Yeni Üyelik
1.
Bölüm

(1)Tanışalım İster Misin?

@gomuluruhlar

İyi okumalarr.

(_-_-_-_-_)

Bir insanı tanımak için adı yetmezdi. Soyadı yetmezdi. Anne, babasının kim olduğu ise tanışmanın yanından bile geçemezdi çünkü çocuklar anne babası değildi, anne babasının canını yaktıklarıydı. Kimse beni gerçekten tanıyamazdı. İnsanlar ben bilmezken anne babamı bilebilirdi, ablamı tanıyabilirdi. Ama anne, baba, abla, bana davrandıkları gibi mi davranırlardı diğer insanlara? Beni gerçekten tanıyan bendim. Adımı bilen bendim, adımın onlar için anlamını bilen de. Vücudumdaki yaraları gören bendim, onları saran da. Zehrim de bendim, panzehrim de. Gece de bendim, Dua da.

Ben annesinin lanet ettiği karanlık, pişman olduğu gece, babasının bedduası.

O kadar kötü olduğuma inanmıştım ki kar tanelerini eriten sıcaklık olduğumu düşündüm, kar tanesinin kendisi olduğumu fark edemedim. Kuşu hapseden bir kafes olduğuma inandım, o kuş olduğumu fark edemedim. Kanı damarda hapseden deri olduğumu düşündüm, kanın kendisi olduğumu fark edemedim. Ben bazılarına göre gerçekten kanın kendisiydim.

Ben annesinin nefret ettiği gecelerin, babasının annesine ettiği bedduaların sonucuydum.

Damarlarımda dolaşan ve beni öldüren zehrin ben olduğumu düşündüm, zehirlendiğimi fark edemedim.

Hayır.

Ben düşünmedim.

İnandım.

İnandırdılar.

Zehir olduğuma inandırdılar.

Kan olduğuma inandırdılar.

Annesinin nefret ettiği geceye dönüşmem için ayı, yıldızları boyadılar.

Babasının bedduasına dönüşmem için dualardaki iyi niyetleri sömürdüler.

Bana kir kaldı.

Pis kaldı, pislik kaldı.

Bana kimsesiz eki, Gece Dua adı kaldı.

Bana rastgele verilen Sezer soyadı kaldı.

Bana yaralarım kaldı, bana ben kaldım.

Bana bir kız çocuğu ruhunun cesedi, bir de o cesedi büyüten bir beden kaldı.

Beni kim tanıyor?

Birkaç adım daha attım, okulun bahçesine girdim. “Kural Koleji.” diye mırıldandı benimle aynı anda bahçeye giren kız. Bakışlarımı ona çevirdim, o söylenmeye devam ederken vücudunu inceledim. Kahve saçlarını ensesinde bir topuzla toplamıştı, kahve gözleri ise bir tabelaya, bir bana bakıyordu. “Adında bile kural var.” Omuz silktim, yeniden ilerlediğimde yanımda yürümeye başladı.

“Adın ne?” dediğinde sessizliğimi korumaya devam ettim. Normal insanlar böyle bir durumda uzaklaşırdı fakat bu kız yemin etmiş gibiydi, yanımda yürümeye ve konuşmaya devam etti. “Benim adım Maya.” Tepkisizliğime rağmen susmuyordu. “11. sınıfım. G’de. Sen?” Yüzüne dahi bakmadım. “Peki.” dedi omuz silkerek, anlatmaya devam etti.

O sınıfına ilerlerken müdürün yanına çıkmak için yanından ayrıldım. “Cehennemin geliyor.” diye fısıldadım, kapıyı çaldım ve müdürün odasına girdim. “Gel kızım.” dediğinde yüzümü buruşturdum, arkamı dönüp kapıyı kapattım. “İsmini yeniden söyler misin?”

“Gece Dua.”

“Soyadın?”

“Yok.” dediğimde bakışları yüzüme döndü. “Ne dediler soyadın için?”

“Sezer.” dedim bu sefer de. Başını salladı, önündeki kâğıda bir şeyler yazdı. “Gel şuraya imza at.” Başımı iki yana salladım. “Yasal yetkim yok.”

“Artık var.” dedi. “Yetimhaneden ayrıldığın için.” Dudaklarımı birbirine bastırdım, ilerledim ve kâğıda imzamı attım. “Okumadın.” Dediğinde yüzüne bakmadan omuz silktim. “İmzadan başka şansım var mı?”

“Dönmek.” Bu sefer yüzüne baktım. “Aklımı yitirdim fakat o kadar değil.” Cevap vermedi, birkaç saniye beni inceledi ve kapıyı gösterdi. “Gidelim.” Kapıya ilerledim, açıp dışarı çıktığımda müdür Devrim İlke de peşimden çıktı.

11-G sınıfının kapısını açtığında içeri girdim, peşimden girdi ve kapıyı kapattı. “Yeni öğrencilerimiz var.” dedi sınıfı incelerken. Yeni gelenler gömülürken diğer öğrenciler başlarını salladılar. “İsim, soy isim ve yaş alalım.” Herkes kendini tanıtırken sınıfı inceliyordum.

Sınıflar daha verimli eğitimlerin olması için onar kişilerdi, genel olarak dövüş aletlerinin olduğu bir sınıftı. Yapılan dövüşlere göre sınıf belirleniyordu. 3 9. sınıf, 4 10. sınıf, 5 11. sınıf ve 2 12. sınıf vardı.

Tüm gözlerin bana döndüğünü fark ettiğimde çenemi dikleştirdim, bakışlarımı kenardaki boks torbasında sabitledim. “Gece Dua.” dedim sadece. Kızlardan biri alayla güldü. “Soyadın yok mu?” dedi alayla. İşaret parmağına doladığı beyaza yakın saçları, ela gözleri vardı.

“Yok.” dedim sakınmadan. “Ama çok benim soyadımı almak istiyorsan yaparız bir şeyler.” Sınıfta birkaç gülüşme duyuldu, öfkeden kızardığını fark ettiğimde bakışlarımı ondan ayırdım. “Dua.” diyerek uyardı Devrim İlke. “Terbiyeni takın.” Cevap vermedim, dikkat çekmemem gerekiyordu.

“Hocam bu kız niye 11’de?”

“Sanırsın futbolcu niye ilk 11’de diye soruyor.” dedim alayla. “Teknik direktör almış kardeş sorun mu var?” Birkaç saniye savurduğum elime baktı, ardından kahkaha attı. “O teknik direktörün ben ya-“

“Terbiyeni takın Çınar.” dedi bu sefer de. Başını sallayıp olduğu yere gömüldü. Genzimden güldüğüm sırada hoca bana döndü. “Hoş geldin Dua.” Başımı sallamakla yetindim. Baştan aşağı beni izledi. “11’e alındığına göre iyi olmalısın.” diye mırıldandı. Neyin tespitini yapmaya çalıştığını anlamasam da cevap vermedim. “Ne kadar olabilir ki bu yaşında?” dedi sarışın kız alayla. Aynı alayı ona karşı sergiledim. “Yaşın 23 civarıyken sen ne kadar beceriksizsin mesela?” Öfkeyle birbirinin üzerine attığı bacaklarını çözerek doğruldu. “Kim beceriksiz?” dedi hiddetle. “O zaman saçma öfke problemlerin yüzünden kaldın.” Sınıfı yeniden inceledim, gözüme takılan deniz gözlü çocuğu işaret ettim. “Ya da erkek sevdan yüzünden. Şu deniz gözlü olabilir mesela. Ha?” Öfkeden kızarırken bakışları kızlardan biri ile uğraşan hocaya, ardından arkamdaki Devrim İlke’ye kaydı. Birinin çantamı tuttuğunu hissettiğim anda arkama döndüm. “Bu hırsınızı dövüşerek gösterin.”

“Cinayet.” dediğim anda sarışın kız “Felaket.” diye bir karşılık verdi. Çantayı bıraktım ve üzerimdeki ceketi çıkarıp rastgele fırlattım. Deniz gözlünün eline düşmüştü. “Alırım birazdan. Tut.” Başını salladı ve aynı anda ayaklanarak dövüşeceğimiz yere doğru geldi.

İkimiz de karşılıklı yumruklarımızı kaldırarak durduk, o olduğu yerde kımıldanırken ben onu inceliyordum. “Yok.” dedim doğrulurken. Hocaya döndüm. “Hocam bunun yüzüne 20 ton makyaj var, vursam canı yanmaz.” Herkes gülerken Devrim ilke yeniden kendi günahlarını görmezden gelerek tek günah alaymış gibi beni uyardı, umursamadan yeniden pozisyon aldım.

Bilinçsizce yüzüme doğru savurduğu yumruğunu sağ kolumla engelledim ve yüzümü o şekilde korumaya devam ederken sol yumruğumu boynuna geçirdim. Nefessiz kalıp geriye kaçtığında yeniden yumruk atmak için ona yaklaştığımda gelişigüzel attığı yumruk karnıma çarptı. Öksürerek geri çekildim ve duraksamadan göğüs kafesine tekme attım. Geriledi, arkasındaki kız omuzlarının altından yakaladı.

Yeniden üzerime saldırdığında attığı yumruğundan eğilerek kaçtım, yere oturdum ve ayağımı kaldırıp göğsüne attığım yeni tekmeyle inleyerek yeniden geriye savruldu. Savrulmadan önce dizini kaldırarak yüzüme vurmasıyla burnuma keskin bir acı yayıldı. Bir daha saldırmasına izin vermeden ayağa kalktım ve hızlanmak için etrafımda döndüm, kafasına tekmemi geçirdim. Savrularak yere düştüğünde üzerine eğildim, yüzüne vuracağım sırada birisi beni şiddetli bir biçimde geri çekti. Kollarından kurtulup arkama döndüğümde Neva Hoca’nın beni tutan olduğunu fark ettim. “Öldürmeni değil, dövüşmeni söyledik.” Ardından elindeki peçeteyle yerdeki kıza ilerledi, burnundan akan kanı temizlediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp ayağa kalktım.

Deniz gözlü elindeki ceketimi bana uzattı. “İyi dövüşüyorsun.” dedi. “Ama bedenin çok zayıf, kolayca güçsüz düşersin.” Ceketimi elinden aldım. “Eğer ölecek olsaydım şimdiye kadar yaşayamazdım zaten.” dedim kısık bir sesle. Kanın akmaması için burnumu çektim fakat durmayı reddeden kan burnumdan aktığında kanı avucumun içine sildim. Bakışları elime kilitlendi, arkasına döndü ve sıralardaki peçeteyi alarak yanıma geri geldi. “Bırak.” dedim elimi savuşturarak. “İnsan evladı değiliz ki kıymetimiz olsun.” Burnumu yeniden sildim ve çantamı alarak sınıftan çıktım.

İçeri girdim, çantayı hiç uğraşmadan dolabın içine koydum ve dolabı kilitledim. Banyoya girip elimi yüzümü temizledim, peçeteyle burnuma tampon yaparak banyodan çıktığımda odada sadece deniz gözlü vardı. Kaşlarımı çattım, bir adım geriye çıktım. “Ne işin var lan burada?”

“Biraz daha kibar ol Gece.” dediğinde birkaç saniye duraksayarak sorguladım. Herkes Dua ismimle hitap ediyordu, aralarında olan sözsüz anlaşma gibiydi. Ve en nefret ettiğim adım olmasına sebep olmuşlardı. “Gerekene kibar olurum.” dedim. “Odaya sessizce girene değil.”

“Sessizce değildi.” dedi. Evet, geldiğini duymuştum fakat o olduğu aklıma gelmemişti. “Neyse, niye buradasın?” Gözlerime bakmaya devam etti. “Cevap verecek misin?” Dudakları belli olmayan bir halde iki yana kıvrıldı. Bir şey söyleyeceği sırada kapı açıldı, ilk defa o an gördüğüm bir kız içeri girdi. “Deniz.” dedi şaşkınlıkla. “Sen neden buradasın? Devrim Hoca öğrenirse-“

“Öğrenir mi?” dedi ve göz kırptığında kızın bakışları değişti, kızarırken yutkunduğunda yüzümü buruşturarak aralarından geçip yatağıma oturdum. Okula geç gelmiştim, aynı şeyler defalarca bana tekrarlanırken geç kalmıştım ve daha gün bitmemişti. Dışarıda yağan yağmur yeniden dikkatimi çemişti. “S*ktir git.” dediğimde bana döndü. “Şey, Deniz’i Devrim Hoca’ya şikâyet etmezsin, değil mi?” Deniz gözlünün adı Deniz miydi? Daha güzel ve uygun bir isim bulamazlardı. Omuz silktim. “Gidiyor musun ilk kelimenin eylemini ben gerçekleştireyim mi?” Gülüşü büyürken odadan çıktı, kız da yatağına oturdu, dirseklerini dizlerine, ellerini ise çenesine yerleştirdi. “Sence nasıl?”

“Ne?”

“Deniz diyorum.” dedi. “Sence nasıl?” Ela gözlerine bakarken göz devirmemek için saymaya başladım. “1, 2, 3, 4, 5, 1905.”

“Ne diyorsun?”

“Galatasaray diyorum.”

“Fanatik misin?” dedi. Maçları izlemek yetimhanede zordu fakat benim için aşk olan Galatasaray’ı takip etmek için elimden geleni yapardım. Yüzünü buruşturduğunda ayağa kalktım, yüzüme doğru gelen perçemlerimi geriye ittim. Üzerimdeki ceketi yatağa bıraktım, kollarımı sıvazlarken odadan çıktım.

Bahçeye çıktığımda tenimi yalayıp geçen yağmur hoşuma gitmişti, saçlarımdaki tokayı da çıkarırken arka bahçeye doğru ilerledim. Yağmuru seviyordum, temizlemese bile ruhuma değen tek temiz şey oydu. Bir an yağmuru kirlettiğimi düşündüm, ellerime baktığımda sadece birkaç saniye kan, kir ve pas içinde olduğumu gördüm; gözlerimi kırptığımda yeniden ıslak ve temiz gözüken ellerime dönüştü.

Duvar diplerine dizilmiş banklardan köşeye en yakın olanını çekerek duvara yasladım, sırtımı normalde bankın sağında kalan duvara dayadığımda yağmur ve okulun etrafını saran duvarların bir kısmı karşımdaydı. Duvara atılmış derin çentikler vardı, kim neden kaçmayı denemişti bilmiyordum fakat benim ihtiyacım olacağı kesindi.

“Amacın hasta olmak mı, yoksa kaçmak mı?” Başımı sağa çevirdim ve yüzümdeki yağmur damlaları yüzünden gözlerimi kısarak karşımdaki adama baktım. “Cevabı bende kalsın.” dediğimde elindeki şemsiye ile yanıma yaklaştı. “Adın ne?”

“Dua.” dedim karşı bir cevap bekler gibi. Başını salladı. “Bende hocayım.” dedi. “Sözde biyoloji. Ama hassas noktalar üzerinde çalışıyoruz.” Sol dizimi kendime doğru çektim. “Çok kolay.” dedim. Çoğu kişi kendiliğimden öğrendiğimi sansa da verdikleri eğitimin haddi hesabı yoktu. Başını salladı. “Anlayana.” dedi. “Hangi sınıftasın Dua? Kaç yaşındasın?” verdiğim sıkıntı dolu nefes havanın soğukluğu yüzünden buhar şeklinde gözüküyordu. “17 yaşımdayım.” dedim. “11-G.” Yeniden başını salladı, neyi onayladığını anlayamıyordum. “Zeki olduğun belli oluyor.” Yeniden duvara baktı. “Kaçmana gerek yok, hafta sonu çıkabilirsin.” Başımı arkama yasladığımda geldiği yerden geri uzaklaştı.

Bu sefer kulaklarıma ulaşan ses deniz gözlünün sesiydi. “Gece.” dediğinde ona doğru döndüm. “Yine ne istiyorsun?” dedim bıkkınlıkla. Dizlerimi karnıma çektim, kollarımı dizlerime dolayıp başımı ona çevirdim. “Konuşmak.” dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. “İstemiyorum.” dedim anında. “Konuşmayı sevmiyorum.” Kinayeli gözlerle ona baktım. “Hele ki tanımadığım insanlarla.”

Ayağa kalktım, ıslak saçlarımı yüzüme gelmemesi için toparlayarak omzumun arkasına attım. Yanından geçmek için ona doğru ilerledim, sağ tarafından geçmek için boşluğa adım attığımda sağ kolu bedenimi hızla duvara doğru savurdu. Sırtım duvara çarptığında nefesimi tuttum. Gözlerimin derinlerine bakarken su damlalarının birbirine kavuşarak dans ettiği dudakları iki yana kıvrıldı, gülümsemesi deniz gözlerine yansıdı. “O zaman.” Diye fısıldadığında nefesinin buharı bakışlarımızın arasına girdi. “Tanışalım ister misin?”

(_-_-_-_)

İlk bölümü nasıl buldunuz? Sevdiniz mi?

Gece Dua Sezer.

Deniz Savaş.

Umarım seversiniz.

Yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşürüzz.

 

Loading...
0%