@gokkiz
|
Biraz daha muhabbet ettikten sonra mutfağa geçip sofraya oturduk. Annem tabaklara servis yaparken ben de çayları koyuyordum. Son bardağa çayı koyarken hatırladım ki Tunç'un bergamota alerjisi vardı ve şuan bardaklara döktüğüm çay bergamotluydu. Hemen başka bir çaydanlığa bergamotsuz çay koyup üzerine kaynamış sudan döktüm. Tunç Bey biraz bekleyecekti. Annem tabakları servis ettikten sonra bana bakmadan "Altı üstü bir çay koyucan yavrum hadi"dedi. Bunu duyunca doldurduğum bardakları dağıttım. Tunç'a bardak vermeyince bana baktı. Ben de "Bunlar bergamotlu. Biraz bekle sana yenisi demledim" dedim. Tunç bana şaşırmış halde bakıyordu. Kafasını sallayarak önüne döndü. Hemen sonrasında ayakta dikilen bana bakıp "Sen otur. Demlenince ben koyarım" dedim Aman Aman kıyamazmışta. Çayını da kendi de alırmış. Böyle hamaratını buldun kaçırma. Birisi iç sesimi susturabilir mi? Çocuğu 10 yıl sonra gördüm. Söylediklerine bak aa yani. "Tamam o zaman" diyerek sandalyeme geçecektim ki sandalyemde Tunç'un zaten oturduğunu gördüm. Bunu gerçekten şimdi mi fark ediyordum? Ona ters ters baktığımı görünce anlamaz bı şekilde "Sorun mu var?" dedi. Canım sandalyeme oturmuşsun da. Neyse ya sana sandalyeler feda olsun! O benim sandalyeme oturmuş ve banasorun mu var diyordu? Herkesin bakışları bize çevrilince annem olayı anlayıp "Tunç oğlum, bizimkinin yerine oturmuşsun. Ondan öyle bakıyor" dedi. Tunç olayı hala anlamamış olacak ki tekrar bana bakıp "E buraya otur" diyerek yanındaki sandalyeyi gösterdi. Oturmak istesem zaten otururdum. Senin yanındaki sandalyeye oturup evet diye bağırmak vardı şimdi... Ya bı sus be bı sus. Sandalyeme oturmuş ne diyorsun. Gözlerimi Tunç'tan çekmeden "Ama o benim sandalyem" dedim. Tunç biraz daha bana bakmaya devam ettim Mine acaba bu çocuk mal mı? Galiba ilk kez sana katılıyorum. Bu niye böyle bakıyor? Tunç birşey demeden tabağını yana kaydırıp diğer sandalyeye geçecekti ki annem "Oğlum olur mu öyle şey? Otur oturduğun yerde. Mine sende dikildin çocuğun başına gardiyan gibi. Geç şuraya otur. İkiside sandalye" dedi. "Ama anne" diyerek ağzımı açmıştım ki annemin attığı bakışı görünce yandaki sandalyeye geçmek zorunda kaldım. Tunç'un yanında abimin karşısında oturuyordum. Abimin yanında İpek vardı. Masanın iki ucunda ise annem ve Binnur Teyze vardı. Tunç'un bana baktığını fark ettiğimde ben de ona döndüm. Bana doğru yaklaşarak"Gerçekten sandalye bir sorun mu?" dedi. Az daha yaklaş kurban olduğum... "Sorun sandlaye değil benim sandalyem olması"diyince dudaklarını kıvrıldı. "Hâlâ aynısın " dedi. Yüzüne bakıp dilimi damağıma vurup cık cık diye ses çıkardığımda iyice sırıtarak önüne döndü. Allah'ım o nasıl gülüş öyle... Tabağımdakilerden atıştırmaya başladığımda çayın demlenmiş olduğunu hatırladım. Ocağa bakarak tam yerimden kalkıyordum ki kolumdan tutup beni tekrar sandalyeye oturttu. Kendisi kalktı. Ocağa ilerledi ve çayını bardağa doldurdu. Ardından tekrardan yanıma gelip oturdu. Bana bı baktıktan sonra yemeğini yemeye devam etti. Yemekler yenildikten sonra tekrar oturma odasına geçtiler. Evin kızı olarak ben ve İpek mutfakta bulaşıkları toplamak için kalmıştık. Bulaşıkları toplarken İpek'te bana hayatından bahsediyordu. 2 kere üniversite sınavına girdikten sonra Eskişehir'de moda tasarım okuyormuş. Aslında bu yıl mezun olabilirmiş fakat o "yakışıklı" hoca yüzünden okulu uzamış. Bulaşıkları dizerken bana dönüp "Ee sen de yok mu birşeyler?" dedi. "Nolucak kızım ben de? Önceden okul evdi. Şimdi iş ev. Abim bırakmıyor ki." diye yakarınca "Off Emin abi çocukkende bizi hiç bırakmazdı zaten. Bı coukla bulusucam kafayı bir çeviriyorum Emin abi. Parka oturmaya gidicem bı bakıyorum karşıdaki bankta Emin abi. Neydi ya öyle" diyince güldüm. Abim gerçekten kıskanç biridir. Ve çocukken bizim etrafımızdan ayrılmaz başkalarıyla buluşup görüşmeyeli diye sürekli takip ederdi. "Abim hala değişmedi ki. Geçen gün anneme kafeye gidicem dedim. Bu da burda oturuyordu. Annem hangi kafe dedi. Söyledim. Sonra abim anne ben çıkıyorum diyip çıktı. Ben de sanıyorum ki işi var. Kafeye bı gittim abim masada oturuyor." İpek söylediklerime inanamaz gibi baktı. "Yahu bu adam kafayı mı yedi? Kaç yaşındasın sen?" diyince "Kendinde yok bana sarıp duruyor. Şuna bak kaç yaşına geldi bı sevgilisi olmadı" dedim. Bunu demem daha çok şaşırdı. "Nasıl yani hiç mi sevgilisi olmadı?" "Olmadı tabi canım. Bölümü bitircem diye sürekli ders çalıştı durdu. Mezun olunca da ise başladı. Vakti mi vardı?" diyince "Doğru söylüyorsun. Abimde akademiye gidince sürekli çalıştı. Oradan mezun olunca da iki yıl Trabzon'da kaldı. Sonra tayini buraya çıktı işte." dedi. Yani sevgilisi yok. Mükemmell. "Doğrudur aşkım." diyip tezgahı sildiğimde içeri geçtik. Abim ve Tunç bir kanepede annem ve Binnur Teyze bir kanepe de oturunca biz de koltuklara geçtik. İçerde herkes kendi halinde muhabbet ediyordu. Annem ve Binnur Teyze mahalledeki kadınların dedikodusunu yapıyordu. Abim ve Tunç maç konuşuyorlardı. İpek'e baktığımda telefonuyla uğraşıyordu. Ona baktığımı anlayınca telefon ekranını bana çevirdi. Ekranda oldukça yakışıklı bir çocuk vardı. Teledonunu kendine çevirmişti ki bana dönüp "Telefon numaranı versene" dedi. Numarayı söyledikten sonra telefonuma mesaj düştü. 0501*******: Nasıldı ama? 0501*******: Taş mübarek. Bu numaranın İpek'in olduğunu anlayınca "Bal Badem" diyerek kaydettim. Siz: Nerden buldun bunu? Bal Badem: Sokakta buldum anne lütfen evde besleyelim. Siz: KSSKSMOSMSOSMOSMDOD Siz: Yakışıklı çocuk. Bal Badem: Bencede. Verim mi Instagram hesabını? Siz: ? Bal Badem: Askım ben sen sap kalma diye şey ettim. Bal Badem: Hem yakışıklı çocuk. Bı istek at. Nolucak sanki? Tanışırsınız. Yok sağol bebeğim ya abin var Hâlâ abi diyo! Siz: Allah sahibine bağışlasın İpek. Bal Badem: Aman. Hemen İpek zaten. Bal Badem: @kayrakayrakayra (umarım böyle bir hesap yoktur) İpege yandan bı bakış attığımda Tunç ve abimin bize baktığını gördüm. Ben de onlara bakınca abim kafasını noluyo? der gibi salladı. Ben de bişey yok dercesine omuz silktim. Yaklaşık yarım saat daha oturduktan sonra kalktılar. İpek ve Binnur Teyze'ye sarıldım. Tunç'a döndüğümde beni beklemeden bana sarıldı. Kulağıma doğru eğilip "Sakın o çocuğa mesaj atma" dedi. Sonrasında ben bir şey demeye fırsat bulamadan benden ayrıldı ve evden çıktılar. Annem uğurlamak için aşağı kadar indiğinde biz evde kalmıştık. Saat 17.30'a geliyordu. Evi toplayıp yatağıma geçtim. Gereksiz gergin bir gündü. Biraz kitap okuduktan sonra telefonumla uğraşmaya başladım. Birden mesaj geldi. 0543*********: Teşekkür ederim:) Mesajlar mesajlar..
|
0% |