@gotten_bacakli
|
Uçaktan indiklerinde Alkım uykulu olduğu için gözlerini dahi açamıyordu. Abisinin omzuna yaslanmıştı.
Sonunda Rize'ye gelmişlerdi. Akyıldız ailesi çoktan Rize'deki evlerine yerleşmişlerdi. Herkes Alkım'ın odasını büyük bir mutlulukla hazırlamıştı. Bir sürü oyuncak almışlardı.
Odayı mavi renge boyamışlardı. Dahaca oyun odası hazır değildi. Kardeşler Alkım ile beraber boyamak istiyorlardı.
Rize'ye gitmeden önce Kağan ve Serkan Cihangirlerin evinde kalacaklarını Alkım'a anlatmıştı. Alkım bir şey dememişti. Babasına güveniyordu, babası onun kötülüğünü istemezdi.
Yine de korkmuyor değildi. Ya annesi gibi kızıp bağırırlarsa?
İstemiyordu kimsenin ona kızmasını. Korkuyordu. Ne kadar korksada abisinin ve babasının yanında olması onu rahatlatıyordu.
Arabaya bindiklerinde uykusu açılmıştı. Başını kaldırıp etrafına baktı. Yumruk yaptığı küçücük elleriyle gözlerini ovuşturdu.
"Ne kaday kaydı baba?" diye sordu babasına.
Serkan yoldan gözlerini ayırmadan cevapladı. "Az kaldı bir tanem"
Alkım gene yorgunlukla başını abisinin omzuna yasladı. Kağan kardeşinin uyurken kızarmış yanağına derin bir öpücük bıraktı.
Şu an gözüne çok tatlı geliyordu. Gerçi her an öyle geliyordu. Ama bu şu an çok tatlı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu ona göre.
Kıvırcık saçları iki yandan toplanmıştı. Üstündeki beyaz, çilekli tişörtüyle ve kızarmış yanaklarıyla tam bir ısırılasıydı. Ama kendini tuttu.
Alkım abisi onu öptükten sonra başını kaldırıp hafifçe yükseldi. O da abisinin yanağına narin, ufacık bir öpücük bıraktı.
Kağan tam yanağına atılacakken babasının sesiyle durdu.
"Oğlum vampir misin sen? Isırıp duruyorsun. Kızımın yanakları tahriş olacak. Isırma." Kağan haklı olduğunu biliyordu. Ama ne yazık ki iradesi o kadar güçlü değildi.
Alkım babasının onaylarcasına başını salladı. Ne dediğini pek anlamamıştı. "Şey... tahyiş ne demek biymiyoyum ama hakyı" sonra gözlerini büyütüp sorularını sıraladı.
"Tahyiş ne demek? Kötü bir şey mi? Zayaylı mı? Ne oluyo tahyiş olunca?" her cümlesi soru işareti ile bitiyordu. Kağan güldü bu haline. Alkım ile yaşayınca her an gelebilecek sorulara alışıyordunuz. Alnını öpüp anlatmaya başladı.
"Kızarıyor, hani seni sinek ısırmıştı çok kaşınmıştı. Onun gibi kaşınıyor. Biraz da acıyor."
"Tamam" diye mırıldanıp camdan dışarıyı izlemeye başladı. Ama pek bir şey gördüğü söylenemezdi. Çoktan gece olmuştu.
Kağan iki yanağınıda sertçe öptü. Isıramıyordu ama öpmemek bu kırmızı yanaklara hakaret olurdu.
Onlar yoldayken evde çok büyük bir telaş vardı. Aslında tek telaşlı Sedef'ti. Sürekli etrafta koşuşturup duruyordu.
"Annecim oturur musun? Gelirler birazdan" dedi Özgür bir o tarafa bir o tarafa giden annesine bakarken. Oda heyecanlıydı ancak annesi başını döndürüyordu.
Sedef koltuğa oturduğu zaman Cihangir hemen kolunu omzuna atmıştı. Temas bağımlısı bir beydi.
Sedef çok heyecanlıydı. Yerinde duramıyordu. Diğerleride öyleydi.
"Baba ne kadar yolları kalmış?" diye sordu Yağız. İlk başta ümitlenmemek için büyük bir çaba göstermişti. Ama sonuçlar çıktığında büyük bir sevinç yaşamıştı. Durmadan oyuncak almıştı. Alkım için tokalar ve taraklar almıştı.
"Yarım saat kaldığını söyledi Serkan. Gelirler heralde beş dakikaya" dedi saatine bakarken.
Sakin dursada şu an kızı yanına gelecek diye çok mutluydu. Saatlerce mutluluktan kahkaha atabilirdi.
Ahter sürekli camdan dışarıya bakıyordu. Evin bahçesine arabanın girdiğini görünce heyecanla yerinde zıpladı.
"Geldiler galiba" herkes bir anda ayaklandı. Evde bekleyemezlerdi. Hızla bahçeye çıktılar.
Bahçe ışıklandırmalar ile aydınlatılmıştı. Cihangir arka taraftaki bahçeye Alkım için küçük bir park yaptırmayı da düşünüyordu. Ama önce Alkım'a nasıl bir park istediğini soracaktı.
Serkan, Kağan ve Alkım arabadan inip yanlarına doğru yürümeye başladılar. Alkım abisinin serçe parmağını kavramıştı. Çekingence bakıyordu etrafına.
Serkan ve Kağan ise sessizlerdi. Cihangir ve Sedef'in Alkım'ı karşılamalarını bekliyorlardı. Kağan ne kadar kıskansada sakin bir şekilde bekliyordu.
Cihangir yerinde duramadı, hızla yanlarına gitti. Tek odak noktası Alkım'dı. Alkım ise ona çekine çekine bakıyordu.
Cihangir sıcak bir şekilde gülümsedi. Alkım ile göz göze gelebilmek için dizinin üstüne çöktü.
"Güzel kızım evine hoş geldin." Yanaklarını öpmek istiyordu. Fakat rahatsız olabilirdi. Daha tanışalı kaç gün olmuştu ki?
Alkım ne kadar utansada "Hoş buyduk" demeyi ihmal etmedi. Cihangir daha da geniş gülümsedi.
Ne yapmalıydı? Derin bir nefes aldı. Ayağa kalktığında hala gülümsüyordu.
O konuşamadan Sedef gelmişti. Alkım Sedef'in onlara yaklaştığını görünce korkup abisin bacağının arkasına saklandı.
Kağan ona sığınan Alkım ile bir elini saçlarına daldırdı. Ne kadar kucağına almak istese de Sedef'in Alkım ile konuşması gerektiğini biliyordu.
Alkım karşısındaki kadına korku dolu gözlerle bakmaya devam etti. Zeynep ablası ona "O senin annen" demişti. O da mı kızacaktı? Ağlayınca tokat mı atacaktı annesi gibi? Ya da abisi ve babası yokken cezalar mı verecekti?
Sedef ise ona korku ile bakan mavilerle yerinde mıhlanıp kaldı. Şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Kızı ondan korkmuştu.
Yanlış bir şey mi yapmıştı? Endişeli bakışları Cihangir'e dönmüştü. Cihangir ise ne olduğunu anlamamıştı.
Sedef ne demesi gerektiğini bilemedi. Alkım'a bakınca yüzünde bir gülümseme peydah oldu.
"Güzelim evine hoş geldin." Bir dizinin üstüne çökmüştü. Alkım ona hiç bir şey demeden bakınca daha da rahatsız hissetti kendini.
"Kızım benden korkma. Hiç birimizden korkma. Buradaki hiç kimse sana zarar vermez. Sen bizim biriciğimizsin." dedi yumuşacık çıkan sesiyle.
"Geyçekten mi?" Alkım'ın mırıldanan sesiyle hemen başını salladı.
"Tabii ki de çok seviyoruz biz seni." Alkım sustu ama abisinin arkasındanda çekildi. İnanmıştı. Hem abisi ve babasıda sürekli iyi insanlar olduğunu söylüyordu. Ama yine de Sedef'i görünce Ceylin aklına gelmişti.
O hasta haliyle onu terk edip giden kadının açtığı yara hala oradaydı.
Sedef Alkım'ın abisinin arkasından çıkmasıyla rahat bir nefes vermişti. Alkım'ın mavi gözlerinde o korkuyu görmek vicdanını sızlatmıştı.
Cihangir Serkan'a başıyla selam verdi. Aynısını Serkan da yaptı. Ardından sessizce içeri geçtiler.
•
•
•
"Serkan her şeyi anlat. Neden Sedef'i görünce korkup Kağan'ın arkasına saklandı?" dedi Cihangir.
İçeri geçtikten sonra Alkım uykusu olduğu için Kağan onu odasına gidip yatırmıştı. Ardından ne kadar onlar için hazırladıkları odaya gitmek istesede kardeşinin diğer abilerini tanımak istemişti. O yüzden salondalardı hepsi. Özgür hariç, kaşla göz arası Alkım'ın yanında almıştı soluğu.
Cihangir Sedef ve Serkan nam-ı diğer golden trio da bahçedeki masaya oturmuşlardı. İkisi de Serkan'ın sorularını cevaplamasını bekliyordu.
Serkan konuya nasıl başlayacağına karar veremedi. Bir kaç saniye konuşmadı. Ardından konuya girdi.
"Eskiden Ceylin ile evliydim. Biliyorsunuzdur." Evet biliyorlardı. Ama neden ayrıldıklarını bilmiyorlardı. Aldatma iddiaları dolaşmıştı ortalıkta. Fakat kesin bir bilgi yoktu.
"Ceylin ilgili bir anne değildi. Bunu görüyordum. Ama bu kadar ileri gittiğini bilmiyordum." gözlerinden büyük bir pişmanlık geçti. Aslında anlamıştı. Fakat geç kalmıştı. Alkım yeterince üzmüştü o kadın.
"Ceylin 3 ay önce Alkım hastayken onu terk edip gitti." Sedef şok içinde gözlerini büyüttü.
"Ne?" dedi şaşkın sesiyle
"Evet bazen cezalar da vermiş ama bize söylememesi için tehdit etmiş. Alkım bu kadarını anlattı pedagoga. Daha neler yaptı o kadın bilmiyoruz."
Cihangir sinirle bir nefes aldı. Sakinleşmeye çalıştı. Hayır olmuyordu. Öfkeyle Serkan'a döndü.
"Lan bunlar olurken sen neredeydin?" dedi dişlerini öfkeyle sıkarken. Kendini zor tutuyordu.
Onun aksine Serkan sakin bir şekilde devam etti. "Ceylin gitmeden önce mesaj attı. Hızla işten çıkıp eve gittim" Cihangir duyduklarıyla sakinleşmiş falan değildi.
Öfkeyle yerinden kalktı. Sedef onu durdurmaya çalışmasına aldırmadan Serkan'ın tişörtünün yakasını kavrayıp ayağa kaldırdı. Serkan engel olmadı. Sakindi.
"Hiç mi anlamadın kızın halinden? Nasıl boşanmadın lan o kadınla!?" gittikçe yükseliyordu sesi.
"Anlamadım. Boşanmak istemedim."dedi. Yalandı. Anlamıştı, boşanmak istediğinde ise gene babası tarafından tehdit edilmişti. Bu sefer umursamamıştı tehditini. Ve bundan bir gün sonra Azat Sancak'ın adamı tarafından Kağan bıçaklanmıştı. Adam Azat'tan yüklü bir miktarda para aldığı için hapise girmeyi dert etmemişti. Zaten ülkenin adaleti ortadaydı. En fazla 6 ay yatıp çıkardı.
Kağan'ı yoğun bakımın orada beklerken pişmanlıkla kavruldu yüreği. Babasının acımasızlığını evlatlarının çekmesi onun canını yakıyordu.
O günden sonra Ceylin'den boşanmamıştı. Ama evde olmadığı her an Alkım'ın bakıcısından bilgi alıyordu. Bazen iş yerindeyken görüntülü konuşuyorlardı. Bu süre boyunca Alkım asla durgunlaşmamıştı. Hep mutluydu.
Serkan bir anda çıkan toplantıyla eve geç gitmek zorunda kalacaktı. Aslında planlanmış bir toplantı değildi. Yeni haberi olmuştu. Olsaydı böyle geç bir zamana ayarlamazdı. Kağan ise arkadaşındaydı. Evin bakıcısı ise ortalıkta yoktu.
Ceylin o gün Alkım'ı hasta haliyle terk edip gitmişti. Serkan'a mesajı attığında Serkan daha yeni çıkmıştı toplantıdan.
Mesajları okur okumaz hızla arabaya atlamıştı. Hız sınırlarını pek dikkate almadan eve gelmişti. Sonrası zaten hastaneydi.
"Aşık olduğun kadın için evlatlarını görmezden mi geldin?" dedi Cihangir çenesini sıkarken.
"Cihangir dur, lütfen." Sedef'in endişelin sesini görmezden geldi.
Serkan "Hayır" diye bağırmak istedi ama yapmadı. Sustu.
O susunca Cihangir daha da sinirlendi. Ve yumruğunu havaya kaldırıp Serkan'ın yüzüne geçirmesi bir oldu.
Sedef korkuyla ikisini izlerken Serkan hiç bir tepki vermedi. Sadece dudağındaki kanı parmaklarıyla sildi. Boş gözlerle Cihangir'e bakmaya devam etti.
"Bencilsin Serkan. Babana benziyorsun" Serkan dedikleriyle afalladı. İşte bunu beklemiyordu.
Babasızlık zaafıydı onun bilmiyor muydu? Hayır biliyordu. Bilmesine rağmen onun canını yakmak için kurmuştu bu cümleyi.
Kalbi acırken yakasındaki ellerden kurtuldu. Kardeşim dediği insan demişti. Babana benziyorsun demişti.
Derince yutkundu. Gözleri doldu. Cihangir ile göz göze gelmeden hızla bahçeden çıkıp evin içine girdi. Salonda oturan Kağan babasının hızlı hareketleriyle ona döndü.
"Baba ne oldu iyi misin?" telaşla yerinden kalktı. Babasının kızarmış yanağını görünce ona doğru yürümeye başladı.
"İyiyim oğlum. Önemli değil." dedi sakin bir sesle. Kağan hala endişeliydi oysa.
"Gel lütfen bir buz koyalım" dedi kolunu çekiştirirken. Serkan acısına rağmen gülümsedi. Oğluna üzüntüsünü belli edip üzmek istemiyordu.
"İyiyim lan. Valla sen bana oğlunmuşum gibi davranıyorsun. Hoş değil. Bizim bir karizmamız var aslan parçası." dedi her zaman ki alaylı tavrıyla. Alaylı davranmak onun maskesiydi.
Kağan babasının tavrına güldü hafifçe "İyi ol." dedi "Nereye gidiyorsun?" diye sordu ardından.
"Küçük bir işim var. Hemen geleceğim. Alkım uyanmadan gelirim." Kağan tamam dercesine başını salladı.
"Dikkatli ol" Serkandan bir göz devirme alınca gülmüştü. Oğlu gülünce Serkan da güldü. Oğlunun saçını öpüp salonun kapısına döndü.
Cihangir ile göz göze geldi. Cihangir pişman olmuştu dediklerine. Serkan ifadesizce ona baktı. Ardından gözlerini ondan çekip hızla evden çıktı. Arabasına binip son süratle bahçeden çıktı.
Kağan salona yeni giriş yapmış Cihangir'i görünce kaşları çatıldı. Ona doğru yürümeye başladı.
"Babama neden vurdun?" dedi sinirli çıkan sesiyle. Cihangir bir cevap vermedi. Tek kelime dahi etmeden salondan çıktı.
Serkan hızla arabasını sürmeye devam etti. Ezbere biliyordu bu yolları. Tek sığınabileceği yere gidiyordu. Annesine...
Mezarlığa giriş yaptığında arabasını her zaman nereye park ediyorsa oraya park etti. Erik ağacının altına. Cihangir ile geldiği zamanlar bu erik ağacına çıkıp erik toplamışlığı çoktu.
Mezarlıktan içeri girdiğinde ayakları ondan bağımsızca annesinin yanına götürdü.
Yüzünde acılı bir gülümseme oluştu. Omuzları güçsüzlükle çökerken dizlerinin üstüne çöktü. Artık o yetişkin Serkan Sancak değildi. Yedi yaşındaki Serkan'dı.
"Özür dilerim anne, çiçek getiremedim." dedi toprağı okşarken.
"Anne canım yanıyor." dedi çaresizlikle "Çok yoruldum. Kardeşim bana babana benziyorsun dedi. Benziyor muyum anne?"
Başını iki yana salladı. Göz yaşları bir bir yanağından akıyordu.
"Ben onun gibi değilim... Yoruldum anne." Başını mezar taşına yasladı.
O gece küçücük bir çocuk gibi omuzları sarsıla sarsıla ağladı.
•
•
•
Tüm olanlardan habersiz Özgür'ün tek ilgilendiği şey şuydu; Alkım.
Alkım uyur uymaz dibinde almıştı soluğu. Ellerini titreye titreye kıvırcık saçlarına uzattı. Hafif hareketlerle acıtmaktan korkarcasına okşadı.
"Yumuşacık" diye mırıldandı saçlarıyla oynarken. Yıllardır bu anı beklemiş gibi hissediyordu. İçindeki huzuru, mutluluğu tarif edemiyordu.
Kendine engel olamayıp alnına derin bir öpücük kondurdu.
"Bebeğim benim." diye fısıldadı yanağını öperken. Uyanmasından korkmuştu. Daha fazla öpmedi ne kadar istesede, uykusunu alması önemliydi.
Parmakları narince yanağını okşadı. "Çok seviyorum seni. Güzelim, bir tanem" yüzündeki huzurlu gülümsemeyle izledi Alkım'ı.
Kendi yazdığın karaktere de aşık olmazsın be Fato
|
0% |