@gogirll
|
Hello canlarrrrr, nasılsınızz? Kendimi şaırtarak bölüm yazmaya geldim yoksa bu hafta gelmezdi büyük ihtimalll. ***Sanem Sarlı- İlk ve son aşk. Mafya kurgusu. Ona da bakmayı unutmayınnnn. Ben çok sevdimm*** Bu bölümde bazı şeyleri oturtturucam artıkk, vee finale bayaaa yaklaştıkk bizi çok güzel günler bekliyor fakat tabii ki de bir o kadar da kötü hemde berbat. Şimdiden özür dilerimm. Ela biraz(şüpheli) hırpalanıcak haydi bakalımm. Uzatmadan bölüme geçelimmm *** Derler ya hani, her şey zamanla unutlur geçer diye. Kim diyor bunu? Psikologlar mı? Profösörler mi? Hangi Allah'ın belası çıkardı bu düşünceyi. Onlar benim yaşadıklarımı biliyorlar mı? Neler çektiğimi. Onlar 10 yaşında zorla tecavüz edildiği adam tarafından 17 yaşında zorla evlendireceğini haberini almışlar mıydı? Aşk acısı çekenler? Bunun için ağlayıp kahrolanlar? Sizler neyin kafasındasınız? Yaşadıklarımın farkın da mısınız? Benim hayatıma en yakından izleyen sizlersiniz, söyleyin tırnağınız kırıldı diye kıyameti koparmaya değer mi? 1 Saat boyunca t*cavüz edilmek mi yoksa 1 saat boyunca tırnağı kırık gezmek mi daha ağır? Hayatta bazen dersiniz ya işte oldu, artık çok mutluyum her şey düzeldi. Hayat da bunu duymuş gibi ertesi güne bir şey yapar. ölüm? Hastalık? Kaza? Döngü de gibi değil mi her şey. Bir gün çok mutlu bir haber alırdınız ertesi gün bir ölüm haberi. Hayat sizin daha mutlu olmanıza izin vermeden başka bir şey daha oluşur. Bu doğanın kanunlarıı gereği vardır, bunu değiştiremeyiz. Ve ya kaderimizi. Derler ya doğduğun ev, şehir, ülke senin kaderindir. O kadar doğru ki... Sen bir bok bataklığından çıktığın için sevinirken farkın da olmadan başka bir cehenneme düşersin. Ve bunu sen seçemezsin aynı annen ve baban gibi... Baskıcı bir aileye sahip olmak çok isterdim, beni severlerdi en azıından veya titiz bir anne... Koca bir okyanusun içinde hayatta kalmaya çalışan deniz kabuğu gibi hissediyordum kendimi, oardan oraya savruluyordum ve gittikçe dalgalar şiddetini arttırıyordu... "Yarın evleniyoruz" Bir çok kişi bunu " Beynimden vurulmuşa döndüm" Ve ya "Bu cümle yüzüme tokat gibi çarptı" Diye açıklar. Ben böyle hissetmedim, aklıma tek bir şey geldi o da dudaklarımın aralanmasına sebep olmuştu, Karan... Ne kadar itiraz etsem de ben onu seviyordum. Peki şimdi ne yapacaktım ona ihanet edemezdim. "N-Ne saçmalıyorsun sen." Dedim çatık kaşlarla. " Sevinmedin mi bebeğim, yarın evleniyoruz. Sonun da sana tamamen sahip olabileceğim." Dedi arzulu bir bakış atıp sırıtırken. Söyledikleri midemi altüst etmişti. kusucaktım şuracıkta. "Artık benden kaçamayacaksın, teslim olacaksın." Dedi ciddi ve kendinden emin. "Bunu neden yapayım, ASLA OLMAYACAK!" Dedim sert ve kesin bir dille. "Cık cık cık, sevgilim asla asla deme." Dedi bir adım atıp beni duvara yaslayarak. "Ne demek istiyorsun açık konuş benimle!" Çenemi tutup, " Eğer itiraz edersen..." Diğer eliyle telefonun açıp onları gösterdi. Ailem... Emir, Ömer, Rüzgar, Alaz, Uraz... Hepsi çok mutluydu yemek yiyordu. " Eve yerleştirdiğim bomba, puff!" Diyip kahkaha attı. Öyle psilik iğreç biridiydi ki ondan 50 kat daha fazla nefret ediyordum. Tehtid ediyordu beni it herif. "S- Sen bunu ama nasıl?" Her yerim titriyordu, ben ne yapacaktım. Nasıl kurtulacaktım bu nalet yerden. Ben bazı şeyleri düzelticem derken daha da berbat oluyordu. Dayanamadım ağlamaya başladım, dizlerimin üzerine çöküp hıçkıra hıçkıra ağladım. O da eğildi benim gibi yalandan saçımı okşayıp, "Yarın en güzel geceliğini giymeyi unutma..." Diyip gitti. Gitmesiyle gerçek bir çöküş yaşadım, dediklerini, yaşadıklarımı, kaldıramıyordum artık ağır geliyordu. Dayanamadım kusmaya başladım, aç karnına ne kadar kusabilirsem o kadar kustum. Yarı su yarısı da kandı. Zar zor hizmetçilerin yardımıyla üst kata çıkmış kendimi lavaboya atmıştım. Ağzımı temizleyip yatağa uzunadım. Tek çare uyumaktı, zaten bilincim zar zor açık duruyordu. *** Baran "Var mı gelişme?" Diye sordum, "Bu YİRMİBEŞİNCİ SORUŞUN." Dedi sitemle. "Tamam kızım ya ne bağırıyorsun." "Sabretmeyi bil o zaman." Dedi Işıl. Aklıma Ela ile olan anılarım geldi, ilk karşılaşmamız, konuşmalarımız... Gözlerim dolmuştu. Dayanamadım kafamı Işılın gögsüne gömüp ağlamaya başladım. O da şaşırmış gibiydi. Ağır ağır saçlarımı okşadı, teselli etti. Ne kadar işe yararsa. Tabi o anda gelen bildirim sesini duyamamıştım... "Merak etme bulucaz Ela'yı, sapasağlam bir şekilde..." (Burun çekiş), "Y-Ya bulamazsak, o zaman ne yapa-" Sözümü kesti. "Şşt, düşünme öyle kötüyü çağırma bulucaz onu." O an içimden ona inanmak geldi, öyle de yaptım... Kenan Alparslan( Ela'nın dedesi, aşiretin ağası) "Ulan böyle iş mi olur? Kız geldi bir kere yüzüne göremedik ula!" "Biliyorum baba da ne yapayım, kızın işi çıktı İstanbul'a gitti. Yok biz istemez miyiz tanışın." "Ne işi yav bu, hele söyle bakem siz benden bir şey mi sakalarsınız?" "Estağfurullah baba, ne demek öyle saçmalama istersen." "Ben saçmalamıyorum ula, neyse öyle olsun çıkar yakında kokusu." "Yav Tövbe Tövbe yaşlı başlı adamsın otur çayını iç." "Sus sensin yaşlı daha 62 yaşındayım nolmuş yani gencim gezerim." "Gülme sesi...He tamam baba öyle olsun." "İyi, selam söyle Derya kızımı." "Söylerim babacım. Sende sel-" bip bip bip Heh, yeter bu kadar konuşma, diye düşünüp yüzüne kapattım. Kaç ay olmuştu ama ben torunumu görememiştim. Bu işin altında bir şey vardı biliyordum. Erkek torun hayırsızın tekiydi diğerleri gibi bana göre, önemli olan Ela kızımdı... "Ali!" "Buyrun Kenan Bey." "Torunum Ela'yı araştır bakayım, ne var ne yoksa her şeyi bilmek istirem!" "Emredersiniz Efendim!" Bakalım ne dolaplar dönüyormuş burada... Ela(ertesi gün) Gözlerimi açtım fakat hiç açmamayı dilerdim, aşağıdan gelen sesler ile hemen geri kapadım. Şurada can versem ne olurdu ki? Şaka maka zaman vermişti her dakika sonra düşünürüm, kurtulurum, Baran beni bulur diye düşünmüştüm fakat gerçekler yüüzme tokat gibi çarptı... Şu ana kadar hiç bir iz yoktu ondan belki beni aramıyordu bile.. Ne yapacağım hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Veya umudum. Umutsuz, üzgün, solgun, yorgun, korkak hissediyordum kendimi. Akşam gerçekleşebilecek senaryolar gözüme geldikçe midem sanki ağzıma geliyordu. Korkuyordum...Hemde hiç olmadığı kadar. Bunca zaman çok kez fiziksel alanda ölümden dönmüştüm. Bazen şiddettenden bazen açlıktan, ruhsal anlamda da derin yaralar almıştım fakat hiç bu kadar ölüme yakın olmamıştım. Ateşi belki en iyi ben tanıyordum, yapabileklerini, sınırlarını. Ah pardon onun sınırları yok ki. Belki onun tarafıdan onlarca kez tacize uğramıştım. Fakat her seferinde biticek geçicek diye düşünmüştüm fakat şimdi ki durumum öyle değildi bitmeyecekti, bitmezdi. Beni kirletecekti, her yerim leke olacaktı. Belki de ondan bir parça... Düşünceler ile midem ağzıma geldi, kusacağımı anladığımdan koşarak lavaboya gittim. İçimde ne varsa ki tek şey bayat su, çıkardım. Ben tam kendimi toparlamışken kapı açıldı ve o girdi. "Ah, güzelim heyecandan miden bulanmış olmalı iyi misin?" Dedi sahte bir gülümseme ile, sinirlerime hakim olamadım ve "S*k beyinli sana itaat edeceğimi mi sanıyorsun?" Dedim gülerek. Sırıtan yüzüü ciddi bir hal aldı, "Bunun cezasını akşam çekeceksin güzelim." Tırsmadım değildi fakat bunu ona gösterecek değildim. "Elbiseni giy ve bekle, evleniyoruz." Dedi ve gitti. *** Tüm odayı taramıştım, her hangi bir çıkış yolu var mı diye. Hatta hizmetçiler ile de konuşmaya çalışmıştım fakat türk değillerdi tek anladığım pilik herifin beni yurt dışına çıkarmış olmasıydı. El mecbur giyinmiştim üzerime bir şeyler, uzun beyaz zarif bir elbiseydi. Bunu giydirdiğine göre tek olmayacaktık başkaları da olacaktı... Kapının açılması ile olduğum yerde durdum, " Kızım sevgilin çağırır haydi gel artık." İngilizce söylemişti bunu anlamıştım yüzü gülüyordu mutlu olduğumu sanıyordu. Bir şey dememe izin vermeden çıkıp gitmişti. Derin nefes alarak kendi cehennemime yürümeye başladım... *** " Ela Karakurt'u kabul ettin mi?" "Ettim." (üç kere tekrar ederler) "Ateş Alparslan'ı kabul ettin mi?" Güçsüz bir sesle, "Ettim." (üç kere tekrar ederler) Bu kadar kolaydı işte. İmam nikahı kıyılmıştı 2-3 gün sonrasında ise normal nikah kıyılacaktı. *** Ateş'in zoru ile odaya yürümeye başladım. Korkuyordum deliler gibi. Bana dokunma düşüncesi kafayı sıyırmama neden oluyordu. Ve o an geldi, odaya geldik kapıyı kitledi. Ondan en uzak köşeye geçtim. "Güzelim, neden kaçıyorsun benden kocana gel." Nefes bile almadan olduğum yerde durdum. Üzerime yürümeye başladı, sonrası benim için karanlık vucüdüm bu kadar stresi kaldıramamıştı... o akşam bana ne oldu ne yaptı bilmiyorum fakat hiç iyi şeyler olmamıştı emindim. Amacına ulaşmıştı... Sabaha kadar durmadı. Ben tam her şey yoluna giriyor derken işler daha da sarpa sarıyordu. Bu şey karıncanın taşıdığı yemeğin altında kalması gibiydi. Kazançlarımız enkazımız olmuştu, altında kalmıştık onların. Cennete giden yolda yürürken bir anda cehenneme sürüklenmiştik. Ve biz bunu kasten yapmamıştık...Her şey bir anda gerçekleşmiş gerçekliğini yitirmişti, bize seçim hakkı sunulmamıştı, sürüklenmiştik, doğduğumuz anda kendimizi bu kargaşanın ortasında bulmuştuk ve tüm bunlara karşı elimizden hiç bir şey gelmemişti, hiç bir zaman sevilmemiştik, değerli biri gibi hissedemedik, yüzümüz gülse içimiz kan ağlıyordu bizim, her gece sabahlara kadar ağlayıp kahvaltı sofrasında hiç bir şey olmamış gibi yaptın mı? Ya da yüzünde ki kolunda ki bacağında kimorluklara bakarak kendine acıdın mı? Sevilmeyi hak etmediğini düşündün mü? Yanından geçen kızlara özenerekbakıp eve gelince aynada ki yansıman ile karşılaşınca kendine lanetler getiridin mi? Bunlar benim için sıradan günlük şeylerdi... Ve ya gizlice gittiğin dershanede ki güvenlik görevlisi ilk defa seni taciz etmayince mutlu oldun mu? Yaşadıklarım hiç kolay değildi farkındaydım, artık umutsuzdum. Tek isteğim geberip gitmekti... Fakat ben onu da başaramamıştım. Kendimden nefret ediyorum.
|
0% |