Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.BÖLÜM: BİLİNMEYEN SIRLAR

@gokberk06

 

Kimi zaman hayat seni zor kararlar almaya sürükler sen bu zor kararları üzüleceğini, acı çekeceğini bilsen bile alır yaşadığın her hüznü, üzüntüyü, acıyı içine gömersin çünkü sevdiklerinin, sana değer verenlerinde aynı hüznü ve acıyı yaşaması tüm bunlardan daha acı vericidir daha çok can yakar ve o acı sana mutluluklarını bile unutturur.

 

*****

 

‘’Ablam benle çok ilgileniyor, benle konuşuyor uzun zaman sonra onunla vakit geçirmek ilaç gibi geldi. Onu üzmek istemiyorum o yüzden nasıl anlatacağım bilmiyorum sadece acı çekiyorum ama aynı acıyı onlarda çekmesin diye tüm acıyı kalbime gömüp saklamam gerektiğimi hissediyorum. Daha fazla kimse üzülmesin istiyorum. Ben belanın içine battım aynı belaya onları bulaştıramam. Bulduklarımı, yaşadıklarımı saklamak zorundayım’’

 

İşte bu sözler kalbimin derinliklerine adeta inmişti, acı kalbime işlemiş gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Hani bazı şeyleri hissederdik ya ben kardeşimin içinde sakladıklarını dünden beri hissediyor sanki o acıyı onunla yaşıyordum. Sadece o sesindeki hüznü duymak bile yetmişti öyle konuşmuştu ki ağlamadan duramamıştım. Onu lavabodan çıktığında gördüğümde ise gözlerimi hemen silmiştim fakat burnumdaki kızarıklık hala belliydi ‘’Kusura bakma abla öyle kan aktı ki 3 kere pet değiştirdim’’ dediğinde yine benim ağlamaktan kızarmış halimi fark etmesi zaman almamıştı: ‘’Abla sen yine mi ağladın?’’ yanıma oturup ‘’Ağlama sen ağlayınca bende üzülüyorum’’ derken sesi titremişti onu dinlediğimi bilmesini istemediğimden: ‘’Ethan’la konuştum o canımı sıktı yine’’ dediğimde ses vermedi ben ağlamayı sürdürürken sadece benim ağlamamı durdurmaya çalıştı ancak onun için ağladığımı hala bilmiyordu. Beni lavaboya kadar götürmüş yüzümü yıkamamı sağlamıştı birlikte geri döndüğümüzde: ‘’Kahve içelim mi?’’ diye sorunca başımı salladım kahve beni sakinleştiriyordu yani iyi gelebilir göz yaşlarımı durdurmama yardımcı olabilirdi fakat benim göz yaşlarım dursa da Rosa’nın çektiği acı durmayacaktı o çok kötü bir şey yaşamıştı ve belki asla yaşadığının yarası geçmeyecekti. Söylediklerinden tek çıkarabildiğim buydu bizi üzmek istemiyordu ancak kendisi her şeyi kabullenmişti. İşte en zoru da buydu Rosa bir şey yaşamıştı ve bunu bize söyleyemiyordu. Kendimi kardeşimin yerine koyunca o kadar şeyi kaldırmanın ne kadar ağır olduğunu anlayabiliyordum ama biz aylarca onu anlamamış, görmezden gelmiştik kendimden nefret ediyordum onu yok saydığım için kendimden nefret ediyordum. Kendime karşı duyduğum tiksinti sağ olsun kahvemi içerken bile doğru düzgün keyif alamamıştım sadece kahvemi yudumlamış boş boş etrafa bakınmıştım. Etraf fazlasıyla kalabalıktı mağaza neredeyse ful doluydu ve ilk kez ses beni bu kadar rahatsız ediyordu tek odak noktam kardeşimdi oda çocukluktaki gibi hala parmaklarıyla oynarken: ‘’Abla sana birinden bahsedebilir miyim?’’ diye sormuş kahvesini yudumlamıştı başımı salladım: ‘’Tabii bahsedebilirsin her zaman seni dinlerim’’ dediğimde aniden: ‘’Ben birinden hoşlanıyorum’’ demişti şaşkınlıkla ona döndüm:

‘’Kimden?’’

‘’Okulun futbol takımında ki 9 Numara belki duymuşsundur Dylan, uzun boylu kumral çocuk o kadar yakışıklı ki onu her gördüğümde etkileniyorum ama sınıflarımız farklı nasıl yaklaşacağım bilmiyorum tek ortak dersimiz beden ve okuldaki her kız ona bayılıyor’’ telefonda instagram profilini açıp: ‘’Bak’’ deyip bana gösterdi ‘’Her gece fantezilerimi süslüyor’’ çapkınca sırıttığında ‘’Peki nasıl biri?’’ diye sordum ekrandan başını kaldırıp elinde ki kahveyle bana baktığında ‘’Harika biri, o kadar iyi ki her sabah okula erken gelip sokak hayvanlarını tek tek besliyor. İnsanlara yardım ediyor geçen onu bir huzurevinin önünde görmüştüm bir sürü hediye vardı elinde içeri girip sorunca her ay ziyarete gittiğini söylediler. O kadar güzel bir kalbi var ki onun yaptığı iyilikleri gördükçe ona daha çok aşık oldum hani demiştin ya doğru erkeği bulana kadar aramak lazım diye işte abla ben onu buldum ama ne yapacağım bilmiyorum. Herkes bana sürtük diyor kim kasabada öğrenciler arasında sürtük diye tanınan bir kızı yanında sevgilisi olarak dolaştırır ki?’’ bakışlarında Dylan’la birlikte olabileceğine dair bir umutsuzluk vardı kahvemi yudumladım kahve tadı boğazımda yayılırken: ‘’Önemli olan insanların sana ne dediği veya ne diye hitap ettiği değil Rosa önemli olan senin o güzel kalbin sana öyle diyen insanların asla seninki gibi saf bir kalbi yoktur ancak sen de o kalp var. Baksana sokak hayvanları için evin arkasındaki bahçenin bir kısmını barınak yaptın her gün onları besliyorsun. Onlar bunu yapıyor mu? Sana söylenenden çok içindekini göstermeye çalış yani Dylan’da senin gibi ona o güzel kalbini gösterirsen senden etkilenecektir ve gururla, büyük mutluluk aynı zamanda heyecanla elini tutacak; yanında dolaştıracaktır. Adı geçen herkesten güzel ve iyisin kardeşim unutma’’ demiştim kardeşimle ellerimiz birleşik durumdayken diğer eliyle birini işaret etti: ‘’Bak orada’’ uzunca çocukla bakışmış ancak çocuk görmemişti:

‘’Eğer onla ilgilendiğini belli edersen seni görecektir dediklerimi dinledin işte önemli olan orası’’ tuttuğum elini kalbine götürdüm kalbinin üstünde tuttuğum ele bakıp: ‘’Ama işte herkes oraya bakmıyor. Dylan bakar mı? Yani onu vücudumla yatakta vereceklerimle etkileyeceğimi zaten biliyorum ancak ben artık kimsenin gözünde seks oyuncağı, fahişe, sürtük olmak istemiyorum. O beni gerçekten sevsin değer versin istiyorum’’ dediğinde başımı salladım:

‘’Ben sana güveniyorum kardeşim başarabilirsin yarın denemeye ne dersin? Yine sabah erken gidelim oda erken geliyor diyorsun sende okul boşken yan yana gelirsiniz belki konuşmaya başlayınca oda senden hoşlanacak’’

 

Gerekli tüm cesareti ona vermiştim artık sıra Rosa’ya geçecekti yani mutlu olmayı hak ediyordu ve istediği erkeği bulduysa o aşkı da kalbine gömsün istemiyordum yani onu desteklemeliydim heyecanla: ‘’Sen bir süper kahramansın’’ dediğinde heyecanla kalkmış tekrardan Dylan’a bakmış ardından yanıma gelip bana sarılmıştı. Bana sarılmayı bıraktığında: ‘’O zaman plan hazır yarın Dylan’la ilk kez konuşacağım. Şey bu arada benim yine pet değiştirmem gerekiyor birde karnım çok ağrıyor. Gitsek iyi olur’’ dediğinde ‘’Aynen öyle olacak tamam gidelim’’ şeklinde cevap verdim ve poşetleri alıp Starbucks’tan çıktık ikimiz de lavaboya girdiğimizde Rosa hemen kabine ilerlemiş bende aynada makyajımı yenilemiştim. Şu an görüşeceğim kimse olmasa da her daim güzel olmayı seviyordum. Rosa elindeki kanlı petle yanıma geldiğinde kan eline de bulaşmıştı hızlıca çöpe atıp: ‘’İğrenç’’ dediğinde elini çoktan yıkamış bana dönmüştü:

‘’İşte benim ablam yine kendini güzelleştirmiş. Bu huyunu seviyorum abla her şekilde güzelsin ancak daha güzel olmak istiyorsun.’’

‘’Teşekkürler ablacım o senin güzelliğin’’ elimi sırtına attım poşetlerle arabaya indiğimizde hava çoktan kararmış soğuk bastırmıştı Rosa üşüdüğünü belli ederek titreyip: ‘’O çok soğuk’’ deyince direk arabaya atlamış kaloriferi yakmıştım. Buranın soğuğu hep sert olurdu o yüzden insanlar gecelerini evinde yada sıcak bir kafede geçirirdi hava çok şiddetli olduğunda ise çoğu yer kapanır herkes evine çekilirdi burada işte hayat böyle işiyordu koltuk ısıtması ikimizi de ısıtmaya başladığında: ‘’Şimdi ısınırsın’’ dedim ve geri geri çıkarak otoparktan çıkabildim dışarıdaki rüzgarın uğultusu arabanın içinde dahi duyulurken Rosa arabanın ekranından şarkı arıyordu Tylor Swift’in sesini duyduğunda orada bırakmıştı çalan şarkı benim de çok sevdiğim Lover’dı şarkının hoş melodisi ardından Tylor’un sesi geldiğinde ‘’Listende çok iyi şarkılar var’’ dedi hala Spotify listemde dolaşıyor aşağı doğru iniyordu ekrandan şarkı sıralamasına bir iki şarkı ekleyip arkasına yaslandığında ‘’Biraz rahatlamaya ne dersin? İyi gelir’’ deyip masaj modunu çalıştırdım. Koltuk çalışmaya başladığında Rosa: ‘’Ah!!’’ dedi masaj koltuğunun sesi az çıksa da yaptığı masaj gerçekten çok sağlam oluyordu. Bir iki dakika geçtiğinde bana bakıp: ‘’Abla orgazm mı olayım istiyorsun? Bu çok feci bir şey’’ gülüp direksiyona döndüm ekranda annemin adı belirdiğinde Rosa benden önce davranmıştı annem: ‘’Ne yaptınız kızlarım?’’ diye sorduğunda Rosa’nın sesi son derece neşeli çıkmıştı: ‘’Neler yapmadık ki anne bugün hayatımdaki en güzel günlerden biriydi. Eve geliyoruz ama ablam sanırım arabasında masaj koltuğuna dönüşen değişik koltuk ile beni orgazm etmeye çalışıyor’’ inadına şiddetini arttırıp alt koltuktaki modu da arttırdığımda ‘’Hey!’’ diye bağırdı bu sefer annem de gülüyordu Rosa’nın ağzından küçük iniltiler çıkarken artık acıyıp sistemi kapatmıştım en son derin bir nefes alıp: ‘’Sayende baya rahatladım abla ama orgazm olarak birde reglken’’ dediğinde yine güldüm annem hala telefondaydı kapatmadan önce: ‘’Birazdan oradayız anne Rosa bugün A+ almış yarın da A+ alsın diye onu çalıştıracağım görüşürüz’’ deyip ekrana tıklayarak aramayı sonlandırdım. Rosa’nın alnında ter birikmişti: ‘’Bu arada gerçekten iyiydi’’ dediğinde koltuk kenarındaki suyu kafasına dikmişti:

‘’Yarın matematik mi vardı?’’ diye sorduğumda başını salladı ‘’A+ almam imkansız’’ dediğinde ‘’İmkansız diye bir şey yok ben seni hazırlayacağım’’ demiştim yüzünde minnet dolu ifade belirmesinden 4-5 dakika geçince arabayı garaja yanaştırmıştım. Biz gelene kadar hava daha da serinlemiş neredeyse eksi dereceye yaklaşmıştı acilen eve girmek istesek de Rosa: ‘’Abla benim arkadaki barınağa bakmam gerekiyor’’ demiş bahçeye doğru koşturmuş bende peşinden gitmiştim. Rosa hayvanlar için kurduğu sistemde yer alan alt üst ısıtıcıları kumandadan sonuna kadar açmıştı o ısıtıcılarla meşgulken bende kedi ve köpeklerin mama kaplarını doldurmuştum. İki ayrı barınakta da bir sürü hayvan vardı garip olan hepsine yer yetiyor boş alanlar bile oluyordu ‘’Tamamdır’’ dediğinde poşetleri de alıp eve girmiştik ev çok sıcaktı annem ve babam da kapıda bizi bekliyordu: ‘’Hoş geldiniz canlarım ya siz yan yana çocuklukta ki gibi tatlı olmuşsunuz hadi girin bakalım baban içeride sıcak çikolata yapıyordu. Hey Alexander sıcak çikolatayı taşırmak mı istiyorsun ne işin var burada?’’

‘’Haklısın Vivian ancak kızlarımı özledim neyse ben koşuyorum’’ koşarak mutfağa gittiğinde içeride pişen çikolatanın kokusunu da donan burnumuz çözülünce alabilmiştik: ‘’Harika kokuyor’’ Rosa sıkıca anneme sarıldı uzun zamandır onlarla da uzaktı ancak anlattıklarım onlara olan kırgınlığını da tamamen bitirmişti. Duygusallığı açığa çıkararak ‘’Sizi özledim’’ diye ağlamaya başlamıştı annemin gözlerinin dolduğunu görebiliyordum küçükken yaptığını yapıp Rosa’nın saçını okşarken: ‘’Bende seni kızım ama işte yapmak zorundaydık umarım bizi anlıyorsundur’’ dedi Rosa başını salladı artık o ilgisizlik umurunda değildi; o yapılanın sonucu olarak sanırım evimizin küçük kızı Rosa’yı geri kazanmıştık işte bu bize yeter fazlasıyla mutlu ederdi üzüleceğimiz asıl konu yakın zamanda yaşadıklarıydı işte hepsi hala belirsizlikti ancak ben çözecektim. Rosa annemi bırakıp babama doğru koşturduğunda içeridn sesleri geliyordu:

‘’Harika kokuyor’’

‘’Benim güzel Rosa’mın en sevdiği içecekti bir zamanlar’’

‘’Hala öyle’’

Babama da sarıldığında ‘’Ben kaldım’’ deyip onların yanına geçmiştim babam bana da sıkıca sarılıp öptüğünde son anda sıcak çikolatayı taşmaktan kurtarmıştı. 4 ayrı fincana bölüştürmüştü babam tepsiye koyup fincanları oturma odasına götürdüğünde Rosa orada oturmak yerine: ‘’Baba sizle oturmak isterdim ama yarın matematik sınavı var ablam beni çalıştıracak. Zamanımız çok yok’’ demişti ikisi de onun bu açıklamasını anlayışla karşılayıp üstüne en sonunda sorumluluk sahibi olmayı başardığı için sevinmişlerdi. Aşağıdan babamın sesi gelmişti: ‘’En baştan beri istediğimiz buydu işte hayatım’’ dediğinde ben hızlıca üstümü değiştirip Rosa’nın odasına girmiştim. Üstündekileri çıkarıp ev kıyafetlerini giydiğinde:

‘’Hadi başlayalım’’ deyip yanına oturmuştum:

‘’Hangi konulardan soracaklar şimdi?’’ defterini çıkarıp bana sayfayı açtı tüm konular orada yazıyordu. Hepsine göz atarken konuları nereden anlatmaya başlayacağımı kafamda kuruyordum. Kalemi bir konunun üstüne bastırıp: ‘’Eğer hoca hala aynı hocaysa yarın sınavınızın %60’ı bu konudan olacaktır. Bence başlayalım ben verdiğim sözü tutarım kardeşim; yarın da erkenden gideceğiz senin Dylan’ın için’’ dediğimde Rosa anlık hayallere dalmıştı:

‘’Benim Dylan’ım mı?’’

‘’Ben senin Dylan’ın olacağına inanıyorum’’

Uzunca kafasında Dylan ile ilgili hayal kuruyor gibi olmuş bende hayalden çıkmasını beklemiştim. Kağıda döndüğünde de başladığımı belirtmiştim üzerinde duracağım konu ileri düzey cebirdi çünkü benim dönemimde özellikle ilk dönem buna yüklenmiş sınavlarda da bu konuyu sormuşlardı. Konu içinde 5 ayrı başlık vardı yani hoca altı soruyu buradan soracak ardından diğer konuları bölecekti. Hepsine 20şer dakikadan zaman ayırırsam tüm konuları gece 1’e kadar anlatabilirdim:

‘’Şimdi aşkım istersen fonksiyonlardan başlayalım birkaç tür fonksiyonumuz var bunlardan en basiti sabit fonksiyon yani derecesi 0 olanlardan, şimdi sana bunların bileşik fonksiyon gibi türlerini, sınav da sorulabilecek işlemlerini, grafiklerini ve dönüşümlerini anlatacağım biraz hızlı olacak o yüzden iyi dinle…’’ hırsla başını salladı kalemimle deftere çizdiğim şekillerle konuyu geçiştirirken Rosa ciddi manada tüm ciddiyetiyle beni izliyor; anlatımımı dinliyordu. Yazdığım soruları da hemen çözüyordu kardeşimin eğer çalışırsa başarılı olacağını biliyordum ancak hiç bu kadar çabuk kavrayacağını tahmin etmiyordum beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Aradan baya zaman geçmişti ve ben tüm konuları bitirip sorulara geçmiştim sorduğum soru fonksiyon, logaritma ve dizilerin karışımıydı soruyu yazıp ‘’Hadi bakalım bunu çöz’’ dediğimde önce soruyu okumuş sonra işlemleri yapmıştı kağıda cevabı yazıp: ‘’Cevap Log10 yani 1’’ dediğinde ‘’İşte bu’’ dedim elimi kaldırdığımda çakmıştı gözlerinden uyku akıyordu ancak hala yeni soruyu bekliyordu. Bir tane trigonometri sorusu yazdığımda da önce sinüs teoremini kullanmış bulduğu sonucu denkleme yerleştirerek sonucu çıkarmıştı kağıda tan60 yazdığında üçgene sayıları yerleştirip ‘’8/15’’ demişti buda doğru cevaptı yani bugün ne sorarsam sorayım Rosa hep doğru cevap vermişti son soruyu grafikler üstünden limit sorup: ‘’Buda son sorumuz’’ dedim önce esnedi eliyle ağzını kapatıp sonra da suyunu yudumladı. Baya yorulmuş uykusu gelmişti saat gece 1’i çoktan geçmişti kızın gözünden uyku akıyordu. Kalemiyle grafikte sayının ortak alanını bulup ‘’Limit 5’’ dedi ‘’Harikasın o zaman artık bitirelim’’ başını sallayıp bana sıkıca sarıldı: ‘’Teşekkür ederim abla’’ deyince ‘’Ne demek canım iyi geceler’’ deyip kendi odama geçmiştim. Tüm ışıklar sönmüş ev karanlığa bürünmüştü üstümdekileri çıkarıp pijamalarımı giydim dişlerimi fırçalayıp esneyerek yatağa uzandığımda bayadır bakmadığım telefonu elime almıştım. Ethan’ın art arda attığı mesajlar ekrandaydı:

 

Ethan: Böyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun

Ethan: Bak Amber çok yanlış yapıyorsun

Ethan: Hey!

Ethan: Lütfen konuşalım belki ben yanlış anlamışımdır tek kalemde beni silip atamazsın bu haksızlık

 

Ve bunlar gibi sayısız mesaj vardı birde hala bana yazmayı sürdürüyordu artık buna engel olmak için bende bir mesaj atmıştım:

‘’Bana mesaj atmayı bırak senle konuşmak istemiyorum en azından şu an değil. BENİ RAHAT BIRAK!’’ yazıp gönderdiğimde ekranda ‘Aşkım yazıyor’ yazısı belirmişti en son gelen mesaj da da: ‘’İstediğin gibi olsun Amber’’ yazıp kapamıştı bunu yazarken yüzünde oluşan hayal kırıklığını, üzüntüyü hissedebiliyordum. Ethan’la liseden beri birlikteydik elbet arada tartışmalarımız olsa da hep kısa süre geçmesiyle barışıyorduk ancak bu sefer ki farklıydı çünkü o direk benim kardeşimi hedef göstermiş aramızda kötü bir tartışma geçmişti konu sadece Rosa’yı şikayet etmesi değildi biz hala ondan umudumuzu kesmezken Ethan’ın onun için: ‘’O artık kendi yolunu seçti asla düzeltemezsiniz. Boş yere uğraşmayın’’ demesiydi işte eğer bahsedilen kişi değer verdiğin biriyse tam olarak bu çok yıkıcı olabiliyordu. İşte bu yüzden onu hemen affetmek istemiyordum ne kadar sevsem, delicesine aşık olsam da bu böyleydi. WhatsApp’ı terk edip İnstagram’a girdiğimde yalnızca boş boş reels seyrediyordum ekranı izlediğimden bir şey anlamadan kaydırıp vakit öldürmekle meşgulken kasaba ile ilgili bir haber çıkmıştı videonun başlığı Sara Montgomery neden kayboldu? Sırlar Perdesi’ydi bir saniyesine bile bakmadan videoyu geçiştirmiş dakikalarca böyle devam etmiştim. Zamanı bu şekilde geçirmiş en son uymak istediğimden emin olduğumda ışıkları kapatmak için kalkmıştım yatağa uzanıp güzel bir uyku çekmek istiyordum gözlerimi kapayıp dalmaya çalışırken yine zaman geçmişti bu neredeyse her gün bana oluyordu. Öfleyip kapıya döndüğümde kapının önünde Rosa elinde yastıkla duruyordu ‘’Abla’’ hemen ışığı yakıp: ‘’Rosa’’ dediğimde kızarmış yüzü ve ağlayan gözlerini görmek mümkündü altında şort üstünde de atlet vardı telaşla: ‘’Kardeşim’’ deyip ayağa kalktığımda çocuksu bir tavırla

‘’Kötü bir kabus gördüm, tek başıma uyuyamadım eğer sorun olmazsa yanında yatabilir miyim?’’ diye sorduğunda memnuniyetle başımı salladım: ‘’Tabii Rosa’’ deyip ona sarıldığımda yastığını da yanıma koymuştum hala gördüğü rüyanın etkisi üstünde gibiydi kalbi küt küt çarpıyor, gözlerinden yaş akıyordu yanıma uzandığında elimi saçında dolaştırdım: ‘’İyi misin?’’ diye sorduğumda ‘’Senin yanında olunca biraz daha iyi oldum’’ demişti. Kolunu üstüme atıp iyice bana sokulduğunda saçlarını okşamaya devam etmiştim, gözleri yavaş yavaş kapanırken kısa süre içinde çoktan kendini uykunun kollarına bırakmış, dalmıştı. Ben ise hala yorgunluktan ağıran gözlerimle Rosa’yı izliyordum artık yavaş yavaş benimde gözlerim kayıyordu. Artık bende dalmak üzereyken Rosa’nın korkuyla irkilmesiyle ona dönmüştüm uyurken gözlerinden yaş süzülmeye başlamıştı aniden ‘’Hayır’’ dediğinde kendi kendine sanki bir anı yaşıyor gibiydi ‘’Hayır, bu olamaz!’’ sesi son derece korkulu çıkıyordu: ‘’Sen, sen hayır yapamazsın. Bırak beni!’’ diye bağırdığında ne yapacağımı bilmiyordum ‘’Hayır’’ sesi kısılmıştı ‘’Bulmak istemedim isteyerek olmadı’’ ağlaması sürerken kendi kendime: ‘’Neyi bulmak istemedin?’’ diye sordum kafam soru işaretleri ile doluydu o kadar çok soru vardı ki şaşırmıştım. Rosa’yı en başından beri yanlış anlamış olabilir miydim? Yaşadığı şey düşündüğüm şey değil de başka bir şeyse? Kafam da bu sorunun bilmediğim cevabı dönüyordu sesi kesildiğinde onu iyice yanıma çektim ve bende gözlerimi kapadım. Rosa bir şey yaşamıştı veya bulmuştu ama o neydi? İşte tüm meselenin burada saklı olduğunu düşünüyordum yarından itibaren üstüne daha çok yüklenecek sakladığı, kabuslarına kadar giren olayı öğrenecektim. Sadece kafamı dinlemem lazımdı yarın Rosa’ya verdiğim sözü tutmak için uykumu alamasam bile erken kalkacaktım fakat bu aralar istediğim sadece onun mutluluğuydu.

 

Alarm sesimin çalmasıyla gözlerimi açtığımda Rosa’nın da gözleri hafif hafif açılıyordu bana öyle bir sokulmuştu ki ikimiz de baya terlemiştik ancak kardeşimin tatlılığı hala o yüzündeydi resmen bebek gibiydi ve çok duru bir güzelliği vardı ‘’Abla günaydın’’ dediğinde başımı salladım ‘’Günaydın tatlım’’ dediğimde yataktan doğrulmuştum. Kalkıp camın önünde esnediğimde ise yine karanlık bol rüzgarlı bir manzara beni karşılamıştı. Dışarıdaki rüzgar uğultusunun sesi odaya kadar giriyordu yani odamın içiyle dışarısı çok farklıydı o yüzden normalde odamın havasız kalmasını sevmesem de uyandığımda içerideki sıcaktan olmamak için camı çıkana kadar kapalı tutuyordum. Ben arkamı dönüp lavaboya ilerlediğimde Rosa hala yataktaydı. O hep böyleydi kalkmak ona çok zor gelir yatakta dakikalarca dönüp dururdu bugün Dylan’la ilk kez karşı karşıya gelip sohbet etme imkanı bulacağından hemen kalkmasını kendine gelmesini beklerdim ama rahatını bozmamıştı hatta iyice yorganı üstüne çekip gözlerini kapamıştı. Bende odamdan çıkmaktan vazgeçip Rosa’ya ilerleyerek: ‘’Hey! Bugün matematik sınavı olacak ve en önemlisi de aşık olduğu çocukla karşılaşacak; konuşacak ben değilim. Kalk tembel!’’ deyip yorganı üstünden çekmiştim kendini yavaşça yataktan kaldırdığında ‘’Uyumaktan da uyanmaktan da nefret ediyorum!’’ diye bağırdığında ‘’İyi Dylan’ı başkaları kapsın’’ deyip odadan çıktığımda ‘’Hayır o benim başka kimse kapamaz’’ demiş hızlıca kalkmıştı. İşte enerjisi yavaş yavaş geliyordu ama benim enerjim maalesef uykusuzluktan dolayı pek yoktu yani bugün de beni ayakta tutacak içtiğim kahveler olacaktı bu aralar hayatım tamamen bok gibi gidiyordu uykusuzluktan; Ethan ile ettiğim kavgaya oradan düşen sınavlarıma kadar her şey tamamen rezil ilerliyordu o yüzden tutunacağım tek dal Rosa’nın mutluluğu olacaktı çünkü mutsuzluğunun arkasındaki sır perdesini de çözmem gerekiyordu. Kendimi lavaboya atıp hızlıca işimi görmüş odama geri dönmüştüm Rosa odamdan çıkmış muhtemelen hazırlanmaya gitmişti o hazırlanırken duş alıp ondan önce hazır olabilirdim çünkü dün itibariyle güzel görünmek istediğim kimse yoktu sadece havalı olmam yeterdi çünkü bazı insanlar sırf bu kasabanın kurucu ailesinden aynı zamanda zenginlikleriyle tüm dünyada adını duyuran Blackwood ailesinin veliahtı ile sevgili olduğum için beni bu kadar güçlü, havalı sanıyordu yani sadece kendi ailemi ortaya sürüp asla dışa yansıttığım kişi olamayacağımı düşünüyordu. Bu düşünceleri yıllardır böyleydi ve açıkçası benim gram umurumda değildi bu ayrılık dahil. Hızlı bir duş alıp dün aldığım Prada’lar içinden kombinimi oluşturduğumda klasik makyajımı yapmayı ihmal etmemiştim. Ben hazırlandığımda Rosa hala odasındaydı içeri adımımı attığı an onu makyaj masasında görmüştüm her zamanki gibi sade bir makyaj yüzündeydi ancak o küçük makyaj bile güzelliğini kat ve kat arttırmıştı: ‘’Hazır mısın?’’ diye sorunca küpesini takıp ayağa kalktı ‘’Fazlasıyla’’ deyip etrafında döndüğünde ‘’Yine güzelsin bakıyorum’’ dedim bu iltifatım onu gülümsetmişti. Birlikte aşağı inerken aşağıdan tabak ve konuşma sesleri geliyordu adım attığımız anda hem babam hem annemi aşçı önlükleriyle tezgahın arkasında görmüştüm:

‘’Günaydın’’

‘’Günaydın kızlarım gelin bakayım’’ babamın sesi ikimizi de onların yanına götürmüştü ‘’Bugün kahvaltı dolgun’’

‘’O belli zaten’’

‘’O zaman oturun bakayım ben pankekleri annen omleti getiriyor’’

 

Masa dopdoluydu aralar birkaç güne kadar bozuk olduğundan kahvaltı-yemek fastı hep geçip gidiyordu ancak bu sefer annem ve babam her şeyi düşünmüştü. Onlarda geldiğinde hem yiyip hem konuşuyorduk:

‘’Hafta sonu noel alışverişine çıkmaya ne dersiniz?’’ diye babam sorduğunda Rosa’yla birbirimize baktık. Bu fikir kulağa hoş geliyordu aynı anda: ‘’Olur’’ diye heyecanla bağırdığımız an annem: ‘’Şu sizin çok sevdiğiniz tarçınlı kurabiyelerden de yapacağım’’ demişti işte o kurabiyelere bayılıyordum. En son üç sene önce yapmıştı geçen sene bile her şeyi hazır almıştık yani evdeki karanlık atmosfer noelde bile dağılmamıştı kardeşimin 15 yaşında hamile kalıp kürtaj yaptırmak zorunda kalmamız bizi çok etkilemişti belki aynı dönem başka şekilde tekrar ediyordu ama ne olursa olsun o zamanı hatırlamak istemezdim annemin alkoliğe dönüşmesi; babamın gidip günlerce eve dönmemesi işte o seneler hayatımın en kötü zamanıydı o zamanı anınca bile kötü oluyordum. Hayatımda en mutsuz olduğum ama mutlu olmaya çalıştığım dönemdi. İçim sıkışır gibi olduğunda yediklerimle kalıp: ‘’Ben doydum sanırım elinize sağlık. Rosa gelirsin’’ dedim başını salladığında hızlı adımlarla dışarı çıkıp acilinden bir sigara yakmıştım dışarısı düne göre daha soğuktu ve buz götürüyordu. Kuzeye yakın olmanın en kötü etkisi buydu hafiften titrediğimde ciğerime kadar dolu dolu çektiğim sigara bana bir rahatlama sağlatmıştı hava hala aydınlanmadığı için yine karanlıkla başbaşaydım ve sadece dışarıdaki sokak lambaları açıktı arabasıyla iş yerlerine doğru giden tek tük insanlar olsa da etraf çoğunlukla boş görünüyordu. Sigaramdan bir fıt daha çektiğimde önümden geçen arabanın kornası duyulmuştu bu arabanın kime ait olduğunu iyi biliyordum ve gördüğüm gibi öfkelenmiştim öfkeli adımlarla arabaya yürüdüğümde: ‘’Hey ne halt yediğini sanıyorsun?’’ diye sordum Ethan gözlerime bakıyordu: ‘’Konuşmak istiyorum’’ dediğinde de başımı iki yöne salladım: ‘’Ben istemiyorum’’ arkamı dönecekken camdan uzattığı eli sıkıca kolumu tutmuştu:

‘’Lütfen Amber beş dakika’’

‘’Buradan gidemeyiz Rosa’ya sözüm var’’

Başını salladığında istemeye istemeye yan koltuğuna geçmiştim arabayı kenara yanaştırıp arkadaki çiçeği bana uzattı orada iki buket vardı: ‘’Bu senin için diğeri de Rosa’ya’’ dediğinde papatya buketimi kucağıma aldım en sevdiğim çiçeği almıştı. Kısa süreli bir sessizliğin ardından: ‘’Özür dilerim’’ dedi yüzünde pişmanlık belirten bir ifade vardı eli elime uzanınca kendimi çekmedim:

‘’Dün öyle demek istemedim Amber sadece biri bana öyle demişti ancak kameralara bakınca yanıldığımı anladım kusura bakma seni de kardeşini de üzmek istemedim özellikle seni asla…’’ gözlerine odaklanmıştım çünkü onun ciddi olup yalan söyleyip söylemediğini gözlerine bakarak anlayabiliyordum. Uzunca gözlerini seyrettiğimde başımı salladım:

‘’Doğru söylüyorsun’’

‘’Ben sana hiç yalan söylemedim’’

‘’Biliyorum’’

‘’Barıştık mı?’’

 

Bir şey demeden öylece durdum eve doğru baktığımda Rosa hala gözükmüyordu muhtemelen içeride kahvesini yudumluyordu çünkü o hızlı yemek yerdi. Tuttuğu elini daha da sıktım ellerimiz sıkıca birbirine dolandığında: ‘’Ondan da özür dilersen’’ dedim kimi kast ettiğimi anlamıştı. Başını salladığında dudağım yavaşça dudağının üstünde gezmeye başladı, aralık dudağımdan dili hafifçe içeri girdiğinde üst üste gelen dudaklarımız uzun süre ayrılmamıştı. Dudağımı ondan uzaklaştırırken ‘’Barıştık’’ diyerek yine elini tuttum. Oda bende gülümsüyorduk. Dediğimi yapmak için arabadan indiğimizde çiçek buketini de kucağına almıştı. Biz tam çıktığımız sırada kapı açılmış Rosa dışarı çıkmıştı: ‘’Ethan abi?’’ diye merakla hem bana hem ona baktığında Ethan çiçekleri Rosa’ya uzatıp: ‘’Dün yanlış duyduğum bir şey için seni suçladım özür dilerim’’ dedi, Rosa’ya meseleyi anlattığımdan başını eğmişti ona kızgın gibi görünse de: ‘’Önemli değil’’ deyip çiçekleri kucağına almıştı. Ethan tekrar bana döndüğünde az uzaklaşsa da hala narince parmaklarımı tutuyordu: ‘’Seni seviyorum Amber’’ deyip dudağıma bir öpücük kondurarak çekildiğinde ‘’Bende seni’’ demiştim yüzü gülmeye başlamıştı:

‘’Kampüste görüşürüz’’

‘’Görüşürüz’’

O yanımızdan ayrılıp arabasına binince Rosa çiçeklerle hala göz gözeydi çiçeklerden bana dönüp heyecanla: ‘’Siz gerçekten ayrılmazsınız bu imkansız ama çok yakışıyorsunuz’’ dediğinde tebessüm ettim: ‘’Sağol ama ayrılmayacak bir ikili daha yaratmamız gerekiyor canım kardeşim hadi arabaya’’ bu sefer gülen oydu arabaya binmemizle koltukta yerinde duramayışı ne kadar heyecanlı olduğunun en büyük göstergesiydi. O yüzden onun üstüne fazla gitmeden sadece arabayı sürdüm, sessizlikten sıkıldığımda da konuyu Dylan’a çekip ne yapması gerektiğinden bahsetmeye başlamıştım:

‘’Şimdi heyecanlı olduğunu sakın belli etme yani bu bir tesadüf gibi görünmeli canım sakın unutma. Sadece arabadan indiğinden ona yaklaş ve kendi mama paketinle yardım etmek istediğini söyle. Bu kadar basit seni reddetmeyecektir hatta bu onu sevindirecektir çünkü o saatte seni görmesi ona hayvanlara verdiğin değeri gösterecektir. Kaldı ki rol yapmıyorsun zaten o değeri fazlasıyla veriyorsun evin bahçesindeki barınak bunu demek için yeter de artar bile sadece bizim sokak değil belki tüm mahalle hayvanları bu soğukta senin sayende hayatta. İşte o yüzden sakın çekinme git ve yardım ederken konuşmayı başlat…’’ okulun önüne neredeyse gelmiştim bina gözüktüğünde arabayı durdurup Rosa’ya döndüm Dylan ileride gözüküyor ben son tavsiyelerimi veriyordum:

‘’Konuşma gittikçe ilerleyecek az çok birbiriniz hakkında fikir sahibi olabileceksiniz oradaki kedi-köpek besleme işi bittiğinde ise ona okul içinde kafe hala kapalı olduğu için şu dün beni götürdüğün kafeden sıcak bir şeyler içmeyi teklif et aslında o teklifi o sana da edebilir ama orayı önerecek sen ol. Orada kahve içerken karşı karşıya bulunmanız birbirinizi daha iyi tanımanızı sağlayacak ve orada onun senin hakkında ki ilk izlenimleri senden hoşlanmasına yetecek hemen olmasa da oradan net şekilde ahbap olarak çıkacaksınız. Anlatabildim mi Rosa?’’

‘’Wattpad tanışma hikayesi gibi oldu ama bence çok güzel oldu. Teşekkür ederim abla umarım işe yarar’’

‘’Yarayacak’’ böyle dememle sıkıca bana sarılmış bende saçına bir öpücük kondurmuştum çantasını alıp arabadan inecekken de: ‘’Sınav için başarılar yine A+ alacağına inanıyorum’’ demiştim başını sallayıp arabadan inmiş ve bana el sallayarak Dylan’a doğru ilerlemişti. Doğrusu kardeşimin ne yapacağını çok merak ediyordum aynı zamanda gerçekten inanıyordum. Artık izleyip gözleyecektim buradan mutlu çıkmaları beni de mutlu edecekti. Yaz dizisi izler gibi onları izleyecektim.

 

Rosa’dan

 

Son iki gündür hayatım öyle ilerliyordu ki yıllardır yanımda olmayan tanrı sanki artık yanımda olmaya karar vermişti. Ailemle aramın düzelmesi, ablamın bana abla olmaya başlaması, notlarımın yükselmeye başlaması ve Dylan… Her şey harika ilerliyordu o kadar iyi ilerliyordu ki bu ilerleyiş beni bile şaşırtıyordu. Ablam arabadan beni seyrederken ben boynumdaki Haçı uzun zaman sonra çıkarıp önce öpmüş sonra önce sağa sonra sola yaparak tanrıya minnetimi sunmuştum galiba artık Kilise’ye gidip bu son günde bana yaşattıkları için ona dua etmeliydim ve evet bunu yapacaktım. Ayağıma dolanan kedilere az az mama dökerken adım adım da Dylan’a yaklaşıyordum şimdiden geniş omzu ve kaslı sırtı uzaktan bile beni cezbeder olmuştu o gerçekten harikaydı. Şu hayatımda hiç ciddi ilişki yapmamıştım ama ben de ablam gibi yıllarca sürecek bir ilişkim olsun istiyordum annemle babam gibi, ablamla Ethan gibi işte hepsinin hikayesi bu lisede başlıyordu burada öyle bir geçmiş yatıyordu ki yıllarca hem mutluluklara hem acılara şahit olmuştu sadece lise değil kasaba genelinde bu durum böyleydi ben mutlu olan tarafta olmak istiyordum yani Dylan’la ciddi bir ilişki yaşamak işte tüm hayalim bundan ibaretti ve olması beni dünyanın en mutlu insanı yapardı. Mamalarını yiyen kedileri sevdikten sonra iyice Dylan’a yaklaştığımda o hala benim farkında değildi sadece önündeki hayvanlarla ilgileniyordu iyice dibine yaklaştığımda sonunda onla ilk diyaloğumu kurmuştum:

‘’Yardımcı olmamı ister misin?’’ başını arkaya doğru çevirdiğinde de ilk karşılaşmamız oldu kısa süreliğine gözlerimiz birbirine odaklandığında ben gülümsüyordum: ‘’Bu saatte benden başka biriyle aynı amaç için karşılaşacağımı beklemiyordum olur’’ dediğinde ise adeta kalbim küt küt atıyordu. Yana doğru kayıp iyice ona yaklaşmama izin verdiğinde yavaşça yanına çöktüm. Önce o yakışıklı yüzüne bakmış sonra bana sürtünen kedinin önüne mama paketinden fazlasıyla boşaltmıştım kedi iştahla mamasını yerken mamasını yemeyi bitirmiş kedilerde bana yaklaşıp kendini sevdirmek istiyor; ben de bu isteklerin hepsini kabul ederek sokaktaki bu tatlı canlıların kafasını, boynunun altını, tüylerini ve eğer yatarsa karnını okuşuyordum Dylan fark ettirmese de sanki göz ucuyla beni izliyor gibi görünüyordu en son oda benle konuşmuştu:

‘’Kediler seni seviyor galiba baksana hepsi yanına uçuştu’’

‘’Bende onları seviyorum sadece kediler değil köpekleri de çok seviyorum’’ dediğimde gülümsemiş ve bu sefer de benim bildiğim bir soruyu sorasın tutmuştu:

‘’Her sabah bu kadar erken geliyor musun?’’

Başını hafifçe oynattı gelen bir köpeğe de mama verip başını okşayınca yine bana dönmüş: ‘’Evet, geliyorum daha doğrusu gelmek zorunda hissediyorum çünkü havalar çok soğuk ve onlar soğukla, açlıkla cebelleşirken biz sıcak evimizde uyuyoruz. Bu beni çok kötü hissettiriyor. O yüzden her gün geliyorum, hem de hepsini çok seviyorum çocuklarım gibiler baksana şuraya kulübe bile yaptım’’ eliyle ağaçların arasındaki geniş kulübeyi gösterince yüzümdeki gülümseme daha da büyümüştü. Dylan gerçekten çok iyi bir insandı ve ona bayılıyordum. Hayranlıkla o kulübeyi gösterdiği tarafa bakarken: ‘’Bu harika bir şey biliyor musun bende evimizin bahçesinin bir kısmını öyle hayvanlar için kapalı alan yaptım’’ dediğimde bu duyarlılık anında onu da şaşırtmıştı yani aramızda ki bu konu hakkındaki benzerlik ilgisini çekmiş olmalıydı. Yavaş yavaş bana ısındığını görebiliyordum bana bakarken sanki gözlerinin içi parlıyordu buda dikkatimden kaçmamıştı. Onun gözündeki ilk izlenimleri bana karşı olumluydu bu iyi bir şeydi aniden ‘’Ablanla barışmışsınız’’ dediğinde donup kalmıştım heyecanla: ‘’Sen nereden biliyorsun?’’ diye sorduğumda önce gülmüş ardından: ‘’Burası küçük bir kasaba söylentiler hızlı yayılıyor sizin anlaşamadığınızı herkes biliyor sen de aslında beni tanıyorsun yani beden eğitimi dersinde sınıflar farklı da olsa aynı saatte oluyoruz. Şu futbol takımından da eminim ki biliyorsundur.’’ dediğinde anlamış gibi başımı sallayarak: ‘’9 numara’’ demiştim bu sefer gülen yine oydu ‘’Tanıyorsun demiştim’’ dediğinde ikimiz de gülmüştük bakışlarımız adeta birbirine odaklanmışken: ‘’Seni tanımamak mümkün değil Dylan yani her şekilde ilgi çekiyorsun’’ diye ağzımdan kaçırdığım itirafla utangaçlıktan yerin dibine girmek üzereyken konuyu kendime getirmeyi başarmıştım: ‘’Ben de Rosa’’ elimi uzattığında başını salladı ‘’Memnun oldum’’ elimi önce sıkmış sonra benim çekmemle beslediği hayvanlara dönmüştü. Ben etrafa başka hayvan kaldı mı diye bakarken üşümeye de başlamıştım fakat kalbimin sıcaklığı beni saatlerce burada tutmaya yeterdi aşk öyle garip bir duyguydu insan için yani etkisi seni ele geçirdiği için ısıtmaya bile yetiyordu. Dylan çoğu hayvanı beslemiş gibi görünüyordu ayağa kalkıp müsait yerlere mama döktükten sonra: ‘’Hayvanların hepsini beslemişsin bana çok bir şey kalmadı’’ dediğimde benim yapmayı planladığım öneriyi o yapmıştı: ‘’Şey Rosa hava soğuk istersen şu cadde üstündeki kafeye gidelim mi? Sıcak bir şeyler içeriz’’ kalp atışlarımın hızlandığını ve yerimde duramadığımı hissettim tanrım o gerçekten bende farklı bir etki yaratıyordu şimdi bir şeyler içmeyi teklif etmişti. Bu harikaydı aynı heyecanla başımı salladığımda ‘’Olur’’ dedim ‘’Harika o zaman arabam şurada zaten üşüdün sana iyi gelecek’’

Doğrularak arabasına doğru yöneldi arabası Mercedes G serisindendi ve son derece güzel duruyordu otomobilin siyah rengi uzaktan beni bile cezbederken o çoktan ağacın yanına park ettiği arabasına ulaşmıştı. Uzaktan bizi seyreden ablama sevindiğimi çok mutlu olduğumu belli eden birkaç hareket yaptıktan sonra gülerek ‘Ok’ işareti yaptım camdan oda ağız hareketiyle ‘’İşte bu kızım’’ demişti araba baya yüksekti ve bu yüzden bana kapıyı açanda Dylan’dı arabaya bindiğimde hemen sürücü koltuğuna geçmişti ben de arabayı iyice inceliyordum: ‘’Mercedes G kasa 2024 model yeni 6 silindirli dizel motor, 367 beygir güç ve 750 nm tork üretebilecek kapasitede gücü ise çok iyi dağıtıyor. İç dizayn zaten harika şu deri koltuklara ve kontrol merkezine baksana bu adeta manyak bir makine’’ deyip susmuştum arabalar hakkında çoğu kızın aksine bilgim çok iyiydi. Bu onun da ilgisini çekmişti: ‘’Sen bunları nereden biliyorsun?’’ diye sorduğunda cevap olarak: ‘’Her kız aynı değil yani ben hep otomobillere meraklıydım’’ demiştim ‘’Hoşuma gitti’’ bakışlarımı ona çevirdim el frenini indirip ‘’O zaman hadi bakalım’’ deyince arabayı çalıştırmıştı. Bahsettiği kafe benim de ablama dün kruvasan aldığım buranın meşhur butik kafesiydi dakikalar içinde arabayı oranın önünde durdurduğunda havadaki karanlık gitmiş etraf tamamen aydınlanmıştı ufuklardaki güneş günler sonra kasabaya selam çakarken biz ilk randevumuz için kafeye girmiştik. Bu heyecan vericiydi yani insanın sevdiği ile bu şansı yakalaması daha ortada hiçbir şey yokken bile iyiydi. İçeriye adım attığımız anda sıcak hamur kokusuyla kahve kokusu birleşmiş ortaya solumaktan hiç sıkılmayacağın bir koku bırakmıştı. Küçük kafenin içinde çalan eski İspanyol şarkılarından biri de kafeye girdiğimiz an romantizmi bize hissettiriyordu sadece bu değildi dükkanın her köşesinde asılı olan tablolar görünüşü güzelleştiriyordu oturduğumuz yer kafenin en güzel köşesiydi ben oraya oturduğumda o kasaya yürümeden: ‘’Ekstra shotlu laktosuz latte’’ dedim başını sallayıp beni onayladı elinde kahvelerle geri geldiğinde yanında kurabiyede vardı: ‘’Seveceğini düşündüm’’ gayet doğru bir düşünceydi masaya oturup bir kahveyi bana uzattığında karşılıklı yudumlamaya başlamıştık içeride ki sıcak gerçek anlamda bana iyi gelmişti çünkü dışarısı çok soğuktu:

‘’İyi geldi bu kahve’’ dediğimde ‘’Kahvenin iyi gelmediği kimse yoktur’’ demişti son derece haklı olduğunu söyleyebilirdim. Kahve şu dünyaya gelmiş en güzel şeylerden biriydi bir yudum daha aldığımda ‘’Söylenenlerin aksine çok tatlı bir kızsın farkında mısın?’’ diye sordu başta sustum sonradan ağlayacak gibi olsam da konuşabilmiştim: ‘’Herkes benim için aynısını düşünüyor yani bir damga yiyince o hayatın boyunca silinmiyor ben onların gözünde 15 yaşında hamile kalan ve kürtaj yaptırmak zorunda kalmış sürtük kızım bu asla değişmeyecek’’ gözümden bir damla yaş aktığını fark etmeden Dylan peçeteyle gözüme uzanıp akan yaşı göz kenarlarımdan silmişti peçeteyle geri çekildiğinde: ‘’Fakat sana bunu diyenlerin belki hiçbiri senin kadar iyi değil. Bir insan. Geçmişte yaşadıklarıyla yargılanamaz Rosa herkes hata yapar önemli olan bunun farkına varmak ve aynı hataları yapmamaktır’’

 

Sözleri kulağıma şiir gibi gelmişti ses tonu gerçekten iyi ve insanı rahatlatan cinstendi peçetesiyle gözlerimde ki yaşları silmesi de beni tekrar ona düşürmüştü benim için iyi birisin demiş asla onlarla kıyaslanamayacağımı söylemişti:

‘’Peki gerçekten öyle mi? Yani ben onlardan iyi miyim?’’

‘’Hem de fazlasıyla Rosa senin yaptığını kim yapar kendinde söyledin evde onlarca kediye, köpeğe bakıyorsun sırf onlara bakmak için bahçede yer bile yapmışsın sabahın köründe herkes sıcak yatağında uyurken sen buraya gelmişsin. Emin ol bu yaptığını herkes yapmaz’’ eli elime uzandığı an kalbimin çarpışı hızlandı o kalp küt küt artarken elinin sıcaklığı tüm bedenime işlemişti. Bu bizim ilk temasımızdı ve son olmayacaktı yani ben son olmamasını sağlayacaktım kahvem neredeyse bittiğinde: ‘’Peki sevgilin var mı?’’ diye sormuştum Dylan önce cevap vermese de: ‘’Bayadır yok etrafına baksana herkes aynı değil mi? Doğallıktan uzak egolu ve kibirli işte ben hayatıma giren biri böyle olsun istemiyorum. Yani ne bileyim Rosa önce sana bakıyorum sonra sana sürtük deyip hakaret etmeye çalışanlara sen hepsinden farklısın işte benim aradığımda senin gibi biri, hep öyleydi. Kendine baktın mı hiç? Sen bugüne kadar makyajını hiç abartmadın kendi doğal güzelliğini asla bozmadan üstüne koydun ama onlar… Hepsi bir at yarışında ve kim kazanırsa ben onların olacakmışım sanıyorlar. Bu iğrenç bir şey’’

Siniri bozulmuş bardağındaki tüm kahveyi kafasına dikmişti bu duyduklarıma inanamıyordum sadece ben onu değil Dylan’da beni takip etmişti bu demekti ki oda benden hoşlanıyordu ve az önce bunu ağzından kaçırır gibi olmuştu. Ortama sessizlik çöktüğünde ise ikimiz de utandığımızı birbirimize belli etmiştik ne diyeceğimi dahi bilmiyordum çünkü hepsi Dylan’ın az önceki sözleri ile karışmıştı: ‘’Şe-şey haklısın yani…’’ deyip ne söyleyeceğimi unuttuğumda gözlerimi sürekli ondan kaçırıyordum o gülmeye başladığında utançla gözlerim ona dönmüş ben gözlerimi ona döndürünce eliyle yüzüme uzanıp: ‘’Utanmana gerek yok Rosa ben içimden geçenleri söyledim sen doğal bir şekilde çok güzelsin ve farklısın’’ dedikten sonra elini benden çekmişti. Öyle bir anın içindeydim ki hem bedenim hem kalbim cayır cayır yanıyordu o an sanki tüm dünya durmuş kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ellerim adeta ter içinde kalmıştı yüzümdeki sıcaklıkta benim utangaçlığımı ve ona karşı hislerimi ele veriyordu bu utangaçlığımı zaten söyleyip beni yine övmüştü ancak o kadar basit değildi işte. Etrafta insanların tüm sesleri durmuş sadece Dylan’ın sesi yankılanıyordu zihnimde hiçbir şey söyleyemeyecek kadar donup kalmıştım bu çok farklı bir duyguydu ve aynı zamanda beni fena şekilde azdırıyordu. Bu iyi bir şey miydi bilmiyordum ama çok iyi bir şey olduğundan emindim kahvem tamamen bitmiş kurabiyeyi de ardından mideme indirmiştim bir şeyler yersem konuşmama gerek kalmayacağı görüşündeydim çünkü ne dersem diyeyim rezil kepaze olacağım kesindi ağzımdakileri yuttuğumda o hala beni seyrediyordu ve ben suspus karşısında kalmaya devam ediyordum çünkü kafam çok karışıktı:

‘’Kafan karışık gibi duruyor’’ dediğinde başımı öne geriye salladım artık içimde tutmakta çok zorlanıyordum: ‘’Dylan sana itiraf etmek istediğim bir şey var artık içimde tutamıyorum ben senden hoşlanıyorum hem de yıllardır sen hep benim gözümdeydin bilmiyorum ama son 3-4 aydır senden başka bir şey düşünemiyorum. Hep seni görüyor ve izliyordum seni tanımaya çalışıyordum ve ne kadar iyi biri olduğunu görünce hislerim daha da kuvvetlendi. Oh be söyledim!’’ heyecanla cümlemi bitirdiğimde Dylan sanki hiç şaşırmamıştı ve onun sakin tavrı beni adeta sersemletmişti her şeyden haberdar gibiydi ama aynı zamanda sevinmişe benziyordu gözlerinde gördüğüm güven ve rahatlık kalbimdeki karmaşayı iyice arttırmıştı gülümsemesi, yüzüne yayılan dingin ifade… İçimde beliren hisleri anlamaya çalışıyordum ama onun her şeyi önceden bilmesi beni hazırlıksız yakalamıştı:

‘’Biliyordum’’ dediğinde tekrardan şaşkınlık yüzüme oturdu içimdeki duvarlar bir anlığına çöktü ma elini elime doladığında bir sıcaklık hissettim. O sıkıca tuttuğu elini uzun süre bırakmadı; bu hareketi beni şaşkınlıktan çıkarıp güven dolu bir duyguya çekti o beni çok önceden çözmüştü: ‘’Senden hoşlanıyordum Rosa az önce de dedim sen hepsinden farklıydın ne yaşamış olursan ol ben bunu görmüştüm’’ dediğinde artık sözün bittiği yerdeydim. Bu söyledikleri resmen beni eritmişti: ‘’Ne dersin bizden olur mu?’’ dediğimde de hemen ‘’Denemeden bilemeyiz’’ yanıtını vermişti bu yanıt öyle dokunmuştu ki bana kalbimle beraber ruhumu da Dylan’a bağlamıştı kalbimi tamamen onun eline vermeye hazırdım: ‘’O zaman şimdi…’’ hafifçe başını oynattı ‘’Biz senle’’ gülüp bıraktığım elimi tutmasına izin verdim ‘’Öyleyiz’’ saatine bakıp ayağa kalktığında bende peşinden kalktım derslerin başlamasına az kalmıştı ve yine az sonra matematik sınavı vardı. Küçük dükkandan çıktığımızda sıcaktan soğuğa geçişin etkisiyle bedenimi saran ürperti hissi ile soğuktan titrediğimde bir kolu omzumu sarmış diğer kolu beni kendine çekerek onun sıcak tenine değdirmişti. İlk kez bu kadar yakındık gözleri gözlerime bakıyor o duyguyu bana geçiriyordu. Teni iyice tenimi ısıttığında ‘’Daha fazla üşüme hadi arabaya gidelim’’ dediğinde başımı ‘olmaz’ manasında iki yana salladım. Zaten bana takık insanlar beni onunla yan yana aynı arabadan inerken görünce tüm nefretlerini tekrar yüzüme kusacaklardı bu insanın ne olursa olsun çok zoruna gidiyordu o yüzden kimsenin bizi bilmesini istemiyordum ancak Dylan aynı düşünmüyordu ben: ‘’Çok dedikodu çıkar’’ deyip yürümeye çalıştığımda yakaladığı elimden beni kendine çekip: ‘’İnan bana o aptalların çıkaracağı dedikodu sikimde bile değil seni kıskanacaklar onu belki nefrete dönüştürecekler ancak ne olursa olsun umurumuzda bile olmamalı. O okula birlikte girmeliyiz hem artık sevgilim değil misin?’’ üstüme attığı sorgular bakış ve direk onun dediğini bana kabul ettiren ses tonu yine beni ikna etmeyi başarmıştı. Birlikte arabasına bindiğimiz de aptalca sırıtıyordum. Arabayı okulun önüne kadar getirdiğinde bahçedeki herkesin gözü arabadaydı merakla içerideki ikinci kişinin kim olduğuna bakarken Dylan otoparka park ettiği arabadan inip benim kapıma kadar gelmiş önce açıp sonra elini uzatmıştı ben ayağımı yere basıp arabadan indiğim anda herkesin gözü bizdeydi sanki gözlerine inanmamışçasına bize bakarken biz resmen bir rüyadaymış gibi el ele okula yürüyorduk bahçede bizi görenlerden: ‘’Bu nasıl olur? Dylan ve Rosa’’ diye sesler yükselirken biri: ‘’Sürtüğün amcığını yalamak tatlı gelmiştir merak etmeyin maks 2-3 gün sonra ayrılırlar’’ dediğinde gözümden bir damla yaş aşağıya düşmüştü bana böyle denmesine katlanamıyordum ancak ben bu söylenene kayıtsız kalırken Dylan elimi bırakıp bunu diyem çocuğa doğru yürümüş: ‘’Senin ağzını yüzünü sikerim ben’’ deyip sert bir yumruğu suratına yapıştırmıştı tekrardan elimi tuttuğunda: ‘’Artık ettiğiniz her lafta eğer Rosa’nın adını duyarsam sizi dövmekten beter ederim. Anladınız mı beni?’’ yüksek çıkan sesi ile herkes başlarını salladığında o tuttuğu elimi dudaklarına götürerek avcumun içini uzunca öpmüştü: ‘’Artık ben yanındayım ve kimse sana aşağılık laf ve hakaretler edemez’’

‘’Sana inanıyorum’’

İnanıyordum çünkü gözlerinde ki ciddiyeti görmek zor değildi sözlerinden oldukça emin konuşuyordu yani açık olmak gerekirse güven veriyordu. Okul binasından içeri adım attığımızda ve kendi katımıza çıktığımızda da sesler hala kesilmemişti özellikle kızlar beni işaret ediyor nasıl olduğunu sorgularcasına kendi aralarında konuşuyorlardı işte hayatta neyin ne zaman olacağı belli olmuyordu Sara’nın kayboluşu ve öldürülüşü gibi hata o kadar garipti ki en yakın arkadaşım kaybolmasının ardından 3 ay geçmişti o günden sonra izine asla rastlanamamıştı işte zaman da öyleydi çok hızlı akıp gidiyordu ancak acıların yanında mutluluklarımız da oluyordu. O mutluluğun da ne zaman geleceği bazen belli olmuyordu kimsenin Dylan’la beni beklemediği gibi gerçi bende beklemiyordum fakat olmuştu bu onları istediği kadar kudurtabilirdi. Yine de Sara’yı hatırlamak yüzümü astırdığında Dylan sanki hissedercesine: ‘’Rosa iyi misin?’’ sorusunu bana yöneltmişti. Ben iyi miydim? Aylar önce kaybolan en yakın arkadaşımın son sevgilisiyle hatta potansiyel cinayet şüphelilerinden biriyle sevgili olmak beni iyi yapar mıydı? Yoksa Dylan’ı dışarıdan iyi göründüğü ve o Sara’yla birlikteyken bile ona delicesine aşık olduğum için mi hem dışını hem içini iyi görmek istiyordum?

 

*****

 

‘’Rosa’nın kaybolduğu gece neredeydin?’’ sesin şiddeti sorgu odasının karanlığında iyice gerilimli bir hava oluşturduğunda Dylan hala suskun suskun karşısındaki dedektife bakıyordı: ‘’Evde’’

‘’Yalan söylüyorsun o gece Rosa ile aynı partideydin son görüldüğü yerde yaptığımız araştırmada bak ne bulduk’’ adli tıp dosyasını Dylan’a doğru ittirdiğinde Dylan ne yapacağını şaşırmıştı ancak bu suskunluğunu yok etmemişti dedektif ayağa kalkarak oturduğu sandalyeye ellerini yaslayıp: ‘’Onunla cinsel ilişkiye girdiğine dair elimizde kanıtlar var Dylan ve onunla görüşen son kişinin sen olduğuna dair’’ dediğinde Dylan korkuyla başını salladı ayağa kalkmaya çalışmıştı ancak ellerindeki masaya bağlı kelepçe buna izin vermemişti:

‘’Hayır, onunla son görüşen ben değildim delilleri karartmışlar o kişi ben değilim bu imkansız onun son görüştüğü kişi ablasıydı’’ sesi yükselmeye başladığında dedektif bir kahkaha attı: ‘’Peki Sara Montgomery cinayeti pardon kaybolması hakkında ne diyeceksin?’’

 

*****

Bugün itibari ile 1ve 2. bölümlerimizde yayında olaylar gittikçe kızışıyor bakalım diğer bölümlerder ne olacak? Ben biliyorum ama siz biraz daha bekleyeceksiniz

Loading...
0%