Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@gmcan_1954

Asrının söyledikleri karşısında dona kalmıştım. Rüya görüyor olabilir miyim diye düşündüm. Ama asrının alev alev yanan gözleri gerçeğin ta kendisiydi. İçime işliyordu konuşmuyordu ama gözleri kalbime ince ince bir şeyler anlatıyordu. Cevap vermemi mi bekliyordu benden ne diyecektim ki.

 

"Asrın ben" sözümü kesti asrın.

 

"Asya senden bişey söylemeni istemiyorum, şuan söyleyeceğin şeyler ne ise hiç hazır değilim. Seninde hazır olmadığını görüyorum."

 

Elini yanağıma koydu. İrkilmiştim ama bu bana huzur vermişti. Şuan gözlerimi kapatıp tüm bu olanların üzerine şu anın tadını çıkarmak istiyordum. Yüzüm yıllarca onun şefkatli elini bekliyormuş gibiydi. Konuşmaya devam etti.

 

"Bana ne oldu bilmiyorum. Senden uzak kalamıyorum. Yapmamalıydım o kokunu hiç almamalıydım asya. İlk karşılaşmamızda gözlerime derin derin bakmamalıydın. Ve ben seni merak etmemeliydim. "

 

Gözleri hüzünlüydü, sesinin titrediği ise çok açıktı.

 

"Biz " dedim.

Beni susturdu.

 

"Biz diye birşey yok asya, olmamalı."

 

"Seni anlayamıyorum "dedim.

 

" Anlayamazsın zaten, ben sana izin verdiğim kadar ancak anlayabilirsin. Ve ben sana izin vermeyeceğim. "

 

Sözleri , rakibini alt etmek isteyen boksörün yumruğu kadar sertti. O yumruğu kalbime durmaksızın indiriyordu.

 

"Ben seni yakarım asya hemde hiç çekinmem. Karanlığım ben, elime attığım ne varsa kaybolur, kaybederim. Seni de kendimde kaybedemem sana daha fazla zarar veremem anlıyor musun. Yol yakınken çık kurtar kendini bu ateşten."

 

Bakışlarımın masumluğunu asrının göz bebeklerinde görebiliyordum.

 

"Sen bana hiç zarar vermedin ki"

 

"Verdim, veriyorum eğer şuan o herif benim sana olan yakınlığımı görmeseydi seni bi oyun haline getirmezdi."

 

"Ama sen beni kurtardın asrın. Ben o parayı ödeyemeyecektim, kim bilir bana ne yapacaktı. "

 

"Kurtarmadım ben seni daha da dibe batırdım"

 

"Nasıl ?"

 

"Onun neler yapabileceğini çok iyi biliyorum, evet parayı ödeyemeseydin seni genel evlere satacaktı ve sana o borcu ödetecekti. Ama"

 

"Ama?"

 

" Şimdi yine borcunu ödeyeceksin ama peşini asla bırakmayacak taki sana soy adımı verene kadar."

 

"Ne " dedim.

 

"Bak asya bizim hiç abi kardeş ilişkimiz olmadı, biz çok farklı karakterlerdik o daha çok zorbacı oldu. İnsan öldürdü defalarca gözünü bile kırpmadan. İnsanları haraca bağladı, faiz üstüne faiz bindirdi kendine köle yaptı hepsini muhtaç bıraktı. Ben ise holdingin başına geçtiğimde kendine yediremedi. Babam bana iyilik mi yaptı burda kötülük mü bilmiyorum ama beni kendine baş düşman ilan etti. Seni sevdiğimi düşünüyor, ve sana yani bana zarar vermek için elinden geleni yapacak. Taki benimle evlenene kadar. Bizim aile de net bir kuraldır soyadı "korhun" olana hiç kimse dokunamaz."

 

Sözleri karşısında şok geçiriyordum. Neye üzülsem korksam ya da sevinsem bilememiştim her ucu boklu deynekti.

 

"Ne diyorsun sen asrın?"

Sesim gür çıkmıştı.

 

"Aklından geçen şeyi unut asla seninle evlenmeyeceğim, sana bir dakika tahammül edemiyorum."

 

Adam az önce neler diyordu şimdi neler diyor, aceba asrın korhun kaç kişilik barındırıyordu?

 

"Seni koruyacağım buna emin ol önce şu borç işini bi halledelim, bir süre burada kal. Ortalık durulunca başka bir ev bakarız sana. Sonrası için düşündüğüm şeyler var"

 

"İçimi çok rahatlattın gerçekten."

 

"Ne söylememi istiyorsun sana tüm olanı anlattım"

 

"Nasıl bişeyin içine düştüm ya peşimde seri katil bir mafya var üstelik evlenmeden kurtulamıyorum. Evlenince bu mafya kaynım olacak bak sen, kocamda bu mafyanın kardeşi . Tamam bunların hiçbiri zaten olmayacak şimdide karşıma geçmiş sonrası için düşündüğüm şeyler var diyorsun. Ben senin yönlendirdiğin gibi mi yaşayacağım hayatımı. İstemiyorum paranı da evini de o pislik de bir bok yapamaz ben polise gidiyorum. "

 

Bağırıyordum ama ağlamayacaktım asrına güçsüz yönümü göstermeyecektim. Hışımla kalktım olduğum yerden. Asrının kolumdan tutması bir oldu.

 

"Saçmalama asya yada tamam git sana inandılar diyelim. Hiç düşündün mü o kadar insan öldürmüş biri neden bir kere bile karakoldan içeri girmemiş. Üstelik bu evden çıkmanla kendini o herifin kollarında bulursun sana ne yapacağın ben bile kestiremiyorum".

 

Kolumdaki eli yavaşça gevşiyordu. Hiçbirşey söyleyememiştim asrın haklı olabilirdi çünkü onu iyi tanıyordu. Kolumu bıraktı onu dinlediğimden emindi ve anladığımdan da başka birşey söylemeden çıkıp gitti.

 

Yatağın üzerine oturdum. Kapana kısılmış özgür bir kuş gibi hissediyordum. Yüreğim çıkıp gitmek istiyordu çok uzaklara. Ama gerçeklerin peşimi bırakmayacağı korkusu olduğum yere çiviliyordu beni. Asrına inanıp güvenmekten başka şansım yoktu. Bir yanım onun kollarında olmak istese de bir yanım gelgitleri yüzünden kaçıyordu.

 

Sabah olmuştu, gözümü kapamadan. Beynim uyuşuyordu düşüncelerin ağırlığından. Kalktım banyoya girip bi duş aldım. Yüzüm bembeyaz olmuş, gözlerim uykusuzluktan kızarmıştı. Çantamdan birkaç makyaj malzemesi çıkarıp soluk tenime renk getirdim. Saçlarımı sadece tarayıp açık bıraktım zaten düzdü. Üzerime siyah dar paça pantolonumu giydim. Sonra aklıma asrının bana sıraladığı maddeler geldi. Şirkete böyle gelme diyordu açık açık. Giydiğim pantolonu çıkarıp düz siyah bi elbise giydim. - şimdi laf etsin de görelim-

Saçlarımı tepeden toplamaya karar verdim. Hafif topuklu ayakkabılarımı da giyip aşağı indim.Şirkete gidecektim dersim öğlendi, oradan okula geçmeyi planlıyordum. Etrafta kimse gözükmüyordu. Masanın üzerinde kahvaltı sofrası hazırdı, birkaç dakika etrafa bakındım sanırım asrın evde yoktu. Yada henüz kalkmamıştı. Evin giriş kapısı açıldı içeri iri cüsseli takım elbiseli bi adam girdi.

 

"Asya hanım asrın bey çıktı. Size kahvaltı etmenizi söyledi. Holdinge gitmek için de ben eşlik edeceğim size."

 

Bu korumalardan biriydi anlaşılan ama yüzüme bile bakmıyordu rahatsız edici bi durumdu. Kötü bi görüntüm mü vardı ki?

 

"Ben kahvaltı etmeyeceğim holdinge gidelim lütfen."

 

"Asrın bey kahvaltısını etmezse evden bir yere çıkmayacak dedi"

 

"Kohvolto otmozson ovden biyoro çıkamozson. "

 

Karşımdaki adam kafasını kaldırıp bana baktı. Ben asrının ağzına ökündüm ama bunu içten değil dıştan söylemiştim. Adamın ifadesinde tebessüm vardı ama korkudan gülemiyordu sanırım. Utanmıştım yanaklarımın kızardığını hissediyordum .

 

"Tamam siz bekleyin ben geliyorum "

 

"Yediğinizden emin olmam gerek"

 

"Yeter ama biri bana bakarken nasıl yememi bekliyorsunuz lütfen dışarda beklermisiniz?"

 

Sözlerimin bi etkisi olmayacağını düşünmüştüm ama dışarı çıkmıştı. Hızla birşeyler atıştırıp arabaya geçtim. Az önceki adama kapıyı açtı.

 

"Baksanıza adınız ne sizin?"

 

"Sinan efendim "

 

"Merak ediyorum aceba neden yüzüme bakmıyorsunuz?"

 

"Bir nedeni yok efendim"

 

"Peki siz bilirsiniz bunu bana açıklayana kadar burada böyle dikileceğim"

 

"Ama efendim ". Sözünü kestim

 

"Ve asrına bana hiç iyi davranmadığınızı söyleyeceğim"

 

İlk defa bir insanı tehdit etmiştim bu bana kendimi kötü hissettirsede blörf yapıyordum asla böyle bişey söylemezdim. Bana bakmaması rahatsız ediciydi ve merak ediyordum.

 

"Asrın beyin emri efendim "

 

Tek kaşım havada kalmıştı. Ne hakla böyle bişey yapıyordu. Ne alaka yani ben bana bakanı yiyormuyum. Kendi içimden söylene söylene arabaya bindim. Holdinge geldiğimde beni karşılayan eda oldu.

 

"Vay beee bu ne hal kızım fıstık gibi olmuşsun"

 

"Eda senin burda ne işin var?"

 

"Sana da merhaba canım arkadaşım, napıyım çok merak ettim telefonlarıma da bakmadın"

 

"Kusura bakma hiç farkında değilim"

 

"Kafanın dolu olduğunu biliyorum dert değil. Hem bak seni gördüm fena mı oldu. Hadi bana odanı göstermeyecek misin?"

 

"Bir dakika bu araba ne diye sormayacak mısın?"

 

"Hayır biliyorum çünkü "

 

" Ne biliyorsun"

 

"Senden önce asrın girdi biraz sıkıştırınca bi süre benimle kalacak birazdan burda olur dedi. Kız ne sinirli bi adam ağzından lafı zor aldım valla kaçar gibi gitti. Senin odanda beklememi söyledi ama ben seni kapıda karşılamak istediğimi söyledim"

 

"Hmm bak sen beni kapılarda karşılarmış"

 

Edayı koluma aldım. Asansöre doğru ilerledik. İçimden ah eda bu bildiğin ne ki buz dağının görünen kısmı bile değil dedim .

Odama geçip kahve söyledik, oradan buradan konuştuk. Keşke tek aksiyonum edanın anlattığı dedikodular olsaydı. Ama şimdi asıl aksiyonu ben çekiyordum.

 

"Hadi artık ben kaçıyorum dersim var malum, ha bu arada bugün çıkışta bişeyler yapalım sen ben serkan olur mu"

 

"Siz takılın işte beni boşver"

 

"Asya hadi kızım ya yorma beni"

 

Yine o tatlı kedi bakışını yapıyordu eda bu kız böyle bakınca dayanamıyordum neden bilmem.

 

"Film falan izlemeye gitmem baştan söyleyim her zaman ki kafede bi kahve içer kalkarız "

 

"Tamamdır anlaştık "

 

Sarılıp sulu öpücükler bırakıp gitti.

 

Önümdeki raporları inceledim bir süre . Asrının günlük hatırlatması için odasına gidip kapıyı tıkladım gel sesiyle içeri girdim.

 

Topuklunun da vermiş olduğu yavaşlılıkla asrının yakınına ilerledim. Topuk sesleri odayı yankılandırıyordu. Asrın kafasını kaldırıp bana baktı sonra önündeki dosyaya ve son hız tekrar bana baktı. Yanı başında durmuştum öylece bana bakıyordu. Asrın yutkundu ortamı bozmak istercesine

 

" evet?" dedi

 

"Saat 10 da toplantınız var öğle arası ortaklarınızla yemeğiniz var. Saat 2de ise bi konferansınız mevcut."

 

Asrının bakışlarının ağırlığını, okumak için aşağa indirdiğim göz kapaklarımda hissediyordum.

Masasına birkaç kağıt bırakarak

 

"Bunlar da benim okul saatlerim ama bazen değişebiliyor".

 

Asrın kafa salladı.

Birkaç saniye bakıştık birşey söylemesini bekliyordum dün geceden sonra, ama susmuştu. Arkamı dönüp odadan çıktım.

 

Okula gitmek için eşyalarımı toparlayıp çantaya attım. Aşağı indim yine aynı araba beni bekliyordu sinan kapıyı açtı dik dik bakıyordum yüzüne ama hala o bana bakmıyordu sinir olmuştum. Bi ara bunu asrınla konuşacaktım. Okula geldim etrafta pek kimse yoktu bu aralar derse gecikmeyi huy edinmiştim sanırım. Dersliğe girdim hoca konuya girmişti bile gözlerim boş yer ararken merti gördüm el kaldırıryordu gülümsedim onun yanında geçip oturdum.

 

"Çok mu geciktim?"

 

"Yok yeni başladı zaten"

 

Not aldığım defteri çıkarıp hocayı dinlemeye koyuldum. İnşa etmenin bir aşk olduğunu söylüyordu hoca ve çizmenin de bir sevgili olduğunu. Çok seviyorum çizmeyi küçükken en sevdiğim dersdi resim. Pek beceremezdim insanların kafasını ya dört köşe çizerdim ya da üçgen. Öğretmen hep sıfır verirdi en sevdiğim dersden geçemezdim. Bir gün ağlayarak eve geldim yine sıfır almıştım. Annem halimi görüp üzülme kızım senin hayal gücün farklı sadece sen asla pes etme bir gün kazanan sen olacaksın. Annemin bu sözü beni daha da isteklendirmişti. Çok çabalamıştım ve lise dönemlerimde sergilerde yer almaya başlamıştı resimlerim. Bir gün hocam çizdiğim resme bakıp

 

"mimar olsana sen" dedi.

 

"Bu hayal gücüyle muhteşem eserler bırkırsın çizimlerde kalmamalı"

 

O gün gözümde bir ışık parlamıştı bu fikri beğenmiştim ve kendime ilke edinmiştim. Ben mimar olacaktım.

 

Ders bitmişti mertle birlikte çıktık sınıftan

"Vaktin varsa kahve içelim mi?"

 

"Aslında arkadaşlarım bekliyor onlara söz vermiştim kahve için"

 

" Bende gelsem sorun olur mu senin için"

 

"Benlik bi sorun yok da eda ve sevgilisi de benimle olacak "

 

"Anladım peki"

 

Yüzü düşmüştü. Üzülüyordum ona içten içe.

 

" Sorun olmazsa eğer senin için benimle gelebilirsin"

 

Düşündü biraz

 

"Geleceğim"dedi.

 

"Emin misin?"

 

"Sanırım gerçekle ne kadar çabuk yüzleşsem o kadar iyi "

 

Kafa sallamakla yetindim. Okuldan çıktık beni bekleyen koruma bana doğru bakıyordu daha çok merte.

 

"Ben hemen geliyorum " deyip sinanın yanına gittim.

 

" Ben ilerdeki kafede arkadaşlarımla olacağım sonra yine dersim var burda beklemene gerek yok ben sana haber veririm"

 

"Asrın beyin bilgisi var mı efendim? "

 

"pardon ben gittiğim geldiğim her yeri asrın beyinize rapor mu edicem çok bekler. Sorarsa aynen böyle dersin"

 

Arkamı dönüp hızla mertin yanına geldim. Eline telefonu almıştı bile sinan asrınla konuştuğu kesindi.

 

"Bi sorun mu var?"

 

"Yok canım hadi gidelim"

 

Kafeye gelmiştik serkan ve eda çoktan gelmiş yerlerini almışlardı beni görünce ayağa kalktılar edayla kucaklaşıp serkanla tokalaştık. Serkan dik dik metre bakıyordu.

" Bu arkadaşım mert " dedim

 

"Bu da arkadaşım eda"

 

Tokalaştılar

 

"merhaba "dedi eda.

İlk kez bir arkadaşım olduğunu görüyordu ve en yakın arkadaşım olarak onu tanımıyordu şaşkınlığı bakışlarından belliydi.

 

"Buda edanın sevgilisi" dedim. Mert elini uzattı

 

"merhaba memnun oldum"

 

Serkan elini tutup

" bende " dedi sadece.

Kaba şey buda patronunun yanında dura dura ona benzemiş diye düşündüm. Kahvelerimizi söylemiştik serkan merte bir suçlu edasında sorular soruyordu mert sıkılmadan cevaplıyordu. Onun yerinde olsam kalkıp çoktan gitmiştim.

 

Serkan dışarı bakıp

 

"Asrın geliyor"

dedi.

Hepimiz onun geldiği yöne baktık. Arabadan inmiş üzerini düzeltiyordu. Eda bana bakıp kafasını salladı. Bilmiyorum dercesine dudağımı eğdim. Serkan onu karşılamaya kapıya kadar gitti. Ağa mübarek !

Birlikte geldiler herkesle tokalaştı. Mertle ayrı bir ilgiyle selamlaştı.

Beni es geçti evet beni es geçti. Bakışları keskindi bu adamın yüz ifadesinden duygularını anlayamıyordum o kadar katıydı ki.

 

"Geleceğini söylemedin "dedi serkan.

 

"Bana da sürpriz oldu "dedi. Bakışları beni bularak.

 

"Ama senin ortağınla yemeğin vardı" dedim.

 

"İptal ettim"

 

Şaşırmıştım asrın kolay kolay ertelemez iptal etmezdi hiçbirşeyi. Buraya neden geldiğini de anlamamıştım. Aceba yine beni mi aradı diye düşündüm telefonuma baktım. Hayır aramamıştı. Daha geleli iki dakika olmuştu. Ayağa kalkıp

 

" işler oldukça yoğun siz keyfinize bakın. Bizde asya hanımla işimizin başına dönelim " dedi.

Bana bakarak. Benden önce mert cevapladı.

 

"Ama birazdan ders başlayacak"

Beni tercüme etmişti bakışlarımı asrına yönelttim.

 

"Sen o derse yanlız gireceksin genç. Asyanın ondan önce halletmesi gereken işleri var. Öyle değil mi?"

 

Hayır demek mümkünmüydü şuan. Asla değildi gözleriyle komut veriyordu sanki bana. Kafa salladım vedalaşıp birlikte arabaya bindik. İkimizde konuşmuyorduk.

 

"Hey nereye gidiyoruz holding diğer tarafta kaldı"

 

Cevap vermedi

"Sana diyorum asrın"

 

Arabayı ani frenle durdurdu.

Bana bakıp sinirle

 

"Sesinin tınısına dikkat et diye kaç defa söyleyeceğim sana"

 

"Sana bi soru sordum niye cevap vermiyosun"

 

Tekrar gaza bastı ve yine cevap vermedi.

Araba biraz sonra durdu.

 

"Bu saatte eve neden geldik"

Arabadan hızla indi kapımı açtı. Bakakaldım ona.

 

"İn hadi"

 

"İnmiyorum ya , ben senin köpeğin miyim her istediğini yapacağım."

 

"Asya saçmalama in diyorum, evde konuşacağız"

 

Konuşacağız kelimesini söylemese inmeyecektim. Ama söyleceklerini merak ediyordum. Emniyet kemerini çözüp indim. Kapıyı kapattı sertçe. İçeri girdik salona girip oturdu ne yapsam bilemedim. Yanına gittim

 

"Seni dinliyorum?"

 

" Beni mi dinliyorsun"?

Histerik bi gülüş attı ortaya

 

"Beni dinlediğine emin misin?"

 

" evet" dedim

 

Ayağa kalkıp öfkeyle yanıma yaklaştı.

 

"Beni dinlesen şuan burda değil okulda olurdun. Sana daha kaç kez söylemem gerek peşinde bir katil olduğunu. Kendi kafana göre niye hareket ediyorsun. Neymiş bide mesaj göndermiş hanfendi rapor mu edicekmişde çok beklermişde. Sen benimle hangi cürretle böyle konuşuyorsun. Üstelik elin zibidisiyle beraber canın pahasına kahve içmeye gidiyorsun. Neyine güveniyorsun asya yürek mi yedin kızım sen?"

 

"Yedim tamam mı neye bağırıp duruyorsun beni bu kadar kısıtlamaya hakkın yok üstelik o zibidi değil benim arkadaşım"

 

"O kadar laftan zibidiye mi takıldın sen. Kafanın basmadığı nokta şu ben seni kısıtlamıyorum seni korumaya çalışıyorum. Ben bencil bir adam değilim yanındaki kadını dışarda sevip içeri tıkan bi adam hiç değilim. Ben sadece seni korumaya çalışıyorum. Sen de çalışsan iyi edersin."

 

"Tamam bak haklısın onu düşünemedim ama ne yapabilirim hiç bir arkadaşımla dışarda görüşemeyecek miyim ben"

 

"Canından önemli mi arkadaşların, o zibidiyle aynı sınıftaymışsınız hiç gözüm tutmadı bakışları cins zaten. Orda gördüğün yetmiyor mu ?"

 

"Zibidi deme dedim"

 

Asrın aramızdaki mesafeyi kapatıyordu iyice . Gözleri alay eder gibi bakıyordu

 

"Ne o sevgilin mi demeliyim yoksa"

 

"Hayır o benim sadece arkadaşım"

 

"Hiç öyle görünmüyor ama sana bir yiyecekmişsin gibi bakıyor"

Baştan aşağı beni süzdü.

 

"Saçmala daha fazla yeter sana açıklama yapmak zorunda değilim ."

 

Yukarı çıkmaya yeltendim eliyle tokamı tutup aşağı indirdi. Saçlarım açıldı belime kadar indi.

 

"Napıyosun sen"

 

"Saçlarını yukardan bağlamanı istemiyorum"

 

"Sana ne pardon da sen ne karışıyosun"

 

"Karışırım"

 

"Karışamazsın"

 

Sesim oldukça yüksekti hatta şuan bağırıyordum.

 

"Ne hakla karışıyorsun kimsin sen ya"

 

Kolumu tutup kendine çekti bitişik bi haldeydik

 

"Sesinin tınısına dikkat et" diye fısıldadı.

 

" Etmiyorum, etmiycemde ne o asrın korhun beni kıskanıyor mu yoksa"

Alay edercesine güldüm.

 

" Kıskanıyorum lan deli gibi kıskanıyorum istediğin cevap bu mu bunu mu duymak istiyorsun. "

 

Asrın dibimdeydi sinirli nefesini yüzüme üflüyordu.

 

"Bana bu yapma asya beni kendinle sınama ikimizde kaybederiz. Kolay mı sanıyorsun seni deli gibi yanımda isterken seni uzaktan izlemeyi"

 

Elleri saçlarımda gezindi

 

"Kolay mı her gün şu kokuyla baş etmek. Sana zarar vermek istemiyorum nolursun benden uzak dur"

 

."Bana zarar vermiyosun"

Ellerim asrının yüzüne kaydı. Bunu beklemiyordu bende beklemiyordum. Gözlerini kapadı.

 

"Kendinle benimle şavaşmayı bırak asrın, bırak bu okyanus seni dinginlesin"

 

"Ya sen ,benim ateşimle kirlenmeyecekmisin okyanusun rengi bulanmayacak mı?"

 

"Ben senin dumanına razıyım sen benim karama razı olamaz mısın?"

 

"Oldum çoktan oldum."

 

Gözlerimiz kenetlenmiş ellerim asrının her çizgisinde dolanırken, asrının elleri saçlarımın her bir telini okşarken, asrının dudaklarından döküldü kelimeler.

 

"Dipsiz bi okyanussun sen ve ben çırpındıkça sana batıyorum. "

 

 

Loading...
0%