Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm

@glsmsava0

Eldia'daki tüm yüksek rütbeli yetkililer, kral ve kraliyet üyeleri ciddiyetle toplantının seyrini takip ediyorlardı. Ortalık oldukça gergindi. O sırada Eldia'nın en meşhur generallerinden biri öne atıldı. Sarı saçları ve mavi gözleriyle hemen dikkat çeken bu generale tüm eldia hayranlık duyuyordu.


"Mevcut şartları hiç vakit kaybetmeden kabul etmeliyiz."


Hange, general Erwin'in bu sözlerine şiddetle karşı çıktı.


"Anlaşmanın şartlarını okumadın mı Erwin?! Marley'in diretmelerini kabul edecek değiliz."


Koskoca toplantı salonunda Generale doğrudan ismiyle hitap edebilen tek kişi Hange'ydi. Aslında teknik olarak bu şekilde konuşması etik değildi ancak aralarındaki samimiyetin herkes farkındaydı. Hange ve Erwin neredeyse birlikte büyümüşlerdi.


Genaral büyük bir sakinlikle yakın dostu Hange'ye cevap verdi.


"Haklısınız. Normal şartlarda ben de kabul etmezdim ancak paradis adası yalnızca marley'le değil tüm insanlıkla savaşıyor. İnsanlarımızın boşu boşuna katledilmesine izin veremem."


"Öyle mi general? Daha geçen ki savaşta kolordunuzu kurbanlık koyun gibi öne süren siz değil miydiniz?"


Hange, Erwin'e bu kez ismiyle hitap etmemiş olsada bu ona saygı duyduğu anlamına gelmiyordu. Hatta tam tersi bir mesaj vermek istediği gayet açıktı.


"O zaman ki şartlar bunu gerektirmişti prenses hazretleri... O orduyu sizinle birlikte yönettiğimizden siz bunu benden daha iyi bilirsiniz."


Hange ayağa kalkarak yumruğunu sertçe masaya vurdu. Erwin ona her zamanki gibi sakin ve akıllıca cevaplar verirken hange tam tersine sinirliydi.


"Erwin yeter!"


Kral Zoe endişeli bir ifadeyle tecrübe kazanması için sayısız kez savaş meydanına sürdüğü kızına doğru döndü. Ona çok güveniyordu. Ancak Erwin'in sözlerini de görmezden gelemezdi.


"Prenses yerine otur!"


"Babacığım..."


"General'in söyledikleri mantıklı. Daha geçerli bir öneride bulunmayacaksan sus."


Hange bir prensese göre fazla atılgan ve savaşçı bir kadındı. Ayrıca son derece de inatçıydı. Bir karara vardığı zaman ne olursa olsun geri adım atmayı reddeder aksine ısrarla diretirdi.


"Elbette var! Ben ne zaman boş konuştum?"


Aslında bunu sık sık yapardı. Hange hemen hemen her konudan konuşabilirken bunu saatler boyu ve hiç bıkmadan yapabilirdi. Ama karşısındaki kişiyi de fazlasıyla bıktırırdı.


Gür sesiyle "öyleyse dinliyoruz." Diye cevap verdi kral. Hange başıyla kralı hafifçe onaylayarak sözlerine devam etti.


"Erwin'e katılıyorum. ve Evet, ben de uzlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Savaşmak bize hiçbir şey kazandırmayacak. Ama Erwin bir konuda yanılıyor."


Hange'nin sözleri Kral'ı ve salondaki diğer üyeleri kendi üzerine toplamış ve meraklandırmış gibi görünüyordu.


"Nedir o konu?"


"Biz dünyayla değil Marley'le savaşıyoruz. Savaşı başlatan marleydi. Dünyaya provokasyon yapanda... Savaşı bitirende marley olacak. Eldia prensesi olarak onlarla uzaklaşmak amacıyla bizzat kendim marley'e giderek anlaşmanın şartlarını görüşeceğim."


Hange'nin bu sözlerini üzerine aniden salondaki herkes kendi aralarında fısıldaşmaya başlamıştı. Kimileri bunun mümkün olamayacağını söylerken kimileri en mantıklı çözüm olduğunu söylüyor ve Kendi aralarında tartışıyorlardı. O sırada Toplantı başkanı kraldan söz hakkı isteyerek araya girdi.


"Ekselansları. Bu öneri kabul edilemez!"


Hange bu sözler üzerine iri kahverengi gözlerini kocaman açmış ve kollarını bıkkınlıkla kavuşturmuştu.


"Ama efendi pixis..."


"Küçük hanım sözlerimi bitirmeme müsaade ediniz."


Hange susmuştu ancak bakışlarıyla konuşuyordu. Bakışlarında. "Yani ülkenin geleceğine bu alkolik bunak mı karar verecek?" Dercesine bir ifade vardı. Pixis ise Hange'nin bu durumunu hiç umursamadan sözlerine devam etti.


"Marley'in eldia'ya karşı olan düşmanlığını ortada. Prensesin hiçbir can güvenliği olmayacak. Eldia'nın geleceğini kendi ellerimizle yok etmemizi istemeyin benden."


Hange yine araya girmeden duramayarak pixis'e cevap verdi.


"Marley uzlaşmaya gelmiş bir eldia prensesini öldürecek kadar ileriye gitmez."


"Daha önceki tecrübelerinizi düşünün. Bunu pek tabi yapabilirler."


Hange yine bakışlarını Erwin'e yönlendirmişti. Savaşta başlarına gelen her şeyi eksiksiz bir şekilde saraya rapor ettiği için Erwin'e kızgındı. Kralın ve asillerin tüm detaylara hakim olmalarının gereksiz olduğunu düşünüyordu. Sonuçta savaşında bir mahremiyeti olmalıydı.


"Generalin raporlarından ne okudunuz bilmiyorum ama..."


Bu kez kral araya girerek Hange'yi susturmuştu.


"Mesele raporlar değil. Pixis haklı. Seni savaşlara göndermem bile hataydı çünkü sen bu tahtın sahibisin hange. Eldia'nın gelecekteki hükümdarısın."


Hange bir kez daha derin bir iç çekti. Daha önce hiçbir toplantıda bu kadar gerildiğini hatırlamıyordu.


"Ortada yönetilecek bir ülke kalmadığı zaman hükümdar olup tahta çıkmamında bir anlamı kalmayacak baba. Haklısın bu benim ülkem ve benim insanlarım. Bu uğurda da canımın hiçbir önemi yok. Şayet geri dönmeyi başaramazsam da tahta Erwin'i çıkarırsınız olur biter. Hem belki benim çıkmamdan bile daha iyi olabilir."


Hange'nin patavatsızca şok edici sözleri Kral'ın bile öfkelenmesine sebep olmuştu.


"Bunu bir oyun mu sanıyorsun?"


"Aksine kral hazretleri. Bunu çok ciddiye alıyorum. Ülkemi kurtaracak olmak göğsümü kabartıyor. İçimde neler olacağına dair büyük bir heves ve merak duygusuna sahibim. Hem küçüklüğümden beri beni savaş meydanlarına süren siz değil miydiniz? Çok da haklıydınız. İyi bir hükümdar bu şekilde yetişir. Karşılaştığı tüm zorluklardan tecrübe edinir ve güçlenir. Bende gücümü ispatlamak istiyorum. Bana şans tanıyın."


Kral düşünceli bir ifadeyle başını salladı.


"Sıradan bir ordu üyesi olsan buna izin verebilirdim."


"Zaten sıradan bir komutan olmadığım için ben gitmeliyim. Onları ikna edebilmek ve niyetimizin ne kadar ciddi olduğunu gösterebilmek için oraya bizzat Eldia'nın sembolü olan prenses gitmeli. Yani ben... Bunu yapabilecek bir başka biri yok baba."


Salondaki fısıltılar hâla devam ediyordu. Kralsa kararsız bir ifadeyle tekrardan Erwin'e doğru döndü.


"Söyleyin general. Siz ne düşünüyorsunuz?"


İşte şimdi salondaki herkes susmuştu. Çünkü bahsi geçen kişi Erwin'di. Hange tehditkar bir ifadeyle Erwin'e baktı. Olumsuz bir şey söylemesi durumunda onu öldürme ihtimalini bile göz önünde bulundurmuştu.


"Aslında bunu bizzat kendim yapmayı düşünmüştüm kral hazretleri. Prensesi tehlikeye atmak hiçbir zaman aklımdan geçmedi, geçemezdi. Ama prensesin tüm söylediklerine de katılıyorum."


Erwin bu kezde Hange'ye dönerek "Marley kralını nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz? Diye sordu. Hange'nin cevabı basitti.


"Hiç.. sadece doğal ve dürüst olacağım."


"Herhangi bir planınız yok mu?"


"Planım bu! Ben sizin gibi uzun politik konuşmalardan anlamam general."


Hange neşeyle kahkaha attığında tüm salon inlemişti "Hahaha Direkt konunun özüne inerek onları ikna edeceğim."


Hange'nin çılgın kahkahası salonun ciddi atmosferine uymamakla beraber herkesi şok içinde bırakmıştı. Hatta öyle ki dhalis zachary toplantı başladığından beri ilk kez söz almıştı.


"Ülkenin geleceğini bir planı bile olmayan, kafasına göre hareket eden çılgın bir prensese bırakmayı doğru bulmuyorum."


Hange gülümsedi ve dhalis'e cevap verdi.


"Şımarıklığımın prenses olmamdan geldiğini düşünmeyin. Normal bir asker olsam da bu derecede ruh hastası olurdum."


"ben ruh hastası demedim prenses hazretleri. Yalnızca çılgın yapınızı vurguladım"


"Hahah! Hadi ama dhalis, gereksiz kibarlığa gerek yok. Benin ruh hastası bir kaçık olduğumu düşündüğünü ikimizde gayet iyi biliyoruz."


Erwin bir an gülmemek için kendini zor tutmuştu. Hange yıllardır Erwin'e gösterdiği tavrı şu anda hiç olmaması gereken bir yerde ve zamanda Dhalis Zachary'e gösteriyordu.


Dhalis telaşla "Şok edici şeyler söylemekten vazgeçin lütfen." Diye söylendi. Ve daha fazla konuşmadı. Hangeyse kestane kahvesi gözlerimi cesur bir ifadeyle doğrudan krala dikerek son sözlerini söyledi.


"Ben Eldia prensesi Hange Zoe. Eğer Marleyden Eldia'yı kurtaracak bir sonuçla ayrılamazsan Eldia'ya bir daha asla geri dönmeyeceğime herkesin içinde söz veriyorum."


Bange bir kraliyet sözü vermişti ve işte artık geri dönüş yoktu. Bu sözü veren kişi her kim olursa olsun saray ahalisi tarafından duyulan sözleri açıkça yerine getirmeye mecburdu. Hange böyle davranarak akıllıca bir son hamleyle kralı mühürlemişti.


Loading...
0%