Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@gokyuzundeyaziyor

Merhabalar nasılsınız?

Farkındayım bayağıdır bölüm gelmiyor. Açıkçası pek içimden gelmiyordu. Bölüm yazmak istediğim anlarda ya hemen yazıyordum, ya da bir yerlere not alıyordum. Uzun zaman sonra karşınızdayım.

Şimdiden uyarı bu bölümde iki kere zamanı ileri alacağız.

Keyifli okumalar dilerim.

.

...

(2 Sene sonra)

Evleneli tam tamına iki sene olmuştu. Bir arada olduğumuz zaman ise neredeyse 12 sene olmuştu. Çocukluğum, ruh eşim, hayat arkadaşım her şeyim olmuştu.

Evlendiğimizden beri canımı sıkan tek bir konu vardı o da çocuk mevzusuydu. Evlendikten kısa süre sonra çevremizdeki akrabalar, teyzeler çocuk ne zaman diye sürekli soruyordu ve darlıyordu. Ne ailemiz, ne de Yağız bu konuda hiçbir şey söyoemiyordu. Çok uzun bir zaman bile geçse ben yaşadığım şeylerin etkisinden halen daha çıkamamıştım. Hatırladığım her an canım yanıyor ve anne olmaktan korkuyordum. Ya ona güzel bir anne olamazsam, ya onu kırar, üzersem. O benim canımın parçasıydı. Ben onu üzersem içim paramparça olurdu. Onun kadar canım yanardı. Ben onlar yüzünden çocuğuma düzgün anne olamazsam endişesi yaşıyordum. Ben onlar yüzünden çocuğuma da kendi yaşadığım şeyleri yaşatırım diye korkuyordum. Ben onlar yüzünden hayata geç başlamıştım. Ben onlar yüzünden bir çok şey yaşamıştım.

Çok yoruldum. Hayat beni o kadar çok yordu ki beni neyin yorumunu bilmiyorum. Yaşadıklarımı atlatmak için bir psikoloğa gidiyordum. Bana çok iyi geliyordu, ama mutlu olmamdaki en büyük etken psikoloğumun da söylediği gibi Yağızdı. Her zaman söylüyorum ve söylemekten hiç usanmayacağım. Yağız hayatımın dönüm noktasıydı. Her şeyin farkına ben onunla vardım. Mesela ilk aşkım oydu, ilk gerçek ailem, ilk arkadaşım, ilk sevgilim hatta ilk ve son sevgilim ve belki de ileride çocuklarım babası olacak olan adam.

Beraber çok zor yollardan geçmiştik ama hepte beraber kalktık. Beraber koştuk, beraber düştük. Hayatta hep ne olursa olsun sağlam bir şekilde yere basıp kalkmak gerekiyor.

"Ceylan gözlüm ne yapıyorsun burada."

Yanıma gelip başımdan optukten sonra yanıma oturdu.

"Biraz hava almak istedim. Burası çok güzel."

"Kendimizi övmek gibi olsun. Her şeyi çok güzel yapıyoruz. Özellikle sen gittiğin her yere güzelliğini de götürüyorsun."

Yağız'a yaklaşıp başımı omzuna koydum. Evimizin her yerini özenerek yapmıştık. Balkonu da öyle led lambalar, L koltuk, ufak bir sehpa ve bitkiler.

"Şimdi haksızlık etmiyim benim bu kadar gülmemin sebebi sensin."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım.

"Biz beraber güzeliz."

Aklıma takılan bir soruyu sormak için harekete geçtim.

"Sen çocuk istiyor musun? Yani ben de istiyorum ama biliyorsun."

"Canımın içi benim için hiçbir şey önemli değil. Allah'ın izniyle bir gün olur çocuğumuz. Başkalarının düşüncesi bizim için önemli değil, olmasın. Korkunu anlıyorum ve çokta haklısın. Kendini sıkıntıda hissetme ben böyle çok mutluyum. İleride korkuların geçtiğinde çocuğumuz zaten olur balım."

Ellerimi beline sarıp sıkıca sarıldım.

"Teşekkür ederim böyle düşündüğün için."

O da bana sarılınca bu huzurlu anın sefasını sürdük bir süre.

(2 Sene sonra)

Yaptığım testin sonucuna bakıyordum. Donup kalmıştım. Evet beklediğimiz bir haberdi ama çok şaşırmıştım. Titreyen ellerimle testi elime aldım. İnanamıyordum bu çok garip bir duyguydu. Evet bu testler bazen yanıltabiliyordu. Bugün zaten randevum vardı ve birazdan oraya gidecektim.

Hemen hazırlanıp evden çıktım. Arabaya atladıktan sonra arabayı çalıştırdım. Yavaş gidiyordum. O kadar çok hızlı ve sürekli sağa sola kıran insan var ki trafik hiç güvenli değildi. Bu trafiğe girmekten başka da yolumuz yoktu.

Hastaneye vardığımda arabayı park edip indim. Doktor Ayaz'ın eşiydi. Bir o biliyordu bu durumu duyunca da hemen gel demişti. Odasına tıklatıp girdim. Beni gördüğünde hemen ayağa kalktı.

"Oo hoş geldiniz hanımefendi şöyle geçin."

"Teşekkürler hanımefendi çok naziksiniz.

Sarıldıktan sonra geçip oturdum.

"Nasılsın canım?"

"Mide bulantılarım olmasa çok iyiyim sen?"

"Ben de iyiyim. O zaman şöyle yapalım. Seni çok bekletmeyelim hemen test yapalım. Kan vereceksin."

"Tamam nerede vereceğim?"

"Hemşire sana yardım edecek. Ay heyecan yaptım. Grubun 2. çocuğumu mu geliyor."

İlk çocuk Asrın Efe ve Defne'nin kızları Yağmurdu. O kadar güzel ve tatlıydı ki doğduğundan beri sevmelere doyamıyorduk. Şu an 2 buçuk yaşındaydı ve konuşmayı bayağı sökmüştü. Sürekli bıcır bıcır konuşuyordu.

Öyküyle beraber onun odasında bekliyorduk. Hastaları bitmişti ve tek ben kaldığım için burada tahlillerimin çıkmasını bekliyorduk. Hemşire kapıyı tıklatıp girdiğinde çok heyecan yapmıştım.

"Hocam Deniz hanımın tahlil sonuçları çıktı."

"Teşekkür ederim canım."

Tahlilleri hemşire verdikten sonra çıkmıştı.

"Öykü ben çok heyecan yaptım."

"Sakin ol diyeceğim olmayacaksın o yüzden bir şey demiyorum."

Öykü tahlillere bakarken stresten ayaklarımı titrettiğimin bile şimdi farkına varmıştım.

"Hazırsan söylüyorum."

"Hazırım hazırım hadi söyle."

"Hamilesin."

Zaten biliyorduk ama bu hamilelik testlerinin yalan çıkma ihtimali de olduğu için çok heyecan yapmıştım.

Gözlerimden yaşlar akmıştı.

"Allah'ım şükürler olsun."

Her ne kadar hazır olmadığımı düşünsem de bu haberi aldığım anda her şey uçmuştu. Bebeğime güzel, her derdinde benim bir annem var diyip koşup gelebileceği, ona her şeyi öğreten, anlatan bir anne olacaktım. Bunun için elimden gelenin fazlasını verecektim.

Ayağa kalkıp Öyküye sarıldım.

"Canım benim çok sevindim. Gruba 2. bebeğimiz geliyor demek."

"Evet galiba öyle oldu."

"Ultrasonla bakalım istersen."

"Olur bakalım."

Buraya Yağızla gelmek ve onunla bebeğimizi ilk kez beraber görmek çok isterdim, ama sağlıklı olup olmadığını öğrenmek istiyordum.

Ultrasonun olduğu yere gidip yatağa uzandığım da karnımı açmıştım. Öykü karnıma jeli döktükten sonra cihazla bakmaya başlamıştı. Her ne kadar ekranda çok gözükmese de bakmaya çalışıyordum.

"Evet bebeğimiz çok güzel bir durumda."

"Allah'ım şükürler olsun."

Öykü cihazı çektiğinde ve elime kağıt havlu verdiğinde karnımı silerek yavaşça doğruldum. Elime ultrason kağıdını vermişti. Bebeğimin ilk fotoğrafı. Çok garip geliyordu benim bebeğim. Yağızla bizim bebeğimiz.

Tam Öykü'nün odasından çıkacakken telefonum çalmıştı. Telefonumu çantamdan çıkartırken Öyküye görüşürüz dedikten hemen sonra çıkmıştım. Arayan avukat arkadaşımdı. Hemen açtım.

"Selam Deniz nasılsın?"

"İyiyim Gizem sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Ben sana bir şey söyleyecektim."

"Onlarla mı ilgili?"

"Evet. Meriç beyle ilgili bilmek istersin diye aradım."

"Daha önce de söyledim umurumda değiller."

"Gerçekten hiçbir şey umurunda değil mi?

"Bugüne kadar bana bir kez olsun anne babalık yapmayan, yıllarca eziyet çektirenlerin, gerçek ailemden beni kaçıranların arkasından üzüleyim mi birde."

"Evet haklısın."

"Haklı olmak umurumda değil."

"Ceza ile ilgili bir sıkıntı yoksa kapatıyorum."

"Meriç Yıldırım koğuşta çıkan kavgada bıçaklanarak öldürülmüş."

Bir duraksamıştım. Yolun ortasında kalmıştım. Üzüldüm bile diyemedim. İnsan kötülük gördüğü biri halkında nasıl üzülürdü ki. Üzülse bile ne kadar üzülürdü. Keşke hayatım da olan sıradan bir insan konumunda olsalardı. Öyle olsalardı canım bu kadar yanmazdı.

"Deniz orda mısın?"

"Evet Gizem buradayım. Bilgilendirdiğin için teşekkür ederim. Yurdagül Yıldırım hakkında ceza işlemi hakkinda bir değişiklik olursa haberim olsun."

"Tamam Deniz görüşürüz."

Telefon kapandıktan sonra çantama atıp arabama binmiştim.

Cezalarında en ufak bir indirim olacağını sanmıyorum. Çünkü bir sürü suçları vardı. Yine de olur da bir değişiklik olur diye başka bir avukat arkadaşımdan istemiştim. Çünkü en ufak bir şeyde onlar tarafından ciddi olmadığı sürece haber almak istemiyordum.

Eve geldiğimde arabadan indim. Apartmandan içeri girip, kendi katımıza çıktım. Akşam ailemiz yemeğe gelecekti ve onlar gelmeden Yağız'a söylemem lazımdı.

Boş güzel bir kutum vardı. İçine annemin ördüğü patikleri ve Melike annenin ördüğü hırkayı yerleştirip en üstüne de ultrason kağıdını koydum. Bir de not yazıp koydum. Kutuyu kapatıp kenara koydum. Yağız birazdan gelecekti.

Kapıda heyecanla beklerken zil sesini duymamla kapıya daha çok yaklaşıp açtım.

"Hoş geldin gamzelim."

"Hoş buldum ceylan gözlüm."

İçeri girdiğinde kapıyı kapattım. Ellerini ve yüzünü yıkayıp hemen gelmişti ve hemen sarılmıştı.

"Çok özledim."

"Ben de seni özledim bir tanem."

Biraz öyle durduktan sonra başımdan öpüp ayrılmıştı.

"Ben üzerimi değiştireyim yemeği hazırlayalım olur mu?"

"Ben her şeyi hazırladım."

"Hani beraber yapacaktık."

"Aşkım ben bugün işe gitmedim ya evde boş duracağıma yaptım. Hem sen hemen üzerini değiş gel sana sürprizim var ailemiz gelmeden söylemem lazım."

"Ailemiz diyen dillerini. Öhöm neyse ciddi olalım. Neymiş bakalım o söylemen gereken şey."

"Adı üstünde sürpriz hadi hemen üzerini değiş gel."

Yanağımı öptükten sonra gitmişti. Gülerek salona geçtim. Deli ya deli ama ben de ona deliyim.

Kutuyu arkama saklayıp gelmesini bekledim. 5 dakika olmadan hemen gelmiş ve yanıma oturmuştu.

"Hadi neymiş o sürpriz."

Arkamdan kutuyu çıkartıp kucağına bıraktım. Heyecanla kutuyu açıp içine bakmıştı. Eline ultrason kağıdını alıp bakmıştı. Hemen arkasından da yazdığım notu görüp eline aldı.

"Baba oluyorsun gamzelim. Anne ve baba oluyoruz."

"Bu doğru mu? Ne yani ben şimdi baba mı oluyorum."

"Evet baba oluyorsun."

İkimizin gözünden de yaş aktığında Yağız bana sarılmıştı. Ben de hemen kollarımı ona sardım. Kafasını karnıma dayayıp bir elini de karnıma koymuştu.

"Sana çok güzel bir baba olacağım. Keşken değil iyikin olacağım canım bebeğim. Anneni de seni de hep koruyacağım."

Duyduğum sözler karşısında daha fazla dayanamamış ve ağlamaya başlamıştım. Yağız'ın kafasına sarılmıştım.

"Dünya'nın en iyi ve en güzel babası olacağını biliyorum. Bebeğimize sahip çıkıp, seveceğini de biliyorum. İyi ki seni sevmişim ve iyi ki bebeğimin babası sen olacaksın çünkü senden daha iyi birini bulamazdım."

Kafasını kaldırıp yüzüme baktı.

"Benim ilk bebeğim sendin ve hala bebeğimsin. Ben seni bulduğum günü çok seviyorum çünkü bana seni verdi, sizi verdi. Seninle her şeyi baştan öğrendim. Sanki yeni doğmuştum. O günden sonra anladım ki sen benim nasibimdin. İyi ki sen bir tanem. Her ne kadar korkun olursa olsun çok güzel bir anne olacağını biliyorum. Çünkü en başta sen bana her şeyi öğrettin. Sevmek nasıl bir şey seninle öğrendim. Ve daha bir sürü şeyi seninle öğrendim. Çocuğumuza da bunları en güzel şekilde öğreteceğini biliyorum."

Eğilip dudaklarına bir öpücük kondurdum.

"İyi ki sen çünkü sen beni o dipsiz kuyudan çıkarttın. Sen beni yaralarımla sevdin. Her şeye rağmen yanımda oldun. İyi ki sen çünkü herkes yaramı açarken sen yaralarıma merhem oldun."

Daha sonrasında birbirimize sımsıkı sarılıp ağladık. Birbirimizi bulduğumuzda ben yaralı ve o yaralarıma merhem sürendi. Yaralarıma yara katmak yerine merhem olmayı seçtiği için çok şanslıydım. O bana hayatımda hiç görmediğim sevgiyi ve değeri vermişti. Yağız hayatımın tümünü oluşturuyordu. O olmasa ben olmazdım. İyi ki sen sevgilim iyi ki sen.

Toparlanıp beraber masayı hazırlamıştık. Gözlerimiz biraz kızarmıştı ama yapacak bir şey yoktu. Bunlar mutluluk göz yaşlarıydı.

Kapı çaldığında ikimizde kapıya gidip açmıştık. Herkes bir anda gelmişti. Herkesi içeriye buyur ettikten sonra bizde arkalarından salona geçtik. Herkesle tek tek sarılıp oturduk. Hal hatır sorularından sonra annemin sorduğu soruyla ona baktım.

"Yavrum sizin niye gözleriniz kıpkırmızı."

Yağız'a dönüp baktığımda o da bana bakıyordu. Birbirimize güldüğümüz de anneme dönüp cevap verdim.

"Yemeğimizi yiyelim sonra söyleriz annecim. Hadi buyurun sofraya geçelim."

Hepimiz sofraya geçtiğimizde yemekleri koyup ben de oturdum. Sofrada geçen konuşmalara katılıyordum sürekli. Abim evlenmişti ve hatta yengem hamileydi. Evlenmem diyen abimin inadını kırıp aşık olan abim şu an çok mutluydu. Baba olacağı için çok heyecanlıydı. Cinsiyeti kızdı. İsime ise daha karar vermemişlerdi.

Yemekler yendikten sonra sofra toplanmış ve çay yapılıp çerezler konulmuştu. Herkesin keyfi yerindeydi ve birazda vereceğimiz haberin sabırsızlığındaydılar."

"Ee çocuklar hadi söyleyin artık."

"Abi valla çocuk dedin alınıyorum. Sonuçta karşında koskoca polis duruyor."

Yağız nerede olursa olsun her yerde polis olduğunu vurguluyordu. Mesleğine aşık olduğu doğrudur.

"Boş ver şimdi onları patladık meraktan."

"Yağız sen söyle."

"Peki ben söyliyim."

"Hazır mısınız?"

"Oğlum valla kafa göz dalacağım şimdi şöyle artık."

"Baba tamam da söylüyorum."

"Baba oluyorum baba."

Bağırarak ve neşeyle söylediği şeyle herkeste bir şaşkınlık oluşmuş ardından sevinç çığlıkları kopmuştu.

"Ne yani şimdi ben dayı mı oluyorum?"

"Evet abicim dayı oluyorsun."

Abime sarıldığımda gerçekten mutlu olduğumu iliklerime kadar hissediyordum. Abimden sonra herkese sarılmıştım ve yerime oturmuştum.

"Şimdi bu mutlu ortamı bozmak istemiyorum ama ben bugün bir haber gördüm. Doğru mu bilmiyorum. Deniz, kızım Meriç Yıldırım ölmüş mü?"

Sungur babanın sorduğu soruya cevap verdim.

"Evet baba doğru. Koğuşun da çıkan kavgada bıçaklanarak öldürülmüş."

"Yani hayatımızdan tamamen çıktı."

"Evet çıktı ama şu an gerçekten bunları konuşmayalım. Güzel şeyler konuşalım çünkü konuşulmaya değer şeyler değiller."

"Seninle bu konuyu daha sonra konuşalım Deniz hanım."

"Konuşalım Yağız bey ama gereksiz bir mevzu önemsiz."

"Yav sorduğuma pişman oldum. Benim ikinci göz ağrım geliyor. Onu konuşalım şu an."

Sağlıkla gel bebeğim. Biz seni bekliyoruz ve çok seviyoruz.

...

.

Evet Deniz hamile. Güzel bebeklerim resmen elimizde büyüdüler.

Siz değerli okuyucularım bir sonraki bölüm final bölümüdür. Hepinizi bekliyorum.

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın hoşça kalın.

Loading...
0%