Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GİRİŞ

@gokberk06

BU BÖLÜM YETİŞKİN İÇERİK, ÇIPLAKLIK VE MADDE KULLANIMI İÇERMEKTEDİR

*****

Gece karanlıktı, sadece saf bir karanlık vardı yıldızlar bile adeta gökyüzüne küsmüşçesine tüm kasabayı terk etmişti. Sokaklarda tek tük insanlar varken çoğu dükkan yapılan meteoroloji uyarısından dolayı kapatmış çalışanlar ve dükkan sahipleri evlerine dönmüştü. Dönmeyenler ise arabalarına binmiş eve gitmeye çalışıyordu. Şehirde ki tüm hayat neredeyse gece durmuştu radyolarda sürekli: ‘’Uzmanlar bu akşam saat 19.00’dan sonra beklenen yoğun kar fırtınasına yakalanmamak için tehlikeli hava koşullarından dolayı ihtiyaç olmadığı halde evden çıkılmamasını, araba kullanılmamasını öneriyor. Çok kısa süre içinde başlayacak kar fırtınası özellikle Ravensbrook kasabasının merkezinde yoğun şekilde hissedilecek. Fırtına kısa süreli olmayacağı için yerel yetkililer yarın okullar ve üniversitelerin olumsuz hava koşullarından dolayı tatil olduğunu duyurdu. Lütfen sizde kendinize dikkat edin ve fırtınaya yakalanmayın’’ diye anons geçip hepsi ardından ana haber bültenine bağlanıyordu. Sokaktaki insanlar telaş içinde evlerine koşarken kar yavaş yavaş serpiştirmeye; etkisini hissettirmeye başlamıştı. Dışarıdaki ılık hava çoktan yerini sert bir soğuğa bırakmış yere düşen kar tanelerine hoş geldin demişti. Kar yağmaya başlamış radyo ve televizyonlar sürekli aynı uyarıyı geçerken kasaba gençleri parti grubundan mesaj beklemekteydi herkes telefonunu kontrol ederken gelen: ‘’Beyler bayanlar bu siktiğimin partisi ya öyle ya böyle bu gece olacak’’ mesajı geldiğinde yüzlerinde beliren gülümseme ile hazırlanmaya geçmişlerdi. Kızlar en seksi elbiselerini giyerken kasaba erkekleri parti için en güzel kombinlerini hazırlamıştı. Bu büyük TeenRavensbrook partileri yılda 6 kez düzenleniyordu ve bölgenin en büyük aynı zamanda en iyi partisi oluyordu. Bilet almak için tek şart lise veya üniversitede olmaktı. Eğlence boyutu o kadar büyük oluyordu ki gece çok geç saatlere kalan gençler aldıkları alkol ve uyuşturucuların etkisi ile evine dönecek halde bile olmuyordu ve her türlü olay yaşanıyordu fakat yine de herkes bu partiye katılmak istiyor, parti günlerinin gelmesi için can atıyordu. Genç kız üstüne giyeceği elbiseyi seçerken elbisenin olabildiğince güzel olmasına dikkat ediyordu. Ablası parti sahibinin sevgilisi olduğundan ondan önce çıkmış çoktan parti evine varmıştı kendisi de az sonra çıkacaktı. Kendi kendine: ‘’Bu yeterince seksi olmadı’’ deyip üstündeki elbiseyi öfkeyle fırlattığında odasının içinde çırılçıplak kalmıştı. Tam yeni elbisesini seçecekken telefona gelen mesaj sesiyle oraya dönmüştü mesajın üstüne tıkladığında: ‘’Sakın partiye gelme’’ yazıyordu ancak o gitmeye kararlıydı. Başını iki yana sallayıp ‘’Hayır onu korumalıyım’’ deyip dolan gözlerini sildiğinde dolaptan sade beyaz ama oldukça seksi bir elbise çıkarıp askısından üstüne geçirmişti elbisenin geniş sırt ve göğüs dekoltesi vardı. Gülümseyerek aynaya bakıp: ‘’İşte bu’’ dedi zar zor elbisesini bağlayıp makyaj masasına oturduğunda telefonu çalmaya başlamıştı ancak o cevap vermedi çünkü arayanın ne söyleyeceğini biliyordu. Parti için tamamen hazır olduğunda kol çantasını koluna asıp odasından çıktı. Saat 8’i geçmiş kar dendiği gibi şiddetlenmişti. Merdivenlerden aşağı indiğinde annesi yemek hazırlıyordu:

‘’Anne ben çıkıyorum’’

‘’Kızım uyarıları duymadın mı?’’

‘’Ablamda orada merak etme kendime dikkat ederim, babam gelince onu çok öptüğümü söyle’’ deyip atkısı ve paltosunu giydi çağırdığı Uber kapıda onu bekliyordu. Hızlıca arabaya atladığında kar şiddetini arttırmıştı fakat tüm gece evde olacakları için dert etmiyordu.

‘’TeenRavensbrook partisinin olduğu eve gideceğim’’

‘’Merak etmeyin küçük hanım 15 dakikaya oradayız. Bugün oraya çok kişi taşıdım siz geciktiniz galiba’’

‘’Aslında çok gecikmedim sadece ne giyeceğimi bulamadım’’

‘’Klasik kız sorunları’’ hem şoför hem genç kız gülerken genç kız telefonunu eline almıştı gelen üst üste mesajları gördüğünde ise yüzü düşmüştü:

‘’Oraya gelmemelisin’’

‘’Ölmek mi istiyorsun?’’

‘’Ne yapmaya çalışıyorsun ablanı bilmiyorsun sanki seni orada tutar mı?’’

Gelen mesajlara yine cevap vermedi ablasının kendisine inanmayacağını biliyordu çünkü ablası hep kendisinin onu kıskandığını düşünürdü ama yine de ispatlamaya çalışacaktı. İşte sırf bu yüzden oraya gidiyordu. Yaklaşık 15 dakika sonra araba Blackwood Malikanesinin önünde durduğunda ‘’Borcum ne kadar?’’ diye sordu şoför: ‘’20 dolar yeterli’’ dediğinde hemen çıkarıp vermişti. Arabadan inip dev malikaneye yürürken kalbi küt küt atıyordu bu malikane kasabanın kurucularından olan çok soylu bir aileye aitti yıllar önce sadece zenginler ve soyluların yaşaması için bu kasabayı Henry Blackwood eşi Eleanor Blackwood’un isteklerini bir yere toplamak için başka soylu ailelerle birleşip kurmuş zamanla diğer kesimlerden insanlarda kasabanın içine karışmıştı. Bu malikane ise kasabaya kurulan ilk yapılardan biri olmuştu ve o zamandan beri ayaktaydı. Yavaş adımlarla dev bahçeye girdiğinde karın şiddeti artık yürümesini dahi zorlaştırıyordu etrafta güvenlik görevlileri dönerken partinin giriş kapısına gelmeden telefonundan qr kodu açtı yaklaştıkça müzik seside artmıştı:

‘’Biletinizi görebilir miyim?’’

‘’Tabii’’ başını sallayıp telefonunu gösterdi görevli bileti okutup kapıyı açtığı anda adeta bir parti ortamına dönüştürülmüş ışık gözünü kamaştırmaya başlamıştı. İçeride ki gençler çoktan dans etmeye, içmeye, sevişmeye başlamış hatta bazılarının kafası gitmişti üstündeki montu teslim edip içeri girdiğinde ilk yaptığı elinde tepsiyle dolaşan garsondan bir şampanya almak olmuştu aldığı içkiyi yudumlaya yudumlaya dans edenlerin arasına karıştığında gözleri sadece ablasını arıyordu. Dans edilen alan o kadar kalabalıktı ki geçmek bile çok zorken o sürekli etrafı izliyordu ve elindeki içki çoktan bitmişti ama o daha fazlasını istiyordu. Elindeki şampanya kadehini bırakıp kendisine başka bir içki almaya gitmiş alabileceği en sert içkiyi almıştı viski bardağını kafasına diktiğinde boğazına yerleşen acı tadı umursamadan bir tane daha aldığında gözleri yaşarmıştı. Üst üste içtiği içkilerden sonra elindeki başka bir içkiyle ayağa kalkmıştı içkinin etkisinin onu ele geçirdiğini anlayabilse de hala bilinci yerindeydi ve sadece ablasını arıyordu. İnsanların arasına karışmadan köşelerden giderken her yerde sevişen öğrencileri görüyor inleme seslerini duyuyordu: ‘’Ah ah ah! Daha sert sik beni!’’ yanından geçen çifte çarptığında: ‘’Kusura bakmayın keyfinize bakın’’ deyip hızlanmıştı. Eğlenmek istiyordu ancak ablasına gerçeği açıklamadan eğlenmek içine sinmiyordu tekrar kalabalığa karıştığında sonunda tanıdığı birini görebilmişti hızlıca ona doğru koşup: ‘’İsebella!’’ diye seslendi eğlenen kız genç kıza döndüğünde: ‘’Sonunda tanıdığım biri’’ deyip sıkıca ona sarıldı. Kollarını çektiğinde: ‘’Ablamla konuşmam lazım onu gördün mü?’’ diye sorunca İsebella başını salladı ve kızın kolunu dostça tuttu:

‘’Gördüm ama çok kötüydü Ethan’la yukarı çıktı sanırım. Yine kavga mı ettiniz?’’

‘’Hayır, bir şeyi yanlış anladı onun sayesinde onla konuşmam gereken çok önemli bir konu var hemen şimdi!’’ sesi telaşlıydı uzaklaşmaya çalışınca arkadaşı: ‘’Sorunlarınızı konuşarak çözemediğinizi biliyorum canım boş yere stres yapıyorsun. Gel biraz dans edelim ablanda zaten iner ikinizde tam olarak rahatlayınca konuşursunuz şu an ne olduysa çok öfkeli olabilir’’ dedi, kız bunu düşününce mantıklı bulmuştu ablası sinirliyken ona asla laf anlatamayacağını biliyordu. Düşününce İsebella’ya dönüp elindekini işaret etti: ‘’Kokain mi o?’’ İsebella gülerek başını sallayınca kız da gülümsedi: ‘’Aslında şu an eğlenmek bana iyi gelir biraz rahatlamam lazım’’ dedi İsebella’nın verdiği kokaini burnuna çekip dans pistine ilerlediğinde müzik değişmiş Uptown Funk’a geçmişti. Herkes müzikte delicesine dans ederken oda aralarına katılmış partinin havasına ayak uydurmayı başarmıştı. Dans ederken İsebella kıza doğru onun duyabileceği seste: ‘’Sanırım bugün şu oğlanla sevişeceğim parti başladığından beri bakışıyoruz!’’ dediğinde gülerek. ‘’O zaman yanına git ben başımın çaresine bakarım’’ diye aynı ses tonuyla bağırdı İsebella: ‘’Bence sen bugün de bir şeyi kaptıracaksın ama o yüzden beni kovuyorsun’’ şeklinde esprili bir dil kullanıp ellerini tokuşturduklarında İsebella kızın yanından ayrılıp bahsettiği oğlana doğru ilerlemişti. Tek başına dans ederken yarım bıraktığı kokteyli de bitirmiş gezen garsondan bir şampanya kadehi daha almıştı. İçkisini tekrar yudumlarken ablasını neredeyse unutmadan telefonunu çıkardı ablasına ses kaydı atacaktı çünkü bugün her şekilde onunla konuşmalıydı. İçkisini içe içe çok sesli olmayan bir alana geldiğinde hafif sarhoşluğunu belli eden sesle: ‘’Abla hiçbir şey bildiğin gibi değil ne olur bana inan. Lütfen en azından bu sefer inan bazı şeyleri çok yanlış anladın. Bilmediğin şeyler var hepsini anlatacağım ama buradan olmaz bizi deniyor ’’ deyip ses kaydını gönderdiğinde tüm dans etme isteği gitmişti piste bakıp gözlerine dolan yaşları sildiğinde sesten olabildiğinde uzaklaşmak istedi. Bar yerine mutfağa doğru ilerleyip kendine içki doldurup mutfak masasında açık kalan kokaini burnuna çektiğinde sendeleye sendeleye oradan çıkmış tüm insanları görmezden gelerek ilerlemişti. Sesin çok olmadığı tarafta oyun oynayan gençleri gördüğünde gözü tam onların karşısında sevişen bir ikiliye de takılmıştı: ‘’Ne oynuyorsunuz?’’ diye sordu bira şişesini çeviren çocuk kıza dönüp: ‘’Seks oyunu şişeyi çeviriyoruz şişenin ucu kimi gösterirse doğruluk mu cesaret mi diye soruyoruz eğer doğruluk derse ona bir soru soruyoruz bilemezse isteyen biri onunla sevişiyor eğer bilirse sevişeceği kişiyi o seçiyor, cesaret derse ise buradan bir kağıt çekiyoruz ve gözümüzün önünde sevişiyorlar kız-kız; erkek-erkek çıkarsa diğer tura geçiyor. DC’nin farklı bir versiyonu oynamak ister misin?’’ soruya karşı gülüp dolaptan alıp birayı kafasına diktiğinde: ‘’Biriyle sevişmek istiyorsam saçma oyunlara girmem gider direk yüzüne beni becermeye ne dersin derim. Beni tanıyorsun Dy, yani hayır’’ uzaklaşmak üzereyken çocuk: ‘’Dişli kızsın en başından beri diyorum’’ dediğinde arkaya doğru orta parmağını gösterip oyun alanından çıkmıştı. Başı artık dönmeye ve ağırmaya başlamıştı o yüzden artık sadece ablasını görmek istiyordu. Mutfak tezgahında oturup içkisini içerken gözlerinden yaş gelmeye başlamıştı. O kendi halinde ağlarken kapıda oyunda ona ‘oynamak ister misin?’ diye soran çocuk belirmişti:

‘’Selam’’

‘’Yine oyuna çağırmaya mı geldin? Gözünde çok sürtük gibi göründüm sanırım’’

‘’Hayır, sadece sana bakmak istedim. Kötüydün, sarhoş olduğun belliydi ve düşününce oynadığımız oyun gerçekten biraz saçma’’ kızın yanına çıkıp oturduğunda elinde telefon açıktı çünkü ablasından mesaj bekliyordu:

‘’Konu yine ablan mı daha yeni aranız düzelmişti ne ara tekrar bozuldu?’’ diye sorunca şaşkınlıkla çocuğa döndü:

‘’Sen nereden biliyorsun?’’

‘’Burası küçük bir kasaba söylentiler hızlı yayılıyor sizin anlaşamadığınızı herkes biliyor sen de aslında beni tanıyorsun yani beden eğitimi dersinde sınıflar farklı da olsa aynı saatte oluyoruz. Şu futbol takımından da eminim ki biliyorsundur. İlk günümüzde geçen konuşmayı hatırladın mı?’’ genç çocuk eliyle kızın göz yaşlarını sildiğinde gözleri birbirine odaklanmıştı kız: ‘’9 Numara’’ dediğinde ikisi de güldü ‘’Tanıyorsun demiştim’’

‘’Of Dy. Evet o güne kadar seni doğru düzgün tanımıyordun ama her kızın ilgisini çekiyordun ben dahil yani bir kızla sevişmek için aptal oyunlara ihtiyacın yok, sadece istemen yeterli istediğin her kız sana verir.’’

Kız tekrar bira şişesinden yudumladığında çocuk: ‘’

Kıskandın mı sen? Umarım kıskanmışsındır’’ dediğinde kız başını salladı: ‘’Dylan ben senden kimseden hoşlanmadığım kadar hoşlandım birde ben kıskanç bir kızım’’ elini uzattığında Dylan eli tutup: ‘’Biliyordum farkındaydım neyse şimdi bana anlatmak ister misin yani ablanla aranda olanları iyi gelebilir’’ deyince Rosa ‘olur’ manasında başını salladı: ‘’Ablam erkek arkadaşı Ethan ile yattığımı sanıyor hatta muhtemelen onun içkisine ilaç kattığımı düşünüyor ama yanlış ben, ben onla bir şey yaşamadım. Evet, Ethan ile beni öperken bir fotoğrafımız var fakat o bunu beni ablam sanarak yaptı hatta bana… Neyse galiba anlatmak istemiyorum; anlatmak istersem sanki her şey daha kötü olacak hissediyorum’’ gözlerindeki yaşları silecekken bakışları Dylan’ın üstündeydi: ‘’Peki sen bilirsin ben gideyim o zaman’’ dediğinde Rosa elini Dylan’ınkine uzattı: ‘’Anlatmak istemiyorum dedim gitmeni istiyorum demedim ki’’ deyince Dylan tekrardan Rosa’nın yanına oturmuştu: ‘’Hiçbir şey daha kötü olmaz emin ol ben yanına olmak isterim’’ derken Rosa başını Dylan’ınkine yaslamıştı: ‘’Yanımda birilerinin olduğunu bilmek güzel bir his çevremde kim varsa bana sürtük diyor ablam bile o yüzden hep sana açılmaktan korktum, çekindim ben’’ susup içkisini biraz daha yudumladığında bira şişesini yanına koyup Dylan’ın tarafına döndü ve elini Dylan’ın göğsünün üstüne koydu:

‘’Şu an istediğim bir şey var ama’’

Bir eli yavaşça Dylan’ın yüzüne kaydı dudağı Dylan’ın dudağının üstünde gezmeye başladığında hafifçe araladığı dudaklarının arasından içeri sızan dilini geri çekip: ‘’Şu an sadece beni becermeni istiyorum’’ sesi kısılmış başını Dylan’ın başına yaslamıştı. Dudakları tekrar birbirine girdiğinde Dylan’ın dudağı aralanan dudağının arasından içeri sızmış sonra elbisesinin eteğini yavaşça yukarı çekmişti:

‘’Gerçekten istiyor musun Rosa? Ne istediğini de ne söylemek istediğini de sanırım biliyorum böyle bir şey yaşadıktan sonra yapabilecek misin?’’

Dylan bu soruyu diye sorduğunda Rosa sadece başını oynattı ardından dudakları yine birbirine kitlendi. Rosa’nın gözleri bile gülerken: ‘’Burada beni soyamazsın şu an beni soyacak yer de bulamayabilirsin şu dışarıdaki kış bahçesine geçmeye ne dersin bence orası boştur’’

‘’Bana uyar’’ dediğinde Rosa tekrar gülümsemiş birlikte mutfaktan geçilen kısma geçip tünelden geçerek kış bahçesine ulaşmışlardı. Tüm ev gibi orası da sıcaktı ve Rosa’nın tam istediği yer burasıydı tekrardan Dylan’ın dudağına yapıştığında ilk yaptığı Dylan’ın şık kazağını çıkarıp vücudunu onunkine yaslamıştı. Kaldırdığı elbiseyi çıkarmadan elini kızın bacak arasına sokmuş, eliyle hafifçe ovalamıştı. Rosa’nın ağzından küçük iniltiler çıkmaya başladığında Dylan Rosa’nın elbisesinin kol askılarından birini indirmiş ardından elini sırt dekoltesinin üstünde dolaştırmıştı, Askıları tek tek çıkarıp elbiseyi serbest bıraktığında kızın çıplak bedeni açığa çıkmıştı Dylan bu sefer Rosa’nın kilodunu bacaklarından narince çıkarıp dilini o bölgede dolaştırırken kız zevkle inliyordu. Elini Dylan’ın ovuşturduğu göğsünün üstüne koyup başını yavaşça yukarı kaldırdı sürekli nefes alıp verirken Dylan başını bacak arasından çekip kızın dudaklarına yükselmişti. Onu öpebildiği kadar öpüp başını göğsüne indirdiğinde Rose sessizce: ‘’Emmek mi istiyorsun?’’ diye fısıldadı Dylan’ın başını göğsüne yasladığında sertleşen meme uçlarının emilmesi hoşuna gidiyordu. Ağzından tekrar bir inilti döküldüğünde Dylan bacak arasından çektiği elini Rosa’nın dudaklarına sürmüş kendini Rosa’nın göğsünden çekip dudaklarına kitlenmişti. Rosa’nın kaldırdığı bacağı tutup içine girdiğinde kızın iniltileri artmış zevk çığlıklarına dönüşmüştü. Bacağını tutup kucağına çıkardı tekrardan öpüşmeye başladıklarında inleme sesleri yükselmişti Rosa ve Dylan ise neredeyse terden sırılsıklam olmuştu. Kucağında aynısını yapmayı sürdürürken Dylan’ın başı yine Rosa’nın göğsüne kaymıştı diğer taraftan hala içindeydi. Rosa Dylan’ın kucağından aşağı doğru inip ağzını tam oraya sürecekken ‘’Seni aptal sürtük!’’ sesi ile başını arkaya çevirmişti. Ablası orada iğrenircesine onları seyrediyordu: ‘’Yine başkalarının sevgililerine kendini mi siktiriyorsun?’’ yüzünde sadece nefret vardı. İğrenircesine Rosa’ya bakarken Rosa doğrulmaya çalıştı elbiseyi göğsünün üstüne tuttuğunda: ‘’Üstünü giy ve çık bu kardeşsel bir mesele’’ dediğinde Dylan elini Rosa’nın yanağına götürdü: ‘’Her şey çok iyiydi merak etme ablan seni anlayacaktır’’ deyip kızın dudağına bir öpücük kondurduğunda Rosa göz yaşlarıyla başını salladı. Dylan üstünü hızlıca giyip çıktığında Rosa çaresizce, neyi nasıl diyeceğini bilmeyerek ablasına bakarken Amber elinde tuttuğu kardeşinin iç çamaşırını yüzüne doğru fırlatıp: ‘’Üstünü giy’’ dedi öfkeyle Rosa ses vermeyerek çıkarttığı kıyafetleri giymiş kendini zorlayarak ayağa kalkmıştı. Amber kardeşine yaklaşıp: ‘’Yine uyuşturucu yine alkol değil mi? İğrenç kokuyorsun’’ dediğinde Rosa tek kelime edemedi sadece korkuyla ablasına bakıyordu. Amber Rosa’nın yüzüne sert bir tokat attığında eli yüzünü tutmuştu Amber ise telefonundan bir fotoğrafı açmaya uğraşıyordu. Fotoğrafı bulup Rosa’ya doğru çevirdi: ‘’Bu ne Rosa? Bu ne? Ya sen bunu bana nasıl yaparsın!’’ öfkeyle bağırdığında gözlerinden süzülen yaşları silmeden çaresizce: ‘’Abla açıklayabilirim, açıklayacaktım.’’ dediğinde bu seferde: ‘’Neyi açıklayacaksın? Neyi açıklayacaksın be az önce canlı izlettirdiğin gibi benim sevgilime nasıl kendini siktirdiğini mi açıklayacaksın? Onun içkisine sattığın uyuşturucuyu koyup onu nasıl yatağa götürdüğünü mü açıklayacaksın? Anlatsana kardeşim!’’

Amber bağıra çağıra kardeşinin üstüne yürürken Rosa geriye geriye gidiyor kendini savunmaya çalışıyordu:

‘’Abla yapma ben ben uyuşturucu satmadım, hayır ben kullandım ama satmadım…’’ zar zor konuşuyordu gözleri, yüzü hepsi kıpkırmızı olmuş; öz ablası ona inanmıyor diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordu:

‘’Satmadın ha? Satmadın sen ne ara bu kadar yalancı oldun Rosa? Seni tanıyamıyorum artık!’’

‘’Abla yemin ederim ben, ben uyuşturucu satmadım abla; ben senin sevgilinle birlikte olmadım yapamazdım zaten sen beni ne kadar sevmesen de benim ablamsın, yapmam ben sana bunu yapmam’’ artık ağlamaktan resmen önünü göremez olmuştu: ‘’Evet öpüştük ama ben istemedim o yaptı bana inanmak zorundasın abla bilmediğin şeyler var onu tanımıyorsun. Be-beni... Nasıl olsa inanmayacaksın, ben söylesem yanımda durmayacaksın yine onu dinleyeceksin, sen bana hiç inanmadın ki’’ hayal kırıklığı ile ablasına bakarken ‘’Çünkü sen bir yalancının tekisin, yine yalan söylüyorsun hep söyledin!’’ sesi her saniye yükseliyordu ‘’Sen doğrusun onlar yanlış öyle mi? Sen doğru söylüyorsun o kadar kişi yalan öyle mi? Senden nefret ediyorum hiçbir şeyden nefret etmediğim kadar senden nefret ediyorum. Hayatın boyunca beni kıskandın, hep bana özendin, benim gibi olmak istedin, sevgilime bile göz diktin ona ilaç verip onla beraber oldun. Görmediğim şeyler var öyle mi? O zaman bunlara bahanen ne?’’ telefondaki yataktaki çıplak fotoğrafları kaydırırken Rosa ‘’Hayır’’ başını salladı ‘’Hayır abla, onlara inanamazsın, o seni kandırıyor, o seni kandırıyor abla’’ durmadan ağlamayı sürdürüyordu Amber kardeşine öfkeyle yaklaşıp: ‘’Beni kandıran tek kişi var oda sensin!’’ diye bağırdı ve devam etti: ‘’Dediğim gibi hayatın boyunca hep beni kıskandın, hep benim gibi olmak istedin ama aptal bir sürtük olmaktan öteye gidemedin’’ kardeşini sertçe ittirdiğinde Rosa daha fazla dayanamamış sertçe başını çarpıp düşmüştü. Ağlarken başının arkasına götürdüğü elini çektiğinde kafasının kanadığını anlamıştı. Sadece hayal kırıklığı ile ablasına baktı tek istediği ablasının ona yardım etmesiydi fakat Amber: ‘’Cehennemin dibine kadar yolun var!’’ deyip kapıyı sertçe çekerek çıkmış, kız kardeşini öylece bırakmıştı. Zar zor telefonunu cebinden çıkarıp ses kaydını açtı: ‘’Ablam bana inanmıyor, beni dinlemiyor ama dinleyecek ben ölsem de beni dinleyecek. O beni sevmese de ben onu çok seviyorum onu sevdiğim için bunu yapmalıyım. Kimlerle arkadaş olduğunu ona göstermeliyim, bunu onların bana, diğerlerine yaptıklarını öğrenmek zorunda çünkü sıra ona da gelecek çok korkuyorum, ablama bir şey olacak diye’’ sesi daha çok çıkmayıp baş dönmesi arttığında telefonu zar zor arkasına koydu tam o sırada kapı tekrar açılmıştı sert adımlarla ona yürürken bir ses:

‘’Sana gelmemeni söylemiştim ama dinlemedin ve geldin’’ şeklinde seslendi Rosa korkuyla karşısına bakarken: ‘’Ablam her şeyi öğrenecek’’ dediğinde bir kahkaha sesi yankılandı: ‘’Ablan sana inanmıyor gerçekten sana inanacağını mı düşündün? Sen tam bir aptalsın’’

‘’Her şeyin kanıtı elimde var göstereceğim inanacak bana, ne yaptığınızı bilecek’’ eli karnına uzandığında sürüklene sürüklene odadan çıkmaya çalışırken aynı ses konuştu: ‘’Ablan hiçbir şey bilmeyecek çünkü sen çoktan ölmüş olacaksın oyunu kazanan yine ben oldum Rosa’’

Eline aldığı bıçağı tek hamleyle kızın sırtına sapladığında Rosa acıyla inledi fakat bu sefer ağzını kapayıp çektiği bıçağı karnının farklı yerlerine saplamıştı. Rosa hareket edemeyecek duruma geldiğinde onun yanına çöktü:

‘’Her seferinde ölmek istediğini söyleyen sen değil miydin? İşte seni kurtarıyorum yaşamak istemediğin hayattan…’’ hızlıca doğruldu arka kapıdan oradan uzaklaştığında Rosa tutunmaya çalışarak kalkmaya çalışıyordu kısa sürede öleceğini bilse de: ‘’Bilmen gerekiyor abla’’ deyip zar zor doğruldu karnındaki yarayı tuta tuta ilerlerken tek istediği ablasını son kez görebilmekti. Mutfaktan çıkıp parti alanına yürürken zorda olsa ablasını görebilmişti. Sendeleye sendeleye insanların içine karıştığında neredeyse kimse durumunu fark etmemişti. Saçlarından tuttuğu ablasının karşısında durduğunda zorla: ‘’Abla’’ diye seslendi ablası ‘’Ro-Rosa’’ deyip telaşla arkasını döndüğünde genç kız ellerini karnından çekti Amber korkuyla: ‘’Hayır, Rosa!’’ diye bağırınca Rosa bu sefer diğer elini de başından çekmişti kanlı elini gördüğünde Rosa’nın gözlerinde yalvarırcasına ve ağlayan bakışlar vardı:

‘’Abla, ne olur bana yardım et, ne olur ölmeme izin verme! Ne olur’’ gözlerinden süzülen yaş yere aktığında Amber korkuyla başını salladı: ‘’Hayır, hayır kardeşim, ölemezsin!’’ dediğinde Rosa’nın son gücüde gitmiş bacakları daha fazla onu ayakta tutamamıştı. Yere doğru düştüğünde büyük çığlıklar yankılanırken Amber’da korkuyla kendini kardeşinin yanına bırakmıştı. Yerdeyken kan kusmaya başladığında Amber: ‘’hayır!’’ diye ağlayarak bağırdı elleri kardeşinin kanayan yerlerinin üstündeydi: ‘’Ölemezsin Rosa kurtaracağım seni’’ deyip kardeşini sürekli hareketli dursun diye sallarken ağlayarak Ethan’a bakıyordu sesi titreyerek: ‘’Bir şey yap Ethan’’ dediğinde kendini tamamen çaresiz hissediyordu kardeşine tekrar dönüp: ‘’Ne olur dayan kardeşim’’ dediğinde Rosa tek kelime edemeden ablasının eline götürmüştü: ‘’Ben sana hiç yalan söylemedim abla’’ dediğinde kendini zorluyordu saniyeler sonra tekrar kan kusmuştu: ‘’Söylemedin kardeşim özür dilerim’’ dediğinde Ethan’a yine dönmüş: ‘’Ethan bir şey yap!’’ diye bağırmıştı Ethan ise hareketsizce onlara bakıyordu başını iki yöne sallayıp: ‘’Onu kurtarmamız imkansız’’ dediğinde Amber ağlayarak: ‘’Kurtaracağız, o daha küçük ölemez, ben, ben onu kaybedemem’’ dediğinde kardeşi uzun zaman sonra ilk kez ablasına karşı gülümsüyordu yine dönüp kan kustuğunda yeşil gözleri son kez ablasına döndü acıyla zar zor konuşmaya çalıştı: ‘’Onlar senden çok şey saklıyor abla. GKF orayı bul…’’ sesi çok kısıktı o yüzden kardeşinin sesini Amber duyabilmişti korku ve merakla: ‘’Kim saklıyor?’’ diye sorduğunda gözleriyle birini işaret etmeye çalıştı ama ona bile yetecek gücü kalmamıştı Amber yine ağlayarak: ‘’Ethan’’ dediğinde Rosa ablasının eline olabildiği kadar sıkı tutundu artık kendi de öleceğinden emindi, Rosa'nın gözleri Amber'ınkilerle buluştuğunda, azalan enerjisiyle son bir güce kavuşmuş gibiydi. Kafasını Amber’ın eline doğru eğdi ve ellerinin arasındaki sıcaklığı hissettiğinde, içindeki derin duyguların yansımasını gördü. Amber'ın gözyaşları Rosa’nın kanlı ellerinde parlıyordu. Rosa, zayıf bir gülümseme ile konuştu, her kelimeyi zorlukla çıkardı: "Sen beni sevmesen de... ben seni hep çok sevdim, abla."

Artık Amber’ın göz yaşları çok daha şiddetlenmişti "Rosa, ne olur..." diye fısıldayarak kardeşinin başını kollarının arasına aldı. "Ne olur, bırakma beni. Seni kaybetmek... Hayır Rosa!’’ Rosa'nın gözleri yavaşça kapanırken, Amber onun son anlarını izliyordu. Rosa’nın gözlerinden süzülen yaşlar, Amber’ın ellerinde bir iz bırakıyordu. Son bir kez gözlerini açan Rosa, Amber’ın yüzüne bakarak acı bir tebessümle kendisinde kalan son nefesini verdi. Rosa'nın başını kucağında tutarken, Amber, etrafında yankılanan çığlıkların ve ağlamaların içinde kendini tamamen kaybolmuş hissetti. "Hayır, Rosa!" diye bağırdı, ama sesinin yankısı boş bir odada kaybolmuş gibi hissedildi. Amber, kardeşinin kanlı vücudunu sıkarak, etrafındaki herkese yardım çağıran gözlerle baktı, ama yardım eden kimseyi bulamadı. Artık tek yaptığı acı içinde kardeşinin yerde kanlar içinde yatan cansız bedenini izlemekti.

 

*****

Bu size yayınladığım ilk giriş bölümünü kaç kişi okuyacak bilmiyorum ancak tek bildiğim şuyki bu gördüğünüz uzun zamandır yazdığım size şok içinde şok yaşatacak bir kitap. Umarım okumuş ve beğenmişsinizdir

Loading...
0%