@gotten_bacakli
|
Serkan hastane odasından kimseye bakmadan çıktı. Biliyordu ki kızıyla sarılınca bütün dert, sıkıntı uçacaktı. Hastaneden çıktığında bahçede yere çökmüş parmak ucuyla kelebeğin kanadına dokunmaya çalışan kızını görünce yüzünde kendiliğinden bir tebessüm oluştu.
Alkım adım seslerini duyunca kafasını o tarafa çevirmişti. Babasını görünce gülümseyip çöktüğü yerden kalktı.
Serkan ise kızıyla göz göze gelebilmek için tek dizi üstüne çöktü. Alkım minik ama hızlı adımlarla babasının dibinde bitip kollarını boynuna doladı. Serkan kollarıyla küçük kızı sıkı sıkı sardı.
Burnuna dolan kokuyla huzurla gözlerini kapadı. İşte şimdi Dünya yansa oh ne güzel içimiz ısındı derdi.
Boynunu öpünce Alkım huylanıp gülmüştü. Kollarını babasının boynundan ayırıp gözlerine baktı dik dik. Ağlayıp ağlamadığını anlamaya çalışıyordu.
Serkan gözüne dikkatle bakan mavilere güldü. Serkan gülünce Alkım da gülmüştü.
"Babam üsgün deyilsin dimi?" dedi babasına dikkatle bakarken.
Serkan hızla başını sağa sola salladı. "Hayır bebeğim. Üzgün değilim." Aldığı cevapla yüzündeki gülümseme daha da genişledi Alkım'ın.
Kağan gülümseyerek onları izliyordu. Babasının nasıl üzüldüğünü görmüştü. En son böyle üç ay önce üzülmüştü.
O kadın yani annesi Ceylin Engin kendisine ve kardeşine çöp gibi hissettirmişti. Kağan bir süre sonra alışmıştı bu duruma, annesi anne gibi değil de bir yabancı gibiydi.
Ceylin genellikle işiyle ilgilenirdi. Çocuklarıyla bir kere oturup hal hatır sormuşluğu dahi yoktu. Kağan'ı babası ve evdeki bakıcılar büyütmüştü.
Fakat Alkım küçüktü. Bir anneye ihtiyacı vardı. Ceylin Engin'in ise annelik ile ilgi alakası yoktu. Umursamaz bir insandı.
Bundan üç ay önce Alkım çok hasta olmuştu. Ateşler içindeydi. Evde sadece Ceylin vardı. Küçücük kıza "Seninle uğraşamam." diyip Serkan'ı aramıştı. Ve onları bırakıp gitmişti.
Alkım annesinin başka ne dediğinden hiç bahsetmemişti. Pedagoglarla görüşmüştü Serkan. Neyse ki bir süre sonra Alkım yeniden gülmeye, toparlanmaya başlamıştı.
Kağan kafasındaki düşüncelerden kurtulup babası ve kardeşine yaklaştı. Babası gibi yere çöktü.
"Abicim bir kaç gün içinde Rize'ye gidicez." dedi Alkım'ın kıvırcık saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken.
Alkım heyecanla abisine döndü. Rize'yi oldukça seviyordu. Koşturabileceği her yeri seviyordu.
"Gideyim seviyom ben" Serkan tebessüm edip kızının saçını öptü.
Akyıldız ailesi ise ne kadar Alkım'ı gözlerinin önünden ayırmak istemese de Cihangir Serkan'a güvendiği için gözleri arkada kalmamıştı. Şu an kendi evlerine doğru yola çıkmışlardı.
Araba sessizdi. Her kafada ayrı bir düşünce silsilesi vardı.
Cihangir ise son üç yıldır gülümsemediği için o yılların acısını çıkarırcasına gülümsüyordu. Öldü denilen kızıyla konuşmuştu. Kızı ona gülümsemişti.
"Of Cihangir gülüp durma. Sinirimi bozuyorsun. Konuşamadım zaten kızımla. Apar topar bindik arabaya, Rize kaçıyo sanki." dedi Sedef küskün bir sesle.
Cihangir daha da güldü. Şu hayatta nazını çekeceği iki kadın vardı. Biri eşi diğeri ise Alkım'dı.
"Güzelim ama Alkım ile daha fazla vakit geçirebilmek için eve gidiyoruz apar tapor." Sedef cevap vermedi.
"Güzel karım benim?" Gene cevap gelmedi.
"Güzelliğim? Sedef'im." dedi. Ardından bir çok iltifat daha söylemişti.
"Beni bunlarla düşürebileceğini sanıyorsan" derin bir nefes aldı Sedef. "Doğru sanıyorsun" Cihangir sırıtıp hızla eşinin yanağını öptü. Ardından yola dikkatini verdi.
"Kusucam" diye mırıldandı arkada olan Özgür "Resmen önümüzde cilveleşiyorlar" Yağız onu onaylarcasına başını salladı.
Cihangir omzunun üstünden çaprazında kalan oğluna ters bir bakış attı.
"Gençliğimin hatası canım oğlum. Sus." dedi sırıtarak. Ahter babasına gülüp Özgür abisine yaslandı.
Herkes mutluydu. Delicesine gülmek istiyorlardı. Fakat gerçekler onları güldürmeyecekti.
3 ay önce...
Ceylin aynada kırmızı rujunu bir kez daha tazeledi. Oldukça güzel bir kadındı. Rujunu çantasına atıp aynada son kez kendisine baktı.
Odadan çıkıp giderken Alkım'ın odasından kendisine seslenmesini duydu. Derince oflayıp Alkım'ın odasına girdi. Bıkkınca küçük kıza baktı.
"Öyle koşturursan hasta olursun." dedi azarlarcasına. Alkım hiç bir şey demedi. Gözleri dolu doluydu. Battaniyesine sıkı sıkı sarılmış bir şekilde yatıyordu. Terden saçları boynuna yapışmıştı. Oldukça ateşi vardı. Havale geçirecekti.
"Anne" dedi zorlukla fakat devamını getiremedi. Konuşacak hali yoktu. Ceylin iğrenircesine Alkım'a baktı.
"3 yıldır sana nasıl katlandım? O kadar merak ediyorum ki" Alkım'ın gözünden bir yaş düştü.
Alayla güldü Ceylin. "Hemde kendi kızım olmadığını bildiğim halde." Alkım şaşırdı. Annesi annesi değil miydi?
"İşte para neler yaptırıyor insanlara" dedi kıza duygusuzca bakarken.
Alkım hıçkırarak ağlamaya başladı. Ağlayışının sesi yükselince Ceylin hiç acımadan yanağına tokat attı.
"Sessiz ağla. Sesine tahammül edemiyorum." Telefonunu cebinden çıkardı. Serkan'a Alkım'ın hasta olduğuyla ilgili bir mesaj attı.
"Bu iyiliğim için bile bana teşekkür etmelisin" odandan çıkmadan önce
"Seni hiç sevmedim." dedi. Ardından Alkım'ı hasta haliyle o soğuk odada yalnız bıraktı. Alkım o günden sonra hep gözyaşlarını sessizce akıttı.
|
0% |