ardından hızla içeriye kosan kişiyi görmedi. Aslan içeri girdiğinde onu ararken yukarı kata çıkan merdivenlerde gördü hızla yanına giderken ona yetişmeye çalışıyordu. Bağırmaya çalıştı arkasından ama ses o kadar yüksekti ki insan yanındaki insanın sesini bile zor duyardı. Yukarıdaki katta uzunca bir koridor ve koridor boyunca 6 oda görmüştü Aslan. O anda gelen silah sesleri ile sesin geldiği yöne koşmaya başladı. Ses gelen odanın kapısını açtığında karşılaştığı manzara hiç de iç açıcı değildi. Odanın bir duvarı komple siyah olduğu için bir şey göremese de diğer üç duvarın krem rengi oluşu, sıçrayan tüm kanları apaçık ortaya seriyordu. Odanın uç noktasındaki masa ve masanın önündeki iki büyük deri koltuktan biri duvara doğru dönmüştü. Daha önce masanın üstünde olduğunu tahmin ettiğim ama şu an tüm yeri kaplayan kağıtlar kanla kaplanmıştı.

Silah sesinden sonra barda izdiham çıkmış ve herkes dışarı kaçmaya çalışıyordu. İki dakika içinde bom bos kalan barın görevlileri silah sesinin geldiği yere doğru koştuklarında çatışma çıkacağı açıkça belli olmuştu.

Aslan ne olduğunu anlamaya çalışırken yerde yatan iki ceset , Araf ve onun arkasına saklanan kız arasında gidip geliyordu gözleri. Araf hızlı bir şekilde " Burdan hemen çıkmamız lazım Aslan " diye bağırdığında kendine gelebilmişti Şampiyon. Kızı çekiştirerek peşinden sürüklerken kapıdan atması ile kurşun sesleri duymaları aynı anda olmuştu. Sıkışıp kaldıklarını düşünürken silahlı adamların arkasından tekrar yükselen silah sesleri ile ortalık daha da karıştı. Bunu fırsat bilerek kendilerini koridorun sonundaki yangın merdivenlerine atan üç kişi hızlıca aşağı inmeye başladı. Kapının önündeki kapıları hala açık olan iki aracın yanında ekip minibüsünü gördüklerinde Aslan şaşırdı ama Araf' da daha çok korku benzeri bir duygu hakimdi. Yanındaki kıza dönüp baktığında kızın ağlayan gözleri daha da çıkmaza sokuyordu Araf' ı. Böyle olamamalıydı diye düşündü Araf. İçerdekiler çıkmadan kızı Aslan' ın arabasına bindirip " Ona güveniyorum seni güvenli bir yere götürüp nerde olduğunu bana söyleyecek bende en yakın zamanda yanına geleceğim ama bak böyle olmaz ona verdiğim söze ihanet ediyorum yapma bana bunu o benim kardeşim " dediğinde Aslan arabaya binmişti bile. Kız görünmek istemiyor gibi iyice küçülmüştü arabanın içinde.

Aslan gaza bastığı sırada içeriden bizim ekip çıkıyordu. Tuğrul yanıma koşup yaralandım mı diye beni kontrol ederken diğerleri ne olduğunu anlatmam için bekliyorlardı. Yaralanmadığımdan emin olan Tuğrul' da karşıma geçtiğinde yapacağım açıklamayı bekliyorlardı. " Sizin ne işiniz var burda " diye carlayacağımı kimse hesaba katmamıştı. Hepsi şaşkınlıkla bana bakarken sadece hiç bakmamaya çalıştığım Tuğrul' un gözünde " sen gene işler karıştırıyorsun" bakışı vardı. Kendimi toparladığımda " Beni bugün beklemeyin" diyerek arabaya binip uzaklaştım.

Yolda Aslan'ı arayarak nereye gittiklerini öğrendim ve hızla gelen konuma doğru yol almaya başladım. Aslan yavaşlamış benim ona yetişmemi bekliyordu. Beni gördüğünde sağa çekti ve durdu. Arabamı hemen onun arabasının arkasına durdurduğumda öndeki arabanın kapıları açılmış ikiside arabadan inmişti.

Kız koşarak bana sarıldığında sarsılarak ağlamaya başlamıştı. " Sen yetişmeseydin ben ne yapardım Ece. Çok teşekkür ederim. " dedi. Bense kıza dönerek " Bunu daha fazla saklayamam kardeşimden, lütfen artık abine götüreyim seni Elif "

Loading...
0%