@gotten_bacakli
|
Serkan Bey salonda oturup kızıyla ilgileniyor gibi görünsede kafası şu an çok başka yerlerdeydi.
Ne yapacağını düşünüyor. Kafasında bütün gerçekleşebilecek senaryoları biçip tartıyordu.
Kağan ise benzerliğin farkındaydı. İlk başlarda insan insana benzer demişti. Fakat aileyi iyice araştırınca Alkım'ın gerçekten onlara benzediğini anlamıştı. Biyolojik kızı olma ihtimali yüksekti. Tüm bunlara rağmen bencil olduğunu bilse de istemiyordu kardeşinin gitmesini Alkım yeni yeni atlatmaya başlamıştı o kadının yaptıklarını.
Akyıldız ailesi dedesinin düşmanıydı. Ya kardeşime zarar verirse? demeden duramıyordu.
Sonuçta dedesinin düşmanıydı. Dedesine zarar vermek için bunu yapabilirdi.
Bütün bu olaylardan habersiz Alkım ise babasının ve abisinin bu halini oldukça tuhaf bulmuştu. Babası sanki onunla değildi. Kucağında oturuyor, yirmi dakikadır soluksuz konuşuyordu fakat babasından bir tepki gelmemişti. Öylece boşluğa bakıyordu.
Minik ellerini babasının yüzüne koydu. Serkan Bey kendine gelmişti. Hemen yüzündeki tebessümle kızına baktı.
Alkım hafifçe doğrulup babasının yanağını öptü. "Ne olduy baba? Üsgün müsün?" diye sordu.
Babası hemen başını olumsuz anlamda salladı. Kızını üzmek istemezdi. Serkan Bey bir kere bu sorusuna evet demişti. Alkım bütün gün boyunca surat asmıştı. Babasının üzgün olması onun üzgün olması için yeterli bir sebepti.
"Hayır gökkuşağım. İş düşünüyordum." Alkım'a bu cevap yeterli olmuştu. Büyükler hep iş düşünürdü.
Babasının kucağından indi bir anda. Bacaklarındaki ağırlara alışan Serkan Bey kızı kucağından kalkınca bir an afallamıştı. Kızı ise umursamadan paytak adımlarla abisine gitti.
Kağan babasına bir bakış atıp sırıttı. Babasını kıskandırmak oldukça hoşuna gidiyordu. Alkım'ı kucağına aldı.
Boynunu peş peşe öpmeye başladı. O öptükçe Alkım huylanıyor ve gülüyordu. Etrafa neşeli gülüşlerini saçarken Serkan Bey'in telefonu çalmıştı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı.
"Biriyle konuşup hemen geliyorum bebeğim." dedi kızına bakıp Alkım gülümsedi. Serkan Bey odadan hızlıca çıktı. Mutfağa girip kapıyı kapadı. Telefonu açıp
"Buyrun?" dedi tekdüze bir sesle
"Ben Cihangir Akyıldız. Direk konuya gireceğim Serkan oğlun bahsetmiş olmalı. DNA testi yapmamız lazım eğer kızım ölmediyse bana baba demesini istemek en büyük hakkım." Serkan haklı olduğunu biliyordu. Bir şey söyleyemedi.
"Bugün bu konu hakkında konuşalım. Ben kızımı bırakamam Cihangir. Onsuz yapamam. Eğer sizin kızınızsa bizi görüştürürsünüz değil mi?" dedi Serkan Bey masum bir sesle
"Bırakmayacaksın zaten. İstediğin zaman görüşürsünüz." Cihangir Bey'in aklına Serkan Beyle dost sırdaş hatta kardeş olduğu zamanlar geldi. Bu dünya da sırtını yaslayabileceği tek dostuydu. Babalarının düşmanlığı ve baskısı yüzünden kardeşlikleri heba olmuştu.
Cihangir Bey zihnine hücum eden anılarla bir kaç saniye durdu. Ardından boğazını temizleyip konuşmaya devam etti.
"Zaten şu an hiç bir şey belli değil. Bugün DNA testi yapalım Serkan. Ben senin kabul edeceğini düşünüp bugün öğlen bir buçuğa ayarladım. Her şey ortaya çıksın." dedi kararlı sesiyle Cihangir. Serkan Bey o görmesede başını salladı.
"Tamam kapatıyorum. Görüşürüz" diyip cevap beklemeden yüzüne kapadı. Derin bir nefes verdi. Kızına ne diyecekti?
Hem Alkım iğneden korkardı. Stresle yüzünü sıvazladı.
Derin bir nefes alıp mutfaktan çıktı. Salondan çocuklarının sesleri geliyordu. İçeri girip tekli koltuğa oturdu.
"Mavişim." diyerek Alkım'a döndü. Alkım hemen babasına baktı.
"Mavişim bugün hastaneye gitmemiz gerekiyor, kan alıcaklar çiçeğim." Alkım'ın dudakları büküldü.
"Neden baba?"
"Kanında bir hastalık var mı ona bakacaklar bebeğim." yalan söylemesi gerekiyordu. Ufacık bir kıza anlatamazdı. Zaten en yakın zamanda pedagogla görüşecekti.
Alkım nazlı bir şekilde babasına baktı. "Ama baba acıyo" Serkan Bey ayağa kalkıp Kağan'ın Alkım'a sardığı kollarını ayırdı.
"Ahtapot musun örümcek misin? Nasıl sarmalamış kızı" diye homurdandı.
Kucağına alıp, burnuna küçük bir buse kondurdu.
"Daha çok canın acımasın diye ufak bir acıya katlanacaksın mavişim." Alkım kabullenip kollarını Serkan Bey'in boynuna doladı.
Serkan Bey "Hadi o zaman hazırlanalım" dedi. Eğilip Alkım'ı yere bıraktı.
"Yavrum sen odana git ben geliyorum" dedi Kağan kardeşine bakmadan, gözleri babasındaydı. Alkım başını sallayıp odadan koşarak çıktı. O çıkar çıkmaz salonun kapısını kapadı Kağan.
"Baba eğer Alkım onların biyolojik kızıysa ne yapacağız?" Kağan dolu gözlerle babasına bakıyordu. Cevap bekliyordu. Fakat Serkan Bey de cevabı bilmiyordu.
"Bilmiyorum" diye mırıldandı. Eli kolu bağlıydı. Yapacak bir şeyi yoktu.
"Eğer Mehmet Akyıldız kardeşime zarar verirse?" saatlerdir kendisini yiyip bitiren düşünceyi sonunda babasına söylemişti.
"Öyle bir şey olmayacak." dedi net sesiyle. Kızının saçının teline zarar gelmesine izin vermezdi.
"Umarım" diyip odadan çıktı Kağan. Öfkeliydi. Kardeşinin odasına girmeden önce derin bir nefes alıp verdi. Kardeşine belli etmemeliydi. Sakinleşince odanın kapısını açtı.
Odaya girince Alkım abisine sevimli bir gülüş yolladı. Kağan da öpücük atıp dolaba yöneldi.
Alkım yatakta panda misali yuvarlanırken Kağan kıyafetleri seçti. Alkım'a dikkatle giydirdi. Üstünü başını düzeltirken Alkım onu izliyordu.
Kendisine olan bakışlarını görünce Kağan hafifçe güldü. Yanağını narince öpüp kucağına aldı.
Serkan Bey ise hazırlanmıştı. Salonda oturmuş gerginlikle bacağını sallıyordu.
Sancak ve Akyıldız ailesi o gün hayatlarının dönüm noktasını yaşayacaktı.
Akyıldız Ailesi Mektubu Okudukları Zaman
Akyıldız ailesi hep beraber kahvaltılarını yapıyordu.
Aradan üç yıl geçmesine rağmen hala küçük kızlarının acısını yaşıyorlardı. Gülüyorlardı. Fakat içten değildi.
Sedef Hanım çocukları için güçlü durmaya çalışıyordu fakat her gece sessizce kızı için yaptıkları odada ağlıyordu.
O odayı her zaman düzenli olarak temizlerdi. Kızının kıyafetlerine bakarken içli içli ağlardı.
Cihangir Bey mutsuzdu. Çok gülmüyordu. Çocuklarına belli etmek istemese de çocuklar gayet bu durumun farkındaydı.
İyice ruhsuz bir adam olmuştu.
Özgür babasının açığını kapatıyordu. Evin ikinci babasıydı o. Kardeşlerinin her derdiyle sıkıntısıyla ilgileniyordu.
Sessizce kahvaltılarını yaparken içeri bir anda Cihangir Bey'in sağ kolu Hakan girmişti. Cihangir Bey soran gözlerle Hakan'a baktı.
Hakan elindeki mektubu Cihangir Bey'e uzattı. Ciahnri Bey anlamaz gözlerle Hakan'a bakarken Cihangir sormadan hemen anlatmaya başladı.
"Bir adam bahçıvana vermiş bu mektubu 'Cihangir Akyıldız'a ver' demiş. Kim olduğunu soramadan çekip gitmiş."
Cihangir Bey'in, Hakan'ın dedikleriyle kaşları çatıldı. Hızla mektubu açıp okumaya başladı.
Bütün aile meraklı bakışlarla Cihangir Bey'e bakıyordu.
Okuduklarıyla bir an nefes alamadığını hissetti. Mektupta kızının yaşadığı yazıyordu. Titreyen elleriyle zar zor tutuyordu.
Sedef Hanım endişeyle eşine baktı. "Ne yazıyor Cihangir?" Eşini bu kadar etkileyen şeyin ne olduğunu merak etmişti.
Cihangir Bey boğazını temizleyip mektupta yazanları sesli bir şekilde ailesine okudu. Sesinin titremesine engel olamamıştı. Okunmasıyla masaya derin bir sessizlik çökmüştü. Kimse ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
Sedef Hanım şok içinde elindeki çatalı yere düşürdü. Gözleri hızla doldu. Cihangir Bey'in elindeki mektubu çekip kendisi okudu. İnanmamıştı eşinin dediklerine.
"Olabilir mi Cihangir?" diye sordu titreyen sesiyle Cihangir Bey cevap veremedi. Ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Yalan olabilirdi.
Kardeşler ise şaşkındı. Yağız öfkeyle ayağa kalktı.
"Öldü ulan benim kardeşim. Kabullenin artık öldü." dedi öfkeyle kabullenmelerini söylüyordu. Fakat asıl Yağız kabullenememişti.
Dolu gözlerle bakan annesine döndü hemen "Anne sakın ama sakın ümitlenme" dedi net sesiyle. Sedef Hanım gözlerini kaçırdı. Ümitlenecekti.
Özgür mektubun etkisinden çıktıktan sonra sesli bir şekilde yutkunup annesine döndü.
"Yağız haklı anne. Umutlanma. Bir hayal kırıklığını daha kaldırmazsın." Özgür biliyordu annesinin her gece ağladığını. Sedef Hanım onları dinlemeden ayağa kalktı.
"Cihangir kalk. Kızımın doğduğu hastaneye gidelim. Araştıralım" Cihangir başını sallayıp ayağa kalktı. Beraber yemek salonundan çıktılar. Hakan da Cihangir Bey çıkınca onun peşinden çıkmıştı.
Yağız hiç bir şey demeden odadan çıktı. Umutlanmamalıydı.
Özgür sakince ayağa kalktı. Babasına destek olmalıydı. Ahter'e döndü.
Saçlarını okşadı. "Abicim ben annemlerle gidiyorum. Dikkat et kendine" Ahter başıyla onayladı. Özgür ayağa kalkıp dışarı çıktı.
Oda da tek kalmıştı Ahter. Mutluydu herkesin aksine. İçinden bir ses kardeşinin yaşadığını söylüyordu. Ahter her zaman içindeki sese güvenirdi.
Akyıldız ailesinin kalplerine umut tohumları serpilmişti.
Akyıldız Ailesi günümüz
Akyıldız ailesi oldukça heyecanlıydı. Umut edip hayal kırıklığına uğramak da istemiyorlardı. Fakat kendilerine engel de olamıyorlardı.
Sedef Hanım emindi. Alkım onun kızıydı. Kendi bebekliğine çok benziyordu fakat gözlerini Cihangir Bey'den kıvırcık saçlarını ise Yağızdan almıştı.
Özgür ne kadar sakin dursada şu an çok heyecanlıydı. Bu yüzden yerinde duramamıştı. Ailesini ayakta bekliyordu.
Yağız kendisine sürekli umutlanma diyip duruyordu. Tekrardan hayal kırıklığı yaşamak istemiyordu. Kardeşinin sözde ölümü Yağız'ı çok etkilemişti.
Bebeğin cinsiyetinin kız olduğunu öğrenince çok sevinmişti. Bir sürü oyuncak bebek almıştı. Doktorlar öldüğünü söyleyince uzun bir süre depresyondan çıkmamıştı
Ahter ise annesine inanıyordu. Anne çocuğunu hissederdi. Kaç çekerdi.
Cihangir Bey de Serkan Bey gibi eğer karıştırılma varsa babalarının parmağı olduğunu düşünüyordu. Azat Sancak'ın bir çocuğun hayatıyla oynayacak kadar gözü mü kararmıştı?
Sedef Hanım odasından çıkıp çocuklarına seslendi.
"Hadi hızlı olun" sesinden bile hissediliyordu heyecanı.
Ahter zıplaya zıplaya indi merdivenlerden.
"Ben hazırım." Yağız ve Özgür de salonda bekliyorlardı.
Akyıldız Ailesi büyük umutlarla evden çıktı. Hepsi ilk defa gerçekten mutlulardı. Güzel hayaller süslüyordu düşüncelerini
|
0% |