Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@gogirll

Uzun bir aradan sonra herkese merhabaaa, uzun süre sonucun da kitabın sonuna karar verdim. Şu anda uygulama telefondan açılmadığı için bilgisayardan yazıyorum aynı zaman da instagram bölümünü yazamıyorum o yüzden sonra gelicek o.

Haydi başlayalımmm

***

Polat

Görmüştüm onu, uzun sayılamayacak kadar kısa kısa olmayacak kadar uzun ipek gibi sarı saçları... Boy konusuna gelince, neredeyse benim gögüsüme geliyordu. Boyu 1.65 civarlarıydaydı sorun şu ki benim boyum 1.90'dı. Onunla yanyana geldiğimize hayal edince ki boy farkı dudağımın kıvrılmasına sağlamıştı. Kum saati vucüdu her elbisenin ona uyacağına kanıtıydı, insan elbiseden çok ondan alamıyordu gözünü. Yüzüne yaptığı hafif makyajı ile bile beni etkilemeyi başarmıştı. Üzerine giydiği kırmızı mini elbise oldukça cesaretliydi. İnsanın gözü ister istemez ona kayıyordu. Fakat benim ilgimi çeken elbise değildi. Bulunduğu ruh hali dikkatimi çekmişti... Oturduğu yerden sessizce sallanması, onu rahatsız eden çocuk sonrasında içinden çıkan canavar beyninde bir savaş verdiğini gösteriyordu.

Kendimi nasıl affetericeğimi bulmuştum. Bu kadar kolay pes edemezdim. Olmazdı, hele ki onu canlıca görmüş iken. Ne olursa olsun ondan vazgeçmeyecektim. Daha 2-3 hafta olmasına rağmen beni kendisine bağlamayı becermişti. Tek sıkıntı ettiğim nokta "ben sevdiklerimin yanın da çocukça davranırım." Sözünden sonra yüzüne nasıl bakacağımdı. Böyle düşündüğünü hiç tahmin etmemiştim. Salak herifin tekiydim.

"Oğuz arabayı hazırlayın otele geçiyoruz." Oldukça net ve soğuktum, kararım açık ve netti. Aklıma gelen detayla bakışlarımı ona çevirdim. "Ha bu arada çıkan iki kadının hesabını öde."

"Ama abi Atla-" Hışımla sözünü kestim. "Emirlerime karşı mı geliyorsun?" Altında ki tehtidi algılamaması imkansızdı. "Estağfurullah abi, hazırlatıyorum şimdi arabayı." Cevap verme gereksimi duymadan önüme döndüm. Telefonum da açık kalan güzelliğe baktım. Önceden paylaştığı bir hikayeydi.

Merakla yorumlarına girdim. Herkese açık olmasına bir şey dememiştim, odun biri değildim fakat yorumlar sinirden damarlarımı çatlatacak boyuta gelmişlerdi.

Offf, güzelliğe bak bee yavru keşke benim olsan.

(ateş emojisi) Allah bana bağışlasınnn.

Ulan garı ya bak bee, var mı böylesi.

İki elimde yumruk oldu. Kullanıcı isimlerini alıp Oğuza attım, ne yapması gerektiğini biliyordu. Clüp'ün önüne gelen Range Rover'ime bindim, gözlerimi kapayarak onu düşlemeye başladım...

***

Ezgi

Yarı sarhoş adımlar ve bulanan midemle zar zor da olsa apartmana girmeyi başarmıştım. "Kanka kusucam hızlı olsana biraz!" Arkadan Arzu'nun sesini duymamla burnumdan soludum. "Arzu bence kapa çeneni yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!" Diye homurdandım. İçimden çıkabilecek canavarı bildiğinden sustu. Açılan kapı ile zafer kazanmışçasına gülümsedim, sonunda.

Yalpalayarak da olsa kendimi salona atmayı başarmıştım. İkimizde bir koltukla boydan boya uzanıyordum. Midem de resmen 9.9 luk deprem yaşanıyordu.

Aniden gelen kusma hissi ile hızla ayaklanıp lavaboya koştum. Dizlerimi büküp klozete eğildim. İçimde ne varsa boşalttım demeyi çok isterdim fakat aç karnına alkol aldığımda kustuğum tek şey su olmuştu. Başım deli gibi zonkluyor, ağazım da ki acı tat ise midemi daha da bulandırıyordu. Gözlerimi zar zor açıp Arzu'ya baktım. O benden daha iyiydi daha fazla içmesine rağmen.

"Ezgi! İyi misin? Kızım normal değil bu kalk hastaneye gidelim" Dedi beni zorla kaldrımaya çalışırken fakat hiç halim yoktu. Sanırım zehirlenmiştim. Aşağı kattan çalan telefonumun zil sesi doldurdu havayı. Yalpalayarak da olsa kalkarak Arzu'nun yardımıyla aşağı indik.

Çalan telefonuma kısık gözlerle baktım. Şaşkınlıktan gözlerim büyüdü, o arıyordu...

İlk tereddüt etsem de şu durum da açmak en mantıklı olandı. Arzu'nun merak dolu bakışlarını umursamamayıp telefonu açtım. Kalan son gücümle fısıldadım onun duyacağı şekilde.

"Yardım et Polat...B-Ben(öksürme) iyi değilim. (kusma sesi)"

dıt-dıt-dıt...

Polat

Otele geldiğim gibi kendimi duşa attım. Sıcak suyun altında gevşemem rahatlamam gerekiyordu.

Kısa bir duştan sonra, genişçe yatağa uzandım. Elim arama tuşu arasında gidip geliyordu. En sonun da karalı bir şekilde yatakta dikleşip boğazımı temizledim. Ara tuşuna bastıktan sonra neredeyse 1 dakikaya yakın çalıyordu. Açmayacağını düşündüğümden omuzlarım yenilgi ile çökmüştü. Kaybolan umutlarım bir kaç hışırtıdan sonra açılan telefon ile geri doluştu. Ben tam konuşacakken o benden önce davranarak "Yardım et Polat...B-Ben iyi değilim." Bazı yerde öksürmüş telefonu kapamadan önce kusma sesini duymuştum. Sesinde acı çekiyor gibi bir hali vardı ne olmuştu ki? Endişe tüm vucüdumu kapladı. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Ne olmuştu ki? Vakit kaybetmeden Oğuz'u aradım. Ezginin telefon sinyalinden son konumun bulacaktık.

5 dakika sonra nihayet bulmuştuk, konum bir evi gösteriyordu bu onun kaçırılmadığına dair iyi bir şey olabilirdi. Hızlıca üzerime ceketimi giyip silahımı aldım. Ne olur olmaz tedbirli gitmeliydim. Bu bir tuzak olabilirdi...

***

15 dakikadan yakın bir sürede varmıştık. Onun evi olduğunu düşündüğüm apartmana girdim. Hangi katta kalıyorduu bilmiyordum. Ama sohbet arasında geçen konuşmamızdan numarasını biliyordum. Hiç düşünmeden üzerinde 8 yazan kapıyı çalmaya başladım. Açan olmamışı gittikçe tedrigin olmaya başlamıştım. Kapıyı artık kırma noktasına gelince şükür açmışlardı.

Beklediğim manzaranın bu olmadığı çok kesindi. Önümde ağlamaktan kızarmış gözleri ile Ezgi'nin arkadaşı olduğunu düşündüğüm kişi düşük omuzlarla bana bakıyordu. Hemen arkasına baktkığım da beynimden vurulmuşa döndüm...

Ezgi yerde bayılmış şekilde yatıyordu sadece o değil etrafı kusmuk olamayacak kadar pis bir sıvı ile doluydu. Düşünmeden eve girdim. Adını henüz bilmediğim kız girmem için geriye çakilmiştim. Daha korkmaması için Oğuz'a işaret verdim. Anlamıştı o, kızın kolunu nazikçe tutarak dışarı çıkardı.

Beklemeden Ezgi'yi kucağıma aldım, yüzü solmuş fındık gibi tatlı ve küçük burnu kızarmıştı. Yuvarlak çenesi, dolgun hafif pembemsi dudakları öpüseli duruyordu.

Hızlıca kafamı sallayarak aklım da ki düşüncelerden kurtardım şuan sırası değildi. Hemde miniğim bu halde iken...

Oğuz'a arabanın kapısını açması için işaret verdim başıyla onaylayıp arka akpıyı açtı. Ezgi'yi bir güzel yerleştirip ardından ben oturdum. Başını kendi omzuma yasladım. Nefes aldığına dair kanıt olsun diye nabzını yokladım. Şükür ki yalnızca bayılmıştı. İki bardak votkanın onu bu ahle sokacağına pk emin değildim. İçimden bir ses bir şeyler döndüğünü söylüyordu...

Arabanın durması ile beklemeden Ezgiyi kucaklayı çıktım. Hastanenin acil yerine hızlı adımlarla yürüdüm. Aklıma bir anda o kişinin görüntüsü düştü... Anne bile deyemeyeceğim o kadın. Kendini zehirleyerek ölmüştü... Aklıma gelen ihtimalle gözüm titredi. Bağırmaya başladım.

"DOKTOR YOK MU? SEDYE! ACİL SEDYE GEREKİYOR" Yalnızca doktorların değil diğer hastalarında dikkatini çekmiştim. İki hemşirenin sedye getirmesi ile Oğuz'un yardımı ile Ezgiyi sedyeye yatırdık. Ellerim titriyor hafiften de başım dönüyordu.

Hemşireler bir şeyler söylüyorlardı fakat hepsi kulağıma bir uğultu gibi geliyordu. Benden umudu kesen ikili ne biliyorlarsa hemşireye anlattılar. Tutunmam gerekiyordu. Kötü olduğumu anlayan Oğuz hemen kolumdan yakaladı. Boş bir yere oturtturdu.

"Abi iyi misin?" Bunu gerçekten soruyor muydu?

"Yani, merak etme ona hiçbir şey olmaz." Dedi teselli vermek için fakat ben onu dinlemedim. İçim de ki o his fıfıldıyordu bana Ezgi'nin de aynı kadere sahip olduğunu... Ağrıyan başımın şiddeti artınca baş parmağım ve işaret parmağım ile alnımı ovmaya başladım.

(Burda benim de kafam köytüydü ya)

İnanmak istedim Oğuz'a, öyle olsun istedim hatta belkide ilk defa bu kadar bir şeyi istemiştim...

Vee son

hemen diğer bölüüm yazıcam eğer kafam düzelirse

Bol bol yorum yapınn

 

Loading...
0%