Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Gerçek ailem 25💔

@gogirll

Hello canlarımm, nasılsınızz.

umarım iyi olursunuzz. Eğer beni azıcık tanıdıysanız direkt Ela'dan başlamam 🙃.

heyecanlı olsun diye Eray'dan başlatacağım.

***

Eray

O kızı elime geçirirsem kimse daha alamazdı. Hangi özgüven ile söyleyebilidi bunları, şimdi anlamıştım neden abilerin bana öyle baktığını. Susmak yetmişti sanırım artık bir şeyler yapmak zorundaydım yoksa çok dikkat çekiyordum. Özellikle Ömer'in, son davranışlarından anlamıştım. Ben gittikten sonra o kamera kayıtlarını izlemişti. Fakat anlamadığım şey neden bunu diğerlerine bahsetmediğiydi.

Orta da benim bilmediğim bir kumar dönüyordu, ya sonun da amacıma ulaşacaktım veya yok olacaktım...

Elimde ki tüm kozları oynamaya çalışacaktım, eğer yoksa da kendim yaratacaktım.

İlk planım belliydi aslın da şuanlık üstüm de ki şüpheleri çeksem yeterdi, ki bu benim için oldukça basitti. Normal de bunu bir fırsata çeviridim, tüm suçları Ela'ya atardım, fakat bunu yapmak büyük bir riskti. Ve öyle ki şuan da benim risk alacak durmum yoktu. Aile de çoğu kişi Ela'ya ısınmıştı. Uygar ve Eymen hariç, benim için bir koz olmuşlardı çoktan...

Baran

Oydu, çok nettim. Ne kadar çok aramıştım onu, mavi gözlü çocuğu...

Ela'ya yardım etmemizin ardından bir daha asla karşılaşmamıştık. Çok aramıştım onu.

Peki, Ela ile ne alakaları vardı?

Ömer anlamadığımı sansa da öyle değildi. Tanıyordum onu, yaka kartından baktığım da psikolog yazıyordu. Eğer Ela tanışıyorlarsa, Ela onu biliyor mu?

Ya da, eğer tanımıyorsa Ela'nın bir psikolog ile ne işi var?

***

Neden çağırmıştı Ela'yı? Ne konuşacaklardı ki? Meraktan çatlıyordum, her ne kadar yansıtmamaya çalışsam da. Ömer anlamıştı.

Ela

*

6 ay boyunca aradığım Timur abinin hediyesi olan yıldızlı bileklikti...

Zaman; bir çok kişi zamanla her şeyin düzeleceğini, belli bir düzenene oturacağını ve yeni şeyler katacağını söylemişti.

Fakat benim için tam tersi olmuştu, ben gün gittikçe büyümek yerine küçülmüştüm. Fiziksel anlam da büyüreken ruhum küçülüyodu.

Zaman bana yeni şeyler tattırdı, ölümü...

Bir sevdiğiniz ölünce o yaşadığımız duyguyu tattırdı bana, benden bir şey aldı ve asla yenisini vermedi.

Hayatımın dönüm noktası olarak adlandırdığım bir gündü, tanışmamız. Klasik bir tanışma diyebilirim aslın da yani benim için. Parkta beni döven çocukları görünce yanımıza gelmişti, çocukaları uyarıp göndermişti.

Tabii, ertesi gün gelip 2 katı dövmüşlerdi fakat onun bilmesine gerek yoktu.

Uzun ısrarları sonucun da kendimi ona açmıştım. İlerleyen zamanlarda buluştuk, konuştuk. En önemlisi ben sadece onun yanında gülüyordum...

Abim olmuştu benim, Timur abim olmuştu. Ağlarsam onun yanında gülersem onun yanındaydım...

Bileklik almıştı bana o günün sabahı, "bana bir şey olursa bu bilekliği çıkarma olur mu ben oradayım" Demişti çok ağlamıştım tabii. Vedaları sevmezdim çünkü.

Akşam olmuştu, eve geldiğim de. Koca koca adamlar duruyordu. Babam meğerse beni o adamlara satmış. İstemedim tabii ki, ittirdim bağırdım. Timur abi de duyunca seslerimi gelmişti. Kurtarmıştı beni, arabaya bindirmişti "beni bekle bura d geleceğim" Diyerek adamların yanlarına gitti.

Sonrası ise malumdu, içeriden gelen bir silahın patlama sesi. Ve Timur abinin acı dolu haykırışları...

Koşarak gitmiştim yanına dizlerinin üstüne çökmüştü, kalbini tutuyordu. O oluk oluk kan kusarken ben ise sessizce bir köşeye geçmiş kısık sesle ağlıyordum. Göz göze gelmiştik, gülümsemişti bana... Dudaklarını oynatıp "hep gül" Demişti. Sonrasın da ise bir daha asla gülmedim, gülemeyi geçtim. Yemiyor, konuşmuyor mecbur kaldıkça şu içiyordum.

Hayatımın 2. Dönüm noktası da o gün olmuştu. Üzerinden kaç yıl geçsede unutamadığım. Kabuslarımın dinmediği, bazı zamanlar kendimi satmayı bile düşünmüştüm. "Acaba o gün onlarla gitseydim. Timur abi yaşar mıydı? " Sonsuza kadar hep kendimi suçlamıştım...

*

Mavi gözlü çocuk...

Şimdi tüm taşlar yerine oturmuştu, okyanus mavisi gözleri... Sinirlenmesi...

"S-Sen nasıl" Gözlerim asla bileklikten ayrılmıyordu. Koca bir bilinmezlik çökmüştü.

"Sorma, sadece güven" Menemen kavrayıp kendine çevirdi. Dolu dolu gülümsüyordu. "Eğer burada olsaydı, gülmeni isterdi" Dedi gözlerini asla benden ayırmazken.

İyi de nasıl? Bu çocuk Timur'u nereden biliyor?

Buğulandı gözlerim, fakat yapmayacaktım. Yine ağlamıyacaktım, güçlü kalacaktım. Timur abinin istediğini yapacaktım, yine başarmıştı Timur abi. Çünkü şuan şu saniye hayatımın bir dönüm noktası daha olmuştu.

Gözlerini sımsıkı yumup, göz yaşlarımı geri gönderdim. Kendimi cesaretlenditrmeye çalışmadım, çünkü aklım da o varken benim için özgüvene ihtiyacım yoktu.

Yumduğum gözlerimi açıp, ona baktım. Aramızda hala milimler vardı, gözüne daha dikkatli baktığım da daha da güzeldi. Bu sefer de yeni çıkmaya başlamış sakalların da gezindi gözlerin. Timur abiden gelen cesaret ile iki elimle yüzünü kavradım. Daha da sokularak kulağına yaklaştım.

Nedeni kasılmıştı, böyle bir hamle beklemiyordu benden.

Valla ben de beklemiyordum kızım ne çıktı senin içinden böyle (iç ses)

"Söyle o zaman mavi gözlü çocuğa, ben ona en başından beri güveniyordum."dedim büyüleyici ses tonumla. O da kollarını belim de bağlamıştı.

Geriye doğru çekilerek tepkisine baktım, gözleri dolmuştu ama aynı zaman da hala gülümsemeye devam ediyordu. Hayrancasına bakıyordu...

Onu daha da şaşırtarak kocaman bir gülümseme koydum dudaklarıma...

Gözleri hayretle açıldı önce, sonra daha sıkı sıkı sarıldı. "Sana özel" Dedim gülümsememi genişlstirken.

O an bir şeyin daha farkına vardım, ben gülmeyi özlemiştim...

"Bana özel... " Dedi sanki ezberlemek için tekrar ediyormuş gibi. Ardından işte en başından beri beklediğim hamleyi yapmaya çalıştı, öne doğru eğildi ben de ona ayak uydurdum. Tam birleşecekken, kapnın ardına kadar sertçe açılması ve içeriye bodoslama düşen 3 erkek ile anın da ayrıldık.

Hala birbirimize yakıdık fakat az öncesi ki gibi değildi, mesafe vardı...

"Dedim ben size sevgilisi diye" Dedi birisi, gözlerin dehşetle açıldı. Hemen onun üzerine düşmüş olan ise"ne bileyim ben, bu adam hiç kadın hasta almazdı yani" Dedi, büyümüş gözlerim adeta çıkmak istercesine daha da büyüdü. Karan 'a dönem hesap sormak için fakat boynun da çıkmış damarları ve resmen azıcık daha çatılsa birleşecek kaşları ile korkarak önüme döndüm. O sanki benim korktuğumu görmüş gibi hemen tek eliyle belimden tutup yanına çekti. Ne kadar karnına dirsek atsam da hissetmiyor gibi önüne bakıyordu.

En başından beri bize bakan çocuk "susun... " Diye mırıldandı, daha çok 'az sonra selamız okunacak ' der gibiydi.

"Aykut, Mert ve Can" Dedi ürkütücü bir sessizlik ile. Hepsi bir anda sus pus olmuş tatlı sandıkları gülüşlerini yollamışlardı.

"Ne işiniz var burada" Dedi hala sakinlikle, korkutucuydu...

"Şeyy, şimdi Karan abi... " Diyorken Karan sözünü kesti.

"S-siz az önce b-bizim öpüşmemizimi b-bozdunuz" Kahkaha atıyordu, delirmişti iki dakikada. Bir dakika o ne demişti.

öpüşmemii

Hii! Gözlerimi büyütüp ona döndüm, o ise hala gözlerini kısmış kıs kıs gülüyordu. "Ben demiştim" Dedi Can olarak düşündüğüm kişi. Aykut heme dirseğini geçirmişti.

Anın da Karan sustu, bakışları sert bir ifade aldı. "Dua edin, Ela burada yoksa" Dedi tek kaşını kaldırken, hepsi bir anda bana minettar bir şekil de bakmaya başlanıştı

Ne dönüyor burada?!!

"ÇİKİN DIŞARI " En sonun da o beklenen patlama olmuştu, hepsi hemen çıkmıştı odadan.

Omuzlarını serbest bıraktı, hüzünlü gibiydi.

Bence abartıyor...

"Devam edelimmi? "Dedi saçma bir soru sorarak, aynı zaman da bana döndü hevesle. Yüzümü buruştuğurdum da o da anlamıştı sonun da sorunun saçmalığını. Yine derin bir sıkıntıya bıraktı kendini bir şeyden korkar gibi.

" Sorun ne? "Diye sordum dayanamayarak, bakışları hızla bana dönmüştü. " Bir şey yok " Dedi gözlerini kaçırırken. "Anlat" Dedim sıkılmış bir ifade ile. Dudaklarını dişleyip bana döndü. "Umarım bu abinin kulağına gitmez" Dedi endişe ile.

İlk başta boş gözlerle baktım, ardından aklım da çatlayan ampüller ile gözlerim dehşetle büyüdü.

O sırada çalan telefonum ile göz göze geldik. Arayana baktığım da gözlerim korkudan titredi. "Kim? " Dedi tedirginlikle. "Ö-ömer" Dedim kısık çıkan sesimle.

Son bir bakış daha attım Karan'a ardından aramayı onayladım. Hopörlere almıştım telefonu.

"ElA, HEMEN EVE GELİYORSUN. AÇIKLAMA İSTİYORUM"

İşte şimdi ayvayı yediğimizin resmidir...

Hiç bir şey demeden telefonu yüzüne kapadım. Odada yankılanan ses Karan'ın sesiydi.

"CAN"

Vee son

nabersinizz??

güzel miydi bölümm??

yorumlarınız merakla bekliyorumm

yazım hatası varsa kusura bakmayınnn

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%