Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Terk Edilişler (Part-2)

@gokce_sultann

***


Onu uçurumdan atıp çektiğim acının nasıl bir şey olduğunu anlamasını sağlamak istedim. Onu terk etmek istedim çünkü terk edilmenin, yapayalnız kalmanın nasıl hissettirdiğini tatmasını istedim.

Onu cezalandırmak istedim ama işte yine buradaydım.

Onun tarafından terk edilmiş, yapayalnızdım... Ve yine onun kapısındaydım.

Kapının önünde merdivenlerde otururken düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan o sese döndüm. "Hala avukata ihtiyacım olduğunu düşünüyor musun? Onlara her şeyi anlattım. Örsalı da Hazeni de en son ne zaman, nasıl gördüğümü..."

"Hakan Bey her şeyin hallolduğunu söyledi. Birazdan toparlanıp çıkarlar.... Başka anlatmak istediğin bir şey var mı?"

Sorusunu es geçip ayağa kalkıp karşısına dikildim. "Onun kaçtığına gerçekten de inanıyorlar mı?"

Şaşkınlığını gizleyemedi. "Sen inanmıyor musun?"

"Emin değilim... Onu tanıyorum." Kafam hala çok karışıktı. Zihnimin derinliklerine daldım. 'Hamileyim.' O hamileydi... Gidemezdi. Tek başına nereye gidebilirdi ki?

"Neva, lütfen odaklan."

Ona baktım. Sakinliğini korumaya çalışmıyordu. Sakindi ve bana fazla ılımlı yaklaşıyordu. "Dalmışım... Bir daha söyler misin?"

"Kaçıp gitmediğini düşünmenin sebebi ne?"

"O tek başına yapabilecek biri değil. Yanında biri olmalı ve bahsettiğim şey bebeği de değil."

"Ne bebeği?" Çatık kaşlarıyla beni süzdü ve kolumdan tutup kimsenin duyamayacağına emin olduğu bir yere sürükledi. "Bebek derken ne demek istedin?"

"Sen gittikten sonra söyledi bana. O hamileymiş. Bundan nasıl haberin olmaz?"

"Polislere bunu anlattın mı?"

"Evet, tabi ki de!"

"Beni burada bekle. Hemen geleceğim."

Kenan Emir adımlarını hızlandırıp eve girdi. Birkaç dakika içinde polis memurlarıyla birlikte dışarı çıktığında yanında Hakan dediği adamla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Polis memurları araçlarına binip gidene kadar konuşmaları sürmüştü. Merakıma yenik düşüp yanlarına doğru gitmek için adım attığımda, Emniyet Müdürü Hakan Bey bana doğru yürüdü ve başıyla selam verip gitti.

"Babanın mesai saatlerinde ona Hakan Bey diye mi sesleniyorsun?"

"Evet, bu sana garip mi geldi?"

"Yani bu konu hakkında yorum yapmayacağım... Baban burada olmana izin veriyor mu?"

"Babam, yıllardır senin ailen için çalıştığımı biliyor ve tabi ki ablanın beni Örsalın gizli aşkını bulmak için tuttuğunu tahmin edebiliyorsundur."

"Bilmiyordum ama tahmin edilebilir bir şey tabi ki."

"İçeri girelim mi? Konuşmamız gereken şeyler var."

Kenan Emir'in arkasından onu takip edip içeriye girdiğimde içimde tuhaf bir his oluşmuştu. "Konuşmayı burada yapmasak mı?"

"Neden?" Dönüp bana baktı. "İyi misin? İyi görünmüyorsun."

"İyiyim." Yalanımı yutmadığını biliyordum ama yine de sesini çıkarmamıştı. "Dışarıda konuşalım."

"Yağmur çiselemeye başladı. Dışarıda da duramayız. Arabaya geçelim." Kenan Emir arabanın kapısını açıp koltuğa oturmamı bekledi. Ardından kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçti.

İkimizde arabada oturduğumuz ilk birkaç dakika sessizdik. Yağan yağmuru izlemek dışında arada ki kaçamak göz göze gelişlerimiz durumu daha da garipleştiriyordu.

"Bu kadar garip sessizlik yeter gibime geliyor." Tebessüm ettim. "Konuşalım artık."

"Tüm bu olanların sana çok ağır geldiğini biliyorum."

"Evet, öyle."

Gülümsedi. "Sonunda itiraf ettin yani?"

"Bugüne kadar kimse ne hissettiğimi sormadı ki. Sorsalardı söylerdim."

Suratı düştü. "Özür dilerim."

"Özür dilenecek bir şey yok. Zaten sormaman için önüne bir sürü engel koyan bendim."

"Ne bu?" diye sorup gülümsedi. "İtiraf gecesi mi? Bunu ara sıra yapmamız lazım. Gelenek halini alsa iyi olur."

"Çok beklersin!" diyip omzuna hafifçe yumruk attım.

"Biliyorum, biliyorum..."

İçimdekileri bir bir dökmek istiyordum. Tüm bu yaşananlar benim için ne kadar kalp kırıcı olsa da yine de mantığıma uymayan birçok şey vardı. Tüm ciddiyetim ve kafa karışıklığımla ona döndüm. "Kenan Emir, ben ablamın gittiğini düşünmüyorum... Yani başka bir şey olmuş olmalı. Bu sefer gitmiş olamaz. Yani bu sefer beni terk etmiş olmaz." Gözlerimden akan yaşı elimin tersiyle sildim.

"Bende aynı fikirdeyim. Bence kendi isteğiyle gitmedi."

Duyduğum şeyi sindirmeye çalıştım ama yine de tam anlamıyla ne demek istediğini anlayamamıştım. "O da ne demek?"

"Bence durum sandığımızdan daha farklı ama yine de kaçtığını düşünüyorlar."

"Ama öyle bir şeyi neden yapsın?"

"Çünkü cinayet şüphelisi olması ve tekrardan ifade vermek için çağrılmasının üzerine ortadan kayboldu. Polisin aklını kurcalayan birçok konu var Neva..."

"Ne gibi mesela?" diye sordum endişeyle.

"Ya Örsalı öldürdüyse ve bebeğinin hayatını garantiye almak için kaçtıysa?"

"Ama bu saçmalık," diyerek çıkıştım. "Bu doğru olamaz! Sırf şüpheli diye kaçacak değil ya? Sana güveniyordu o."

Elleriyle direksiyonu tutup kafasını öne doğru götürdü. Suratını benden sakladığı yanılgısına varmıştım ama emin olmak için elimi onun omzuna götürmeye yeltendim. Yapamadım, ona dokunamadım. Sadece iyi olup olmadığını sormak istiyordum ama yapamadım. Bedeninin hızla inip kalkmasını nefes alışlarının düzensizliğine vermek istemiyordum ama anlamıştım. Sırtımı koltuğa yaslayıp kafamı hafif geriye attım. "Kenan Emir." Sesimin titrek ve cılız çıkmasından utanç duyarak tekrardan kafamı kaldırdım ve tüm cesaretimi toplayarak elimi omzuna götürdüm. "Lütfen ağlama. Senin suçun değil." Ellerini yüzüne götürdüğünde gözyaşlarını gizlice silmesini izledim. "Seni suçlu hissettirdiğim için özür dilerim. Asla senin suçun değildi..."

Kafasını kaldırıp bana baktı. Kanlanmış gözleriyle gözlerim buluştuğunda benden gözlerini kaçırmaya çalıştı. "Yapma," dedim ve yüzüme en sahici gülümsememi kondurdum. "Seni ilk defa ağlarken görmüyorum, biliyorsun. Ama belki de ilk defa benim yüzümden ağlıyorsun."

İç çekti. "Evet, ilk defa."

Arabayı çalıştırıp yola çıktığında onu izliyordum. Yağmur neredeyse dinmişti ama gri bulutlar hala üzerimizdeydi. "Nereye gidiyoruz?"

"Seni evine bırakacağım."

"Ya sonra?"

"Ya sonra mı?"

"Evet." Soruma soruyla karşılık vermesine aldırış etmek istemiyordum ama bundan sonra ne olacağını bilmem gerekiyordu. "Ablamı bulmak için ne yapacağız?"

"Ablanı ben bulacağım. Sen ise bekleyeceksin."

"Hayır," diye itiraz ettim ama gülümseyerek bana baktı. "Sana yardım edeceğim."

Cevap vermedi. Yol boyunca bir umut cevap vermesini bekledim ama sessizlik yemini etmiş gibi suskundu. Evimin önüne gelene kadar sessizliğimi korumuştum ama gitmeden önce son kez sormak istemiştim. Sorunun altında yatan o yalvarışı, o kapana sıkışıklığımı gizlemiştim ama yine de sormuştum. "Şimdi ne yapacağız Kenan Emir?"

"Sana söyledim. Bekleyeceksin."

"Beklemeyeceğim!"

Haykırışım onu sevindirmiş gibi gözüküyordu. Kafamı iki yana sallayarak, "Derdin ne senin?" diye sordum.

"Benimle görüşmek istemediğini sanıyordum. Fikrini değiştiren şey ne?"

"Benimle dalga mı geçiyorsun? Ablam kayboldu. Onu bulmamız lazım diyorum. Neden anlamıyorsun?"

"Neva, Hazen zaten gidecekti. Şimdi değil ama gidecekti. Seni de alıp buradan gitmek istiyordu ama sen onu terk ettin. Bu yüzden kendi gitmiş olmalı."

Daha önce söylemesi gereken ama şimdi itiraf ettiği şey kalbimi kırmıştı. Göğsümdeki ağrının üzerine elime koyup derin bir nefes aldım. Ona bunun ne kadar kalbini kırdığını söyle. Gerçeği söyle.

Zihnimdeki sesi susturup asıl konuya odaklandım. "Olmalı mı öyle mi oldu? İkisinin arasında fark var. Sana söyledim. O yalnız başına hiçbir yere gidemez."

"Ama gitmiş olmalı."

"Gidemez!" İtiraz edişimin sebebini anlamıyordu. Hazen'in tek başına hareket etmeyeceğini bilemeyecek kadar bile onu tanımıyordu. Onu herkesten çok en iyi ben tanıyorum. O benim kız kardeşimdi... "O tek başına markete bile gidemez. Hep yanında biri olur. Onu tanıyorum."

"Neva bunlarla uğraşamam. Daha bulmam gereken bir katil var. Unuttun sanırım."

Umursamaz tavrına hayret etmiştim. Kısa süreli şaşkın bakışlarımın yerini öfkem alana kadar onu izledim. Boş bakan gri gözlerini oymamak için kendini zor tutuyorum, aptal herif.

"Artık gitme vaktin geldi bence."

Ne dediğini anlamamam birkaç saniye sürmüştü. Önce ona sonra evimin kapısına baktım, ardından tekrar ona. "Senden nefret ediyorum!" diye bağırdım. "Tüm bunların benim suçum olduğunu biliyorsun. Senden yardım istedim. İlk kez bunu açıkça belli ettim ve sen gerçekten ama gerçekten... Ben hayret ediyorum. Sana inanamıyorum ya. Tüm bu olayın içindesin ama bana asla yardımcı olmuyorsun." Nefes nefese kalmıştım. "Sen git o cani katili arayarak zaman kaybet. Bende ablamı bulurum!"

Arabadan çıktığımda ardından kapıyı sert bir biçimde vurup eve doğru koştum. Sağanak yağmurun ne zaman başladığını bilmiyordum. Tek düşündüğüm şey Hazen, ablamdı... Eve girmek istemedim. Sert rüzgar yüzüme çarparken soğuğu tüm bedenimde hissetmek için bahçede durdum. Gözyaşlarım, yağmura karıştığında kulağımı hıçkırıklarım doldurmuştu. Artık yüzümdeki ıslaklık gözyaşlarım mı yoksa yağmur damlaları mıydı anlamıyordum bile. Kapının hemen önündeki merdivenlere oturdum. Yağmur suyunu iç çamaşırımda hissedinceye kadar eve girmeye hiç niyetlenmemiştim. Ayağa kalktım. Sen o cani katili bulmaya çalışarak zaman öldür. Ben ablamı kendi ellerimle bulacağım.

Kapının anahtarını döndürdüm. Açılan kapıyı iteleyip ilk adımımı atarken tekrardan aynı şeyi zihnimde geçirip durdum. Sen o cani katili bulmaya çalışarak zaman öldür. Ben ablamı kendi ellerimle bulacağım.

İkinci adımı atamadım. Midemdeki sıcaklığı hissettim. Bu sıcaklığın, beni karşılayan evimin sıcak havası olmadığını hemen anlamıştım. Kayıp bir katil, kayıp olan kız kardeşim... Ortalıkta başı boş gezen bir katil, ortalıktan kaybolan kız kardeşim...

Nefesimi tuttum.

Yalvarırım düşündüğüm gibi olmasın, yalvarırım...

Onun sesini duydum... Endişeli, sabırsız ses tonuyla adımı zikretti. Arkamı döndüm ve ona baktım. Suratımdaki ifade çok mu acıklıydı? Neden bana öyle bakıyordu? Yoksa o da mı benimle aynı fikirdeydi...

Kenan Emir özür dileyen bakışlarla bahçenin diğer ucunda durmuş bana bakıyordu. Saçları sırılsıklamdı. Ne zamandan beri orada duruyordu bilmiyordum. Ona doğru adım atmak istedim ama yapamadım. Dizlerimin üzerine çöktüm. Kapımın hemen önünde dizlerimin üzerine yığılmış, kollarımla kendimi sarmıştım. Kulaklarıma gelen, beni sarsan o sesin sahibinin benim olduğunu anlamam zaman almıştı ama duyuyordum. Haykırışlarımı duyuyordum.

"Sıra benim ablamda! Sıra benim ablamda! Katil, Hazeni götürdü!"

.

.

.

06.08.2024


MERHABALAAAR!

Bölümler hoşunuza gidiyor mu? Buralarda pek kimse yok... Eğer bu bölüme kadar geldiyseniz lütfen oy vermeyi ve YORUM YAPMAYI unutmayın :) Çünkü buralar çok sessiz ve ben sizlerin hikayem hakkındaki fikirlerinizi çok merak ediyorum...

Tekrardan Görüşmek Üzere...

 

- Gökçe Sultan Özfidan

Loading...
0%