Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@gotten_bacakli

Alkım gözlerini açtığında yabancı bir oda karşıladı onu. Garipsedi bir kaç saniye. Her sabah uyandığı odaya benzemiyordu. Bir kaç dakika sadece ayılmayı bekledi. Tam anlamıyla uyandığında ise yavaşca doğruldu.

 

Abisi ve babasıyla Rize'ye geldiklerini hatırlamıştı.

 

Odada gezdirdi mavilerini. Duvarlar açık mavi tonlarındaydı. Eşyalar beyaz renkteydi. Odanın bir kısmında duvara gökkuşağı çizmişlerdi.

 

Bir sürü oyuncak vardı. Fakat kimseye sormadan oynayamazdı. Kızmalarından korkuyordu.

 

Yataktan inince kapıya doğru yürüdü. Odada tek başına durmak onu korkutmuştu . Abisini ve babasını bulmak istiyordu.

 

Ev bile ona korkutucu geliyordu. Aslında babasının masallarda okuduğu o şatolara benziyordu ev. Onlar gibi kocamandı. Ama o şatolarda kötü canavarlarda olurdu.

 

Odadan çıktı. Bir yandan da başını kaldırmış evi inceliyordu. Minik adımlarlarla merdivene kadar geldi. Ev sessizdi.

 

Dikkatle merdivenlerden indi. Abisi sürekli merdivenlerden inerken dikkatli olması gerektiğini söylerdi ona. O da öyle yaptı.

 

Yürürken salona girdi. Salonda ise telefonuyla oynayan Yağız vardı. Ne kadar geç yatarsa yatsın sürekli erken kalkardı. Fakat sabah karşısında toz pembe pijamalarıyla Alkım'ı görmeyi beklemiyordu.

 

"Günaydın" dedi telefonu bırakarak ayakta dikilen küçüğe. Heyecandan eli ayağı birbirine girmişti.

 

"Günaydın" dedi Alkım gülümseyerek. O gülümseyince Yağız da gülümsemişti.

 

Alkım gözlerini kaçırıp salonu inceledi iyice. Yağız da onu izliyordu. Ölü sandığı kardeşiyle şu an aynı odadaydı. Hayat ne garipti.

 

Bir kaç adım ötesindeki küçüğün yeni uyandığı için kızarık olan yanaklarını öpmek çok isterdi. Eğer karıştırılma durumu olmasaydı, bunu asla çekinmeden yapabilirdi.

 

3 yıl kaybetmişlerdi. Diğer yılları kazanmak ise onların elindeydi.

 

En başta herkese umutlanmayın diyen Yağız, şu an deli gibi umutlanıyordu. Ve bundan asla pişmanlık duymuyordu.

 

Kardeşi ile gerçekten abi kardeş olacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu. Ve biliyordu ki bunun için adımlar atmalıydı.

 

Dün gece Alkım'ı düşünmekten doğru düzgün uyuyamamıştı. Evdeki diğer kardeşleri, annesi ve babası gibi ilk defa bu kadar tamamlanmış hissetmişti kendini.

 

Alkım camlardan dışarı bakınca bir kedi gördü. Mavi gözleri heyecanla büyüdü.

 

"Hii kedi" diye bir tepki verdi. Sesindeki heyecanlı tını Yağız'ı daha da geniş gülümsetti.

Hemen Yağız'a döndü.

 

"Kediyi şevmeye gidebiyiy miyim?" bu kıvırcık kafaya hayır mı diyecekti? Pek mümkün değildi. Yağız gülümseyip ayağa kalktı. Yakınlaşmaları için her anı değerlendirmek istiyordu.

 

"Tabii, gel beraber gidelim" elini uzatınca Alkım minik eliyle Yağız'ın elini kavradı. Güvenmişti ona.

 

Sonuçta abisiydi. Kağan abisi ona çok güzel davranıyordu. Diğer abileri de öyle davranır diye düşünüyordu ama yine de çekinmeden, korkmadan da duramıyordu.

 

Yağız elinin içinde kaybolan minik ele bakıp sırıttı. Beraber bahçeye çıktılar. Salonda boydan camlar vardı. Salonun kapısı verandaya oradanda bahçeye açılıyordu.

 

Verandada herkesin terlikleri vardı. Yağız Alkım'ın elini bırakıp yere eğilip Alkım için aldıkları terliği minik ayaklara giydirdi.

 

Bahçeye gittiklerinde Alkım Yağız'ın elini bırakıp koşa koşa kedinin yanına gitmişti. Kedileri sevmek bu hayattaki en sevdiği şeylerden biriydi.

 

"Alkım düşersin yavaş ol" sesi endişeyle çıkmıştı. Alkım'ın canı acıması fikri bile endişelenmesi için yeterli bir sebepti.

 

Alkım ona aldırmadan çimenlerin üzerine yayılmış keyfi gayet yerinde olan kediye doğru eğilip başını nazikçe okşamaya başladı.

 

"Güzey kedi" diye de mırıldanıyordu. Yağız ise yanındaki mucizeyi büyük bir sevgiyle izliyordu. Üç yıl önce arkasından yasını tuttuğu kız kardeşi yanında bıcır bıcır konuşuyordu.

 

Daha ne isteyebilirdi ki?

 

"Sen... sen çok tatyı bi kedişin" Yağız içinden 'Acaba kendinin daha tatlı olduğundan haberi var mı?' diye düşündü. Çünkü şu an bu miniği öpücüklerle bunaltmamak için kendisini zor tutuyordu.

 

Boşta duran minik elini kavrayıp avuç içini öptü. Ardından dayanamayıp parmaklarınıda teker teker öptü. Alkım'a döndüğünde ise utanıp yanaklarının kızardığını gördü ama gülümsüyordu da.

 

"Kedi şenin tüyyeyin yumuşacık... çok şiyinsin" kediye iltifatlarını sıralamaya devam edişine tebessüm etti Yağız.

 

Kibar bir kardeşi vardı.

 

"Eve gidelim mi güzelim?" dedi bir kaç dakika sonra. Saatlerce Alkım'ın kediyi sevip onunla konuşmasını izleyebilirdi ancak Alkım'ın pijamaları inceydi ve yaz ayında olsalar bile sabahın erken saatleri olduğu için hava serindi ve üşümesinden korkmuştu.

 

Alkım başını sallayıp "Göyüşüyüz kedi" diyip el salladı kediye, ardından Yağız uzatmadan minik eliyle Yağız'ın elini tuttu.

 

Yağız dakikalarca elindeki ufacık ele sırıtacak kapasitede olduğunu fark edince Alkım ile beraber yürümeye başladı.

 

Salona girdiklerinde Kağan'ı gördüler. Kağan Alkım'ı görür görmez "Bir tanem her yerde seni arıyorum." dedi sesindeki hafif endişeyle.

 

Sabah Alkım'ı göremeyince oldukça korkmuştu. Her yerde arayıp bulamayınca bir sorun var sanmıştı.

 

Kucağına alıp saçlarına bir öpücük kondurdu. Alkım ise yüzüne gelen buklelerini geriye atıp heyecanla konuştu.

 

"Abi ben sabah uyandım... sonya şey göydüm...kedi göydüm. Kediyi sevdik. Çok güzey abi. Süt veyeyim mi? Hı?" Mavi gözlerini büyüte büyüte abisinin yüzüne baktı.

 

Kağan içindeki kıskançlığı bastırması gerektiğini dün gece boyu kendine hatırlatıp durmuştu. Onlar da Alkım'ın abileriydi.

 

"Ne güzel yapmışsınız bebeğim. Tabii ki de süt veririz kediye. Ama önce biz kahvaltı yapalım tamam mı?" Alkım başını salladı.

 

"Abi babam neyde?" diye sordu merakla. Babasının yokluğunu hemen hissediyordu. Kağan bir eliyle Alkım'ın saçlarıyla oynarken cevapladı.

 

"Uyuyor güzelim." Serkan annesinin mezarının başından geldikten sonra gece geç saatlerde eve gelmişti.

 

Cihangir'in dediklerinden sonra evde durmaya asla niyetli değildi. Buradaysa tek sebebi kızıydı. Kızının mutluluğuydu.

 

Çocukları için gururundan da vazgeçerdi. Önemli değildi.

 

"Babamın yanına götüyüy müsün beni?" Kağan başını sallayıp Yağız'a bakmadan salondan çıktı. Üst kata çıktıklarında Alkım'a kendi odalarını gösterdi.

 

"Burda ben ve babam uyuyoruz meleğim. İstediğin her an gel tamam mı?" Alkım gülümseyip başıyla onayladı.

 

"Ben aşağı iniyorum." kardeşini nazikçe yere bırakıp yanaklarını öpüp yanından ayrıldı. Babasının üzgün olduğunu anlamıştı. Alkım ile onları yalnız bırakmak şu an için en iyisiydi.

 

Alkım aralıklı kapıyı açıp yataktan uyuyan babasının yanına doğru ilerledi.

 

Sessiz olmaya çalışıyordu. Çünkü amacı babasını uyandırmak değildi. Yanına gidip onunla beraber uyumaktı.

 

Yatağa çıkıp önce babasının yanağına narin bir öpücük kondurdu. Başını göğüsüne yaslayıp iyice babasına sarıldı.

 

Serkan'ın uykusu hafifti. Gözlerini hafifçe araladı. Gözlerini açar açmaz miniğini görmek kabuslarından sonra ona verilen bir ödüldü sanki.

 

"Günaydın babacım" hafifçe yükselip Serkan'ın yanağını yine narin bir şekilde öptü.

 

"Günaydın miniğim." Kızının mavileri ona gece boyu gördüğü o kabusları unutturuyordu.

 

Yanağını art arda öptü. Alkım'ın kıkırtısını duyunca kendiliğinden tebessüm oluşmuştu yüzünde.

 

Ardından burnunu ve alnını öptü. "Benim bebeğim. Benim güzeller güzeli kızım." Saçlarını okşayıp şefkatle, ona gülümseyen kıza baktı. Arada -genellikle her gün- böyle sevgi patlamaları yaşıyordu.

 

Her şeyim feda dedi içinden. Her şeyim size dedi.

 

"Güzeyyey güzeyi babam benim" diyip babasının burnunun ucunu öptü Alkım. Serkan gülüp kollarını onun yanında küçücük kalan bedene doladı.

 

"Sen nasıl bir hediyesin bana? Hmm? Söyle, ben nasıl bir güzellik yaptım da Allah'ım seni bana layık gördü?"

 

Alkım hiç bir şey demeyip sessiz kaldı. Utandığı dakikalar içerisindeydi. Yanakları utançtan kıpkırmızı olmuştu. Babası ve abisi onu utandırmayı resmen hobi haline getirmişti.

 

Annesinin tokat atarak kızarttığı yanaklarını, abisi ve babası ya öperek ya da güzel sözler söyleyip onu utandırarak kızartıyordu.

 

Baba kız sessizliği paylaşırken beraber bir kaç dakika içinde uyumaya başladılar.

 

 

 

 

Serkan gözlerini araladığında kızını yanında bulamadı. Aşağı kata inmiştir diyip uyumaya devam etmeyi düşündü. Fakat saate baktığında çoktan on olduğunu gördü.

 

Oturur pozisyona gelip tişörtünü çıkardı. Sırtında hala babasının kemerle açtığı yaralar vardı.

 

Ayağa kalkıp altındaki eşofmanı çıkarıp, kot pantolonu giydi. Bavulundan rastgele siyah bir tişört alıp üstüne geçirdi. Eşyaları dolaba yerleştirmek oldukça zor geliyordu şu an ona.

 

Odalarındaki banyoda ellerini ve yüzünü yıkayıp odadan çıktı. Merdivenlerden inerken Cihangir'i gördü. Gözleri ondan çekip salona doğru yürüyecekti ki Cihangir'in sesiyle durdu.

 

"Serkan" boş gözlerle Cihangir'e baktı. Cihangir ise dün söyledikleri için pişman olmuştu. Konuşmak için boğazını temizledi.

 

"Dün gece dediklerim için özür dilerim. Öyle demek istemedim." özür dilemeyi büyüten insanlardan değildi. Bir hatası varsa her zaman özür dilerdi.

 

Serkan'ın ise dudakları alayla kıvrıldı. "Tam da öyle demek istedin Cihangir." İfadesizce ona bakarken konuşmaya devam etti.

 

"Dediklerinden sonra burada beş dakika daha durmazdım. Kızımın iyiliği için buradayım. Gururum ondan önemli değil."

 

Başka bir şey demeden yanından gitti. Cihangir o gittikten sonra sıkıntılı bir nefes verdi. Onun ardından salona girdi.

 

Odaya girer girmez Kağan'ın ona olan dikkatli bakışlarını fark etmişti. Kağan'ın ismini Cihangir koymuştu. Özgür'ün de Serkan. Birbirlerine böyle bir söz vermişlerdi. Ve tutmuşlardı da.

 

Cihangir 'Oğlun okursa adını Kağan koy' demişti. Aynı cümleyi Serkan da kurmuştu. Birbirlerine söz vermişlerdi. Dostlukları bitsede sözleri tutmuşlardı ancak bunlardan Kağan ve Özgür'ün haberi yoktu.

 

Bu sırada Ahter yeni uyanmıştı. Hala uykusu vardı. Gece boyu önce kitap okumaya çalışmıştı. Alkım'ın varlığı onu uyutmamıştı. Sürekli onu kontrol etmek istemişti. Sanki ona bir zarar gelecek gibi hissetmişti.

 

Kolay değildi yaşadığı şey. Üç yıl önce ölü bildiği kardeşiyle dün gece aynı çatı altında uyumuştu. İnanamamıştı.

 

Şimdi de karşısında Alkım vardı. Alkım ellerini yıkamak için gelmişti. Çünkü alt katta banyo yoktu.

 

"Günaydın" dedi gülümseyerek. Ahter de hemen gülümsedi.

 

"Günaydın Alkım." eğilip buklelerine bir öpücük kondurdu. Alkım gözlerini kaçırırken gülümsedi.

 

Özgür merdivenlerden yukarı doğru çıkarken kardeşlerine kendiliğinden gülümsedi. İçindeki huzuru tarif edemezdi.

 

"Günaydın abicim" Alkım'ın alnına bir öpücük kondurdu. Ardından Ahter'e döndü.

 

"Abim siz aşağı gelmeyin odana gidin tamam mı?" Ahter başını sallayınca aşağı indi.

 

Ahter ise ona merakla bakan Alkım'a döndü. "Tut bakalım." diyip elini uzattı. Alkım elini tutunca genişce gülümsedi.

 

Odaya girdiklerinde Alkım odayı dikkatle inceledi. Odada bir çok kitap vardı. Ahter genellikle çoğu vaktini okumakla geçirirdi. Artık Alkım ile geçirmeyi düşünüyordu.

 

Yatağın üstünde olan gitarı görünce gözleri büyüdü. Tombul parmağıyla gitarı gösterdi. "Bu ne?" dedi merakla.

 

Ahter ufak parmağı öpüp yatağa oturdu. Alkım da onun yanına zıpladı. Sonunda oturmayı başardığında yüzüne gelip onu bunaltan saçlarını geriye attı. Ayaklarını sallarken meraklı bakışları Ahter'deydi.

 

"Gitar. Müzik çalmak için." Gitarı kucağına aldı. "Bak, dokun parmağınla. Sesi duyacaksın." Alkım tereddüt etsede hafifçe dokundu gitarın teline.

 

O dokunur dokunmaz kopmuştu tel. Korkuyla kendine çekti parmağını.

 

"Özüy diyeyim. Yanyışyıkya oydu." Ahter Alkım'ın korku dolu sesiyle bir an afalladı. Neden bçyle yaptığını anlamamıştı.

 

Gitara baktığında telin koptuğunu gördü. Bu yüzden mi özür dilemişti?

 

Hemen gülümsedi. "Önemli değil gökkuşağım. Zaten kopacakmış. Hemen yenisini takarız." Alkım'ın korkusu hala geçmemişti.

 

Birazdan kalkıp ona bağırıp kızmasından korkuyordu. Eskiden evdeki vazoyu yanlışlıkla kırdığında annesi ona bağırıp kızmıştı. Yanağına da sertçe vurmuştu. Aynısını Ahter'in yapmasından da korkuyordu.

 

Ahter kıvırcıkları okşayıp, Alkım'ın yanağını hafifçe öptü.

 

"Hiç önemli değil. Bu evdeki hiç bir eşya senden önemli değil. " yumuşak sesiyle Alkım'ın gözündeki korku yok oldu. Onun yerine hafifçe gülümsedi.

 

"Teşekküy edeyim"

 

Ahter iki eliyle Alkım'ın yanaklarını kavradı. "Yiyim mi kız seni? Teşekküy edeyim diyor bi de." İki yanağınıda sertçe öptü. Dayanamıyordu.

 

Alkım'ın ona şaşkın bakışları görünce yüksek sesle güldü.

 

Alkım ise uzun bir aradan sonra bu kadar mutlu hissetmişti kendini. Kızmamıştı ona. Bağırır sanmıştı. Fakat bağırmamıştı.

 

Mutluydu.

 

 

Loading...
0%