@gokcekaracao
|
İçimdeki yeteneği ortaya çıkartan , beni cesaretlendiren ve göğsünde yumuşatan canım sevgilime...
Sanki uzun bir yolculuğa çıktım ve yanıma hiçbir şey almadım. Sanki mühim bir işim vardı da ben onu yapmayı unuttum. Kocaman bir sırt çantası aldım fakat içine hiçbir şey koymadım. Sokak lambalarının aydınlattığı bir yolda yürürken bütün ışıklarım söndü , lambalar patladı ve ben karanlık bir sokağın ortasında bir başıma bırakıldım. Işıklar artık yolumu aydınlatmıyordu ve ben elimde bir pusula dahi olmadan gideceğim yönü kendim seçmeye mecbur bırakıldım. Bu yolun sonunda ışıklarım yeniden yanar mıydı yoksa karanlığa mahkum mu kalırdım bilmiyordum. Tek bildiğim şey ışıkları tekrar yakabilecek kişinin ben olduğumdu.
Şuanda neredeydim? Saat kaçtı? Bilmiyordum. Bana ne olacağıyla ilgili bir fikrim yoktu. Uyandığımda kendimi buz gibi bir betonun üzerinde ayaklarımdan zincirli halde bulmuştum. Donuyordum fakat vücudum yaşadığım travma gereği olsa buna tepki veremiyordu. Korkuyordum fakat beni korkutan şey içinde bulunduğum belirsizlikti. Bana ne olacağıyla ilgili bir şey bilememek beni delirtme noktasına getirmek üzereydi.
"Sakin olacağız Lal ve buradan kurtulacağız." Titriyordum , panik atağım kendini gösteriyor olmalıydı.
"Sakin olacağız ve buradan kurtulacağız." Kendimi sakinleştirme çabam ne kadar yeterli oluyordu bilinmezdi. Ne kadar süre daha böyle sürmüştü bilmiyordum. Zaman algımı yitirmiş gibiydim. Beni kendime getiren şey paslı demir kapının açılma sesi olmuştu. İzel polise gitmiş olmalıydı , beni kurtarmaya gelmişlerdi. Şimdi buradan çıkacaktım.
"Buradayım , lütfen yardım edin!" Kapı sonuna kadar açıldı fakat içeri ne İzel ne de polisler girdi. Odanın ortasına yaka paça bir adam atıldı ve kapı sertçe geri kapandı. Odanın içinde adamın acı inlemeleri yankılandı.
"İyi misin? Hey!" Adam cevap vermedi. Altın sarısı saçları karanlık odanın içerisinde bile parlıyordu.Saçlarının bazı yerleri kandan dolayı kirlenmişti. Yüzü kapıya dönük olduğu için gözükmüyordu.
"İyi misin? Lütfen cevap ver." Cevap vermek bi yana hareket dahi etmiyordu. Yaralı olabilirdi , gidip yardım etmem gerekiyordu fakat ayağımdaki kalın zincirler ayağa kalkmamı engelliyordu. Ayağımdaki zincirleri sıkıca tuttum , belki de çekersem çıkartabilirdim. "Hadi kızım , bunu başarabilirsin.Çıkartacağız ve sonra buradan çıkıp gideceğiz."
Dakikalar süren boş çabalarımın ardından zinciri bir milim bile yerinden oynatamamıştım. Ayağa dahi kalkamıyordum. Yerde yatan adam yavaş yavaş kıpırdamaya başlıyordu. Kendine geliyor olmalıydı , en azından ölmediği için bile şuan mutlu olabilirdim. İkinci bir ihtimali düşünmek dahi istemiyordum , bana zarar verebilirdi. Kim olduğunu bilmiyordum , odaya atılmış olması demek onun da kaçırılmış olduğunu göstermiyordu değil mi? Sonuçta o da benim gibi zincirlerle bağlı değildi ve istediği gibi kalkıp kaçacak bir yol bulabilirdi. Belki de sadece paranoya yapıyordum. Yaralıydı ve benimle aynı odaya atılmıştı. Kaçırılmasından başka herhangi bir ihtimal yoktu.
Adam yavaşça ayağa kalktı ve bana doğru döndü. Yanıma doğru sarsak adımlar attı , yaralıydı. Bütün yüzü kanla kaplanmıştı , bir eliyle karnına baskı yapıyordu. Duvarın köşesine geldiğinde yere oturdu ve duvara yaslandı. Kafasını bana doğru çevirdi.
"Ege." Boğuk çıkan sesi yüzünden ne dediğini tam olarak anlayamamıştım.
"Ne?" Yüzünü acı içerisinde buruşturdu. Aldığı yaralardan olsa gerek canı oldukça yanıyor olmalıydı.
"Adım Ege , Ege Kor. Uzun bir süre burada arkadaş olacakmışız gibi duruyor. Bilmende fayda olduğunu düşündüm." Ne kadar da rahat ve soğukkanlı davranıyordu. Sanki az önce yerde baygın bir şekilde yatan o değildi ve sanki ikimiz kaçırılmamış burada esir tutulmuyorduk.
"Bende Lal , umarım arkadaşlığımız o kadar da uzun sürmez Ege. Arkadaşım çoktan polise gitmiştir , bizi mutlaka bulucaklar." Ege tepkisiz bir ifadeyle suratıma bakıyordu.
"Bizi bulmaları günler sürebilir , haftalar hatta aylar. Beni anlıyorsun değil mi?" Güldüm , minik bir kıkırtı olarak başlayan gülüşüm histerik bir kahkahaya dönüştü. Bu adam benimle dalga geçiyor olmalıydı.
"Peki bunu neye dayanarak söylüyorsun çok merak ettim açıkçası. Arkadaşım mutlaka gelip beni bulacaktır. Bunun başka bir yolu yok." Ege bir eliyle saçlarını sıkıntıyla çekiştirdi. Sanki nasıl anlatacağını bilmiyor gibiydi. Panikle gözlerimi etrafta gezdirdim. Mutlaka bir çıkış yolu olmalıydı.
"Bak , kaç gündür buradayım bilmiyorum ama bulsalar emin ol beni almak için çoktan gelmişlerdi. Her yerde kameralar var , en ufak hareketimiz izleniyor. Minik bir platodayız gibi düşünebilirsin. Yemekler her 4 saatte bir geliyor ve çözemediğim bir şekilde yemeği yedikten sonra uyuya kalıyorsun." Sessizce iç çekti. Bunları bilmekten rahatsızlık duyuyor gibi gözüküyordu. "Bir gün suyu bir gün yemeği yemeden test etmeye çalıştım fakat hiçbirinde de hangisine ilaç koyduklarını tam olarak çözemedim. Bizi burada ne için tuttuklarını bilmiyorum. Fakat yanlız olmadığımızı biliyorum Lal. Seni korkutmak istemem ama buradan çıkış olduğunu düşünmüyorum." Duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Buradan asla kurtulamayacaktık.
"Sakin olacağım ve ağlamayacağım. Bizi kurtaracaklar." Ege ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Buradan nasıl çıkacaktık? "Peki herhangi birini görebildin mi? Yemeği verirken mutlaka yüzünü görmüş olmalısın. Buradan kurtulduktan sonra onları şikayet edebiliriz." Ege üzgün bir ifadeyle yüzüme bakıyordu.
"Yemeği kapıdan siyah kar maskeli adamlar bırakıp gidiyor. Üzgünüm Lal kimseyi görmedim." Nasıl bir işin içine düşmüştük biz böyle? İzel meraktan çıldırmış olmalıydı. Annem de merak etmiş miydi sahi? Belki de haberi bile yoktu. Herkese veda etmek zorunda bırakılmıştım. Onları bir daha görebilir miydim? Bilmiyordum.Belki de bu harabe odada ölüme terk edilecektik.
"Buradan asla kurtulamayacağız." Ağlamaya başladım. Ege yanıma doğru geldi ve elini sırtıma koydu . "Burada ölmek istemiyorum." Sessiz iç çekişlerim odanın içinde yankılandı.
"Sakin ol lal , söz veriyorum sana hiçbir şey olmayacak. Bana inanıyor musun?" Şuan tek isteğim ona inanmaktı. Kafamı salladım ve gözyaşlarımı sildim. Kurtulabilirdik , bizi bulabilirlerdi. İzel mutlaka beni bulurdu.
"Bizi neden yanyana koydular bilmiyorum fakat çok da iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum." Ege acı içinde öksürdü. "Buradan kaçmak için her yolu denedim ama odadan dahi çıkmayı henüz başaramadım." Ege'nin öksürükleri kesilmeden devam ediyordu. Endişeyle ona baktım.
"Sen iyi misin?" Ege başını salladı fakat hiç iyi gözükmüyordu. "Yarana bakalım belki bir şeyler yapabiliriz." Ege yavaş bir şekilde karnını açtı. Karnında bir kesik vardı ve derin gözüküyordu.
"Çok da kötü gözükmüyor değil mi?" Yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirdim. Egeyi de panikletmek istemiyordum. Yarası böyle açık bir şekilde durursa mikrop kapabilirdi.
"Polyannacılık oynayacağız sanırım. Kötü gözüktüğünü biliyorum Lal. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok." Kazağımı biraz yırtabilirsem yarasını kapatabilirdim. Böylece mikrop kapmasını engellerdik. Kazağımın uç kısmını dişlerimle tuttum ve yırttım. Egenin yarasını kapayabilecek şekilde tamamen koparttığımda kazağımın yarısı yoktu.
Ege ne yaptığıma anlam verememiş gibi bakıyordu.
"Tişörtünü yukarı kaldırır mısın?" Ege tişörtünü yukarı kaldırdığında elimdeki kazak parçasını kesik olan kısıma yavaş bir şekilde yerleştirdim.Kanamasını biraz da olsa durdurmamız gerekiyordu.
"Bu bir süre idare eder , eminim bize ilk yardım malzemesi vereceklerdir. O zaman tekrardan temizleyip pansuman yapabiliriz." Ege gözlerime minnettarlık içinde bakıyordu.
"Umarım verirler Lal." Bacaklarımı kendime doğru çektim ve kollarımı bacaklarıma sardım. Bu şekilde üşümemi biraz da olsa azaltabileceğimi düşünüyordum.Odanın içerisi buz gibiydi ve biz biraz daha burada kalırsak donabilirdik.
Odanın paslı demir kapısı tekrar açıldı ve içeri birisi daha atıldı. İçeri atılan adamın elleri ve ayakları bağlıydı. Atılmanın şiddetiyle yere savrulmuştu. Ege yavaşça ayağa kalktı ve yanına doğru ilerledi.Adam iplerden kurtulmak için düştüğü yerden bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Odanın içinde sessizlik hakimdi.
"Sakin ol , şimdi seni çözeceğim." Ege yaklaşık bir dakika sonra yerde yatan adamın ellerindeki ve ayaklarındaki ipi çözdüğünde adam bize doğru döndü ve bileklerini ovuşturdu. İpler bileğinin bazı yerlerinde minik kesiklere yol açmıştı. Kıyafetlerinin bazı kısımlarında yer yer yırtıklar vardı , alnında kurumuş kan lekesi ve dudağında da küçük bir patlak vardı. Endişeli gözleri odanın içerisinde dolandı.
"Biriniz bile bana yaklaşacak olursa ikinizi de şuracıkta öldürürüm." Ege ellerini havaya kaldırdı ve yavaş adımlarla geriye doğru geldi.Sadece kendini korumak istiyordu.
"Dostum sakin ol . Burada düşmanların biz değiliz. Biz de seninle aynı durumdayız. Birbirimize karşı düşman kesilirsek buradan kurtulamayız. Anlaşıldı mı? Kimse kimseye bir şey yapmayacak . Oturacak ve buradan kaçmanın bir yolunu düşüneceğiz." Ege yeniden duvarın köşesine oturdu ve bacaklarını kendine doğru çekti.
"Başka birisi daha gelir mi dersin?" Ege sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu.
"Umarım gelmez Lal. Ne olacağını bilmiyoruz."diye mırıldandı Ege. Korkum gittikçe artıyordu.
Kapının tok sesi tekrardan odanın içinde yankılandı ve odaya sarı saçları çamurdan kirlenmiş bir kız atıldı. Bilinci yoktu , yerde öylece yatıyordu. Ege hızlıca ayağa kalktı ve yere doğru eğildi. Kızın kafasını dizlerine koydu. Uyanmasını beklemekten başka çaremiz yoktu. Ege iyi olup olmadığını öğrenmek istercesine kızı inceliyordu.
"Vücudunda herhangi bir yara görünmüyor. Sanırım sadece baygın." Ege kızın kafasını dizinden kaldırıp yavaşça yere koydu. Uyandığında korkmasını istemediği aşikardı. Yanıma doğru adımladı ve oturdu. Odada sessizlik hakimiyetini kurmuştu.Kız hala yerde baygın bir şekilde yatıyordu.
"Ben Onur , ne kadar umrunuzda bilemem ama buradan beraber kaçacaksak en azından birbirimizi tanımalıyız değil mi?" Onur'un sesi , sessizliği bir bıçak gibi böldü. Ege başını olumlu anlamda salladı.
Onur arada bir kızın iyi olup olmadığına bakıyor sonra da geri oturuyodu. Kız kendine gelmeye başladığında Onur yanına gidip kalkmasına yardım etti. Kızın oturmasına yardım etti ve kendisi de bir köşeye geçerek oturdu.
"Böylece oturup bekleyemeyiz."dediğimde tüm gözler üzerime çevrilmişti. Ege haklı olduğumu söyleyen bir şeyler mırıldanıyordu.İçerinin soğuğundan mı yoksa korkudan mı bilinmez zangır zangır titriyordum. Sarı saçlı kız geldiğinden beri ilk defa ayaklandı ve yanıma geldi. Elinin tersini alnıma koydu ve ateşimi ölçtü.İçerinin havası başımı döndürmeye başlamıştı. Nefes almakta zorlandığımı hissediyordum.
"Onun pek iyi olduğunu düşünmüyorum." Kızın endişeli sesi Ege'yi de telaşlandırmış olmalı ki oturduğu duvarın köşesinden ayağa kalktı ve hızlı adımlarla yanıma geldi. Alnıma düşen saçlarımı eliyle çekti ve iyi olup olmadığımı kontrol edercesine beni inceledi.
"Adını henüz öğrenemedik-" Öksürüklerim konuşmamı yarıda kesmişti. "Buradan beraber kaçacağız değil mi? Ben Lal." Buradan bir an önce kaçmak istiyordum fakat plan yapmak bir yana daha birbirimizi bile tanımıyorduk.Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.Buradan kaçamayacak olma düşüncesi beni resmen boğuyordu. Bir şeyler yapmalıydık.
"His." diye mırıldandı. Çekingen tavırları korkusundan dolayı olmalıydı. Hepimiz çok korkmuştuk.His yavaşça ayağa kalktı ve oturduğu köşeye geri döndü. Kız yorgunluktan bayılacak gibi duruyordu. Onur öfkeyle odanın içerisinde dolanmaya başlamıştı. Bu odada sakin olmamız pek de mümkün değildi.
Ege yanıma oturdu ve başımı omzuna yaslamam için bana yer açtı."Kendini yorma Lal. Seni buradan çıkartacağız." dedi sessizce.Başımı salladım.
"Biraz uyumak istiyorum..." diye mırıldandım.
"Nasıl istersen." diye fısıldadı Ege.
Başımı Ege'nin omzuna koyduğum andan itibaren gözlerim hep kapalıydı. Uyanmak ve her şeyin bir rüya olduğunu görmek istiyordum. Kendimi iyi hissetmediğimin farkındaydım , bu yüzden kendime gelmek için bir şeyler yapmak istiyordum.
"Herhangi bir planımız var mı?" His ortaya bir soru sormuştu fakat buna kimsenin cevabı yoktu. Her birimizin umudu tükenmişti bunu hissedebiliyordum. Yitip gitmiş umutlarımız buradan kaçabileceğimize olan inancımızı da kendiyle beraber götürmüştü.
"Kapı bir tek yemek geldiğinde açılıyor.Ancak o zaman harekete geçebiliriz." Onur odada bir ileri bir geri yürüyordu. Herkes ne yapacağını şaşırmış gibiydi ve biz saatlerdir bu odanın içerisine sıkışmış bir şekilde bekliyorduk.Kendimi gittikçe kötü hisssediyordum , nefes almak adeta işkence gibi geliyordu.
Elimi boğazıma koydum , nefes almaya çalışıyordum. Öksürüklerim ard arda diziliyordu. Sanki boğazım yırtılacak gibi hissediyordum. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.Bu halimi gören Onur ve His panikle yanıma geldi. Ege başımı koyduğum omzundan kaldırdı.
"Sorun ne? Ne oluyor?" Konuşamıyordum , sanki bir şey konuşmamı engelliyordu. Zar zor nefes alıyordum , su içmem gerekiyordu. Sakinlemem gerekiyordu ama ben bunu yapamıyordum.
"Buradan asla kurtulamayacağız." Panik atak krizi geçiriyordum. Gözlerimi her kırpışımda etraf bulanıklaşıyor , oda dönüyordu.
"Lal beni dinle tamam mı? Seni buradan çıkartacağım." Ege başımı dizlerine koydu. Bir eliyle saçlarımı okşuyordu. "Birbirimize güvenmek zorundayız.Buradan tek kaçış yolumuz birbirimize olan güvenimiz Lal.Bana güvenmek zorundasın." Ege'nin gözleri dolu doluydu. Güveniyorum demek istedim . "Sana söz veriyorum Lal.Seni bu çöplükten aydınlığa ben çıkartacağım. Lütfen nefes al." Ege'nin sesi çaresizlik içerisindeydi.
Odanın demir kapısı gıcırtılı bir şekilde açıldı ve içeriye siyah kıyafetli üç adam girdi. Onur His'i korumak istercesine arkasına aldı. Bilincim kapanmadan önce bildiğim tek şey Ege'nin beni bırakmamak için verdiği savaştı. Adamlar ayaklarımdaki zinciri çözdü ve beni odadan sürükleyerek çıkarttı.O saniyeler belki de yaşadığım son saniyelerdi. Sonrası ise benim için derin bir uykuydu...
--------------------------------
Lal'in , Onur'un , Ege'nin ve His'in hikayelerinin başlangıcını okuduk. Bölümle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sizce bir sonraki bölümde ne olacak? Tahminlerinizi yorumlara alabiliriz.
Işıkların sizi karanlıktan kurtarması dileği ile... |
0% |