33. Bölüm
Fato / BÜCÜR / 29. Bölüm

29. Bölüm

Fato
gotten_bacakli

Beklettiğim için çok çok sorry ama valla uzun bölüm yazdım ha

Medya siz AŞDJAŞNRQŞXJQŞDN

Oylarla yorumlarla şov yapın da gülelim.

Neyse keyifli okumalar...

 

Bankta oturan arkadaşının yanına oturdu Sude. Uzun kahverenhi saçlarını omuzlarınının arkasına attı. Heyecanlı bir şekilde parmağıyla arkadaşlarıyla oturmuş, gülüşerek muhabbet Oğuz'u gösterdi.

 

"Şu çocuk çok yakışıklı değil mi ya?" dedi içi gidercesine.

 

Ceyda yanında oturan Sude'ye bir bakış attı. Küçümsercesine gülümsedi. "Peki canım sen yakışıklı Oğuz'un senin "aşkına" karşılık vereceğini falan mı sanıyorsun?" dedi alayla.

 

Sude Ceyda'nın dediklerine bozulsa da elinden geldiğince belli etmemeye çalıştı. Kaşları çatıldı. "Ya ne aşkı?! Saçmalama." dedi.

 

Ceyda'nın küçümseyen bakışları hala yerli yerindeydi. "Umarım aşk maşk yoktur. Çünkü yakın bir zaman sonra Oğuz enişten olacak." dedi kendine güvenen tavrıyla.

 

Tek kaşını kaldırdı Sude."O nasıl olacak?" diye sordu anlamazca.

 

Gülümsedi Ceyda. Bacak bacak üstüne attı. "Bizim sınıftan Akın salağı var ya. Asosyal kimseyle konuşmayan. Onu kullanıp Oğuz'la samimi olabilirim. Hem bildiğim kadarıyla Oğuz'un sevgilisi yok."

 

Cümleleri biter bitmez kibirli bir şekilde gülümsedi. "Olsa da sorun olmaz ya, hallederiz." dedi tek omzunu silkerken.

 

Sude dudaklarını büzdü. Bakışları hala Oğuz'daydı. "Ee Oğuz başka birinden hoşlanıyorsa?"

 

"Of salak mısın, Sude? Duyardık illaki"

 

"Peki Akın'la nasıl yakın olacaksın?"

 

"İki gülümseme, kibar söz falan. Yalandan özür dilerim. Yeter. Zaten onunla konuşmak gibi bir derdim yok. Oğuz'la aynı ortama gireyim yeter."

 

"Akın'a gerek kalmadan şu yanlarındaki kız var ya. Kısa olan, onunla samimi olmaya çalışsan daha kolay olmaz mı?"

 

Başını sağa sola salladı Ceyda. "O kız okulda yeni. Bir muhabbetim yok. Hem Oğuz'dan istediğimi alamazsam Çınar'la da takılırım." dedi.

 

Sude'nin bakışları bu sefer Zuhal'in omzuna kolunu atmış Çınar'a döndü.

 

"Onun sevgilisi var ama?.."

 

Gözlerini devirdi Ceyda. "Ee? Bana ne? Varsa var." Sude başka bir şey demedi. Tamam, kendisi de melek değildi. Ama Ceyda kadar da alçakça düğünmüyordu.

 

Ceyda'nın ise ahlaki değer, etik falan umrunda değildi. Onun için tek umrunda olan istedikleriydi.

 

"Hatta şimdi izle ve gör. " Çenesiyle sohbet eden arkadaşları gösterdi. "Yanlarına gidiyorum." dedi ayağa kalkarken.

 

Sude "Dur." demek için ağzını açtı ama hiçbir şey söylemeden geri kapadı. Ceyda da yüzüne her zamanki sahte gülümsemelerinden birini kondurup sohbet eden Oğuz'ların yanına doğru yürümeye başladı.

 

Ceyda'nın kendilerine doğru yürüdüğünü gören Oğuz fısıldarcasına bağırdı. "Bu kız niye geliyor lan?! Anksiyetem var benim. Soyunurum."

 

Cafer "Geri zekalı bu." diye mırıldandı. Sonra Akın'a döndü. "O kız sizin sınıftan değil mi? Adı ne?"

 

Omuz silkti Akın. "Bilmiyorum." dedi.

 

"Kurban olduğumun sosyalliği halis mi?" dedi Oğuz gülerken.

 

Akın ters bakışlar atarken diğerleri gülüyordu. Tam o sırada Ceyda geldi. "Selam." dedi sonra oturmak için boş yer aradı gözleri. Ve bir anda Oğuz ve Zuhal'in arasına oturmayı tercih etti. Zuhal'i ittirircesine davranıp kalkmasına neden oldu.

 

Herkes ona 'Ne yapıyor bu bok torbası?' bakışlarını atarken bunu umursamadı.

 

"Selam?" dedi Cafer. Bu "Selam?" daha çok "Amacın ne?" demekti.

 

Zuhal hala şaşkın şaşkın ayakta dururken Çınar belinden kavrayıp kendine çekti onu. Dizine vurdu. Fısıldayarak "Gelebilirsin." dedi çapkınca göz kırparken.

 

Zuhal'in gözleri büyürken omzuna vurdu Çınar'ın. "Arsızlaşma köpek." dedi.

 

Zuhal ona vurmamış da öpmüş gibi rahatça omuz silkti Çınar."Söz veremem." dedi sırıtırken. Ardından ayağa kalktı. Arkadaşlarına döndü. "Biz gidiyoruz. Hadi Allah'a emanet."

 

"Oğlum nereye? Sohbet ediyorduk." dedi Cafer.

 

"Çok özür dilerim Cafer ama senin kaybolan zürafalı çoraplarını dinlemektense sevgilimle vakit geçiririm." diyip Zuhal'i elinden tutup yürümeye başladı Çınar.

 

Çınar ve Zuhal'in arkasından öyle aval aval bakan Cafer'e gülmeye başladı herkes.

 

Tabii bile bile sesini tiz çıkaran Ceyda'dan sebeple yüzünü buruşturmak istedi Oğuz ama keyfini bozmadı.

 

Gülüşleri azalırken Oğuz, sağ tarafına döndüğünde Ceyda'nın yanağına dokunduğunu gördü. Şaşkınlıktan bir an geri çekilemedi. O an gözleri Ceyda ile onu o şekilde gören Deniz'le kesişti.

 

Deniz hiçbir şey demedi. Sadece arkasını dönüp gitti.

 

Oğuz öfkeyle ayağa kalktığında Ceyda'ya döndü. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Ceyda güldü arsız arsız. Cevap verecekti ki Oğuz tekrardan öfkeyle konuştu.

 

"Mal mısın lan sen? Dokunarak beni taciz etmenin amacı ne?"

 

Ceyda pişkin pişkin gülümsedi. "Ay abartma sikmedik." dedi yüzsüzlüğüyle.

 

"Sana biri izinsiz bir şekilde dokunsa ortalığı velveleye verirsin -haklı olarak- Aynısını sen bana yaptın."

 

Normal şartlar altında asla bir kızla böyle bağıra bağıra konuşmazdı ama Ceyda'nın yaptıklarına sessiz kalamazdı.

 

Sinan ve Cafer, ayağa kalkmış Oğuz'u oturtmaya çalışırken Nil endişeli bakışlarla onları izliyordu.

 

Akın kaşlarını çattı. Gözlerine her zaman ki ruhsuz bakışlarını kondurdu. İnsanlar genellikle bu bakışlarından korkarlardı.

 

Ceyda'ya döndü. "Def ol git buradan. Huzursuzluk çıkarma."

 

Ceyda rahatça arkasına yaslandı. Başını sağa sola salladı. "Yok ya, gitmeyeceğim. Niye gideyim ki?" dedi.

 

Oğuz güldü öfkeyle. "Ruh hastası mısın kızım?" dedi yüksek bir sesle. Ceyda irkilse de yüzündeki insanı rahatsız eden o gülümsemeyi bozmadı.

 

"Lan tamam. Sakin ol. Sinirlenmeye değmez." dedi Sinan.

 

Dudaklarını büzdü Ceyda. "Kalbimi kırdın Sinan. Yakışıklı çocuksun halbuki. Takılabilirdik biraz."

 

Yüzünü buruşturdu Sinan. Ardından öğürür gibi ses çıkardı. "Ne tarzım ne tipimsin. Seninle takılacağıma Cafer'le takılırım lan."

 

Cafer Oğuz'u sakinleştirmeyi bırakıp Sinan'a döndü. "Ben niye şu an da Ceyda yılanıyla karşılaştırılıyorum ki?" dedi.

 

Başını salladı Akın. "Haklı. Yedi ceddine sövse bu kadar etkili olmazdı."

 

"Harbiden ya benim neyimi beğenmedim sen?"

 

"Kızlardan hoşlanıyorum Cafer. Sorry."

 

"Ağlayarak günlüğüme-"

 

Oğuz derin bir nefes aldı. "Sizin ben derdinizi sikeyim." deyip yanlarından ayrıldı.

 

Oğuz gidince birkaç saniye sessizleştiler. "Çok içten etti yalnız."

 

"Evet."

 

Akın hala yüzsüz yüzsüz oturan Ceyda'ya döndü. İğrenircesine baktı.

 

"Yüzünü görmek bile tiksinmeme neden oluyor. Burası senin ucuz arkadaşlarına benzemez. Eğer biraz daha burada arkadaşlarımı rahatsız etmeye devam edersen yapacaklarımdan sorumlu olmam." dedi.

 

Ceyda öne doğru eğildi. "Ne yaparsın?" alayla.

 

"Şu senin yanında süs köpeği gibi gezdiğin çocuğun adı neydi? Hani kendini sınıfın ağası sanan.. Ha Ozan'dı. Ona geçenlerde biri sanki biri iftira atmıştı. O sensin."

 

Başını sağa sola salladı Ceyda telaşla. "Değilim." Yalan değildi. Gerçekten Ozan'a iftira atmamıştı.

 

"Hem sana inanmazlar ki."

 

Omuz silkti Akın. "İnanmasınlar, akıllarına biraz şüphe soksam yeter."

 

Güldü. "Ceyda, Ozan'ın bu kadar popüler olmasını egosuna yediremiyor. O yüzden böyle bir iftira atmış, demem çok da zor değil."

 

"Aynısını ben de sana yapabilirim. Hatta daha kötü konularda." dedi Ceyda. Yapardı. Zorlanmazdı bunu yaparken. Vicdanı falan da asla sızlamazdı.

 

Sırıttı Akın. "Ama ben senin gibi insanlar için kendimi üzmem. Sikimde bile değiller. Benim hakkımda olan düşünceleri umrumda olmaz. Onlara yaranmak için yalakalık yapmam. Ama sen yaparsın. Farkımız bu." dedi sakince.

 

Ceyda hiçbir şey diyemedi. Sadece öfkeyle ellerini yumruk yapıp sıktı.

 

"Şimdi siktir git. Seni bir daha arkadaşlarımın etrafında görmeyeceğim."

 

Ceyda hızla kalktı oturduğu yerden. "Sana bunu ödeteceğim." dedikten sonra hızlı adımlarla yürüyerek gitti.

 

O gider gitmez Cafer ıslık çaldı. "O neydi lan öyle Akın?" dedi gülerek.

 

"Belden aşağısına beton yetmez beton!"

 

Onlar aralarında konuşmaya devam ederken Oğuz okulda Deniz'i arıyordu. Sonunda onu koridorda yürürken bulunca koşarcasına yanına gitti.

 

"Deni-"

 

"Umrumda değilsin Oğuz. Konuşmayacağım seninle."

 

Oğuz'un hala Ceyda'ya olan öfkesi yerli yerindeydi. Deniz'in şu anki tavrı daha da öfkelenmesi için tuz biber oluyordu.

 

"Konuşacağız."

 

"Konuşmayacağız." dedi inatla Deniz.

 

"Konuşacağız."

 

"Ne konuşacağım be ben seninle?! Git Ceyda'nın yanına. Mutluydun gayet yanında." dedikten sonra gitmeye çalışıyordu ki Oğuz'un elini sıkı sıkı tutmasından ötürü gidememişti.

 

"Bıraksana." dedi sinirle.

 

"Bırakmıyorum. Her şeyi yanlış anlayıp ağzıma sıçanazsın."

 

"Ağzına sıçtığım falan yok. Seni umursamıyorum bile. Sen kimsin ki? Sen kimsin de senin için üzüleceğim ben?"

 

Oğuz yutkundu, duyduklarının ağırlıyla. Bir şey diyemedi.

 

Gerçekten kimdi ki onun gözünde? Bir değeri var mıydı?

 

Yoktu anlaşılan.

 

Fakat kırgınlığı öfkesini geçecek seviyede değildi. "Senin seven adamım. Bu beni dinlemen için yeterli bence." dedi sakince.

 

Her zaman yaptığı gibi kırılan kalbini görmezden gelecekti. Alışkındı. Deniz için değerdi.

 

Güldü alaylı bir öfkeyle Deniz. "Seviyormuş. Yalana bak!"

 

Oğuz daha fazla dayanamadı, Deniz'i çekiştirerek boş bir sınıfa soktu.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun? Ne oldun başımıza? Bad boy mu?" dedi öfkeyle Deniz. Onun da kalbi kırgındı aynı Oğuz gibi. Oğuz'a güvenen tarafı kırılmıştı.

 

"Deniz. Lütfen, sadece dinle."

 

"Dinlemeyeceğim. Yalanlarına ayıracak vaktim yok benim."

 

"Benim sevgim yalan falan değil!"

 

"Senin beni sevdiğin yok!"

 

Kahkaha attı Oğuz. Her zamanki neşeli kahkahalarından değildi bu.

 

Yüksek bir sesle konuşmaya başladı."Sen okula erken geliyorsun diye erken uyanmaktan nefret etmeme rağmen seni fazladan yarım saat görmek için okula gelen, kardeşim dediğim arkadaşımla aramın bozulması pahasına seni seven, yıllardır sevgime karşılık vermemene rağmen senden vazgeçmeyen, gözlerin dolsa kalbi yanan ben mi sevmiyorum Deniz seni?" Yüksek bir sesle konuşsa da sonlara doğru sesi kısılmıştı.

 

Deniz hiçbir şey diyemedi. Yutkundu sadece.

 

Oğuz ise ona daha da yaklaşıp kollarını beline doladı. Başını boynuna gömdü.

 

"Deniz." dedi boğuk bir sesle. "Senden başkasını gözüm görmüyor benim. Görmez, göremez. Ceyda bir anda bizim yanımıza geldi. Ve bana dokundu ruh hastası sapık. Tecavüze uğradım amına koyayım." yalandan sesini titretti. "Bunu atlatamayacağım galiba. Yeni travma."

 

Deniz sinir bozukluğuyla gülmeye başladı. O gülünce Oğuz da gülümsedi.

 

"İnanmıyorsan bizimkilere sorabilirsin."

 

"Beni pişman etmeyeceksin değil mi Oğuz?"

 

Başını sağa sola salladı Oğuz. "Asla." dedi net bir sesle.

 

Ve Deniz kalbinin sesini dinlemeyi tercih etti o an.

 

Parmak uçlarında yükselip dudaklarını Oğuz'un dudaklarına bastırdı.

 

Oğuz şaşkınlıkla karşılık veremezken Deniz utancından hızla geri çekilmişti.

 

"Ben... ben özür dilerim. Yaptığım yanlıştı." Rengi iyice kırmızıya dönerken sınıftan çıkmak için arkasına döndü.

 

Oğuz şaşkınlığından sıyrılıp sınıftan çıkmak üzere olan Deniz'i durdurdu.

 

İki eliyle yanaklarını kavrarken "Yok öyle öpüp kaçmak." diye mırıldandı. Ardından hafifçe eğilip hırsla Deniz'in dudaklarını öpmeye başladı.

 

Sanki bütün öfkesini Deniz'in dudaklarından çıkarmak istiyor gibi öpüyordu Oğuz. Deniz'in de ondan aşağı kalır yanı yoktu.

 

Nefes almak için ayrıldıklarında Oğuz Deniz'in yanaklarını kavrayan ellerini Deniz'in beline indirip sıkıca sarıldı. Deniz de aynı onun gibi kollarını sıkı sıkı Oğuz'un boynuna doladı.

 

Oğuz başını boynuna gömdü. Öptü birkaç kere.

 

Deniz çekine çekine mırıldandı. "Az önce söylediklerim için beni affedebilir misin? Gerçekten özür dilerim."

 

Oğuz sırıttı. "Affederim ama tek şartla."

 

"Söyle."

 

"Beni sevdiğini söyleyeceksin."

 

"Seni sevdiğimi biliyorsun ki."

 

"Duymak istiyorum. Zevk meselesi."

 

Kaşları çatıldı Deniz'in. Sevgisini her zaman belli ederdi ama seviyorum demek ayrı bir zor gelirdi ona her zaman.

 

Başını Oğuz'un göğsüne saklayıp "Seni seviyorum." dedi. Oğuz gülerken saçından öptü defalarca.

 

"Ben de... Ben de seni seviyorum."

 

 

"Allah'ım beynimi hissetmiyorum beynimi... Ağlayacağım şimdi sinirden, niye çözemiyorum ya?!"

 

Saçımı başımı yolup camdan atacaktım kendimi.

 

Çözemediği fizik sorusu yüzünden intihar eden lise öğrencisi diye tarihe falan geçerdim herhalde.

 

Evet, soruyu çözmeden diğer soruya geçemeyen bir manyaktım. Sonra soruyu çözemeyince kendini parçalayanlardan.

 

​​​​Yazardan not: Ben asla öyle biri değilim. Soru hatalı der ve geçerim.

 

"Ben niye sayısal seçtim ki zaten? Mal mıyım, neyim?"

 

Ağlamaklı sesler çıkardım. "Bok yerine beynimi mi sıçıyorum, ne yapıyorum ya ben?"

 

Ettiğim isyanlardan ötürü Çınar'ın bakışları bana dönmüştü. Güldüğünü görünce çatık kaşlarımla baktım ona.

 

Komik mi şerefsiz?

 

Ben burada kendimi parçalayayım bu sırık gülsün.

 

Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Saçlarımdan öptü.

 

Sen böyle yaparsan biz sakinleşiriz ama canım...

 

"Güzelim sakin ol. Mal falan değilsin. Kendine böyle saçma sapan şeyler söyleme lütfen. Ayrıca sayısal derslerin çok iyi. Sayısalı seçmeyip ne yapacaktın?"

 

Dudağımı büzdüm. "Çözemiyorum ama."

 

"Bir tanem sadece bir tane soru çözemedin. Bu aralar çok yükleniyorsun kendine." dedi yumuşacık sesiyle.

 

Başımı vücuduna yasladım. "Çünkü az kaldı. Yüklenmem lazım."

 

"Evet, hepimizin yüklenmesi lazım ama sen psikolojik olarak yoruyorsun kendini bebeğim. Bu sadece bir sınav."

 

Aynen, hayatımı etkileyecek bir sınav sadece.

 

Ofladım. "Tamam."

 

Orta parmağıyla işaret parmağının arasına burnumu sıkıştırdı. Hafifçe çekiştirdi burnumu. "Oflamak yok. Burnunu koparırım bak."

 

Geri çekilip burnumu parmaklarının arasından kurtardım. "Aa manyak yürü git. Uzak dur burnumdan."

 

Güldü, sonra bir anda eğilip burnumun ucunu ısırdı hafifçe.

 

Gözlerimi büyüterek ona bakınca daha çok güldü. Kollarını belime dolayıp sıkıca sarıldı bana. Ben de kollarımı boynuna dolayıp sarılışına karşılık verdim.

 

"Çok tatlısın lan. Arada yiyesim geliyor ama tutuyorum kendimi."

 

Kıkırdadım. Seviyordum bu çocuğu.

 

Çok hem de.

 

Tam cevap verecektim ki Cafer'in sesi duyuldu. "Bakın içeri giriyorum. Öpüşüyorsanız falan ayrılın. Eğer sizi öyle görürsem psikolojim bozulur lan. Travma kalır, atlatamam."

 

Bir iki saniye sonra etin ete çarpma sesi duyuldu. "Sus lan. Ben bunlar içerde flörtleşsin diye sınıfa girmeyeyim, sen gel onları böl." dedi Oğuz.

 

Haklı gibiydi bir tık. Çünkü şahsen bizim sevgili olmamız için bizden fazla uğraşmıştı. Hakkını yiyemezdim.

 

Cafer, Oğuz'un dediklerini umursamadan sınıfa girdi. "Bunlar bizim yanımızdayken de flörtleşiyorlar ki. " dedi.

 

Çınar kolunu omzuma atarak beni kendine çekti. "Sevgilim değil mi? Flörtleşirim kardeşim."

 

"Yap canım ne istiyorsanız flörtleşin, fingirdeşin..."

 

"Benim yanımda yapmayın abi."

 

"Ay sen bir sus Cafo." dedi Oğuz. "Biz niye gelmiştik lan? Ha Çınar Akın, Recep Hoca'nın yanında, siz ikinizi istiyor."

 

"Ne için?"

 

Bilmem, dercesine omuz silkti Oğuz. "Bilmiyoruz ki biz de."

 

Başını salladı. "İyi, gidelim." dedikten sonra ayağa kalktı. Alnımdan öptü.

 

"Saçını başını yolmadan sakince çöz şu soruları tamam mı?"

 

"Tamam." dedim gülerek. "Söz."

 

Cafer "Ben bugün Oğuz'a çok maruz kaldım. Seninle geleyim." dedi Çınar'a.

 

Çınar gülerken başını salladı. Cafer'le beraber sınıftan çıkıp gittiler.

 

Bakışlarım Oğuz'a döndü. Oğuz ise benim varlığımı unutmuş gibi boşluğa dalmış sırıtıyordu salak salak.

 

Benim tanıdığım Oğuz Cafer'in arkasından "Sen bana kurban ol lan it." diye bağırmalıydı.

 

Bok kokusu... buram buram bok.

 

"Oğuz?" dedim temkinli bir şekilde.

 

"Ha? Ne oldu bacım su?"

 

"Olan bana değil de sana olmuş gibi canım. Anlat ne boklar yediğini."

 

Gözlerini kaçırdı. "Bir şey yok ya." diye mırıldandı.

 

"He ben de yedim amına koyayım."

 

"Ben harbiden bir bok yedim." dedi. "Ama pişman değilim."

 

"Ne yaptın?"

 

Umarım çok kötü bir şey değildir.

 

Çok kötüyse nanayı yemişko.

 

"Ben Çınar'ın kardeşi Deniz'i seviyorum." dedi pat diye.

 

Benim bok kokuları yalan değilmiş hocam.

 

"Ee bundan Deniz'in haberi var mı?"

 

Başını salladı. Sırıttı ardından. "Bugün itibariyle sevgiliyiz."

 

"Çınar'ın haberi?"

 

"Yok. Sıkıntı burada zaten." dedi huzursuzca kaşlarını çatarken.

 

"Git söyle o zaman." dedim rahatlıkla.

 

"Söyleyemem. Aramızın bozulmasını istemiyorum."

 

"Birini sevmek suç değil ki. Kalp bu sonuçta. Çınar'ın kötü bir tepki vereceğini sanmıyorum."

 

Ofladı. "Bilmiyorum. Bakacağız."

 

Gülüp omzuna vurdum. "Hallederiz Oğuz ya."

 

Hallederdik, hallederdik.

 

Halledeceğiz.

Finale de az kaldı bu arada.

 

Bölüm : 04.10.2025 17:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...