Yeni Üyelik
1.
Bölüm

SAVCI HANIM 1. BÖLÜM

@gokperisiii

"Getirin şu adamı!" Dedi Sacit. Sacit Karayel ülkenin en büyük mafya babalarından biriydi. Ve tam da şuan sırf işlediği bir cinayete şahit olduğu için bir can daha alacaktı. "Tamam abi." Deyip adamı getirdi Sacit'in en sadık adamlarından biri olan Taylan. Sacit yavaşça adama yaklaşıp tam kafasından silah ile vurdu. Bunu yaparken o kadar soğukkanlıydı ki 100 metre öteden görseniz bile içiniz üşürdü. 30 yıllık ömründe yapmadığı şerefsizlik kalmamıştı adamın. Tabii bunları yaparken henüz Bordo Bereli bir Yüzbaşı ve ülkenin en dişli Savcılarından birinin, kısacası Türk Devleti'nin hedefinde olduğunu bilmiyordu.

 

 

 

🌹

 

 

 

Ben Gökçe. Tuttuğunu koparan, diğerlerinden farklı olan bir Savcıyım. Son 5 yıldır bir kişiyi araştırıyorum, ve bu kişinin işini bitirmek için devlet tarafından İstihbaratın seçtiği biriyle iş birliği yapacağım. Evet, bu işini bitirmek için uğraştığımız kişi "Sacit Karayel". Kendisi bütün ülkenin gözünde yakışıklı, nazik, " Vatansever" birisi olsada yüzü dışındakilerden gram barındırmıyor. Özellikle de vatansever özelliği. Yıllardır ülke için ne kadar kötü şey varsa neredeyse hepsini yaptı. Ama buna artık bir dur demeliyiz, canım pahasına olsada bu işi bırakmayacağım. Vatan için gerekirse ölümüde tadarım.

 

 

 

Neyse, size bu Sacit Karayel'i ne zaman, neden araştırmaya başladığımı anlatayım. 5 yıl önce Savcılığa Sacit Karayel hakkında bir dosya geldi. Ama bu dosyayı hemen ortadan kaldırdılar. Haliyle dosyaya hiç bakmadan ortadan kaldırmalarıda beni şüphelendirdi. Ve bu adamı araştırmaya başladım. Önce kendi imkanlarımla toplayabildiğim kadar çok bilgi topladım. Ama bunların hiçbiri yeterli gelmedi. Daha sonra daha da çok hırslanıp resmen 5 yıl boyunca adamı araştırdım ve hakkında kendisinin bile bilmediği gerçekleri öğrendim. -Bu arada çok hırslı bir insanımdır, o yüzden biraz hıslanıp nasıl yıllarca bu işi devam ettirdiğimi sorgulamayın.- İyi ki de öğrenmişim. İstihbarattada Sacit Karayel ile ilgili bir görev varmış. Tabii istihbaratta olan bazı yakınlarım benden bahsetmişler ve sonunda Bordo Bereli bir Yüzbaşı ile işbirliği yapmamda karar kılınmış. Umarım bana uyum sağlayabilecek birisidir. Aksi takdirde işimiz epey zor olacak.

 

Herneyse, bugün işbirlikçim ile buluşacağım için bir an önce hazırlanmalıyım. Üstüme klasik gri tonlarda bol bir pantolon, beyaz bir bistüyer ve gri blazer ceket giymeye karar verdim. Makyaj olarak çok birşey yapmak istemiyorum. Uzun kirpiklerime gözlerimin renginde ki kahverengi bir maskara, yanaklarıma çok az allık ve highlighter, dudağıma ise bir türlü vazgeçemediğim kırmızı rujumu sürdüm. Uzun, koyu kahverengi ve düz saçlarımı ise açık bıraktım. Hazır olduğumda evden çıktım. Takip edilmediğimden emin olduğumda buluşma noktasına doğru yola çıktım. Arabamda ki radyoda Sertap Erener "Ateşle Barut ah yanyana durmaz." diyordu. E banada bu şarkıya eşlik etmek düşüyordu. "Gönül dilinden anla biraz. Bir dokunursan, ah dokunursan ellerim mızrap olur bedenim saz." diyerekten şarkıyı söylemeye başladım. Ben kendime göre tam bir Slay Woman olsam da diğer insanlara göre Ayaklı Yargı Makinesi'yim. Hayır yani, beni kim görse "Bu kadın tamamıyla bir Slay Woman." der bence. Neyse konumuz şuan bu değil. Buluşma noktasına varmak üzereyim. Ve ben yaklaştıkça kalbim daha hızlı atmaya başlıyor. ALLAH'IM SEN BANA SABIR VER. Ben niye böyle birşey için bu kadar stres oluyorum? Offf Gökçe! Şuan senin kalp atışın ile uğraşamayacağım. Bu arada kendi kendime konuştuğum için şizofren olduğumu falan düşünmeyin. Bence her insan kendi kendine konuşuyordur.

 

 

 

Sonunda buluşma noktasına varmıştım. Ve şuan tam karşımda boylu poslu, mavi gözlü, sarışın, iri bir beyefendi vardı. Ya da ben öyle sanıyordum. Çünkü beni görünce hemen kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı. "NE YAPIYORSUN YA SEN?!"

 

diye bağırmaya başladım, tabii bu sessiz bir bağırmaydı çünkü dikkat çekmemeliydik. "Kimsenin bizi görüp duyamayacağı bir yere gitmeliyiz." dedi Yüzbaşı Göktuğ olduğunu düşündüğüm adam. Sesinde hoş bir tını vardı. Ve nedense bu benim hoşuma gitmişti. "Tamam kolumu bırak. Allah'a şükür kendi ayaklarım var ve yürüyebiliyorum." diyerek kolumu çekmeye çalışacaktım ki ben bu eyleme başvurmadan kendisi bıraktı. Birkaç dakika sonra kimsenin olmadığı loş bir odaya gelmiştik. Bana dönüp "Yüzbaşı Göktuğ Ata. Kim ve ne için burada olduğumu biliyorsundur diye düşünüyorum." dedi. Tabii biliyorum dangalak. Bilmesem neden burada olayım be?! Tabii adamın yüzüne bunları söyleyemedim, ha istesem söylerdim de saygı çerçevesinin aşılmasından hiç hoşlanmam. "Baş Savcı Gökçe Kayaalp. Tanıştığıma memnun oldum." diyerek elimi uzattım. Tabii adamdan beklediğim gibi elimi havada bıraktı. "Sana herşeyi anlatacağım, ama önce bana karşı bu soğuk tavrını yensen iyi olacak." diyerek ortamda ki sessizliği bozmak adına bir adım attım. "Size özel birşey değil Savcı Hanım. Üstünüze alınmayın." Bu neydi şimdi? "Sen diyebilirsin bu 1,bana karşı sıcakkanlı davranmanı beklemiyorum ama en azından ağzını açıp konuşmanı tercih ederim bu 2." Bu söylediklerime sadece bakarak yetindi. Anlaşılan konuşmayı pek sevmiyordu. Ama bu sorun değil. En kısa sürede onu bülbül etmesini bilirim ben. Çantamdan Sacit Karayel hakkında hazırladığım dosyayı çıkarıp masaya bıraktım. "Sacit Karayel ülkenin en büyük mafya babalarından biri. Yıllardır yapmadığı yaşa dışı iş kalmadı. Ülkesini çok seven bir iş adamı gibi görünsede ülkenin her yerinde terör estiriyor." Ben bunları anlatırken o da dosyayı açıp sayfalar arasında geçinmeye başlamıştı. "En son Adana'da bir Cuma namazı çıkışında Cami'nin içerisinde bomba patlatıp yüzlerce insanın ölmesine neden oldu." "Anlayacağın, cani bir pisliğin tek'i." Ben konuşmamı bitirdiğimde Göktuğ'nun beni izlediğini farkettim. Adamın boyu o kadar uzundu ki otururken bile sanki ayaktaymış gibiydi. Tahminen 1,98 falan vardı. Amaann, banane canım. Uzunsa uzun. Bence bende 1,75 boyumla gayet idealim. Ayrıca önemli olan boy değil, beyindir. O da bende fazlasıyla var. Herneyse. "Bu kadar bilgiye nasıl ulaştın?" diye bir soru yöneltti Göktuğ. Tabii beni daha tanımadığı için birşeyi kafama koydummu sonuna kadar yapacağımı bilmiyor. "Orası da bana kalsın."

 

"Sana bir soru sordum. Ve ben sorularıma bu tür baştan savma cevaplar verilmesinden hiç hoşlanmam." Dedi yüzünde sert bir ifadeyle Göktuğ. Allah Allah, öyle miymiş? ALLAH'IM SEN BANA SABIR VER. NE YAPACAĞIM BEN BU ADAMLA?! "Bu kadar sert olma Göktuğ Yüzbaşım."

 

"Benim elim kolum uzundur. İstediğim zaman ulaşamayacağım şey yoktur." "Ee 5 yıldır sürekli bu adamı araştırmamı da hesaba katarsak bu kadarını bilmem gayet normal." Dedim kendimden emin bir şekilde. Ta ki Göktuğ'nun bana verdiği cevabı duyana kadar...

 

"Senin kim olduğun, nasıl biri olduğun mühim değil. Bundan sonra kafana göre iş yapamayacağını hatırlatmak isterim." Bir dakika bir dakika... O bunu bana mı demişti? Bana, bak bana diyorum. Bu hiç bana söylenecek laf mı be Yüzbaşım? "Görünüşe bakılırsa beni fazla hafife alıyorsun Yüzbaşım. Benim kafama göre yaptığım iş bile günlerce hatta aylarca planlanan bir iş ile eşdeğerdir."

 

"Ben kimseyi hafife almam, Savcı Hanım." "Önce kişiyi tanırım. Zaten birini tanıdığın zaman hafife alınacak bir insan olup olmadığını da anlarsın."

 

"Bakıyorum da bana engin bilgilerin ile ders vermeye çalışıyorsun Göktuğ Yüzbaşım." Dedim alaylı bir ses tonu ile.

 

"Nasıl anlamak istiyorsan öyle anla, Savcı Hanım." Derken halâ dosyayı karışıtırmakla meşguldu.

 

"Anlaşılam adam piçin teki." Dedi en sonunda. Normalde küfür sevmezdim ama bu adam kendisine edilen her küfrü sonuna kadar hak ediyor. "Bu adama ulaşmak için herhangi bir planın var mı?" Dedi ifadesiz bir ses tonuyla. Tabii var, ne sandın canım. "Var. Yakında katılacağı bir sergiye bende gideceğim ve orada bir şekilde dikkatini çekeceğim. Senin içinde Sacit'in koruma formunu doldurup göndeririz. Onun koruması olamayı başaracağını düşünüyorum." Dedim anında. Ben bunları söylerken o bana şaşkınlıkla bakıyordu.

 

"Ben diğer kadınlar gibi basit bir insan değilim. Bunu aklına kazırsan senin için birçok şey daha iyi olur. İnan bana, Yüzbaşım." Dedim hafiften gülerek.

 

"Bu dosya bende kalsın. Sende al bu kartı, numaram yazıyor bana bir şekilde ulaşırsın. En kısa zamanda tekrar buluşup planımızı hazırlarız. Kendine dikkat et, Savcı Hanım." Deyip elime bir kağıt parçası tutuşturdu Göktuğ. Hızla bulunduğumuz yerden çıkmıştı bile. Hadi kızım, sana güveniyorum. Senin istediğin sürece yapamayacağın birşey yok!

Loading...
0%