Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Şans Eseri-16

@gokkiz

Oy vermeyi unutmayın 😽

Tunç'tan

Siz: Sensin gökkız.

Mesajım bir süre görüldü de kaldı.

Mine:Tunç?

Şükür anladı.

Siz:Benim.

Görüldü

Niye bu kadar şaşırdı ki?

Bilmiyorum yazmamı beklemiyor muydu?

Yoksa başka birinin mi yazmasını bekliyordu?

İç sesimin sorduğu soruyla içimde anlamsız bir rahatsızlık oluşurken mine yazdı.

Mine:Niye baştan söylemiyorsun da uğraştırıyorsun?

Olm biz mi uğraştırdık?

Çok da abartmamıştık bence.

O zaman bu kız kesin başkasından mesaj bekliyordu.

Siz:Canım istedi.

O nasıl cevap lan. Kibar ol biraz.

Aklıma başka bişey gelmedi ne yapayım?

Mine:Sapık sandım.

Bu kızın sapığı mı var?

Siz: Niye? Sapığın mı var?

Mine: Yok da bilemedim işte.

Neyi bilemedin? Niye bilemedin? Güzelim düzgün cevap versene

 

Mine: Neden yazmıştın?

Niye yazmıştım? Unuttum ki. Off

Teşekkür edecektin salak çocuk teşekkür

Doğru.

Siz: Teşekkür etmek için.

Mine: Neden teşekkür ediyorsun?

Niye teşekkür ediyoruz lan!

Çay için kanka Çay için

Siz:Çay için...

​​​​​Sil

Niye? 

Unutmadığın için yaz.

Siz: Unutmadığın için.

Senin aklın şimdiden gittiyse ileride işimiz var

Mine: Neyi?

BU kız da ne sordu be!

Siz:Beni.

Mine: Çocukluğumu nasıl unuturum?

Geleceğin olmaya geliyorum yavrum hazır ol.

Siz: Geleceğin olmaya geli...

Sil şunu.

Siz: Tekrardan çay koyduğun için teşekkür ederim.

Mine:Rica ederim.

Ee şimdi ne diycem?

Mesaj görüldü de kaldı.

Mesajı beğendim ve sohbet kutusundan çıktım. Saat 22.30'a geliyordu. Acıkmaya başlamıştım. Mutfağa geçtiğimde İpek ve annemin içeride MasterChef izlediğini gördüm. İkiside full odak programı izliyordu. Buzdolabını açtığımda annemin dolaba kaldırdığı yemekleri gördüm. Makarnayı alıp ocağın üstüne koydum ve ısıtmaya başladım.

Makarna ısınırken telefonumu almak için odama tekrar gittim.

Yani gelirken niye getirmedin ki?

Hatırlataydın o zaman.

Aklın başından şimdiden gitti.

Doğru. Öyle olmuştu. Ama sebebini bende anlamadım. Niye böyle oldu?

Hazır edin kınaları kızlar kızlaar.

İç sesime göz devirdikten sonra telefonda takılmaya başladım. Instagram'a girdiğimde sabah İpek'in Mine'ye bı çocuk gösterdiğini görmüştüm. Mine o çocuktan mı mesaj bekliyordu acaba?

Çocuğun hesabını bulabilir miyiz

İpek Mine'ye hesabı attı dimi?

Attı galiba

O zaman İpek veya Mine'nin telefonunu hackleyerek bulabilirim.

Yuh be adam.Olur mu hiç öyle şey?

Niye olmazmış? Bal gibi de olur.

Olm sana o üniformayı telefon hackle diye mi verdiler? İş başka aşk başka. Karıştırma.

İş başka aşk başka? Ne aşkı be?

Hadi hadi yeme beni

İç sesimle tartışmaya devam ederken gözüm ekranda bir yere çarptı. Bugünün tarihi yazıyordu. 23 Temmuz 2024. Bugün Mine'nin doğum günü.

Tam 10 yıl önce bugün çıkıp gitmişti hayatımdan. Ve 10 yıl sonra aynı gün de karşılaştık.

Mine son doğum gününü kutlamamıştı ​​

Doğru. Acaba bugün kutladı mı?

Sorsana

İç sesimi dinleyerek tekrar mesajlar kısmına geldim.

Siz: Doğum günün kutlu olsun.

Mesajım hemen görüldü oldu.

Bu kız hep telefon başında galiba

Bana da öyle geldi.

Mine: Teşekkür ederim ama kutlamıyorum.

Neden?

Hala babasının yasını tutuyor demek ki

10 yıl oldu.

Babası doğum gününde öldü Tunç

Haklısın.

Siz:Mum üfledin mi?

Ne kadar kutlamasa da mum üflenmeli.

Mine: Kutlamadım dedim ya.

Siz: Tamam.

Mesajlardan çıktım. Üzerime bir kapşonlu siyah sweatshirt altıma da siyah bir eşofman giydim. Saate baktım. 23.04 Hızlı olmam gerekiyordu. 56 dakika içinde pasta bulup Mine'ye mum üflettirmeliydim.

Dış kapıya doğru ilerlerken annem çıktığımı görmüş olacak ki bağırdı "Nereye?"

"İşim çıktı anne" diyerek kapıdan çıktım. Aşağıya inerek motorumu çalıştırdım. Açık market bulmak amacıyla caddeye çıktım. 10 dakika boyunca boş bis gezdikten sonra bir marketin hala kapatmadığını gördüm. Marketin önüne gelip durduğumda motordan inerek içeriye girdim. Marketin sahibinin olduğunu düşündüğüm adama doğru yönelerek "Abi pasta kaldı mı?" diye sordum. Adam bana garip bir şekilde bakarak "Bu saatte pastayı ne yapacaksın?" dedi.

"Bı arkadaşın doğum gününü kutluyacağım" diyerek durumu en kısa şekilde ozetledim. Adam kafasını anladım der gibi salladı. Sonrasında "Bu saatteki pastalar taze değildir ama haberin ola" dedi. "Sorun yok" dediğimde pasta reyoununa doğru ilerliyorduk. 2 tane küçük pasta vardı. Birisi muzlu diğeri çikolatalıydı. Mine çikolata severdi. Abiye çikolatalı pastayı gösterip "Bu olsun abi"dedim. Adam pastayı paketledi ve bana uzattı."Mum da var mı abi?" diye sorduğumda "Var" diyerek başka bir reyona gitti. Mum paketi getirdi ve önüme koydu. "Sağol abi. Borcum ne kadar?" dediğimde adam bana bakıp"Pastayı kime ufleticeksin?" dedi. Adama bakıp"Bı arkadaşa " dedim.

"Bu saatte kimse bı arkadaşa pasta üflemek için çaba harcamaz. Anladım ki sadece bir arkadaş değil. Bunlar benden olsun. Başka zaman tekrar gel. Konuşuruz." dedi. Adama hala bakmaya devam ediyordum.

Adam bile anladı niyetini.

"Çok sağol abi. Ben polisim. İhtiyaç olduğunda sende beni bul." diyerek kartımı uzattım. Adam gülümsediğinde bende gülümseyerek dışarı çıktım.

İyi insanlar bitmemiş demek ki

Demek ki... Pastayı motora yerleştirdikten sonra Mine'lerin evine doğru gittim. Daha sabah orada olduğum için yolu hatırlıyordum. Binanın önüne kadar geldiğimde Mine'ye mesaj attım.

Siz: Aşağı in.(23.28)

Mesaj görüldü de kaldı. Yüksek ihtimalle şuan mesaja anlam vermeye çalışıyordu. Hiç uzatmadan Mine'yi aradım. Birkaç saniye çaldıktan sonra sesini duydum.

Mine:Alo?

Siz: Aşağı in.

Mine: Gecenin bu saatinde aşağıda ne işim var?

Demek ki geceleri dışarı çıkmıyor. Güzel.

Siz: Ben de aşağıdayım. Korkma hadi gel.

Mine: Niye geldin?

Amma konuştun be Mine. Yerden bir taş bulduğumda yukarıya baktım. Evleri ikinci kattaydı ve sol taraftaydı. Hadi bismillah diyerek camlardan birine taş attım.

Cam açılmadığında konuştum.

Siz: Yanlış odaya taş attım galiba.

Mine: Hemen kaç ordan. Abim seni görmesin.

Emin ise çoktan camı açmış ve beni görmüştü. Hatta görmekle kalmayıp bağırmıştı. "Tunç napıyon lan orda?"

Siz: Gördü bile.

Hay şansıma ben.

Emin bağırmaya devam ediyordu. "Yukarı gelsene olm. Gece gece üşürsün."

Emin başka zaman. Şimdi kardeşinle işim var.

"Kapıyı aç" diyerek binaya yöneldim. Ne de olsa artık Mine'yi daha çok görecektim. Binadan içeri girdim ve merdivenleri açtım. Emin kapıyı sonuna kadar açmış beni bekliyordu.

Mine olmazsa Emin olur.

Kapıda sarıldığımızda içeriye geçtik. Emin" ol biz seninle daha sabah görüşmedik mi? Hemen mi özledin?" dediğinde güldüm. Sırtına vurduğumda tekrar sarıldım.

Yok seni değil kardeşini.

10 yıl geçmişti ama aramızdaki samimiyet hala değişmemişti. İşte en çok bunu sevmiştim.

En çok Mine'yi sevdin

Mine'den öksürük sesi geldiğinde ona döndük. Burada olduğunu belli etmeye çalışıyor gibiydi. Ona baktığımda pijamasını gördüm.

​​​​​​Çok tatlı değil mi?

Evet.

Keşke hep böyle dolaşsa.

Bakışlarımı Mine'den çevirip tekrar konuştum. "Kardeşim karakoldan dönüyorum yolumun üzeriymiş. Bende uyumuyorlarsa bir merhaba diyim dedim." diyerek bir güzel yalan uydurdum.

Bu yalan işine yarar Tunç.

Biraz daha muhabbet ettikten sonra Mine"Ben yatıyorum iyi geceler" diyerek ayaklandı. Saate baktığımda 23.44 olduğunu gördüm. Geç kaldık. "Bende çıkıyorum o zaman" diyip kapıya yöneldiğimde Emin "Nereye olm biraz daha otur." dedi. "Yok ben çıkıyorum" diyerek cevap verdim. "Kardeşim saçmalama hem bu saatte nereye gideceksin?" Diyen Emin'le ona döndüm.

Lan! Yoksa Emin kardeşim ayağına bize iş atıyor olmasın

"Eve gidicem kardeşim eve" dediğimde kapının önündeydim. "İyi geceler" diyerek evden çıktım. Off Emin.

Aşağı indiğimde evlerine baktım. Oturma odasının ışığı kapalıydı. Yani Mine odasina geçmişti. Mesajlara girip yazdım.

Siz: Aşağı inebilir misin?

Mine'nin sinirli olduğunu anladığım için kibar davranmaya çalışıyordum.

Mine: Ya ne sapık gibi başladın yine.

Bu sapık lafını çok kullanmıyor mu?

Mine: Niye ineyim aşağıya?

Saatime baktığımda 23.49 olduğunu gördüm.

Hızlı olmalıydı.

Siz: 11 dakika içinde aşağı inmen gerekiyor.

Siz: Lütfen bul bir yolunu ve aşağı in.

Mine'ye gelmesi için artık yalvarır hale gelmiştim. Zalimin kızı ne uğraştırmıştı.

Mine:Tamam.

"Zalimin Kızı" olarak değiştirdiniz.

Beklemeye devam ederken pastayı çıkarmıştım. Üzerine de bir mum koymuş çakmağı da cebime atmıştım. Mumu Mine gelince yakacaktım. Dış kapının sesinin açıldığını görünce o tarafa baktım. Mine ve pijaması dışarı çıkmıştı.

Benim olduğum yönün tersine doğru gittiğini gördüğümde peşinde sessizce ilerledim. Kolumu hafifçe çektiğimde çığlık atacaktı ki elimle ağzını kapadım. Ben olduğumu görünce bağırmadı.

"Benim sakin ol." diyerek sakinleştirmeye çalıştım. Ağzından elimi çektiğim anda konuşmaya başladı. "Ya sen manyak mısın? Bu saatte burada ne işin var? Abimin camına taş atmak nedir ya? Hem beni niye aşağı çağırıp duruyorsun? Al geldim işte noldu?" Dediğinde ona bakakalmıştım. Bu kız bu kadar soruyu tek nefeste nasıl sormuştu?

"İstediğim sorudan başlayabiliyor muyum? " dediğimde sinirle bana bakmaya devam ediyordu. Herhalde evet demek istemişti.

"Hangi camın senin olduğunu bilmiyordum. Attım birine. Ayrıca manyak değilim. Mum üfle diye burdayım." diyerek hatırladığım tüm sorularına cevap verdim.

Pastayı fark ettiğinde "Doğum günün kutlu olsun. Nice mutlu yıllara." diyerek üzerindeki mumu yaktım.

Muma bakmaya devam ettiğinde babasını hatırladığını düşündüm. "Baban şuan seni görüyor olsaydı doğum gününü kutlamamana çok kızardı " dedim. Çünkü Fatih amcayı bende hatırlıyordum. Doğum günlerine ayrı bir önem verirdi. Sadece kendi çocuklarının değil bizim de doğum tarihlerimizi bilirdi. Doğum günlerimizi kutlar hediyeler verirdi.

Mine birkaç saniye etrafa bakındı. Sonra tekrardan bana döndü. Bakışlarımla mumu işaret ettiğimde "Ama ben en son mumu babam üflemediği için üflememiştim" dedi.

Kendimi bı an 13 yaşındaki Mine'yle konuşuyor gibi hissettim. Aynı çocuk sesi aynı mimikler aynı ağlamadan önceki titreyen çenesi...

Biraz düşündükten sonra "Babanın yerine ben uflesem kabul eder misin?" dedim. O an etmemesinden çok korktum. Küçükken de böyle olurdu. Mine'ye birşey sorar veya söylerdim ama alacağım cevaptan çok korkardım. Çünkü verdiği cevapta kırıldığını belli ederdi. Bu yüzden ona önemli birşey söylemeden önce düşünürdüm. Kıyamazdım...

Mine bana bakmaya devam ederken aklıma saat geldi. 3 dakika kalmıştı. "3 dakika kaldı" diyerek onu tekrar kendime odakladım. Çünkü şuan yüksek ihtimalle düşüncelere dalmıştı. Kafasını sallayarak "Tamam hadi üfleyelim" dedi.

Tekrardan pastaya baktığında hiç ses çıkarmadan pastayı izledi. Çenesi tekrar titrediğinde bu sefer ağlayacağını anladım.

Yapacağın işe sıçıyım Tunç. Üzdün kızı.

Mine'nin gözünden yaş düştüğünü gördüğüm anda içim parçalanmıştı. Benim yüzümden ağlıyordu şuan. Yani mumu ufletmesem nolurdu ki? En azından üzülmezdi. Sadece kutlayıp bırakmalıydım.

Elimle çenesini tutup kaldırdığımda yüzüne baktım. "Ağlıyor musun sen?" diye aptalca bir soru sorduğumda yine anında pişman olmuştum.

Görmüyor musun da hâlâ soruyorsun?

"İstersen yapmayalım" dediğinde bana baktı. Kafasını iki yana sallayıp"Üfleyelim" dedi. Sesi ağlamaklı çıkıyordu.

Hay sikiyim ya. Kızın sesi titriyor.

"3 dediğimde" diyerek odağını kendinden çıkarmaya çalıştı. Ama ben hala ona odaklanmış şekilde onu izliyordum.

"1,2,3" diye sandığında hafifçe üfledim. O da uflediginde mum söndü.

Mum söndüğünde hemen ona sarıldım. Şuanda en ihtiyacı olan şey buydu. Beklemediği için biraz durdu. Sonrasında o da bana sarıldı. Kafamı boynuna gömüp daha sıkı sarıldığımda onun kokusuyla konuştum. "İyiki doğdun gökkız. Ve özür dilerim. Geç kaldığım için."

Daha önce gelebilirdim. Onu bulabilirdim. Yardım edebilirdim. Ama ben gelmemiş bulmamış ve yardım etmemiştim. Çok pişmandım. Onun çenesinin titrediğini gördüğümde çok daha pişman olmuştum.

Biraz daha sarıldığımızda saat gece yarısını geçmişti ve rüzgar hafif hafif esmeye devam ediyordu. Ne kadar yaz gecesi de olsa üşüyebilirdi. Boynundan aldığım nefesimi kullanarak "Üşüyeceksin içeri geç artık" dedim. Kafasını salladığında hala benden ayrılmamıştı.

Bir süre daha o şekilde kaldıktan sonra ayrıldık ve konuştu "Teşekkür ederim. Unutmadığın için" Artık sesi titremiyordu. Yani üzüntüsü geçmişti. Güzel.

Gülümseyerek önünden çekildim. Pastayı eline verdim. "Pijaman güzelmiş ama üştürsün. Bir daha aşağı inerken üzerine bir şey al." Kafasını iyice dağıtmaya çalışıyordum.

 

Kafasını eğerek pijamasına baktığında gülmeye başladım. Komik görünüyordu. Sinirle bana baktığında elimle binanın kapısını gösterdim. Sinirli sinirli yürü

düğünde hala sırıtıyordum. Binanın kapısının önüne geldi. Sonrasında dönüp arkasında birşeyler aradı. En sonunda bana döndüğünde konuştu "Anahtar kapıda kaldı"

Ellerim ağrıdı. 1590 kelime 🤐 Neyse yorumlarınızı bekliyorum. Yarın devam edecek...

 

 

 

 

Loading...
0%