@gokperisiii
|
Göktuğ her zaman ki gibi sabah erkenden uyanmış, hazırlanmıştı. Sacit, ona önemli bir misafiri olduğunu söylemişti. Bu yüzden o sözde "önemli misafir"i almak için havaalanına gidecekti. Çıkmadan Taylan her sabah olduğu gibi yine Göktuğ'ya laf attı. "Gelen misafir İspanyol, yani İspanyolca konuşuyor ve Türkçe bilmiyor. Eğer konuşman gerekirse Google çeviri kullanmanı tavsiye ederim." Deyip gereksiz bir kahkaha çıkarmıştı ağzından. Ee tabi o da haklı, sonuçta Sacit'in yanında çalışan biri cahil cüheylenın teki olur. "İspanyolca bilmediğimi kim söyledi?" Taylan Göktuğ'nun bu cevabını duyunca ister istemez şaşırdı. "Ne yani, İspanyolca mı biliyorsun?" Göktuğ, Taylan'ı cevapsız bırakarak havaalanına doğru yola çıktı. Gelen kişi İspanyolmuş, muhtemelen o gece Sacit'in konuştuğu kişiydi. Gidip görmekten başka çare yoktu.
🌹 Sabah telefonumun sesiyle uyandım. Uyanmaz olaydım. İlayda arıyordu. İlayda Savcılıktan bir arkadaş. Tabii ki hemen açtım. "Alo? "Alo, Sayın Savcım acilen gelmeniz lazım." İlayda bunları söylerken sesindeki telaş bariz bir şekilde anlaşılıyordu. Allah, Allah..."Dur, bir sakin ol. Ne oldu?" "Ne olmadı ki, bir cinayet." Bunu duyduğum an ellerim buz kesmişti. Yoksa Sacit ile ilgili bir şey miydi? Yok, ya. Kızım sende herşeyi bu piçe bağlama. Savcılıka gelen dosyası bi el hiç bakılmadan yok edildi! "Hemen geliyorum. Gelince konuşalım." "Tamamdır, Sayın Savcım." Deyip telefonu kapattı. Bismillah, ne cinayeti bu? Yine hangi masum can katledildi? Bu sorunun tek bir cevabı vardı... Gidip öğrenmek. Her zaman ki gibi siyah kumaş pantolon, beyaz gömlek, siyah ceket, siyah çanta, beyaz ayakkabı, kırmızı ruj, rimel... Bunlar ile hemen hazırlanıp evden çıktım. Oldukça meraklıydım, ki meraklanmakta haklıyım da.
Yaklakşık 10,15 dakika sonra Savcılığa varmıştım. İçeri girer girmez İlayda beni karşıladı. "Hoşgeldiniz Sayın Savcım. Dilerseniz odanıza geçelim." Kafa sallamakla yetindim. Odama girdiğimizde önüme bir dosya bıraktı. "Sıla Akcan, 23 yaşında. Moda tasarımı okuyor. Edirne'li, en son Sacit Karayel isimli bir şahısla İstanbul/Kadıköy'de bir bardan çıkarken görüntülenmiş. Sonrası yok... Cesedi bir çöp konteynerinde bulunmuş." Korktuğum başıma geldi. KÖTÜYÜ ÇAĞIRDIN GÖKÇE, AFERİN SANA! Bu duyduklarım kanımı dondurduğu gibi diliminde tutulmasını sağlamıştı. Diyecek birşey bulabilsem, ne mutlu bana! "N-nasıl? Kim ihbar etmiş?" Dedim zar zor. "Annesi, kızı bütün gece telefonunu açmayınca polise ihbar etmiş, aramalar başlamış ve sonuç ortada... Son görüntüleri size attım." "Olay yeri inceleme?" "Yapıldı." "Sonuç?" "Kurbanın yanındaki şahısın Sacit Karayel olduğuna parmak izinden emin olundu." "Otopsi raporu?" "2, taş çatlasa 3 güne çıkacak." "Tamamdır, rapor çıktığı gibi bana bildirilsin." "Ha birde, Sayın Savcım." "Evet, dinliyorum." Derken önümde ki dosyaya bakıyordum. "Kurbanın terör örgütleriyle bir takım bağlantıları çıktı." Başkada bir ihtimal yoktu... "Bunların hepsini bana mail olarak da iletir misin?" "Tabii, nasıl isterseniz." Dedikten sonra kapıya yöneldi İlayda. "İzninizle." Kafamı "izin senindir" anlamında salladım ve İlayda'nın gidişinden sonra elimde tek bir dosyayla kalakaldım...
🌹 Göktuğ saat tam 8'de havaalanına varmıştı. Ve "önemli misafir"i bekliyordu. Bir an önce İspanyol şahısın gelmesi için, içinden dua ediyordu.
Aynı zamanda, artık misafir hakkında birkaç bilgiye sahipti. Adı; Nicolas Jimenez, memleketi; İspanya/Toledo. Belki size göre az gelebilir ama ne kadar bilgi, o kadar kâr. Derken Göktuğ ona doğru yaklaşan uzun boylu, sarışın ve lacivert gözlüklü bir adam ile arkasında ki baştan aşağı siyaha bürünmüş iki adamı gördü. Nicolas Göktuğ'nun yanına geldiğinde parolayı söyleyip geri çekildi. VE PAROLA MAHPERİ'YDİ. Yani Gökçe. Bu kızla ilgili birşeyler planlıyorlardı ve Göktuğ bunu en kısa sürede açığa çıkaracaktı. Göktuğ ve diğerleri arabaya bindiğinde Göktuğ Sacit'in şirketine sürmeye başladı. Aynı zamanda arkadan gelen İspanyolca konuşmaları anlamaya çalışıyordu. Nicolas telefon ile konuştuğu için karşı tarafı duyamıyordu ama sadece Nico'yu duyması bile yeterliydi."Sí, probablemente conoceré a la chica hoy." (Evet, muhtemelen kızla bugün tanışacağım.) O kız Gökçe miydi? Göktuğ o kızın Gökçe olmamasını umarak işini yapmaya devam etti. "No, ella era una chica muy ingenua. Eso es lo que dijo Sacit". ("Hayır, çok saf bir kızmış. Yani, Sacit öyle söyledi.") Gökçe ne kadar başarılı biri olduğunu tekrardan göstermişti. Kendisinde saflık kelimesinin S'si bile yokken nasıl insanları çok saf biri olduğuna inandırmış, en ufak bir fikri yoktu. Göktuğ konuşmanın geri kalanını duyamadan Nicolas telefon konulmasını sonlandırdı. Tam bu sırada da şirkete varmışlardı.
🌹 Savcılıkta işim bitmişti ve eve dönüyordum. Ayrıca O SACİT DENEN KANSIZ PİSLİĞİN YAPTİĞİ ŞEYİ DE YANINA BIRAKMAYACAĞIM. Bırakmayacağız. Elbet zamanı gelecek. Arabaya bindiğimde aklıma bir fikir geldi. Ersun bugün hastanede nöbetçiydi. Onu görmeye gitsem... Evet, evet. Gideceğim, hem bana iyi gelir Efsun'um. Savcılık ve hastane birbirine yakın olduğu için yaklaşık 5 dakika sonra hastaneye varmıştım. Ara sıra Efsun'u görmeye geldiğim için nerede olacağını az çok biliyorum. Hemen acile gittim. Muhtemelen oradadır. Acilin kapısından girmemle bağırış sesleriyle karşılaşmam bir oldu. Bir adam doktorlardan birine avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Hemen sesin geldiği yöne doğru gittim. Ben olayın gerçekleştiği alana girer girmez adamın, önünde duran Efsun'a elini kaldırdığını gördüm. BİR DAKİKA, BİR DOKTORA, ÖZELLİKLEDE EFSUN'UMA Mİ EL KALDIRMIŞTI O?! Hemen araya girdim. "HOOPP, NE OLUYOR?!" derken bir yandan da adamın elini havada yakalamıştım. Beni gören Efsun hemen geri çekilmişti. "Sen kimsin be kadın! Çekil şuradan ayağımın altına almayayım seni!" Bunu bana mı demişti o? ALLAH'IM SEN BANA SABIR VERDE ŞUNU ŞURACIKTA BOĞAZLAMAYAYIM. "TC Baş Savcısı Gökçe Kayaalp. PEKİ SİZ KİMSİNİZ?!" Adam beni duyar duymaz yüzünü tamamen şaşkınlık kaplamıştı. "CEVAP BEKLİYORUM. SEN KİMSİNDE BİR DOKTORA EL KALDIRIP, BİR SAVCIYA BU ŞEKİLDE BAĞIRABİLİYORSUN VE KENDİNDE BU CESARETİ NEREDEN BULUYORSUN?!" "HA BU ARADA ÖNEMLİ OLAN BİZİM BİR DOKTOR, SAVCI OLMAMIZDA DEĞİL, BİZLER SIRADAN İNSANLAR OLSAYDIKTA BU BİZE EL KALDIRIP, BAĞIRABİLECEĞİN ANLAMINA GELMİYOR."
Acilde bütün gözler benim üzerindeydi. E bir zahmet, birine ağzının payını veriyoruz şurada.
"Sayın Savcım, çok özür dilerim. Bir daha olmayacak lütfen-" "Benim kitabımda 2. Şans diye birşey yoktur. Senin gibilerin hepsi çöp!" Dedikten sonra polisi aradım. "Arkadaşlar, polis gelene kadar beyefendiye mukayyet olun." Dedikten sonra Efsun'uda alıp dışarı çıktım. "Efsun, ne oldu güzelim?" Efsun ağlıyordu. Ama ben arkadaşımı ağlatana hesap sormaz mıyım?! "Ü-üç saattir h-hastanede bekliyormuş. S-sıra o-ona gelmediği içn s-sinirlendi." Dedi Efsun hıçkırıklarının arasından. Sonra durup birden gülmeye başladı."Ama ağzının payını iyi verdin, ha." Bu kızı ben cidden yerim ya. "E tabii, ne sandın?" Efsun'la biraz dertleştikten sonra ben eve geçtim, zaten o nöbetteydi.
🌹 Eve vardığımda telefonumun şarjı bittiği için hemen şarja taktım. Ve telefonum şarj olurken dosyayı incelemeye başladım. Şu gencecik kızın terör örgütleriyle ne gibi bir bağlantısı olabilir? Sacit Karayel'i bitirmeye tekrardan yemin etmiştim. Dosyaya biraz daha baktıktan sonra, bilgisayardan İlayda'nın bana attığı görüntüleri açtım. Dediği gibi bir bardan çıkıyorlardı. Daha sonra Sacit kolunu kurbanın sırtına atıyor. Buraya kadar herşey normal. Ama hemen sonrası... Sıkıntı. Diğer eliyle cebinden birşey çıkarıyor ve kameraların görüş mesafesinden çıkış yapıyor. Normalde küfür etmeyi de, edilmesini de sevmem; AMA SENİN O ŞIK KAFANI DAĞITMAZSAM BANA DA GÖKÇE DEMESİNLER!
Yaklaşık 10 dakika sonra telefonumu açtığım da gözüme tek bir bildirim erişti... Yüzbaşı; Kapıyı aç. NE, NASIL, NEDEN DUR. Bir dakika, şuan burada mı?! Yani, bu bildirim 2 dakika öncesinde geldiğine göre buradadır. ALLAH'IM SEN BENİ NEYLE SINIYORSUN YA RABBİM? Adamı kapıda bekletemeyeceğime göre hemen gidip kapıyı açtım. Kapıyı açtığım gibi Göktuğ'nun suratıyla karşılaştım. Sanki bir an dilim tutuldu. "Ş-şey, şimdi gördüm şeyini. Mesajını, pardon." "Sorun değil." "Kapıda kaldın. Geç içeri." Ayakkabısını çıkarıp salona doğru ilerledi. "Çay, kahve?" "Sağol, gerek yok." "Bekle geliyorum." Dedikten sonra mutfağa gidip iki bardağa çay koydum ve salona götürdüm. "Birşey mi oldu?" "Oldu. Bugün Sacit'in sözde özel misafirini havaalanından almaya gittim. Adam İspanyol, adı Nicolas Jimenez. Ve parola "Mahperi"ydi. Ayrıca yoldayken senin, yani Mahperi'nin hakkında İspanyolca birşeyler konuştu. Kısacası senin hakkında bir planları olduğunu düşünüyorum Savcı Hanım." "Bir dakika..." Dediğimde şaşırmışçasına bir kaşı havalandı. Hemen yanımdaki Sıla Akcan cinayet dosyasını havaya kaldırdım. "Bugün Savcılığa bir cinayet dosyası geldi. Cansız bedeni çöp konteynerinde bulunmuş. Bunun yanı sıra kurbanın terör örgütleriyle bağlantıları çıkmış... Ve en önemlisi de, katilin parmak izinden Sacit Karayel olduğu ispatlanmış." Göktuğ hemen elimde ki dosyayı aldı. "Nasıl yani? Gökçe, bu iş çok ciddileşti. Yarın öbür gün sende bu kurban ile aynı kaderi yaşayabilirsin." "Çok dikkatli ol." Dediğinde sesi gerçekten endişeli çıkıyordu. "Tek dileğim, açığa çıkmamak. Eğer açığa çıkarsam ya da çıkarsak herşey çöp olur." "Bunu şuan nereden çıkardın?" "Eğer benim hakkımda bir planları bile varsa beni çok iyi araştırmışlar demektir. Her ihtimali göz önünde bulundurmalıyız." "Kim olduğunu öğrenselerdi işini çoktan bitirmişlerdi. Şu ana kadar açığa çıkmadıysan bundan sonrada çıkmazsın diye düşünüyorum. Neyse, seni uyarmak için gelmiştim zaten, kalkayım artık. Tekrardan söylüyorum, çok dikkatli ol." Ne yani, sırf beni bu konuda uyarmak için mi buraya kadar gelmişti? Artık herşey gözüme garip gelmeye mi başladı, yoksa ben uyduruyor muyum? Neyse. "Peki, sağol." "Ne için?" "Herşey için." "Birşey değil, hepsi yapmam gereken şeylerdi. Görüşürüz." Dedikten sonra Göktuğ benim kapıyı açıp kapatmama izin bile vermeden kendisi çıkıp gitti...
Helüüü arkadaşlarr. Biliyorum günlerdir bölüm atmadımm. Daha doğrusu atamadım. Çünkü sınavlar vs olduğu için onlara ağırlık vermek zorundaydım. Çok özür diliyorum hepinizden. Bence bu bölümde dolu dolu bir bölüm oldu. Umarım sevmişsinizdiiirr. Öptüümm💋🤍
|
0% |