29. Bölüm
Fato / BÜCÜR / 25. Bölüm

25. Bölüm

Fato
gotten_bacakli

Selamlarrr

Medya: Deniz Ataoğlu

Cnm altı okumadan geçmezsen mutlu olurum🫶🏻

Kankalar ben yeni bir kurgu yazmaya başladım. Adı Numara 369. Bir gezegen var ve bu gezegende duyguların yaşanılmasına izin verilmiyor. Ve duyguları olanları da dışlıyorlar.

Numara 369 da duyguları olanlardan ve bu yüzden Dünya'ya sürgün ediliyor. Kendine ait bir yer bulmalı yoksa yok edilecek. Dünya'ya gönderildiği zaman da yolu intihar edecek olan Özgür'le kesişiyor.

Neyseee oy yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar...

 

 

Kafankarışamazçünkükafasızsın grubu

 

Oğuz: BEN SİZE NE DEDİM

 

Oğuz: ABİİ BEN SİZE NE DEDİM

 

Cafer: Ne bilelim ne dediğini

 

Cafer: O kadar çok boş yapıyorsun ki

 

Cafer: Hangi birinden bahsediyorsun acaba

 

Oğuz: keskeskes

 

Oğuz: BEN SİZE DEDİM Kİ BUNLAR SEVGİLİ OLACAK

 

Oğuz: ve oldular

 

Oğuz: Benim sayemde

 

Çınar: Yoo

 

Çınar: Sen olmasan da biz sevgili olurduk

 

Oğuz: Sus

 

Oğuz: Nah olurdunuz

 

Nil: Ay gerçekten miiiiii

 

Oğuz: gerçektennnnn

 

Oğuz: benim sayemde bugünlere geldi keratalar

 

Siz: Valla hakkını yiyemem oğuz

 

Siz: Sen olmasaydın olamazdık

 

Çınar: Güzelim götünü kaldırma şu salağın

 

Oğuz: İşte kıymetimi bilen biri

 

Oğuz: çınar götü sus lan sen

 

Oğuz: Göt benim götüm ister kalkar ister iner

 

Sinan: Lan ne ara

 

Oğuz: Arasını marasını siktir et Sinan

 

Oğuz: Sonuca bak

 

Cafer: haklı

 

Oğuz: Ben hep haklıyım

 

Cafer: Hemen götün kalkmasa olmuyor dimi

 

Oğuz: Dur cafo bi dur

 

Oğuz: Şimdi sıra yeni çiftimde...

 

Oğuz: Akın ve Nil

 

Cafer: Şerefsiz bu çöpçatanlığı bir bana yapmıyorsun

 

Oğuz: Ben seni kendime saklıyorum bebeğim😘❤️‍🔥

 

Cafer: Tövbeeğ

 

Oğuz'a gülerken suyumdan bir yudum içtim. Gevşeğin teki falandı ama seviyordum.

 

Yazdığı mesaja Akın da Nil de bir şey dememişti. Büyük ihtimalle Akın umursamamış, Nil ise utançtan telefonu bir yere fırlatmıştı.

 

Kıyamam ya, benim sarı kekim...

 

Bence birbirlerine karşı boş değillerdi. Baya yakışıyorlardı da. Nil ne kadar kırılgan ve nazik duruyorsa Akın o kadar sert ve umursamaz duruyordu. Tabii pek tanıdığım söylenemezdi. Ama dışarıdan böyle görünüyordu. Sevgili oldukları zaman geçinebileceklerinden pek emin değildim.

 

"Neyse ya bana ne. Oğuz halleder onları." dedim Oğuz'a olan bütün güvenimle.

 

Alarmım çalınca ofladım. 15 dakikalık molam bitmişti. Telefonu kapayıp yatağama fırlattım. Attığı taklaları görmemek için hemen önüme -çalışma masama- döndüm.

 

Matematikten test çözmeye devam ettim. 40 dakika sonra yine alarm çalacaktı. O zamana kadar sürem vardı.

 

Sürem bittiğinde cevap anahtarından kontrol ettim cevaplarımı. 27 sorudan 4 yanlışım vardı.

 

Dudağım büküldü. "Yani idare eder ama daha iyi olabilir."

 

Oturduğum yerde esnedim. "Valla götüm uyuştu ha." derken ayağa kalktım.

 

Sonra bir anda odamın kapısı tekmelenerek açıldı. Kim olduğunu söylememe gerek yok bence.

 

"Sen hala çalışıyor musun cüce? Bu gidişle atom parçalayacaksın."

 

"İstediğim üniversiteyi kazanayım da atomu parçalamasam da olur." dedim. Bana güldükten sonra alnımdan öptü.

 

"Kazanır benim kardeşim." abime sarılma ihtiyacı hissetmiştim bir anda. Neden olduğunu anlamamıştım. Ama umrumda da değildi. Hemen kollarımı beline doladım.

 

"Kız ne oldu?" Omuz silkip başımı göğsüne daha çok yasladım. O da kollarını bana doladı. Bir daha saçlarımdan öptü.

 

"Zuhal'im eğer kazanamasan da sorun değil biliyorsun değil mi? Biz sana güveniyoruz ama üstünde bir baskı hissetme."

 

"Bir senemi kaybetmek istemiyorum abi. Baskı falan da hissettirmiyorsunuz."

 

Kollarını benden çözüp geri çekildi. İki yanağımdan da sertçe öptü. Sonra bir anda ciddileşti. Kaşları çatıldı.

 

"Bu konuyu hallettiğimize göre sırada diğer konumuz var." dedi.

 

Bok kokusu alıyorum.

 

Açma o konuyu, açma.

 

"Çınar lavuğuyla aranızda bir şey var mı?" dedi bütün ciddiyetiyle. Korkunçsal bir ciddiyet...

 

Kafamı sağa doğru yatırıp sırıttım. Vakit şirinlik yapıp bu korkunç andan kurtulma vaktiydi.

 

"Abiciğim şimdi şöyle ki..." derken kollarından sıyrılmaya çalışıyordum.

 

İzin vermedi lakin. Kollarını etrafıma daha sıkı dolayıp kaşlarını çattı. "Her şeyi anlat Zuhal. Ve asla yalan söylemiyorsun." dedi.

 

"Biz sevgili olduk."

 

Bence hiç uzatmadan pat diye demek daha sağlıklı olurdu.

 

Öyle değil mi?..

 

"Yavrum, evladım yalan söyleme dedim ya ben sana?" dedi sevgili olduğumuza inanmak istemeyen abim.

 

Kıyamam ya. Gerçeklerden ne güzel kaçıyor abilettom.

 

"Dürüsttüm abi." Hem de hiç olmadığım kadar be abi...

 

İnkar edercesine başını sağa sola salladı. "Hayır, sus. Yalan söylüyorsun."

 

"Söylemiyorum."

 

Gözlerime gözlerini kısarak baktı. "Ciddi misin?"

 

Omuz silktim. "Ciddiyim."

 

Benden ayrılıp odada volta atmaya başladı.

 

"Şerefsize bak. Kardeşimize göz koymuş resmen. Eve geldiklerinde zaten belliydi zaten. Ben niye o yavşağı evden atmadım ki amına koyayım?"

 

Göz koyma işi karşılıklı abi.

 

"Sevgilime küfür etmesen abiciğim?"

 

Gözlerini kapadı, başını sağa sola salladı. "Sus, şöyle deme. Kendimi ve onu boğasım geliyor."

 

Dudaklarımı büzdüm. "Ama sevgilim o."

 

"Değildir güzelim, abiciğim, bir tanem. Şaka yapıyorsun değil mi, benim minik cücem?"

 

Güldüm. "Hayatımda hiç olmadığım kadar ciddiyim abi."

 

Elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Alış abi. Çınar'ı seviyorum."

 

"Çok mu?"

 

"Çok."

 

Başka bir şey demedi. Kaşları çatıktı. Huysuzdu baya.

 

Yanına yaklaşıp masum masum göz kırpıştırdım. "Abiciğim? Sevgili olmak kötü bir şey değil ki. Hem mutluyum ben onunla. Mutlu olmamı istemez misin?"

 

"Saçmalama Zuhal. Allah benim mutluluğumu alsın sana versin."

 

Bu sefer benim kaşlarım "Asıl sen saçmalama. İkimiz de mutlu olalım."

 

Güldü. "Olalım cüce." Ben de güldüm.

 

Sıkıca sarılıp alnımdan öptü. "Sen onunla mutluysan hiçbir sıkıntı yok abim. Ama bu o lavukla uğraşmayacağım anlamına gelmez."

 

"Çocuğun anasından içtiği sütü burnundan getireceksin değil mi?"

 

"Getireceğim." derken dürüst ve gerçekçiydi.

 

Sonra benden ayrıldı yine. "Neyse ben buraya niye geldiğimi unuttum... Heh git bakkaldan süt al gel." dedikten sonra odadan çıktı.

 

"Of abi sen niye almıyorsun ya?" diye çemkirdim. Gülüş sesini duydum.

 

"Çünkü benim bir buçuk metrelik bir kölem var. Ondan."

 

Ofladım.

 

#abilerkapatilsinlütfen

 

 

Fato'dan...

 

"Kız dur sana da vereceğim." dedi Oğuz turuncu kediyi kenara çekerken.

 

Üç ayrı yere de mamayı döküp çekildi. Kediler aynı yerden mama yerken kavga ediyorlardı ya da büyükler küçüklere yedirmiyordu. Bu yüzden ayrı ayrı koyuyordu mamaları.

 

Çöktüğü yerden ayağa kalktı. "Ben gidiyorum dostlar. Yarın yine geleceğim. Hadi Allah'a emanet." dedikten sonra oradan uzaklaştı.

 

Parkta yürürken gördüğü her kediye mama vermeye devam ettti.

 

"Deniz mi, o?" dedi olduğu yerde dururken. "Evet, Deniz." diyerek onayladı kendini. Hızla bankta oturan Deniz'in yanına ilerledi.

 

Yanına oturdu. Omzuyla omzunu dürttü. Ama Deniz başını kaldırmadı. Saçları yüzünü gizliyordu.

 

"Deniz?" Deniz Oğuz'un sesini duyunca başını kaldırdı. Elinin tersiyle gözlerini hızla silerken "Efendim?" dedi.

 

Bu maviler niye kızarıktı?

 

"Deniz ağladın mı sen?" dedi Oğuz ciddi sesiyle.

 

"Hayır." dedi Deniz. Eğer seni çatallı çıkmasaydı belki daha gerçekçi olabilirdi.

 

"Bir insan ağlayınca bu kadar çirkin olamaz ya." dedi Oğuz alayla. Oyaa Deniz çok güzeldi. Kızarık gözleri ve burnuyla çok güzeldi. Oğuz bunun farkındaydı. Ama bu Deniz'in gülerken daha güzel olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

 

Kaşlarını çatarak ona baktı Deniz. "Ben hep güzelim."

 

"Şu an o kadar çirkinsin ki. Resmen gözlerin işiyor. Durur musun artık?"

 

Deniz Oğuz'un söylediklerine sinir bozukluğuyla gülmeye başladı.

 

Kahkalarla gülerken parmaklarıyla ıslak gözlerini silmeye devam etti. "Sinirimi bozdun ya." dedi.

 

Oğuz güldü o gülünce. "Ne oldu? Anlat."

 

Gülüşü yüzünde solarken ofladı Deniz. Anlatmak falan istemiyordu. Bunun Oğuz'la bir ilgisi yoktu. Sadece anlatınca üzülmekten başka bir şey olmayacaktı. Anlatınca hafifleyeceğini düşünmüyordu. Bu düşüncesini de dile getirdi.

 

"Anlatmak istemiyorum. Senin için sorun olur mu?"

 

Tebessüm etti Oğuz. Başını sağa sola salladı. "Olmaz Deniz. Sen anlatmasan da anlarım ben seni."

 

Gözlerini birkaç saniye çekemedi ondan Deniz. Ona ilgiyle bakan kahvelerden uzaklaşamıştı.

 

Oğuz'un ilgisinin farkındaydı aslında ama Taner'den sonra yeni bir ilişkiye hazır hissetmiyordu kendini. Oğuz'u da üzmek istemiyordu. O yüzden bu ilgiyi görmezden gelmeye çalışıyordu.

 

"Medyum musun?" dedi alayla.

 

"Tabii."

 

Konu konuyu açtı, sohbet etmeye devam ettiler. Oğuz, Deniz'i onu üzen konudan uzaklaştırıp güldürmek için elinden geleni yaptı. Sataştı, gıcık etti. Sinirlendirdi. Ama hep güldürdü.

 

Neden bilmiyorum ama içime pek sinmedi.

 

Bölüm : 14.08.2025 11:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...