@gotten_bacakli
|
Cihangir oturduğu koltukta dik bir pozisyona geçti. Sakin duruşunun aksine öfkesi taşacak gibiydi. Öfkesi dışardan belli olmuyordu fakat oldukça öfkeliydi. Kızını ondan ayıranların hepsinin hak ettiğini yaşaması gerekiyordu.
Ne kadar kızıyla vakit geçirmek istese de, kızını ondan üç yıl boyunca ayrı tutanlardan tabii ki de hesap soracaktı. Ve bunu yaparken her zamanki sakin duruşu olmayacaktı.
Sedef de aynı fikirdeydi. Her gece kızını, onun için aldıkları giysilerin içinde hayal edip her gece sessiz sessiz ağlamasının hesabını sormak, tabii ki de bir anne olarak hakkıydı.
Kızı ondan korkuyordu. Gözlerine bakınca titreyen kirpiklerle bakan mavi gözlerle karşılaşmak yüreğini yakıyordu. Buna sebep olanları tek tek bulacaktı.
Oturup geçmiş zamanlar için ağlamak tam bir aptallık olurdu.
Geçmiş değiştirilemezdi. Evet ama geleceğimizi kazanmakta bizim elimizdeydi.
Sedef de tam olarak bunu yapacaktı. Üç yıl boyunca ağladığı yeterdi. Şimdi onu, kızını ve ailesini üzenlerin hak ettiğini bulmasının vaktiydi.
"Baban ile görüşmeni istiyorum Serkan. Babanın bu işte parmağı olduğunu düşünüyorum. Ve eğer düşündüklerim doğru ise kaçacak delik arasın" bunları derken kendinden emindi Cihangir.
"Babamın durumu beni alakadar etmez Cihangir. Bunu biliyorsun. Babamın Ceylin ile bir alakası vardı kesinlikle. Ceylin'in Alkım'a yaptıkları planlıydı." Cihangir'in kaşları hafifçe çatıldı. Serkan sakin ve ciddi bir sesle konuşmaya devam etti.
"Eğer Alkım'ın tek bir göz yaşının düşmesine bile sebep olduysa hiç bir şey umrumda olmaz" öylesine söylenmiş sözler değildi bunlar.
Bunu biliyordu Cihangir, başını salladı. Ne kadar dün gece Serkan'a "Babana benziyorsun." desede eski dostunu tanıyordu.
Sedef derin bir nefes alıp söze girdi. "Cihangir baban hala yurt dışında değil mi?"
Başını sallayarak onayladı Cihangir. Babasının yurt dışındaki toplantıları hala bitmemişti.
"Bir veya iki haftaya geleceğini düşünüyorum." dedi Cihangir. Özgür ise babasına dönüp konuşmaya başladı.
"Baba amcamlara Alkım'dan ne zaman söz edeceğiz?" Cihangir bunu düşünmüştü. Dahaca erkendi. Alkım onlara alışmadan kardeşlerinin ortaya çıkması Alkım'ı korkutabilirdi. Ve bunun gerçekleşmesini asla istemezdi.
Önce Alkım ile vakit geçirmeliydi. Kızının ona olan çekingenliği gitmeliydi. Daha sonra bütün aile ile tanışması daha doğruydu.
"Daha erken, ama Hidayet abimi bugün ararım." Hidayet bu durumu anlatabileceği en uygun kişiydi.
Tabii en başta anlatmadığı için fırça yiyeceğinden emindi ama abisinin sakin ve mantıklı tavrıyla ne yapılması gerektiği konusunda ona yardım edeceği kesindi. Abisine bu süreçte ihtiyacı vardı.
Diğer iki kardeşine dahaca anlatmayacaktı. Gökmen abisinin yerinde duramayacağından adı kadar emindi. Kız kardeşi Asuman içinde aynılarını düşünüyordu.
"Günaydın" diyerek salona giriş yapan Alkım ile bütün kara bulutlar dağılmıştı. Herkesin yüzüne tebessüm yerleşmişti.
Cihangir yüzündeki gülümsemeyle ayağa kalktı.
"Günaydın güzelim." Alkım gözlerini kaçırmakla yetindi. Cihangir ise her zaman yaptığı gibi onunla aynı boya gelmek için dizinin üstüne çöktü.
Herkes salonun ortasında olan ikiliyi izliyordu. Bütün gözler onlardaydı. Serkan dikkatle kızının tepkilerini kontrol ediyordu. Üzüldüğü an yanına gidecekti.
Cihangir titreyen elini miniğin saçlarına uzattı. Yavaş hareketlerle okşadı. Alnına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Güzeller güzelim benim." diye mırıldandı ayağa kalkarken. Alkım yanakları kızarırken çekine çekine ona iltifat eden adama baktı.
Ne demesi gerektiğini bilemedi. Utanmıştı. Böyle sözleri babası ve abisinden duymaya alışkındı ama onlar söyleyince de böyle utanıyordu.
Sessiz kalmayı tercih etti. Abisine döndüğünde ona sığınmanın daha iyi olduğunu düşündü.
Kağan kardeşinin utandığı için ona sığınmak istemesiyle dudakları kıvrıldı. Bu ufaklığın ona sığınması kadar iyi hissettiren bir şey yoktu.
Alkım koktukta olan abisinin önüne geldiğinde kucağına aldı hiç bekletmeden, şakağından öpmeyi de ihmal etmedi. Alkım ise yüzünü abisinin göğüsüne gizledi. Burada rahat rahat utanabilirdi. Kağan kollarını kucağındaki bebeğine daha fazla doladı.
Sedef kızına baktı özlemle, onu korkutmamak için yanına gitmek konusunda emin olamıyordu.
Serkan'ın ise Alkım ile konuşması lazımdı. Gideceğini duyunca çok üzülecekti bir tanesi.
"Canımın içi seninle bir şey konuşmam lazım. Gelir misin?" kabalık ve umursamazlığıyla nam salmış bu adamın, boyu bir metre bile olmayan bir cüceye kimseye olmadığı kadar kibar olması akıl işi değildi.
"Oyuy" abisinin kucağından atlayıp babasının yanına geldi. Serkan Alkım'ı kucağına alıp beraber kaldıkları odaya çıktılar.
Alkım yanağını babasının omzuna yaslamıştı. Meraklı meraklı Serkan'ın gözlerine bakıyordu.
Yalnız kaldıklarında konuyu nasıl açacağını bilemedi Serkan. Alkım'ın üzülmesini asla istemiyordu. Ancak gitmesi de Alkım'ın iyiliği içindi.
Yatağına oturduğunda Alkım'ı rahatça bacaklarında oturmasını sağladı.
"Bebeğim benim gitmem lazım." Alkım'ın korkuyla gözleri büyüdü. Mavileri dolarken kollarını babasının boynuna sardı.
"Baba yütfen gitme. Noyuy gitme. Koykuyoyum... Yütfen." Kızının titreyen sesiyle, Serkan'ın boğazına yumru oturmuştu .
"Babacım çok kısa sürecek hemen geleceğim. Söz." Alkım başını sağa sola salladı. Annesi gibi onu bırakıp gitmek mi istiyordu babası?
Kollarını babasından çözdü. "Sen de annem gibi bıyakacak mışın beni?" gözlerinden yaşlar düşmeye başladı.
Kucağından inecekti ki Serkan hemen göğüsüne yasladı kızını. Alkım debelensede onu bırakmadı. Sıkı sıkı sardı kollarını kızına. Saçlarına öpücükler kondururken konuşmaya başladı.
"Hayır, hayır güzelim. Ben seni asla bırakmam. Bırakamam. Seni çok seviyorum ben." Alkım ağlamaya devam ederken hıçkırıp konuşmaya devam etti. Babası onu bırakacaktı.
"Gidiyoysun... Bıyakıyoysun beni. " kızının sesindeki hüzünle o görmesede başını olumsuz anlamda salladı Serkan.
"Geleceğim. Hemen gidip geleceğim. Söz." Alkım'ı göğüsünden ayırıp, göz yaşlarını Alkım elinin tersiyle silmeden önce silmişti. Gözyaşları ile ıslanan kırmızı yanaklara öpücük kondurdu.
İki eliyle biriciğinin yanaklarını kavradı. "Seni çok seviyorum meleğim. Sensiz yapamam ki. Çok kısa süreliğine bir işim var. Hemen gidip geleceğim." yumuşak sesinin aksine Alkım ona kırgın gözlerle bakıyordu.
"İşini benden çok mu seviyoysun?" Serkan hızla başını sağa sola salladı. Hiç bir şey çocuklarından önemli değildi.
"Hayır." Ona kırgınlık ile bakan mavilere daha fazla dayanamadı. Doğruları söylemesi daha iyi olurdu.
"Senin için gideceğim bebeğim. Senin için." Alkım ikna olmamıştı. Gitmesine gerek yoktu ki? İstemiyordu gitmesini.
"Geyek yok... Gitme şen." Göğüsüne yaslanıp alttan alttan ona baktı.
Alnına derin bir şekilde öptükten sonra "Hiç bir şey sizden önemli değil güzelim. Tamam mı? Ben sizi çok seviyorum." dedi Serkan.
"Bis de seni çok seviyoyus babacım" diyip babasının yanağını uzunca öptü Alkım. Serkan'ın dudakları kıvrılırken iyice içine hapsetti kollarıyla Alkım'ı.
Bu küçük, yaşadığı bütün acılardan sonra sanki ona verilen bir teselliydi.
Babasının tişörtüyle oynarken, Alkım babasının gözlerinin içine baktı. "Hemen geyeceksin dimi?"
Boynunu koklayıp öpüt Serkan."Evet güzeller güzelim." Alkım bu hayatta en çok güvendiği insan olan babasına her zamanki gibi güvendi.
•
•
•
Kahvaltıdan sonra Cihangir, Serkan ve Sedef Hidayet'e durumu anlatmaya gitmişlerdi. Kahvaltı ise çok durgun geçmişti. Alkım babası gideceği için üzgün ve sessizdi. Bu masaya da yansımıştı.
Serkan ve Cihangir'in arasındaki gergin hava hepsini geriyordu. Cihangir konuşmaya çalışsada her zaman buz gibi bir sesle cevaplar alıyordu.
Serkan kırgındı. Ve bu kırgınlığı kolay kolay geçecek gibi değildi.
Evde ise Özgür ve Alkım çok mühim bir iş yapıyordular. Alkım'ın sabah sevdiği kediye süt vermek gibi.
Mutfaktan süt ve kap aldılar. Bahçeye geldiklerinde Alkım her yerde kediyi arıyordu. Özgür ise büyük bir merak ve ciddiyetle kediyi arayan kardeşine eşlik ediyordu.
Kediyi bulamayınca dudakları büzüldü. Kafasını kaldırıp Özgür'e baktı.
"Kedi yok, napıcas?" Özgür gülüp alnından öptü. Alkım mavi renkte üzerinde papatyalar olan bir tişört giymişti. Altında ise kot bir şort vardı. Saçlarını ise onu bunaltmamaları için iki yandan toplamıştı. Yanakları her zaman ki gibi al aldı.
"Biz sütü koyalım abicim. O içer sütünü." Alkım başını sallayınca kabı kenara koydu Özgür. Sütü yere dökmemeye dikkat ederek döktü.
Alkım dikkatle izledi, onunla beraber kediye süt vermeye gelen abi demeye dahaca hazır olmadığı abisini.
Bağırmamıştı ona. Kızmamıştı. Annesi gibi "Seninle mi uğraşacağım?" dememişti. Sıkılmadan, üzmeden onunla beraber buraya kadar gelmişti.
Ona olan dikkatli bakışları hissetmişti Özgür. Bakışları ona dikkatle bakan ufaklığa döndü.
"Güzelim?" yönünü tamamen ona çevirdi. Yanağını öptü.
"Bir şey mi oldu abicim?"
"Teşekküy edeyim" Özgür neden teşekkür ettiğini anlamamıştı. Susmayı tercih edip, saçlarından öptü.
Alkım gülümsedi. Gözlerini Özgür'den çektiğinde onlara doğru gelen kediyi gördü.
"Kedi geydi." Küçük ama hızlı adımlarla kedinin dibinde bitti.
"Hoşgeydin kedi. Bis sana şey getiydik... Süt getiydik." eliyle kedinin başını okşuyordu. Başını eğmiş kedinin yüzüne bakıyordu. Özgür bu sevimli görüntü karşısında gülümsemesi büyüdü.
Hayatı bir anda değişmişti. Ve bunun için asla üzgün değildi. Şu iki gün içinde gülümsemediği kadar gülümsemişti. Bu küçük kıza abilik yapmak tarif edemeyeceği kadar güzeldi.
"Güzey kedi... Gey süt iç." Kediyi sevmeyi bıraktı. Kedi süt kabına doğru ilerleyip sütünü içmeye başladı.
"Gel güzelim kedi sütünü içsin biz de evimize gidelim." Alkım başını sallayıp Özgür'ün elini tuttu. Özgür elinde koybolan ufacık eli öptü.
Alkım utanıp gözlerini kaçırdı. Abi kardeş olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ikili beraber salona geçtiler.
Bölümler hazırdı o yüzden böyle taramalı tüfek misali gönderdik. Valla öyle belirli günlerim yok ama genellikle haftada bir bölüm atıyorum. Dersler malum. Yazarınız Allah'ın izniyle derece yapacak.(peksanmıyorumhayırlısı) Her neyse çok konuştum. Yorumlarınızı görmek yazma isteğimi arttırıyor, bilin istedim. Kendinize cici bakınn
|
0% |