@gokkiz
|
“Babanın yerine bun üflesem kabul eder misin?” Kimine göre basit bir cümle olabilirdi. Ama ben tam olarak o an yıllardır hissettiğim babamın eksikliğinin azaldığını hissettim. Tunç’a bakmaya devam ederken gözlerimin en derinine bakıyordu. Tekrar saate baktığında “3 dakika kaldı” dedi. 3 dakika sonra yeni güne girecektik ve doğum günüm bitecekti. Benden onay beklerken kafamı sallayarak konuştum “Tamam hadi üfleyelim.” Başımı eğerek pastaya baktığımda içimde garip bir his oluşmuştu. Ben 10 yıldır mum üflemezdim. 10 yıldır doğum günümü kuklamazdım. 10 yıl önceyi düşündüm. Ailecek kutladığımız doğum günlerini… Babam doğum günlerine önem verirdi. Hepimizin doğum günlerini kutlar güzel hediyeler alarak bizi mutlu ederdi. Babam doğum günümde vefat ettiği için yıllardır üzerimdeki suçluluk duygusu azalmıyordu. Babam beni hep “ölürüm oluna” diyerek öper severdi. Ve gerçekten benim yoluma ölmesi beni bitiriyordu. Suçluluk duygum Amasyaya geldiğimizde daha çok artmıştı. Annem bu durum böyle olmaz diyerek çok az maaş almasına rağmen beni psikoloğa göndermişti. 1 yıl içinde biraz daha toparlamıştım. Dedim ya babam doğum günlerine çok önem verirdi diye. O yüzden babam ne kadar bugün vefat etmiş olsada benim kutlamadığım doğum günüm için babamın vefat gününü ertesi gün kutlardık. Yani 3 dakika sonra babamın vefat ettiği gün olacaktı. Bunları düşünürken gözlerimden birkaç damla yaş geldi. Tunç bana bakmaya devam ediyordu. Bense hala pastaya bakıyordum. Gözümdeki yaşı görünce afalladı. Çenemden tutup kafamı hafifçe kaldırdı. Yüzüme baktı. “Ağlıyor musun sen?” Kafamı hayır anlamında salladığımda yanaklarımdaki ıslaklığı başparmağıyla silerek aldı. Yüzüm onun büyük ellerinin arasında kalmaya devam ederken “İstersen yapmayalım.” Dedi. Gözlerinde gerçek bir endişe vardı. Benim için üzülüyor gibiydi. Kafamı tekrardan sallayıp kısık sesimle “Üfleyelim” dedim. Tekrardan pastaya döndüğümde hala bana bakıyordu. “3 dediğimde” diyerek ilgisini pastaya çekmeye çalıştım. O da pastaya baktığında saymaya başladım. “1,2,3” ikimizde aynı anda üfledik. Mumlar söndüğünde içimi tekrardan bir hüzün kapladı. Fakat bu seferki kısa sürdü. Çünkü Tunç hiç beklemediğim bir hamle yapıp önce sarıldı ardından kafasını yine boynuma gömüp konuştu. “İyiki doğdun gökkız. Ve özür dilerim. Geç kaldığım için” Karnımda anlamsız bir hareketlenme olurken donup kalmıştım. Bana daha sıkı sarıldığında bende sonunda kollarımı hareket ettirip ona sarıldım. Kokumu içine çeker gibi olduğunda tekrar konuştu. “Üşüyeceksin içeri geç artık.” Kafamı sallamıştım ama hala ona sarılı halde duruyordum. Biraz daha sarılıp ayrıldığımızda konuştum. “Teşekkür ederim. Unutmadığın için.” Gülümseyerek önümden çekildi. Elime pastayı tutuşturup “Pijaman güzelmiş ama üşütürsün. Bi daha aşağı inerken üzerine bir şey al.” Ha bir dahası olacak yanii Pijama mı? Kafamı aşağıya eğdiğimde hello kittyli pijamamla karşılaştım. Kahretsin. Ben bununla mı dışarı çıkmıştım cidden? Kendime şaşkınca bakmaya devam ederken gülme sesiyle kafamı kaldırıp ona baktım. Gerçekten halime bakıp gülüyor muydu o? Gülüşünü yediğim ne güzel gülüyor öyle Ona sinirle bakmaya devam ederken eliyle binanın kapısını işaret etti. Kafamı ondan çevirip binaya doğru yürüdüm. Binanın kapısını açmak için anahtarı arıyordum. Ceplerimi karıştırdım. Bulamadım. Allah Allah diyerek düşürdüm mü diye arkama bakıyordum ki… Kahretsin. Ben anahtarı kapıda unuttum. Olayları bir de Tunç'tan dinleyelim mi yoksa Mine'den devam mı edelim? Yorumlarınız önemli çünkü yarın ki bölüm ona göre gelecek... |
0% |