@gmhikaye2017gmail.
|
Kasa arkasındaki sandalyeye oturup biraz sosyal medya hesaplarımda gezindikten sonra kapıdan gelen ufak zil sesi ile bakışlarım kapıya yöneldi. Gelen Erdem Bey’di, baş selamı vererek içeri girdiğinde karşılık verdim. “Merhaba Beyza, hazır mısın pratik yapmaya?” oturduğum yerden kalkarken heyecanla onayladım. “Evet, nereden başlıyoruz?” Heyecanlı halime gülüp kasa arkasına yanıma geldi. “Önce mutfağa geçelim ne dersin? Bakıyorum da epey heyecanlısın.”
Heyecanlı olmamama imkan yoktu, ilk defa doğru düzgün bir şans kapıma gelmişti. “Tabi geçelim, eh heyecanlıyım tabi daha önce kendimi kanıtlamak için böyle bir fırsat yakalamamıştım.” başını sallayıp anladığını belirten bir mırıldanma çıkarırken yanında getirdiği poşeti karıştırıyordu. Ne yaptığını anlamaya çalışırken poşetten çıkardığı üzerinde kendi isminin yazdığı önlüğü giydi. “İşimi yapmayı özledim doğrusu, kafeyi açtıktan sonra aşçılıktan çok uzak kaldım. Bugün planladığımdan biraz erken eve gitmem gerekiyor o yüzden sana biraz yardım edeceğim ve menünün sadece bir kısmını hazırlayacaksın. Zaten amacım mutfakta nasıl olduğunu görmek, hadi gel mutfağa geçelim.” mutfağa geçerken o önde ben arkada ilerliyorduk, şimdiye kadar kendisini kafeye yaptığı ufak ziyaretler dışında görmediğimden özellikle işini nasıl yaptığını görme fırsatı yakalamam heyacanlanmama neden olmuştu.
Mutfaktaki ufak askılıkta asılı önlüklerden birini taktıktan sonra Erdem Bey’e döndüm. “Pekala ben hazırım, ne hazırlayacağız?” Mutfak dolaplarını karıştırıp birkaç eşya çıkarıyordu. “Başlangıç için Ege salatası ve ana yemek olarak da tatlı&acı tempura deniz çipurası hazırlayacaksın. Daha önce bu saydıklarımla ilgili bir deneyimin oldu mu?” Aklıma gelen anılarla gülümseyerek “Küçükken anneannem sık sık Ege salatası yapardı, mutfağa ve aşçılığa merak sardığım dönemde ben de sık sık yapmıştım. Diğer yemekle ilgili bir deneyimim olmadı ve daha önce yapmadım ama yemişliğim var.”
Anladığını belirten bir baş sallaması ile beni onaylarken “Harika, o zaman işimiz kolay olacak. Ben malzemeleri yıkamaya başlıyorum sen de al bakalım şu doğrama tahtasını başla doğramaya.” tahtayı alırken onu onayladım. Aradan geçen 10-15 dakikanın ardından tüm malzemeleri doğramıştım. Erdem bey yıkanması gerekli olan malzemeleri yıkamak dışında bir şey yapmamıştı benim nasıl yaptığımı denetlemek için zaten yıkadıktan sonra doğramak dışında pek bir şey kalmıyordu.
Tüm malzemeleri bir kaba aldıktan sonra zeytin ve tuz ilave edip karıştırdım. Salata hazırdı, Erdem Bey memnuniyetle salataya bakarken “Salata harika görünüyor, yapma şeklini de beğendim doğrusu.” dedi. “Teşekkür ederim, şimdi ana yemekle ilgili bilmem gereken püf noktalar varsa onlardan bahseder misiniz? Nasıl yapıldığını az çok duymuştum ama emin olmak isterim.” Salata kasesini kenara indirirken başını sallayıp onayladı beni. “Elbette bilmen gereken birkaç nokta var…” püf noktaları ve nasıl yapacağımla ilgili ayrıntıları bana anlattıktan sonra yemeği yapmaya başlamıştık.
Bana birkaç yerde yardım edip yine işin çoğunu bana bırakmıştı, neyse ki çabuk kavradığımdan ve daha önce yediğim için tadının nasıl olması gerektiğini bildiğimden ortaya güzel bir tabak çıkarmıştım. Tadımı en sona bırakmıştı doğal olarak, salatadan ve sonra da tempuradan bir kaşık aldığında heyecanla tepkisini bekliyordum. “Mm beklediğimden de güzel olmuş, ellerine sağlık Beyza. Bu işi sana vermek konusunda aklımda bir soru işareti kalmadı diyebilirim, birkaç pratik daha sonrası daha da iyi olacağına eminim.” Heyecanla hızlı çarpan kalbimi sakinleştirmek için derin nefesler alırken “Afiyet olsun, çok teşekkür ederim sizi mahcup etmemek için elimden geleni yapacağım. Bana bu şansı verdiğiniz için minnettarım.” Bana gülümsedi ve salatayı işaret etti.
“Sen de baksana tadına, o kadar uğraştın sonuçta.” Memnuniyetle gülümseyip kaşığı aldım elime, salatanın tadı beni çocukluğuma götürürken oldukça mutluydum, bu şansı elimden geldiğince güzel değerlendirecektim.
Erdem Bey’le biraz daha konuştuktan sonra kafeyi birlikte kapatmıştık, ona iyi akşamlar diledikten ve vedalaştıktan sonra evime giderken içim kıpır kıpırdı mesleğimle ilgili yakaladığım bu fırsat benim için çok büyük bir umut kapısıydı. Düşüncelere dalmışken ne ara eve geldiğimi fark etmedim bile, evimin kapısını açıp içeri geçtikten sonra montumu ve çantamı askıya asıp içeri geçtim.
Nihayet elektrik faturasını ödemiş olduğumdan elektriğe kavuşmuştum, banyoya geçip kısa bir duş aldım. Duştan çıkıp giyindikten sonra duvardaki saat dikkatimi çekti, saat 8 buçuk olmuştu bile. Pratik yaptığımızdan akşam yemeğim geçe kalmıştı. Mutfağa geçip yorgun olduğumdan makarna hazırlamakla yetindim. Makarnamı televizyon izleyerek yedikten sonra çabucak mutfağı toparladım.
Oldukça yorgun ve uykulu hissettiğimden dişlerimi yıkadıktan hemen sonra uyumak üzere yatağıma girdim. Uyku beni kendine çekerken aklımda aşçılıkla ilgili kendimi geliştirebileceğime dair umutlarım vardı.
Ertesi sabah uyanmam gereken saatte kalkmıştım, yatağımı toplayıp kahvaltı hazırlarken kendi kendime şarkı mırıldanıyordum. Kahvaltımı yaptıktan sonra işte giydiğim klasik günlük kıyafetlerimi giyindim. Çantamı da aldıktan sonra evden çıktım, 10 dakikalık mesafeyi yürüyerek aştıktan sonra kafenin açılmış olduğunu gördüm. “Acaba kim açtı kafeyi?” diye düşünürken kafenin kapısından çıkıp telefonda konuşan Emre gözüme çarptı. Yanından geçerken baş selamı verdim, Esra yüzünden bana arada gıcıklık yapsa da Esra’nın olmadığı ortamlarda normal davranıyordu bu yüzden gereksiz tartışma çıkarmamak adına elimden geldiğince klasik iş arkadaşımmış gibi davranıyordum.
O da baş selamıma karşılık verirken personel odasına geçtim. Esra’nın gazına gelmese kötü bir insan olduğunu düşünmüyordum. Bu düşüncelerle personel odasında üniformamı çoktan giymiştim bile. Personel odasından çıktığımda Emre artık telefonda konuşmuyor, gelen bir müşterinin siparişini hazırlıyordu. Yardım etmek için yanına gittim. “Müşteri ne sipariş etti, yardıma ihtiyacın var mı?” Kahve makinesinin ayarları ile uğraşırken başını salladı. “Bir espresso iki dilim de tiramisu sipariş etti. Espressoyu ben hazırlıyorum sen de tatlıyı ayarlayabilirsin.” Onu onaylayıp tatlı tabaklarının olduğu bölmeden bir tabak aldım, tiramisudan iki dilimi tabağa koyduktan sonra tabağı bir tepsiye yerleştirdim. Emre de espressoyu tepsiye koydu ve götürmek üzere tepsiyi tezgahtan alıp müşteriye doğru ilerledi.
Tezgahın arkasında dağılan birkaç bulaşığı toparlarken birden birinin omzuma dokunması ile irkildim. Sağ tarafımda durup bana gülümseyen Derya’yı görmek beni gülümsetti. “Günaydın! Nasılsın bakalım?” ellerimi yıkarken onu cevapladım. “Günaydın, birden gelince korkuttun beni. İyiyim, sen nasılsın?” Derya tekrardan konuşurken tezgaha yaslanıp ellerimi peçeteyle kuruladım. “İyiyim ben de, Esra görünmüyor ortalıkta hayırdır? Gelmedi mi?” etrafa göz atarken başımı olumsuz anlamda salladım. “Hayır gelmedi, ben de bugün burası ne kadar huzurlu diyordum, ondanmış.” Dediğime gülerken omzuma şakacı bir tavırla vurdu.
“Neyse boşver onu belki hastadır, ben personel odasına gidip üniformamı giyineceğim. Gelirim biraz sonra.” onu onayladıktan sonra personel odasına gidişini izledim. İçeri giren iki müşteriyi farkeder farketmez siparişlerini almak üzere onlara yöneldim.
Önce müşterilerin siparişlerini aldım, sonrasında ise siparişi hazırlamak için Derya’nın yanına geçtim. Tezgah arkası en sevdiğim yerdi, sessiz sakin tam kafa dinlemelik bir yerdi. Sipariş kağıdını Derya’ya verdim ve birlikte hazırlamaya başladık. Kafamı kaldırdığımda kapıdaki mutfak yazısını görünce yüzümdeki gülümsemeye engel olamamıştım. Bunu farkeden Derya sorgular gözlerle bana döndü ve aklındaki o soruyu bana yöneltti “Kız hayırdır neye gülüyorsun, yüzünde çiçekler açıyor.” Cevap vermek için kafama ona çevirdim “Yok bir şey yaa, aklıma bir şey geldi de bir de Esra olmayınca bira rahatladım.”
Arkamızdan gelen erkek sesiyle o tarafa döndük. “Esra buraya bir daha gelmeyecek galiba. Erdem Bey mail atmış bir süre uzaklaştırma vermiş bu süre içinde düşünecekmiş. Verdiği süre sonunda kalıp kalmayacağını söyleyecekmiş.” Emre bunları çok memnuniyetsiz bir şekilde söylemişti. Cevap vermeden hazırlanan siparişle, müşteriye teslim etmek üzere tezgahın önüne geçtim.
Bugünler de kafe pek yoğun değildi. Esra’nın olmayışı ile kafe huzura kavuşmuştu adeta. Kafe de olan tüm müşterilere sipariş etmiş olmanın rahatlığıyla etrafı izliyordum. O sırada mutfağın kapısı açıldı ve kafemizin şefi Raif Abi elindeki salata kasesi ile bize doğru gelmeye başladı. Dur bir dakika o salata kabı dün bizim kullandığımız salata kabı. Bize yaklaşan Raif Şef “Bu salata kasesini kim kullandı?” Off şimdi ne yapacaktım ben ya, yakalanmış olmanın verdiği suçluluk duygusuyla Raif abiye döndüm “Şey Raif Abi ben kullandım. Dün salata yaptım da.”
Raif Abi daha da sinirlenmişti “Sen ne hakla benim mutfağıma benden habersiz girip kullanması yasak olan, sadece toplantıların olduğu gün kullanılan salata kasesini kullanırsın?” ben de suçluluk duygusu git gide sinire dönüşmeye başlamıştı.”Raif Abi pardon da nasıl senin mutfağın oluyor ya?” Raif Abi iyice sinirlenmişti “Seni Erdem Bey’e söyleyeceğim güzel bir uyarıyı hakkettin sen.” Ben cevap vermeden mutfağına gei döndü. Açıkçası söylemesinden korkmuyordum çünkü Erdem Bey benim suç ortağımdı. Sevindiğim bir şey vardı ki yakalanmamıştım.
Bu kafeye gerçekten sevmeye başlamıştım yaa. Resmen benim bir parçam olmuştu, burada birçok anım vardı. Ve hayatıma muhteşem iki insan daha katılmıştı. Biri Derya bir de . Erdem Bey Ben düşüncelere dalmışken Emre geldi ve düzgün bir şekilde “Naber Beyza? Nasıl gidiyor çalışma?” ben de aynı şekilde ona döndüm ve “İyiyim Emre sağol sen nasılsın? Her şey gayet iyi gidiyor.” Emre de karşılık verdi ve sonuna “Esra neden uzaklaştırıldı geçen gün yaşadığınız olay yüzünden mi sen mi söyledin Erdem Bey’e? Yanlış anlama sadece merak ediyorum.” Acaba gerçekten sadece merak etti mi yoksa Esra mı sorduruyor diye merak etsem de cevapladım. “Ben neden uzaklaştırma aldığını bilmiyorum. Erdem Bey’e de bu olaylar hakkında bir şikayet yazmadım emin olabilirsin. Merak ediyorsan Erdem Bey’e talep yazısı yazabilirsim Emre.” Emre anladığına dair kafasını olumlu bir şekilde salladı. Esra yokken gerçekten konuşabilecek biri oluyordu.
Aklıma gelen soruyla Emre’ye seslendim o da bana döndü. “Emre Esra’ya neden bu kadar yakınsın? Yani neden her dediğini yapıp onun ipiyle kuyuya iniyorsun?” Emre hiç düşünmeden cevap verdi “Esra buraya geldiğimde tek çalışandı ve o zamanlar benim hiç arkadaşım yoktu. Gün geçtikçe Esra ile çok yakın arkadaş olduk ama bir zaman sonra beni kötü planlara sürükledi. Beni tehdit ederek kendi tarafına çekti tek amacı burayı bırakmayan tek sadık çalışan olarak görünmekti. Bu yüzden ben hariç her yeni gelene çeşitli işkenceler uyguladı. Onun önüne geçememeye başladım en ağır planlarını sana uyguladı ve eğer devam etseydi çok daha ağır planları olacaktı. Bu arada özür dilerim bu zamana kadar Esra’ya uyup sana yaptıklarım için.” Emre aslında iyi biriydi Esra ise sadece onun bu yalnızlığını kullanıyordu. Emre’yi güldürmek için şaka ile “esra olmayınca benim tarafıma mı geçtin?” Emre şaşkın bakışlarına dayanamayıp kahkaha attım. Emre şaşkınlıkla bakmaya devam etti “Şaka yaptım yaa. Kabul edildi özürünüz ama bir daha Esra’ya yaklaşma olur mu?” emre rahatlamış bir şekilde “Ohh yaa çok rahatladım. Beyza çok sağ ol.” Kafamı sallayarak “Ne zaman istersen seve seve dinlerim Emre.” Kafasının sallayarak personel odasına geçti muhtemelen üstünü değiştirecekti çünkü çıkma saati gelmişti.
O sırada Derya yanıma yaklaştı ve “Şşt Kumral Fırtına bu akşam ben de seninle çıkacağım.” Hayır yaa olamaz Erdem Bey gelecekti ve kimsenin bilmemesi lazım. Benim Derya’yı göndermem lazım ama nasıl yapıcaktım. “Derya sen beni bekleme yaa benim işim çok uzun sen git sonra beraber çıkarız.” Derya çocuk gibi omuzlarını aşağı yukarı indirerek “Banane banane yaa hem yardım edersem işin çabuk biter.” İşi inada bindirmişti o sırada Emre Personel odasından çıkıp, kafa selamı verip kafeden çıktı. “Derya lütfen yaa hadi sen git ben işlerimi yapayım baksana çok işim var.” Derya beni umursamıyordu bile bana dönüp “kızım düşünsene Erdem Bey ile karşılaşıyoruz. Ne güzel olur yaa ben bu adamı çok merak ediyorum.” Derya’ya bakıp kafamı iki yana salladım
“Neyini merak ediyorsun ya altı üstü bir patron yani.” Derya gözlerini büyüterek bana baktı. “Ahh Beyza yaa kızım senin için geçmiş niye merak etmiyorsun ki bu adamı?” içimden ‘gördüm ve şuan onu bekliyorum çünkü birlikte yemek yapacağım2 diye geçirdikten sonra Derya’ya döndüm. “ Derya senin ders çalışman gerekiyor hadi git ders çalış. Dersler çok önemli bence bırak beni boşver.” Derya beni dinlemiyordu bile eline aldığı paspas ile kafeyi temizlemeye başlamıştı.
Ben tezgahın arkasına geçerek kasadaki parayı saydım. Paraları bankot haline getirdikten sonra Erdem Bey’in odasına bıraktım. Ne kadar para olduğunu bir kağıda yazıp masanın üstüne bıraktım. Şimdi ise çöpleri topluyordum Erdem Bey ise geç kalmıştı çünkü hala gelmemişti. Çöpleri topladıktan sonra Derya’yı kontrol ettim. Derya tezgah arkasında telefonu ile uğraşıyordu. Çöpleri çöpe atmak için dışarı çıktım. Çöp konteyner’ı biraz uzaktı, oraya doğru yürümeye başladım. Çöpü attıktan sonra Kafe’ye geri dönmek için ilerledim. Kafe’nin önüne gelince camları film ile kaplı lüks bir araba sinyal lambasını açıp kapatıyordu. Dönüp baktığımda gördüğüm kişi ile şaşırmıştım.
Oy verip, bölüm için yorum yaparsanız bizi çok mutlu edersiniz. :) GM |
0% |