Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1- Ev

@gokcekaracao

Selamlar!

 

Öncelikle tam bu satırın altına okumaya başladığınız saat ve tarihi yazar mısınız?

 

Giriş bölümü heyecanı içindeyim , herkese iyi okumalar dilerim.

 

Yukarıdaki müziği açmayı unutmayalım. 🖤

 

 

Başlangıçtan Önce

 

"Balkondasın , dizlerini kendine çekmiş, ağrıyan başını da yaslamışsın , öylece gökyüzünü izliyorsun. Kabullenmişsin geçmeyeceğini, farkındasın artık. Bu olanların ne kadar can yaktığının. Elinden hiçbir şey gelmemesine mi kızıyorsun yoksa canını yakmalarına izin verdiğin için kendine mi? Arabalar , insanlar geçiyor balkonun önünden. Şarkılar değişiyor. Hiç birini fark etmiyorsun. Çok dalgınsın , az önce bir yıldız kaydı fark etmedin. Anlam veremediğin bir yorgunluk ele geçirmiş seni. Üşüdüğünü hissetmiyorsun. Ah güzel kızım, bu böyle nereye kadar?"

 

Ellerimi klavyenin üzerinden çektim , derin bir nefes aldım. Üşümüştüm , ellerimi bedenime sardım. Hasta olacağımı biliyordum fakat burada oturmak bana huzur veriyordu. Belki de kendimi bir tek burada huzurlu hissedebiliyordum. Hırkama sıkıca sarındım ve oturduğum sandalyeden kalkarak içeri geçtim. İzel yatağımda oturmuş beni bekliyordu.

 

"Lal , gel lütfen. Konuşmamız gerekenler var." Yanına doğru adımladım ve yatağa oturdum. Ne konuşacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

 

"Artık ailemin yanına dönmem gerektiğini biliyorsun. Seni de burada tek bırakmak istemiyorum. Beni anlıyorsun değil mi?" Yüzünde sıcak bir tebessüm vardı.

 

"Anlıyorum. Beni düşünmene gerek yok İz. Sensiz de ölmeden yaşayabilirim merak etme." İzel pek ikna olmamış gibi duruyordu. Yüzündeki tebessüm büyüdü.

 

"Bensiz ölmeden yaşayabileceğini pek düşünmüyorum. Muhtemelen sadece kahve içip sabahlara kadar bir şeyler yazarsın değil mi? Bunu asla inkar edemezsin!." Sitem ederken bir yandan da gülüyordu. İzel'in beni annemden çok düşünmesi beni her zaman dumura uğratıyordu.

 

"Beni merak etme. Hem arada bir gelirsin değil mi?" İzel kafasını onaylar biçimde salladı. Ağlayacak gibi duruyordu. Bu veda ikimize de iyi gelmeyecekti anlaşılan.

 

"Artık toparlanmalıyım iki saate yola çıkmam gerekiyor. Biraz daha burada kalırsam asla gidemeyeceğim!" Gözümün önüne gelen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı ve ayağa kalktı. Son kez odanın içinde gözlerini gezdirdi ve odadan çıktı. Dizlerimi kendime çektim. Yalnız kalmaktan hoşlanırdım fakat İzel benim için kız kardeşten öteydi ve onun yokluğu benim için kocaman bir boşluk demekti.

 

Ayağa kalktım dışarı çıkıp biraz hava almak istiyordum. Dolabımdan siyah şişme montumu aldım ve üzerime geçirdim. Odadan yavaş adımlarla çıktım.

 

"İz! Ben biraz dışarı çıkıyorum. Hava alacağım , yarım saate gelirim." Ayağıma siyah postallarımı geçirdim. İzel'in odadan onaylayan sesleri duyuluyordu. Bavulunu hazırlıyor olmalıydı. Evin çelik kapısını açtım ve dışarı çıktım. Binadan kendimi dışarı atmam yaklaşık bir dakika bile sürmedi. Hava yağmurluydu , gök gürlüyordu soğuk hava dalgası yüzüme çarptı. Sokak da yollar da bomboştu.

 

Yağmurdan pek hoşlanmazdım , yağmura yakalanmadan eve geçmek istiyordum fakat evin negatif enerjisi resmen beni boğuyordu. Belki de yalnız kalacağımı bilmek bana böyle hissettiriyordu. Ellerimi cebime soktum ve boş sokakta kaçar adımlarla ilerlemeye başladım. Sahi neyden kaçıyordum ? Kendimden mi yoksa yağmurdan mı? Manasız kaçma çabamdan vazgeçmişken yağmur bastırdı. Sinirle söylendim ve yağmurdan korunmak için kapalı dükkanın tentesinin altına sığındım. Evden çok fazla uzaklaşmamış olsam dahi bu yağmurda eve gidene kadar sırılsıklam olurdum ve henüz daha gribi bile tam olarak atlatamamışken yeniden üşütmek istemiyordum. Sanırım yağmur dinene kadar burada bekleyebilirdim.

 

Cebimden telefonumu çıkarttım. Saat 01.47'yi gösteriyordu. Telefonumda annemden bir mesaj vardı ve içeriği beni hiç şaşırtmamıştı. Ne zaman ona para atabileceğimi soruyordu. Ne zaman nasıl olduğumu merak ettiği için mesaj atmıştı ki? Hatırlamıyordum bile. Tek derdi benim yollayacağım paraydı.

 

Annem bir alkolikti , babam 3 sene önce trafik kazasında hayatını kaybettiğinde annem kendini alkole adamıştı. Her şeyi bu şekilde unutabileceğini düşünüyordu. Her ne kadar yanında olmaya çalışsam dahi buna izin vermiyordu. Yapacak bir şey olmadığına kanaat getirip üzerine düşmüyordum. Belki de onun da biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı , kendini toparlayabilirdi. En azından ben öyle düşünüyordum ve böyle olmasını da umuyordum.

 

Annemle aramızdaki bağ o kadar kopuktu ki böyle olması beni o kadar da çok üzmüyordu. Hiçbir zaman onunla tam olarak anne kız olamamıştık. Onla sohbet edemez , sırlarımı paylaşamazdım. Konuşmaya çalışsam dahi beni dinlemezdi , benim fikirlerimi , hislerimi öğrenmekle pek ilgilenmiyordu.

 

Babamın vefatından sonra her şey daha da sarpa sarmıştı ve annemle minicik bile olmayan bağımız tamamen yok olmuş ve artık tek tük olan iletişimimiz bile sadece para için devam eder hale gelmişti. İçimde derin bir üzüntü hissettim , bunları düşünmek beni üzüyordu fakat gerçekler buydu.Yaşadıklarım kocaman bir hayal kırıklığından ibaretti.

 

Ben evde olduğum zamanlarda da annemle sık sık tartışırdık. Babamla arasının çok da iyi olmamasının sebebinin ben olduğunu söyler , bağırıp çağırırdı. Bir süreden sonra ben de böyle olduğunu düşünmeye başlamıştım , ta ki babamı kaybettiğimiz o kazadan bir hafta önce babamın annemi aldatışını öğrenene dek. Annem babamın onu aldattığını öğrendiğinde de bu düşüncesinden vazgeçmedi. Bana bunun sorumlusunun ben olduğumu , doğmasaydım çok daha güzel bir ilişkileri olacağını söylerek dile getirmişti. Üzüntüsünü benden çıkartmaya çalışıyor olmasını o yaşlarımda haklı buluyordum , yaşadığı hayat onun hak etmediği bir hayattı ve bunu kaldıramıyordu. Fakat şimdi öyle düşünmüyordum.

 

Babam aldattığını itiraf ettikten sonra eve neredeyse hiç gelmemeye başlamıştı. Annem babamı gece geç saatlere kadar bekler , gelmediğini görünce de sinir krizi geçirip bana bu sözleri sarf etmeye başlardı. Bir süre sonra duymamak için evden kaçar hale gelmiştim. Gece çıkıyor ve apartmanın önünde oturuyordum , ta ki ışıklar kapanıp annem uyuyana kadar. Bu o kadar uzun bir süre devam etmişti ki artık eve gitmek istemiyordum. Orayı kendi evimmiş gibi hissedemiyordum. Belki de hiç hissetmemiştim. Bilmiyordum. Evin dört duvar olmadığını ise İzel'le tanıştıktan sonra anlamıştım.Bazen bir insan ev olabiliyormuş , bunu bana İzel öğretmişti. Beni sarıp sarmalamış annemin kanattığı yaralarımdan öpmüştü.

 

Cebimdeki telefon titredi , sarj uyarısı veriyordu .Sıkıntıyla üfledim ve telefonu tekrardan cebime attım. Yağmur bir türlü dinmiyordu , sokakların kirini silmek istercesine bir şiddetle yağıyordu. Yağmur sesinin hakim olduğu sokakta bir araba sesi duyuldu. Tekerleri asfaltı adeta ezip geçiyordu. Siyah araba gelip önümde durana dek her şey normaldi. Camını indirdi , sanırsam yol soracaktı.

 

"Pardon buradan kaya mahallesine nasıl giderim biliyor musunuz?" Başımı biraz eğdim. Tam da tahmin ettiğim gibiydi ,yol sormak için durmuştu. Dikkat kesildim , arabanın içi o kadar karanlıktı ki şöförün yüzü gözükmüyordu.

 

"Buradan sapmadan dümdüz giderseniz direk karşınızda kalacak." Montumun cebinden telefonumu çıkarttım ve tekrardan saate baktım , 02:11'di . İzel eve gittiğimde bu kadar dışarıda kalmamam gerektiğiyle ilgili kafamı ütüleyecekti.

 

Önümde duran siyah araba ilerlemiyordu , bir problem mi vardı? Başımı yeniden cam hizasına doğru eğdim. Arabanın ışığı yanıyordu , şöförün kafası direksiyondaydı. Hasta mıydı? Nöbet mi geçiriyordu? Ne yapmam gerekiyordu? Bilmiyordum. Panikle sürücü koltuğunun bulunduğu kapıya doğru ilerledim.

 

Camı tıklattım , siyah film kaplı camdan dolayı hiçbir şey göremiyordum. "Beyefendi iyi misiniz? Kapıyı açacağım." İçeriden herhangi bir ses gelmediğinde kapıyı açtım. Adam tepkisiz bir şekilde duruyordu. Kafasını direksiyondan kaldırdım ve koltuğa yasladım. Bilinci kapalı olmalıydı , elimle nabzını ölçtüm. Yaşıyordu , derin bir nefes aldım. Şimdi sakin olacak ve ambulans çağıracaktım. Yapmam gereken tek şey buydu.

 

"Beni duyuyorsanız şimdi ambulansı arayacağım , lütfen benimle kalın." Korkmuştum. Arkamı döndüm ve telefonumu çıkararak ambulansın numarasını tuşladım.

 

"Merhaba nasıl yardımcı olabilirim?" Müşteri operatörünün sesi telefon ahizesinden yükseldiğinde panikle soluklandım. Ne demem gerekiyordu? Adama ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım.

 

"Merhab-" Cümlemi yarıda bölen şey ağzıma kapatılan bez oldu. Korkuyla çırpındım , bağırmaya çalıştım. Ellerini ağzımdan çekmeye çalışsam da nefessiz kalıyordum , ona karşı gücüm yetmiyordu. Her ne kadar kurtulmaya çalışsam da çabalarım yetersiz kaldı. Daha fazla dayanamıyordum , gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Bedenimin hissiyatını yavaş yavaş kaybediyordum , karanlık bedenimi tamamen etkisi altına aldığında gözlerimi sıkıca yumdum...

 

*******

 

Öncelikle tekrardan merhaba 🌞 . Ne yorum gelecek beğenecek misiniz , ne düşüneceksiniz diye çok merak ediyorum . 8 senelik yazma sürecime bu kitapla tekrardan başlama kararı aldım ve umarım ki her şey çok güzel olucak.

 

Şahsen uzun yazı denemelerim arasından içime en çok sinen hikaye Lâl'in hikayesi. Daha tam olarak başlamamış olsak dahi buram buram içime sinen bir giriş oldu. Lâl ve lâl'in ailesiyle ilgili düşüncelerini detaylı bir şekilde aktarmaya çalıştım.

 

Bölümü bu noktada bırakıyor ve gelecek bölüm için heyecanla bir şeyler karalamaya gidiyorum. Umuyorum ki uzun bir süre Lâl ve diğer karakterlerle beraber olacağız ! (İsimleri henüz gizli!) Diğer bölümde görüşmek üzere :)

Loading...
0%