
Nasılsınız Casperlar
Ben iyiyim çok şükür oy ve yorum atarsanız daha da iyi olurum.
Keyifli Okumalar...
"Ahmet Hoca nerede?" diye sordu Çınar.
"Müdürün odasında." diye cevapladıktan sonra gitti çocuk.
Başını salladı Çınar. Bana döndü. "Sana tost alalım. Sonra gidelim." dedikten sonra yürümeye başladı.
Ben de onun peşinden pıtı pıtı yürüdüm tabii.
Beraber kantine girdik. Sıraya girdiğimizde "Senin yüzünden beynim nöron eksilmesi yaşadı. Parayı ödeyeceğimi falan zannetme. Sana ödeteceğim." dedim.
Omuz silkti. "Sen ödemeye karar versen bile ben ödeyecektim zaten." dedi rahatlıkla.
Valla yemek yedikten sonra kimin aldığı pek umrumda değildi.
"Ay kim ödüyorsa ödesin ben tost istiyorum." dedim. Gözleri kısılarak bana güldü. Sıra bize geldiğinde karışık meyve suyu ve tost aldı.
Tostu bana uzattı. "Al bakalım."
"Eyvallah." diye mırıldandıktan sonra elinden aldım tostu. Bir ısırık aldım. Pipetini taktığı meyve suyunu da verdikten sonra "Hadi müdür odasına gidelim." dedikten sonra yürümeye başladı.
Beraber müdür odasının oraya gittik. Ama içeri de ne Ahmet Hoca ne de müdür vardı.
Sadece Oğuz, Cafer ve Akın vardı.
Oğuz'un dudağı kanıyordu. Oturmuş öylece yere bakıyordu.
Cafer ise Oğuz'u kavgadan ayırmaya çalışırken nasibini almıştı sanırsam.
Akın'da hiçbir şey yoktu. Sapasağlamdı.
Çınar benim fark ettiğimi fark etmiş olmalı ki Akın'a döndü. "Oğlum bunlar dayak yerken sen neredeydin?" diye sordu.
"Dayak falan ayıp oluyor. İki yumruk yedik. Sen bir de karşı tarafı gör." dedi Cafer. Kendime engel olamadan güldüm.
"Hiç kavgaya karışmadan öylece izledin mi?" dedi Çınar.
"Evet." dedi bütün rahatlığıyla Akın.
"Ayıp olmasın diye azıcık kavgaya karışsaydın be Akın." dedim dalga geçerek.
Hafif güler gibi oldu. "Yok ben sakin olan taraftım. Birinin kavgayı durdurmaya çalışması gerekiyordu. İşte o kişi bendim."
"Taner geri zekalısı nerede?"
"Bilmiyoruz. Ahmet Hoca bizi buraya attı. Odadan çıkan olursa yapacaklarımdan sorumlu değilim, dedi sonra da gitti."
"Adam iki dakikada racon kesti."
Güldüm. Sonra aklıma Nil'in gelmesiyle durdum "Lan Nil?" dedim endişeyle.
"O iyi ya. O da benim gibi arada kaynıyordu az kalsın. Biri ona vuracaktı ama Akın çıkarttı onu kavgadan. Bak unutmuşum tek Nil'e vuracak mala yumruk attı Akın." dedi Cafer.
Gözlerimi kısarak Akın'a baktım. Bunda da bir boklar var hadi hayırlısı.
Bakışlarım Oğuz'a döndüğünde keyfim bozuldu. Bu çocuk hep mutlu olmalıymış gibi geliyordu. Mutsuz olmak bir insana bu kadar yakışmayabilirdi.
Ayağımla ayağını dürttüm. "Oğuz kafama basketbol topu atıldı. Unicorn olacak gibiyim. Senin kadar somurtmadım be." dedim.
Kafasını yerden kaldırıp bana baktı. Dediklerimi umursamadan "Başın nasıl?" diye sordu.
"Biraz ağrıyor."
Başını salladı. Sonra sırıttı. "Siz uzun zamandır yoktunuz. Ne yaptınız? Umarım fingirdeşmişsinizdir."
"Mikrop mikrop konuşma." dedim. Güldü.
"Ahmet Hoca ağzımıza sıçacak biliyorsunuz değil mi?" diyerek bir gerçeği dile getirdi Cafer.
"Ağzını hayra aç lütfen." dedim. Sonra tostumdan bir ısırık daha aldım.
Galiba biraz büyük ısırmıştım. Yanaklarım şişmişti. Çınar gözlerini yanaklarımda gezdirdikten sonra güldü.
Utandım.
Gözlerimi kaçırıp meyve suyumdan içtim. Bir iki dakika kimse konuşmadı. Ben de zaten yemek yiyordum. O yüzden konuşmadım. Diğerlerinin de konuşmaya hali yoktu galiba.
Tostu ve meyve suyunu bitirince elimdeki çöpleri çöp kutusuna attım.
Zaten bir dakika sonra Ahmet Hoca, müdür ve Taner malı gelmişti.
Ahmet Hoca sorunca Akın hemen anlatmaya başladı. "Hocam biliyorsunuz bugün basketbol maçı vardı. Bizde arkadaşlarla izlemeye gittik. Sonra Taner Zuhal'in kafasına isteyerek sert bir şekilde basketbol topu attı. Niye böyle yaptığını sordu Oğuz. Bir toptan ölmez arkadaşınız diye alay etti. Özür dileme gereği duymadı. Oğuz'u da kışkırttı kendisi."
Tabii Oğuz kışkırtılmaya da müsaitti o an.
Ahmet Hoca bana döndü. "Buz koydun mu kızım başına?"
"Koydum hocam." dedim.
"Hocam yalan söylüyorlar. Bilerek atmadım yanlışlıkla oldu. " dedi osuruk böceği.
"Peki o zaman niye kafama topu attıktan sonra yanlışlıkla attığını söyleyip özür dilemedin?" dedim alayla.
Haklı olduğumu bildiğinden bir şey diyemedi. "Hocam ilk yumruk atan Oğuz'du. Ben bir şey yapmadım."
"Çocuğu kışkırttın. Ayrıca bilerek topu kafama attın." dedim sinirle. Hocalar olmasa boğardım bu salağı. Pişkin pişkin konuşması insanı daha da sinirlendiriyordu.
"Kamera kayıtlarına baktık ilk yumruk atan Oğuz." dedi müdür.
"Hocam aramız Taner ile iyi değil. Zuhal'i bizimle görünce bizi sinirlendirmek için kafasına sert bir şekilde attı topu."
Müdür bizden bıkmış olmalı ki elleriyle yüzünü ovuşturdu.
Sorry hocam.
"Basketbol sahasının oradaki kameraya da baktık. Evet Taner bilerek atıyor Zuhal'e."
İşte şimdi sıçacaklar ağzına Tanerişko
Taner hemen ağzını itiraz etmek için açmıştı. Ağzı çıkasıca. "Hoca-" ama sözü müdür tarafından kesildi.
"Sus. Boşuna yalan söyleme. Bile bile yaptığını ikimiz de biliyoruz. " Ben hariç herkes de gezdirdi müdür.
"Bakın çocuklar son seneniz. Saçma salak davranıp sicilinizi yakmayın. Sicilinize bir şey işlemeyeceğim. Ama cezalarınız olacak."
Taner'e döndü. "Senin zaten teneffüslerde ders çalıştığın yok. Baba parası yiyeceksin. Git Kâmil abinin yanına okulun bitimine kadar okul temizliğine yardım edeceksin."
"Hocam olmaz."
Omuzlarını silkti rahatça müdür beyciğimiz. "İyi ben de siciline işlerim."
"Tamam hocam işlemeyin tamam." dedi telaşla bok çuvalı.
"Zuhal'den özür dile."
"Ne gerek var hocam?"
Ne gerek mi var?
Kodumun malı.
"Zuhal'den özür dile." dedi tekrardan müdür.
Ofladı. "Özür dilerim, Zuhal."
"Çıkabilirsin. Kâmil abinin yanına gideceksin." Taner bana korkutucu bakışları gönderdiğini sandıktan sonra odadan çıktı.
"Çınar seni okul basketbol takımından alıyorum."
Çınar'a döndüm. Üzüldüğü belli olsa da itiraz etmedi. "Tamam hocam."
"Şimdi takımdan bir kişi eksildi o yüzden birini almalıyız takıma... Oğuz seni takıma alıyorum. Cezan bu."
Bu nasıl ceza ya?
Oğuz benimle aynı fikirde olmamalıydı ki hemen ayağa kalktı. Gözleri büyümüştü. "Hocam olmaz. Yapmayın hocam lütfen."
Onun çaresizliği Ahmet Hoca'nın umrunda bile olmadı."Hayır, olmaz."
Onlara anlamazca bakarken yanımdaki Çınar kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Oğuz toptan çok korkar. Basketbol, futbol , voleybol falan oynayamaz. Bunda küçüklük travmaları da etkili tabii."
"Ne travması anlatsana."
Güldü. "Anlatırım. Ama şu an değil. Sonra anlatırım, Oğuz'la dalga geçeriz, keyfimiz yerine gelir." dedi.
Sırıttım. "Bu fikri sevdim."
Biz kendi aramızda sessiz sessiz konuşurken Oğuz'un derdi farklıydı.
"Hocam yapamam ben takım benim yüzümden kaybeder, yapmayın."
Birazdan müdürün ayaklarına kapanıp "Bokunuzu yiyeyim hocam." demesi pek şaşırtıcı olmazdı. Ama umarım yapmazdı.
Akın hemen Oğuz'u desteklercesine başını salladı. "Evet, hocam. Haklı, Oğuz yüzünden niye bizim takımı yakıyorsunuz?"
"Kavgaya takımdakilerde karışıyor. Oğuz onlara hayatı sorgulatır. Onların cezası da bu"
"Hocam beni bunun dramasıyla uğraştırmayın, lütfen." dedi Cafer. Bu hikayede yanan Cafer'di. Çünkü Oğuz'u çekecek olan yine o idi.
Müdür, Cafer'e üzgün bakışlar gönderdi. "Oğlum sen sürekli arada kaynıyorsun. İzledik, kavgada da kaynamışsın. Alışkınsın. Bir şey olmaz sana." dedi
"Peki hocam." dedi bütün masumluğuyla Cafer.
Kıyamam.
Sessizce kıkırdadım. Beni duyan Çınar'ın gözleri bana döndü. Önce gamzeme baktı, sonra gözlerime. "Seni de baya keyiflendirdi bu durum." dedi gülerek.
"Eğlendim, evet."
Cafer'im ya kıyamam. Benim evladım harcanıyor sürekli.
Oğuz'un sinirli halini yazmak çok kötüydü.
Zuhal ve Çınar çok tatlılar yicem😭😭
Akın çok öküz. Ama yine de çok seviyorum keratayı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.15k Okunma |
3.67k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |