Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@gotten_bacakli

 

"Erken olmuş kardeşim. Niye acele ettin bu kadar? Daha sonra söylerdin." Cihangir bıkkınca baktı abisine. Haklı olduğunu biliyordu ama bu sıkılmaması için bir sebep değildi.

 

"Tamam abi, haklısın. Ben daha kabullenmeden sana nasıl anlatayım?" Hidayet kardeşine ters bir bakış atmakla yetindi.

 

"Neyse, Azat Sancak'tan bir haberimiz yok mu?" abisinin konuya girmesiyle Cihangir başını sağa sola salladı. Azat Sancak'tan tek bir haber dahi alamamıştı.

 

"Hayır ama Serkan en yakın zamanda yurt dışına Azat Sancak'ın yanına gidecek. Bende onunla gitmeyi düşünüyorum." Serkan'ı Azat'ın yanında tek bırakmayı aklından bile geçirmemişti.

 

"Bende sizinle gelirim." net çıkan sesiyle Cihangir itiraz etmek için ağzını açmadı. Abisini tanıyordu. Yapacağım derse yapardı. Kararını değiştiremezlerdi. Boşuna ağzını yormaya gerek yoktu.

 

"Hallederiz." kısa bir sessizlik oldu aralarında, Sedef geldiklerinden beri sessizdi. Konuşmak istemiyordu. Tek düşündüğü Alkım'dı. Sürekli gözlerinin önüne ondan korkup abisinin bacağına saklanan Alkım geliyordu.

 

Hidayet'in evinde buluşmuşlardı. Aslında yaz aylarını tüm Akyıldız ailesi Rize'deki evde geçirirlerdi. Babaları şimdilik İtalya da olduğu için bütün aile beraber değildi. Tatile de yeni girdikleri için dahaca Asuman ve Gökmenlerde gelememişti. Bir gün geçmeden geleceklerini söylemişlerdi.

 

Aklına Asuman ve Gökmen'in gelmesiyle "Asuman ve Gökmen'in haberi olmayacak mı?" dedi Hidayet.

 

"Geldikleri zaman anlatırız. Şimdi anlatırsam yerlerinde durmazlar. Gelsinler, sakince anlatalım." Hidayet başını salladı. Sonuçta kardeşlerini tanıyordu.

 

"Sedef çok sessizsin?" Ona seslenmesiyle dalgın bakışları Hidayet'e döndü.

 

"Abi Alkım benden korkuyor. Kızıma neler yaptıysa o kadın. Bana bakınca gözleri titriyor." Cihangir yanında oturan eşinin elini kavrayıp dudaklarını elinin tersine bastırdı.

 

"Güzelim, evet korkuyor ama geçecek. Geçireceğiz" Sedef sessiz kaldı ama Cihangir'in umut dolu sesi ona da iyi gelmişti.

 

"Merak etme. İllaki alışacaksınız birbirinize korkuyor ama geçecek. Biz hep beraber Alkım'ın bizi sevmesini sağlayacağız. Ona hakkettiği hayatı yaşatacağız."

 

Sedef gülümsemekle yetindi. Haklı olmalarını umuyordu. Umarım kızı korkularından arınabilirdi.

 

"Serkan nerede?"

 

"Bilmiyorum. Hiç bir şey demeden gitti." Hidayet aralarındaki gerginliği hissetmişti. Evde yıllar önce babasının sürekli Cihangir'e Serkan ile arkadaşlığını bitirme konusundaki ısrarını hatırlıyordu. Evde bu yüzden babası ve Cihangir arasında bir çok tartışma yaşanmıştı.

 

"Aranız da bir kavga mı oldu?" kardeşinin sıkıntılı bir nefes vermesiyle doğru bir soru sorduğunu anladı Hidayet.

 

"Evet abi ama sorma. Hiç anlatacak kafada değilim." Hidayet üzerine gitmedi. Anlatmak istediği zaman anlatırdı kardeşi.

 

Hidayet telefonunun zil sesiyle telefonunu eline aldı. Arayan kişiyle kaşları hafifçe çatıldı.

 

"Babam arıyor."

 

 

 

 

Serkan sahil kenarındaydı. Tek kalmak şu an için en iyisiydi. Öfkesini kimseden çıkarmak istemiyordu. Cihangir'in aramalarına hiç bir şekilde cevap vermemişti. Umrunda da değildi. Onun hakkında Azat Sancak' a benzediğini düşünen biri asla umrunda olamazdı.

 

Babasını tekrar aradı. Açmıyordu. Kendini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı. İşe yaramadı. Öfke yerli yerindeydi.

 

Telefondan ses yükselince telefona çevirdi bakışlarını. Babası arıyordu. Kaşları şaşkınlıkla yukarı kalktı. Babasının aramasına dönmesini beklemiyordu.

 

"Bu işte senin bir parmağın var mı?" direk konuya girmişti. Boş muhabbetlere tahammülü yoktu.

 

Güldü Azat. "Olsa ne olur olmasa ne olur?" Serkan içine biriken öfkeyle çenesini sıktı.

 

"Seni yaşatmam. Eğer Ceyda ile bir alakan varsa seni yaşatmam duydun mu beni." Telefondan alaylı bir gülüş sesi yükseldi.

 

"Sen beni görmeyince cesaretleniyorsun." Alaylı sesi kendisini öfkeye bıraktı. " Karşımda ağladığın günleri unutma. Unutursan hatırlatırım."

 

Daha fazla bir şey demeyip telefonu kapamıştı. Serkan çenesini sıkmış bir şekilde denizi izlemeye başladı. Deniz'in onu sakinleştireceğini ummuştu. Her sinirlendiğinde denizi izlemek onu sakinleştirirdi. Lakin bu sefer öyle olmamıştı. Mavi deniz kızının mavilerini hatırlatmıştı.

 

Gözünün önene kızının yaşlarla dolu mavileri gelmişti. Kızı her gece ağlamıştı. Kabuslar görmüştü. Hiç bir suçu yoktu. Masumdu.

 

Ceylin hep planın içindeki piyondu. Her şeyi onun yaptığını zannediyordu. Ama Ceylin sadece küçük bir piyondu. Onu kontrol edenler vardı. Hepsini teker teker bulacaktı.

 

Kızının her göz yaşının hesabını soracaktı.

 

Telefondan yine ses yükseldi. Kağan arıyordu. Hemen açtı. "Ne oldu oğlum? İyi misiniz?" sesi endişeyle çıkmıştı. Azat Sancakla konuştuktan sonra oğlunun araması korkutmuştu.

 

Babası torunlarına zarar verecek kadar zihniyetsizdi. Kendi oğlu ve karısına bunları yapan, torunlarına neler yapmazdı.

 

Bazı insanlar gerçekten de nefes almayı dahi hak etmiyordu.

 

Telefondan Kağan'ın rahatlarıcı sesini duyunca vücudu gevşedi. "Yok baba iyiyiz. Alkım seni aramak istedi." dudakları kıvrılırken bir şey demedi.

 

"Baba nasıysın, iyi misin, neydesin? " kızının art arda gelen sorularına güldü Serkan.

 

Telefon kulağındayken yürümeye başladı. "İyiyim bir tanem, yoldayım. Yanına geliyorum hemen babacım."

 

Mutlu bir şekilde güldü Alkım. Babasını özlemişti. "Gey babam. Ösyedim." Gülümseme yüzünde daha da genişledi. Bu ufaklık her anını, her üzüntüsünü neşeye çevirmeye gelmişti sanki.

 

"Bende güzel kızım. " Arabaya binip emniyet kemerini taktı.

 

Telefonu Alkım'ın elinden aldı Kağan. "Tamam baba. Yoldayken telefonla konuşmayalım. Dikkatli sür. "

 

"Tamam oğlum görüşürüz." diyip aramayı kapattı Serkan. Sahil ile ev arasında yaklaşık on beş yirmi dakikalık bir zaman vardı. Çoktan güneş batmaya başlamıştı.

 

Geçen on beş dakikanın ardından eve gelmişti. İçeri girdiğinde bütün çocukların salonda oturup sohbet ettiklerini gördü. Bu görüntü sebepsizce hoşuna gitmişti. Orada durup onları izlemeye başladı.

 

"Bence Tosi çok bencil." diyerek fikrini öne sürdü Yağız. Hep beraber oturmuş İbi adlı çizgi filmi seyretmişlerdi. Şu an da oldukça ciddi bir şekilde çizgi filmi yorumluyorlardı.

 

"Benciy ne?" meraklı meraklı bakmaya başladı Yağız'a Alkım.

 

"Sadece kendini düşünen demek güzelim" dedi Özgür. Alkım gülümseyip başını salladı. Özgür yanında, Kağan'ın kucağında oturan miniğin saçlarının tepesini öptü.

 

"Bencil değil ki İbi'yi gayette düşünüyor." dedi ardından. Konuştukları konu çok saçma olabilirdi. Ama Alkım seviyordu. O zaman onlara göre saçma değildi.

 

"Ee robotların başı kel mi? Onları çok dışlıyor. Ayrıca ırkçı. Vokiler vokiler diyip duruyor." Resmen içindeki Tosi nefretini ciddiyetle kustu Yağız.

 

"Abi robotlarla daha yeni tanıştı. İbi ile yıllardır beraber. Tabii onu daha çok düşünecek." dedi Ahter. Bakışları Alkım'a dönünce onları şaşkın şaşkın izlediğini gördü. Güldü hafifçe.

 

" Ama İbi gayet kibar. Dışlamıyor onları. Veya gördüğünde 'Yine mi vokiler?' demiyor. Haklıyım değil mi bir tanem." destek almak için bir tanesine döndü. Alkım başını salladı.

 

"Hıhı. İbi çok iyi biyisi." Konuşurken gülümsüyordu. Onunla beraber çizgi film izlemeleri çok mutlu etmişti.

 

"Herkes neden Tosi'nin üzerine gidiyor? Biraz da Hoppa'nın aç gözlülüğünü konuşalım. " bu tartışmanın daha da uzayabileceğini kavrayınca kendisini gösterdi Serkan.

 

"Babam geydi!" Abisinin kucağından atlayıp bir dizinin üstüne çökmüş babasının boynuna doladı kollarını.

 

Serkan kolunu Alkım'ın beline sıkı sıkı dolayıp ayağa kalktı. Açıkta kalan boynunu koklayıp öptü.

 

"Meleğim napıyorsunuz?" Alkım sıkı sıkı doladığı kollarını ayırıp babasına yaptıklarını hevesle anlatmaya başladı.

 

"Baba çisgi fiym izyedik sonya... Şey konuştuk. Yayıs dedi ki Tosi benciy. Benciy şey demekmiş. Sadece kendini düşünen. Sonya ahtey dedi ki hayıy İbi'yi düşünüyoy sonya... Şey unuttum." Kızının bıcır bıcır konuşması hep hoşuna gidiyordu. Serkan'ın. 5 dakika ayrı kalsalar hemen napıyorsun diye soruyor. Kızının hevesle anlattıklarını büyük bir huzurla dinliyordu.

 

"Ne güzel yapmışsınız kızım. Aç mısın? " Alkım başını sağa sola salladı ama Serkan ikna olmamıştı.

 

"Olsun biriciğim. Benimle beraber yemek istemez misin?" Evet kızının merhametine oynuyor gibi görünebilirdi -ki öyle yapıyordu- ama bu bir tanesinin iyiliği içindi.

 

"İsteyim"

 

Özgür hemen ayağa kalktı. "Serkan amca ben size hemen bir şeyler hazırlatayım" Serkan hayır dercesine kafasını salladı.

 

"Yok oğlum. Biz beraber kendimize bir şeyler hazırlarız. Biz hep yemekleri kendimiz yaparız." Özgür bir şey demeden yerine oturdu. Israr etmeyi sevmezdi.

 

İkili salondakileri yalnız bırakıp mutfağın yolunu tuttular. Çalışanları mutfaktan çıkardıktan sonra Serkan Alkım'ı tezgaha oturtturdu.

 

"Ne yapalım gökkuşağım?" Alkım omuz silkti.

 

"Mercimek çorbası yapalım mı?"

 

"Oyuy seveyim. Sen çok güzey yapıyoysun baba" Serkan Alkım'ın burnunun ucundan öpüp dolaplarda malzeme aramaya başladı. Gerekli her şeyi çıkardıktan sonra çorbayı yapmaya başladı.

 

"Baba sen hep benim babamşın" dedi bir kaç dakikanın ardından. Biyolojik ailesinin ortaya çıkışını tam anlamkyla kabullenememişti. Babası hala babasıydı. Abisi hala abisiydi. Hep de öyle olacaktı. Babası üzülür diye endişelenmişti. O yüzdendi bir anda böyle konuyu açması.

 

Serkan doğradığı patatesleri bıraktı. Yüzüne sıcak bir tebessüm vardı. Alkım'ı kucağına alıp iki yanağını da sertçe öptü.

 

"Sen de hep benim kızımsın güzeller güzelim." Saçlarına art adda öpücükler kondurken Alkım da başını babasının göğüsüne yasladı. Burada bütün kötülüklerden uzak hissediyordu kendini. Burası güvendi, huzurdu.

 

İkili onları buruk bir tebessümle izleyen Cihangir'i görmedi.

 

Kankalar istediğiniz bir sahne varsa söyleyin, yazalım.

Loading...
0%