@gokce_sultann
|
03.02.2021 Londra'dan döneli sadece birkaç gün oldu. Hemen Alya'nın doğum günü partisi için hazırlıklara başladık. Evet, bizim kızlar kafamın başka yerlerde olduğunu söyleyip duruyor... Hala! Onlara yalan söylüyorum. 'Sizinleyim, uçup gitmedim. Hayır, hiçbir yere dalmadım. Leyla değilim ben!" Son birkaç günüm ciddi manada böyle geçiyor. Alya'nın doğum günü partisine gelecek olursak... Daha önemli konularım var... Şu an kafam aptal doğum günü partisi için çok meşgul. Alya'yı çok seviyorum ama altı üstü bir parti.... Bizim her günümüz öyledir. Ama aşk bir kere yaşanacak bir şey. İLK GÖRÜŞTE AŞK!!! Tamam, fazla abartmamam lazım. Birine çarpılmış olabilirim. Yıldırım gibi bir şey bu. Son zamanlarda yaşadığım tüm kötü olaylardan sonra... Yani babamın bizi genç bir kadınla dünya turuna çıkmak için terk ettiğinden beri iyi değildim. İyi gibi görünüp, partileyip kafa dağıtıyordum ama yine de çıkmaz sokakta gibi hissediyordum. Karanlık, terk edilmiş çıkmaz sokağımı disko ışıklarıyla aydınlattığım uzun bir dönem oldu. Biliyorum, biliyorsun... Bu defterde partiden çıkıp ayık olduğumu iddia ederek yazdığım saçma yazılar mevcut biliyorum. Neyse ki üzerine kustuğum için birçoğunu okuyamıyorum... Artık disko ışıklarına gerek yok. Birkaç gün önce o karanlık çıkmaz sokağıma güneş doğdu. Güneşimin adının ÖRSAL olmasına karar verdim... Bir soyadı yok çünkü sormak aklıma gelmedi. Ama masmavi gözleri olduğunu biliyorum ve tabi ki tatlı, şiirsel bir dile sahip... Ve yatakta da olağanüstü bir beceriye sahip. Üzgünüm bunun üzerini karalamayacağım bile. Çünkü ben gerçekleri yazıyorum. Bu arada hayır sarhoş değilim ama neden kustuğumu bilmiyorum bile. İddia etmiyorum. Gerçek olan bu. Ferit'in partisi sıkıcıydı ve bu yüzden biraz fazla içtim. Yine de sarhoş olmadığıma yemin edebilirim. Edeyim mi? Yemin ederim ki o adama aşık oldum. Konumuzun bununla ne alakası var bilmiyorum ama söylemek istedim. Londra'dan geliyor. Burada işleri varmış. Yani Alya'nın doğum günü partisini ekebilirim. Bence işi yoktu. O beni görmek istedi. Niyetini fazlasıyla belli etti. Erkekler çok aptal. Yalan söyleme becerileri olmamalarına rağmen yalan söylüyorlar. Bize de akıllılık edip o yalana kanmak düşer. Ve böylece onlar yönettiğini düşünür ama bizim onları avucumuzun içinde tuttuğumuzu anlayamazlar. Ama ona kızmıyorum. Bu bir beyaz yalan. Hemen beni sevdiğini itiraf edemez. Onca yolu benim için geldiğini itiraf edemez. Ama söylemesine gerek bile yok. Bakışlarımız, hislerimiz... Biz birbirimize çok benziyoruz. Bende ona söyleyemedim... Yine de o otelde tüm yaşananlardan sonra birbirimize ait olmadığımızı kimse inkar edemez. Defteri kapatırken gözlerimi devirdim. Kenan Emir, "Ne oldu?" diye sorduğunda ona döndüm. Kapının kenarında durmuş beni izliyordu. "Bu günlükleri almakla hata mı ettim diye düşünmeye başladım." Yan oturduğum tekli koltuğun kenarlıklarından sarkıttığım bacaklarımı huzursuz şekilde havada salladım. "Ciddi anlamda şu an kusacağım... Daha fazla Örsala olan aşkını okumak istemiyorum. Okudukça geçmişi hatırlıyorum. Fazla mide bulandırıcı bir aşk hikayesi. Bence biraz fazla toksikler.” "Ne düşünürsen düşün. Yine de bu günlükleri bulmuş olmanın ileride bize çok faydası dokunacak." Karşıma geçip yatağımın ucuna oturdu. "En çokta sana faydası olacak... Ablanı bulana kadar onunla günlükleri sayesinde bağ kurabilirsin." Hemen itiraz etmek için ağzımı açtım ama benden önce davranıp lafı ağzıma tıkadı. "Biliyorum. Örsala katlanamıyordun. Yine de ablanı gerçekten de mutlu etti." "Ablamı aldattı. Bu gerçek bir aşk hikayesi olamaz. Gerçek aşk ya da sevgi dediğimiz şey bu değil. En azından benim için öyle." Haklısın, der gibi bana baktı. "O kutuda başka neler var?" "Günlük, daha çok günlük ve daha çok günlük... Bir de çocukluğumuzdan kalan birkaç şey." Kutuya uzanıp içinden çıkardığım kavanozu ona uzattım. "Origami... Yıldız yapardım sürekli. Birinin mutsuz olduğunu düşündüğümde ona bu yıldızlardan verirdim." "Bunu hatırlıyorum," dedi gülümserken. "Bende de birkaç tane var." Gülümseyip tek kaşımı havaya kaldırdım. "Vardı değil yani... Hala var. Doğru mu anlıyorum. Saklıyor musun?" Sadece gülümsedi. Ağzını açıp bir şeyler gevelemeye çalıştı ama yapamadı. Sonra kahkaha attı. "Sen çok fenasın. Asla o küçük detayları kaçırmıyorsun." O kadar gülünç duruma düşmüştü ki bulunduğumuz duruma rağmen neşelenmiştim. "Çok komiksin." "Bu hale düşmemden zevk alıyorsun gibi hissettim." Kafamı olumsuz anlamda salladım ama suratımdaki muzip gülümsemeden ötürü inandırıcılığımı yitirmiştim. İnanmayan bakışlarla bana bakıp güldü. "Ciddiyim..." "Neden yıldız peki?" Sorusunu tam anlamıyla anlamlandırmak için, "Ne demek neden yıldız?" diye sordum. Ayaklarımı havada sallandırıp dururken huzursuzca cevabını bekledim. "Bir anlamı var mı? Yıllar önce sormuştum ama söylememiştin." "Yıllar önce söylemediysem, şu an bunu açıklayacağıma seni kim inandırdı?" Suratı düştüğünde kahkaham yatak odamın her yerinde yankılandı. "Cidden çok komiksin. Seninle dalga geçmeyi çok özlemişim." Bana baktığında dudağının yukarı doğru kıvrıldığını gördüm. Nedenini ilk başta anlayamamıştım ama daha sonra söylediğim şeyi idrak ettim. "Ben o anlamda söylemek istemedim..." "Neyi söylemek istemedin? Merak etme söylediğin her iki güzel sözü farklı anlamlara çekecek olsaydım çoktan bundan nem alıp," diyip sustu. Bakışlarını benden kaçırıp pencereye baktı. "Ee, hadi yıllardın sakladığın bu sırrı açıklama zamanın geldi. Neden yıldız?" "Sadece yıldız yapabiliyorum çünkü." Güldüm. Konuyu değiştirmek istemişti ve bu benim işime gelmişti. O konuşmanın devamını duymayı kaldıramazdım. Halının altına süpürmek en iyisiydi. "Şaka yapıyorsun... Seni tanıyorum. Onun özel bir anlamı var." "Tamam, belki bir gün açıklarım ama o gün bugün değil." "İyi, tamam." Numaradan pes etmiş gibi davrandığını biliyordum. O bunun peşini kolay kolay bırakmayacaktı. Dedektif Bey'in kafasına bir soru takıldıysa cevabını muhakkak bulurdu. "Günlükler," dediğinde kafamı kutuya çevirdim. "Onları nasıl buldun? O gün kapının önünde seni o halde gördüğümde çok endişelendim. Hazenin evine gitmek istediğinde ise kafayı sıyıracak durumda olduğunu düşündüm ama oraya bir amaçla gittin. Elinle koymuşsun gibi onu oradan çıkardın." "Küçükken evimizin her yerinde gizli bölmeler vardı. Neyi nereye saklayacağımızı babamdan öğrendik. Hazen de günlüklerini saklamak için babamın yöntemini kullanmış. Anma törenine geldiğim ilk sefer ikimizi onun odasına kilitlediğimi hatırlıyorsundur... Bana yaptığı her şeyin bir sebebi olduğunu söyledi. Kutuyu elime tutuşturdu. Eğer bu günlükleri okursam neyi neden yaptığını anlayacağımı söyledi." İç çektim. "Belki de bu yüzden okumak istemiyorum... Onunla yattığım yalanına inanması kalbimi kırdı. Bunları okuduktan sonra onu haklı bulma ihtimalim beni çok korkutuyor. İnanmaması gerekiyordu. Sadece bana güvenmeliydi..." "Ama bu korkuya rağmen hala o defteri elinden bırakmıyorsun." "Çünkü hala bulunması gereken bir katil var. Belki de katil günlüğün içinde bahsettiği biri bile olabilir. Bu yüzden okuyorum." "İlginç," demekle yetinmişti. Kendi halinde, düşünceleriyle baş başa kaldığını fark ettiğimde günlükleri ve kutuyu bir kenara bırakıp ayağa kalktım. "Nereye gidiyorsun?" "Kahve istemez misin?" Kafasını olumsuz şekilde salladı. "Şimdi değil... Hala aklıma takılan birkaç soru var." Merakıma yenik düşüp koltuğa geri oturdum. "Ne gibi?" Dirseklerini dayadığı dizini huzursuzca sallarken yüzünü avuçlarının içerisine aldı. Yüzü ovuştururken boğuk sesle, "Hazen kiminle kaçmış olabilir merak ediyorum..." "Ya da kim kaçırdı," diyerek onu düzelttim. "Ortada bir katil var. Örsaldan ne istediğini bile bilmiyoruz. Tamam, elbet birçok sebebi vardır." Gözlerimi belerttiğimde bana attığı ters bakışı yakaladım. "Ne var ki? Bu söylediğim yalan değil... Hazenin kaçmış olacağına inanmıyorum. Başka bir şey olmuş olmalı." "Bilmiyorum, çözeceğim." Onu izledim. Söylediği şey hoşuma gitmemişti. "Birlikte çözeceğiz. Günlükler bende." Kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzünde tehditkar bir gülümseme belirdiğinde söylediğim şeyin hoşuna gitmediğini hemen anlamıştım. "İstersek ona el koyabiliriz ama o günlüklerden bir şey çıkacağını sanmıyorum." "O zaman neden sabahtan beri bunları okuyoruz?" "Okuyoruz değil, okuyorsun... Sen aklındaki soruları cevapla diye okutuyorum." Yanımda duran günlüklerden elime geçen ilkini ona doğru fırlattım. "Çok aptalsın!" Eliyle havada yakaladığı günlüğü yatağın üzerine koydu. "Bana kızmanı gerektirecek bir durum göremiyorum." "Hiç değişmemişsin ama unutmuşsun. Ben senin yönlendirebileceğin bir kukla değilim!" "Saçmalama istersen," diyip ayağa kalktı. Kafamı kaldırmadan bakışlarımla onu takip ettim. Oda da bir sağa bir sola doğru yürümeye başladığında yine kendi kendine düşüncelere daldığını fark ettim. Onu orada kendisiyle baş başa bırakmaya karar verdim. Hışımla ayağa kalkıp yanından geçerken son anda kolumu tutup beni kendine çekti. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışsam da kendimi toparlamaya çalıştığım o kısacık zaman diliminde o bunu fark etmişti. Parmaklarıyla narin şekilde çenemi yukarı doğru kaldırdı. "Nereye gidiyorsun Neva?" Aramızdaki yakın mesafeye aldırış etmemeye çalışarak tüm dürüstlüğümle, "Seni düşüncelerinle yalnız bırakmaya karar verdim. Kahve yapacağım kendime," dedim ve bir adım geriledim. Zorlamadan kolumu bırakıp peşime takıldı. Mutfağa gidene kadar aramızdaki sessizliği korumaya karar vermiştim ama hemen yanımda yürüyüp dibimden ayrılmamaya karar vermiş gibi gözüküyordu. "Beni huzursuz ediyorsun. Yürürken bu kadar birbirimize yakın olmasak olur mu?" Rahatsızlığımdan keyif aldığını beli ederek, "Neden?" diye sordu. "Ayağına çelme takma dürtümü kontrol edemeyip seni merdivenlerden yuvarlamak istemiyorum çünkü." Kahkaha atarken bir basamak arkamdan merdivenlerden inmeye başlayınca, "Heh, işte böyle söz dinle," diyip güldüm. Yukarıdan gelen elin saçlarımın arasında dolaştığını anlayıp durdum. "Ya ne yapıyorsun? Çocuk gibisin. Ellerini çek saçımdan." "Olmaz." "Saçlarım birbirine girdi Kenan Emir. Yapma," diye bağırırken zil çaldı. Kenan Emir ellerini saçlarımın arasından çekerken canımın acısıyla dudaklarımın arasından acı bir inilti duyuldu. Merdivenlerden aşağıya hızlı adımlarla inerken bağırdım. "Çocuk gibisin cidden! "Kim geldi?" "Kapıyı açınca öğreneceğiz!" Kapının ardındaki sarı saçı gördüğümde çığlık attım. "Hazen!" "Hazen mi geldi?" . . . 08.08.2024 17:52 Lütfen yorum yapmayı, oy vermeyi ve kitabımı takibe almayı unutmayın... Hikaye hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum. Umarım yorum gelir ve biraz yorumlarınızı okurum... Bir diğer bölümde görüşmek üzere :)) |
0% |