

Medyadaki bölüm geçeli çok oldu ama ben o bölümü yazarken bayağı eğlenmiştim.
Lan geçen bölümü tekrardan okudum harbiden ilk first kiss Oğuz'un oldu. Şaka gibi AŞDJQŞBFĞQHKLĞFJA
Darısı diğerlerinin başına artık.
Siz: Çınar
Çınar: Efendim güzelim
Siz: Şimdi ciddi ve önemli bir konu konuşacağız
Çınar: dinliyorum
Siz: Ben seni bizimkilere bizim sevgili olduğumuzu söyleyeceğim
Siz: Babam büyük ihtimalle kıskançlık perilerinden ötürü biraz tavırlanır
Siz: Sonra ise seni hemen görmek ister
Siz: Bugün bize gelsen
Siz: Senin için bir sorun olur mu?
Siz: İstemezsen başka bir güne ayarlayabiliriz
Çınar: Hiç başka bir güne ayarlamamıza gerek yok
Çınar: İyi oldu hatta
Çınar: Çok çok iyi oldu
Çınar: Dur
Çınar: Heyecanlandım lan
Çınar çevrim dışı
Siz: ALDALFQPRUQKAQSWERAHS
Siz: salak
Siz: Ağzını yüzünü yerim senin
Çınar çevrim içi
Çınar: Yiyebilirsin
Siz: Senin de arsızlık perileri geldi yine
Çınar: Hiç gitmiyorlar ki
Siz: Ama ben gidiyorum
Siz: Görüşürüz cnm
Siz: Sevgilim gelecek de hazırlanmam lazım
Çınar: Sevgilin yer seni
Çınar: Senin de burda benim gibi yiyebilirsin demen gerekiyordu
Çınar: Ama asla sorun değil ben sen söylemeden de seni yerim
Siz: hoşt kopek
Kafankarışamazçünkükafasızsın grubu
Siz: Ben Çınar'ı ailemle tanıştıracağım bugün
Cafer: Vay
Oğuz: İş ciddileşiyor
Oğuz: Yakında da everelim bunları
Akın: Bokunu çıkartma Oğuz
Oğuz: Of siz çok sıkıcısınız
Sinan: Çınar sıçtın knk
Sinan: Zuhal'in babası Ali amca amir
Sinan: Umarım sicil temizdir cnm
Sinan: Yoksa nanayı yedin
Siz: Haklı bu arada
Siz: Eğer sicilin kötüyse bırak rızayı falan bizim aynı ortamda bulunmamıza izin vermez haklı olarak
Çınar: Tertemizim
Siz: İyi iyi aferin
Sinan: Ali amca bunda bir pislik göremeyince daha çok sinirlenme ihtimali var
Nil: Doğru
Nil: Seni tersleyecek bir şey bulamayınca kızıp tersleyebilir
Çınar: Her türlü tersleneceğim yani
Sinan: Evet
Nil: Sarp abi de tuz biber olur
Siz: Olmaz diyemem olacak biliyorum yani
Çınar: Sıkıntı değil
Çınar: hallederiz
Cafer: Şöyle artist artist konuşma aq
Cafer: Dişisini etkilemeye çalışan arizona kertenkelesine benziyorsun
Siz: KHAQWQROQHDŞQHWDJQA
Telefonu gülerek yatağa bırakıp uzandığım yataktan kalktım.
Odamdan çıkıp salona girdim. Herkes salondaydı.
Abim kolunu kaldırmış "Gel, abim." dedi. Koltukta uzanmış babam ise abime ters bir bakış atıp ayağıyla onu ittirdi.
"Uzak dur kızımdan eşek." Ardından bana döndü. "Gel yanıma güzel kızım." deyip koktukta oturur hale geldi.
Kıkırdadım bu hallerine. "Geliyorum baba." dedim. Önce gidip her zamanki gibi meyve soyan annemi yanağından öpüp babamın yanına oturdum. Kolunu omzuma atıp saçlarımdan öptü.
Boğazımı temizledim.
Evet, o önemli ciddiyet isteyen konuya giriş yapıyoruz.
"Canım ailem size bir şey söylemem lazım."
Babam üstten bana baktı merakla. Annem gözlüğünün üstünden bir bakış attı. Abim ise kaşlarını çattı.
"Ee söyle cüce?"
Gülümsedim abime yapmacık yapmacık. Bir anneme bir babama baktım.
"Benim bir sevgilim var." dedim şak diye.
Bence kıvranmaktansa bir anda söylemek daha iyi olur, evet ya.
Ölüm sessizliği mi dersiniz yoksa korku filmi müziği mi bilmem ama o tür şeyler çalıyordu şu an salonda.
"Allah'ım yaşlılıktan yanlış duydum değil mi? Kurbanın olayım öyle olsun." dedi babam. Bana döndü ümitli bakışları.
Ne yazık ki ben o ümitlerini çökertecek o kötü cadıydım.
Sorry baba.
Başımı sağa sola salladım.
Babam dertli bir nefes verdi. Annem ise gayet mutluydu. Babama ithafen "Ay abartma sen de Ali. Kızın halinden belliydi zaten sevgilisinin olduğu."
Babam anneme ters bir bakış attıktan sonra koltuktan kalktı.
"Ben dışarı çıkıyorum. Yarın gelsin, bakalım." dedi sonra.
"Adı ne?" diye sordu annem merakla.
Gülümseyerek cevap verdim. "Çınar."
"Güzelmiş." dedi annem.
"Bok gibi." dedi abim.
Annem bu sefer abime döndü. Gözleri kısıldı. "Bak oğlum eğer saçma sapan davranacaksan çocuğa söyle, kovayım seni evden."
Gayet açık ve dürüst bir kadın. Bence kime çektiğim belli.
Abim bir şey demedi. Sadece "Daha iki günlük eleman için beni kovman üzdü annem." diyerek ajitasyon yaptı.
Gözlerimi devirdim. "Bir de bayıl istersen Feriha."
Kaşlarını çatarak baktı bana. "Sen hiç konuşma, hiç."
Ona dil çıkarıp keyifle yerimde yayıldım. Annem ise ayağa fırladı.
"Hadi kalkın yarın çocuk gelecek. Temizleyelim evi." dedi.
Çınar, canım ya. Gelme gülüm. Vazgeçtim. Ben gelirim.
"Ben o yavşak için bir de ev mi temizleyeceğim?" dedi abim.
Annem korktucu gülümsemelerinden birini gösterdi.
"Hayır oğluşum. Annenden dayak yememek için."
İddialı.
Yerimde kıs kıs gülerken abim örgümün ucundan tutup çekti hafifçe. "Gülme kız." dedi. Daha çok güldüm. O daha da ters baktı.
"Kalkın hadi hadi." diyen annemle ise oflaya oflaya kalktık.
Temizlik yapmaktan nefret ediyorum, nefret.
♧
"Ay abi delirtme beni." ben artık yalvaracak kıvamdayken abim beni umursamadan televizyon izlemeye devam etti.
"Abi yardım etsen ölür müsün? Lütfen. Hadi."
Hiçbir şey demedi. Bugün çok huysuzdu kendisi. Çünkü bugün Çınar'ı ailemle tanıştıracaktım.
Yani çok heyecanlıyım.
Abim ise benim aksime gün boyu surat asmıştı. Huysuzluk yapmıştı. Çocuk gibiydi, çocuk.
Abim bir şey demeyince ofladım. Bugün tatlı yapmak istiyordum abimin yardımıyla. Ama benim abim şu an kıskançlık krizleri geçiriyordu.
Ofladım. Omuzlarım kendiliğinden düştü.
Bugün güzel bir gün olmalıydı.
Hayır, bugün güzel bir gün. Evet. Üzülmeyeceğim.
Abim böyle davranınca çok kırılıyordum. Sanki yanlış bir şey yapıyormuşum gibi geliyordu.
Beynimde dönen düşünceleri boş verip salondan çıkıp mutfağa girdim.
Kullanacağım eşyalar üst raflardaydı. Ve evet benim boyum yetmiyordu.
Köşeden bir sandalye alıp üstüne çıktım. "Of uzanamıyorum işte. Gelse ölecek." dedim sinirle. O anki sinirimden ötürü gözlerim de dolmuştu.
"Ne söyleniyorsun cüce?"
Kaşlarım çatıldı. "Söylenmiyorum, git. Konuşmayacağım ben seninle." dedim bütün küskünlüğümle.
Bütün gün resmen keyfimi bozmuştu.
"Abilere küsülmez. Öğretemedim mi ben sana?"
"Sarp çık mutfaktan. Konuşmayacağım."
"Sarp mı? Bacaklarını kırarım kız senin. İn oradan."
Kaşlarım çatıldı. "İnmeyeceğim." Burada en azından boyuna yakın oluyordum. Tartışmaya daha elverişli bir boy yani.
"Zuhal hadi bir tanem düşeceksin. Üzme beni."
Sen beni üzerken sorun yoktu köpek?!
"Git diyorum. Anlıyor musun? Bak, git."
"Zuha-"
Sözünü kesip çıktığım sandalyeden indim. "Al indim. Mutlu musun? Çık mutfaktan, konuşmak istemiyorum seninle."
Abime sırtımı dönüp buzdolabının kapağını açtım.
Tabii o an beklemediğim bir şey oldu.
Abimin sırtında olmak gibi.
Abim resmen kız kaçırır gibi beni sırtına atmış yürüyordu.
"Ne yapıyorsun be hayvan?" dedim sinirle.
"Bir abi dememeler, üstüne hakaret etmeler. Abi dayağı mı istiyorsun kızım sen?" dedi o da benim gibi sinirle.
Çemkirmeye devam ettim. "Hayvansın yalan mı? Öküzsün hatta öküz."
O anki öfkem ve sinirimle kimine göre mantıksız bana göreyse mantıklı olan o şeyi yaptım.
Evet, abimin kafasını ısırdım.
Oğuz'un yolundayız vesselam.
Abim acıyla inlerken. "Delirdin mi lan?"
Delirdim lan. Delirttiniz beni.
Bir yandan da saçlarını yolarken abim öfkeyle bağırdı. "Zuhal durmazsan seni yere fırlatacağım."
Yapar bu cani.
Ben ise asla karizmamdan ödün vermeyip "Fırlatırsan fırlat be." der demez abim beni gerçekten fırlattı.
Ama tabii beni yere fırlatmaya kıyamamış olmalı ki koltuktaydım şu anda.
Peki bu beni yumuşatır mı?
Hayır.
Eliyle başını ovarken bana ters ters baktı. "Abinin canını acıtmak hoşuna mı gidiyor senin?"
Terslikte ondan bir farkım yoktu. Fazlam vardı aksine. "Beni üzmek de abimin hoşuna gidiyor galiba!"
Abim derin bir nefes verdi. "Abim." dedi yumuşak bir sesle. Yüzümü eğdiğim yerden kaldırmadım. Kollarımı birbirine kavuşturmuş kaşlarım çatık bir şekilde oturuyordum.
"Bebeğim... güzel kızım. Bak bir eşek abine. En güzelim hadi. Lütfen."
Yok. Bakmayacağım. Pis mikrop.
Başımı sağa sola salladım. Abimden bir gülüş duydum. "Kızım yerim lan seni." İki yanağımı da sulu sulu sert bir şekilde öptü. Yetmedi yanağımı hafifçe ısırdı.
Cırlayarak geri çekildim. "Köpek. Yürü git."
"Seviyorum, seviyorum."
"Git. Sevme sen."
Abim dediklerimi umursamadan sarıldı bana.
Kollarını sıkı sıkı etrafıma dolamıştı. Birkaç defa boynumdan öptü.
"Özür dilerim güzelim. Ben bir an büyüdüğünü kabul edemedim. Aramızın açılmasından da korkuyorum. Büyüyorsun, büyüyoruz. Ve bunu hiç sevmiyorum. Her zaman yanında olmak istiyorum. Bugün böyle tanışma falan olunca gerçekten ciddi olduğunuzu anladım. Korktum işte. Biraz da kıskanıyorum."
Artık nasıl baktıysam "Tamam, tamam. Çok kıskanıyorum. Çünkü çok seviyorum."
Kollarımı abime doladım. "Ben de seni çok seviyorum abi."
"Ama aramızın açılmasından korkmana gerek yok. Yapıştım yakana. Kurtulamazsın benden öyle kolay kolay."
Omuz silkti. "Kurtulmak isteyen yok."
Güldüm şirin şirin. "Ya şapşik." dedim sesimi incelterek.
Abim bana gülerken ben abimin içini rahatlatmak için konuşmaya devam ettim. "Evet, büyüyoruz abi. Sen büyüdükçe aramız açılır sanıyorsun ama olmayacak öyle bir şey. Ben seninle büyümeyi de çok seviyorum."
Abim kocaman gülümsedi. Üstümden kalktı. Beni de kaldırdı. Alnımdan öptü. "Hadi yapalım şu tatlıyı. Hem zehirleme şansı da doğar elime. İyi oldu bu."
"Sevgilimi rahat bırak."
Yüzünü buruşturdu. "Sevgilim deme şu yılışık bok torbasına."
Abi sevdiğimiz adama yılışık bok torbası demesen?
Abime cevap verecekken annemin sesi duyuldu.
"Siz hala oturuyor musunuz? Kalkın çabuk."
Ofladı abim. Ama kollarını da çözdü vücudumdan. Ayağa kalktı. Beni de kaldırdı.
"O şerefsiz lavuk gelsin. Bugün çektiklerimin hepsinin acısını ondan çıkartacağım."
Çınar üzgünüm cano.
Abimle salondan çıkıp mutfağa ilerledik. Didişe didişe, kavga ede ede de olsa bitirmiştik işimizi.
Abim ağzının içinde homurdandı. "Bu şerefsiz bu kadar iyi muameleyi hak etmiyor."
"Sevgilim hakkında doğru konuşur musun?"
Abim her zamanki gibi çatık kaşlarıyla cevap verecekken kapı çaldı.
Lan.
Kapı.
LAN KAPI ÇALDI.
AĞAĞAĞAAĞA.
Seke seke kapıya yürüdüm. Arkamdan abimin sesini duydum.
"Normalde kapı çalsa abi açsana, diye bağırır."
Evet, yapardım bu arada.
Ama gelen sevdiceğimdi.
Kapıyı gülümseyerek açtım. O da aynı şekilde gülümsüyordu. Gözleri kısılmıştı. Elinde iki çiçek vardı.
Birini anneme uzattı. "Bu sizin için."
Fark ettiyseniz kaleyi içten fethetmeye çalışıyor.
Annem güldü. "Teşekkür ederim, oğlum."
"Anne ben senin oğlunum. Bu yavşak değil." dedi abim beni hiç şaşırtmayarak. Neyse ki annemin bakışlarını görüp daha fazla konuşmadı.
Diğer çiçeği bana uzattı. "Senin için." Toz pembe renginde lalelerdi. Çok tatlılardı.
Ben kendi kendime duygusallaşırken abimin ters sesi duyuldu.
"Ben ve babamın başı kel mi? Hani bize çiçek."
Annem o göz büyüterek attığı bakışlarıdan attı. Hani çok korkunç olanlardan. "Oğlum saçmalama istersen?" Çınar'a döndü sonra. "Gel oğlum ayakta kalma. Salona geçelim." dedi.
"Hem benim çiçeğimi alıyor. Hem çiçek almadan eve geliyor, şerefsiz." diye homurdandı abim.
Buradaki çiçek ben oluyorum arkadaşlar.
Salak ya, yerim.
Gülerek abimin yanağını sıktım. Sonra Çınar ve annemle beraber salona girdik. Arkamda da abim vardı.
Babam koltukta oturuyordu. Normalde gelen misafiri kapıda karşılardı. Ama şu an kendileri kıskanç bir babaydı.
Abim babamın bu huysuzluğunu görmüş olmalı ki kendisine yardımcı olacak birinin olmasının keyfiyle güldü.
Çınar ise hiç aldırmadı bu duruma. Babama saygılı bir baş selamı verdi. Çok hafifçe gülümsedi.
"Merhaba efendim." Babam başını salladı. "Hoş geldin, hoş geldin."
"Hoş buldum."
Bir an sessizleşti ortalık herkes koltuklara oturdu. Ben abimin yanındaydım. Abim ise beni kendine çekmiş tek kolunu sıkı sıkı bana sarmıştı.
"Oğlum nasılsın? Annen baban nasıl?" diye klasik sorulardan başladı annem.
"Şu sıkıcı konuşmaları atlama tuşu olsa keşke." dedi abim.
Normalde olsa katılırdım. Ama şu an her sıkıcı konuşma beni heyecanlandırıyordu.
"İyiyiz çok şükür. Siz nasılsınız?"
"Biz de iyiyiz."
"Allah daha da iyi etsin inşallah."
"Zuhal'den ayrılırsan daha iyi oluruz. Hadi bizim daha iyi olmamızı istiyorsan git. Çabuk."
"Oğlum!"
Oflayarak yerine sindi abim.
Babam ise Çınar'a döndü. Kaşları çatıktı. Boğazını temizledi.
Bismillah
"Siz nasıl tanıştınız Zuhal'le?" diye sordu babam. Biliyordu aslında bunları. Ben anlatmıştım.
"Aynı okul. Aynı sınıftayız. Ortak arkadaşlarımız var. O sayede tanıştık." dedi Çınar.
"Ortak arkadaşlarınız kim?"
"Benim bir arkadaşım var Oğuz. Zuhal'in arkadaşı Sinan'la arası samimileşince biz de arkadaş olduk."
Başını salladı babam.
"Oğuz da tam böyle dayaklık bir çocuk. Ama saçma bir şekilde insanın da sevesi geliyor." dedi abim. Güldüm. Haklıydı.
Babam abimin dediklerini umursamadı. "Biz Çınar'la bir balkona çıkıp konuşalım." dedi ayağa kalkarken.
Ben bok muyum?
Abim "Ben de geleyim." diyerek kalkıyordu ki kolundan çekiştirip geri oturtturdum onu.
"Sen kal abiciğim." dedim şirince gülümserken.
Yemedi bu şirin gülümseyişi. Gözlerini kısarak baktı.
Babam da neyse ki benimle aynı fikirdeydi. "Sen burada kal Sarp." dedi.
"Tamam baba." dedi abim.
Babam ve Çınar balkona giderken Çınar'la göz göze geldik. Heyecanlı görünüyordu. Gülümsedim güven verici bir şekilde. O da gülümsedi.
Onlar balkona çıkınca annem bize döndü. "Hadi kalkın yemekleri sofraya taşıyalım."
"Şu lavuğun yemeğine fare zehri atayım da kurtulalım."
"Abi!"
"Sarp!"
♧
Çınar Ataoğlu'dan
Kalbim sanki götümde atıyor.
Evet, bu durum ancak böyle ifade edilebilir.
Karşı karşıya sandalyelere oturduk. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Kızım benim en değerlilerimden. Bunu öylesine söylemiyorum. Onun iyiliği için elimden gelenin fazlasını yaparım. Gözünden yaş düşse benim içim daha çok yanar."
"Sarp doğduğunda erkek evlat odun gibidir, sevemezsin. Diyenler çok olmuştu. Yalandı. Sarp'ı çok sevdim. Eşek sıpası da kendini sevdirmeyi başarıyordu tabii."
"Sonra ise Zuhal doğdu. Canını incitirim diye alamadım kucağıma. Ağladım, durdum. Ufacıktı. Çok güzeldi. Büyüyünce daha da güzelleşti. O bana nazlandıkça hoşuma gidiyordu. Hala gidiyor."
Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Gözleri bende değil dışarıdaydı. En sonunda bana döndü gözleri. Göz göze geldik.
"Eğer kızıma geri dönülemez bir hata yaparsan sana bu Dünya'yı dar ederim. Pişman olursun, umrumda olmaz. Bir daha yan yana gelmenize asla izin vermem. Ama illa ki kırgınlıklar olur aranızda. Küçük tartışmalar olur. Onlar beni ilgilendirmez. Aranızda halletmelisiniz."
Ben galiba sıçtım.
Başımı salladım. "Ben Zuhal'e çok değer veriyorum. Onun için ne yapabiliyorsan yaparım."
Güldü alayla. "Sana neden inanayım?"
"Zuhal sizin için nasıl değerliyse benim için de öyle. Çok seviyorum onu. Zuhal'i asla üzmem diyemem ama onu üzmemek için elimden gelenin fazlasını yaparım. Onu üzersem kendim daha fazla üzülürüm zaten."
Elini omzuma atıp sıktı hafifçe "Göreceğiz."
♧
Zuhal Batı'dan
Hep beraber sofradaydık. Arada Çınar'la göz göze gelsem abim Çınar'a ters ters bakıp yüzümü göğsüne bastırıyordu.
Çınar ise bütün efendiliğiyle ya tatlı tatlı gülümsüyor ya da annemin ve babamın sorularını yanıtlıyordu.
Tam ısırmalık.
Ay delirdim iyice.
Sarmaya bakarken güldü abim. "Cüce bu sarma kalınlığı ne peki? Ne yaptın parmak değil de bilek kalınlığına mı baktın?"
Abi zorbalığı.
Kötücül bir şekilde baktım abime. "Abartma abi. Biraz kalın oldu sadece." çok hafif bir kalınlıktı ama abimin abilik yapıp sinir bozma saatleri gelmişti.
"Aynen, biraz." Çınar'a döndü sonra. "Bak bu kızın hamaratlıkla alakası yok. On parmağında on sakarlık. Aç kalırsın." Ben abime şok içinde bakarken Çınar abimin dediklerini omuz silkerek yanıtladı.
"Dışarda yeriz. Hem içimiz açılır. Ayrıca ben Zuhal'i yemek yemek için sevmiyorum ki."
Göt ol abi, göt.
"Bu da gol olmadı lan." dediğini duydum abimin. Güldüm.
"Hem sarmalar çok güzel olmuş. Eline sağlık Zuhal." dedi bana gülümseyerek bakarken.
Tebessüm ettim. "Teşekkür ederim. Afiyet olsun."
İmam bulun bana, bu çocuğu benim nikahıma almam şart oldu.
Babam gözlerinde onaylayıcı bir bakış yakaladım.
Evet Çınar, evet koçum. Böyle devam. Çok iyi gidiyoruz.
"Annenlerle de tanışmak isteriz oğlum. Bir ara ayarlayalım hep beraber güzel bir akşam yemeği geçirelim." dedi annem.
"Onlar da çok isterler. Annem Zuhal'i biliyor ama tanışmaya maalesef fırsatımız olmadı derslerden."
Şaşkınca baktım Çınar'a. "Annen beni biliyor mu?"
Başını salladı. "Tabii ki de. Ben sadece ders çalışmanın gerginliğindeyken bir de bununla uğraşma diye söylemedim."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne diyeceğimi bilememiştim.
Tek bildiğim onu çok sevdiğimdi.
Neyse ki babam beni bu durumdan kurtardı.
"Ders demişken ne okumak istiyorsun? Ya da okuyacak mısın?" diye sordu babam.
"Tıp okumak istiyorum."
"Zuhal de tıp okumak istiyor. Kendini paralıyor resmen. Engel olamıyoruz." diye şikayet etti annem beni.
"Evet, biliyorum. Ben de stres yapmaması, kendini paralamaması için elimden geleni yapıyorum."
"Hayır, inat etmese neyse, hallederiz ama keçi inadı var Zuhal'de." dedi annem.
Anne diye yanımda dolaştırdığım insana bak.
Güldü Çınar. "İnadını bilmek istemezdim ama evet. Keçi inadı var."
"Rahatsızsan git evlat. Tutan mı var?" dedi babam alayla.
Çınar'ın bakışları bana döndü. Öyle anlamlı baktı ki utançtan az kalsın masanın altına girip saklanacaktım.
"Var." dedi. "Ben Zuhal'in inadını da seviyorum."
Yiaağğ şapşik.
Bizim kelebekler şaha kalktı, şaha!
"Of şovu kes." dedi abim. Kelebeklerimin aksine.
"Zaten efendi efendi takılıyorsun. Hayır bir şerefsiz yanında yok. Kalkıp dövemiyorum."
Başını salladı babam. "Evet sicili tertemiz."
"Tüh ya..." dedi abim. "Ben ufacık bir şey olsa sicilinde ağzına tükürecektim."
"Sarp abi afedersin ama sicilim temiz ama hala ağzıma tükürüyorsun." dedi Çınar.
Şey, haklı.
Keyifle güldü abim. "Yapıyorum değil mi? Aferin bana."
Çınar abime masum bir bakış gönderdikten sonra yemeğine döndü. Yemeğin geri kalanı güzel bir sohbetle geçmişti. Ve şu an maalesef Çınar'ın gitmesi gerekiyordu.
"En yakın zamanda bir daha gel oğlum. Ailenle de gel. Beraber vakit geçirelim." dedi annem. Çınar'ı uğurlarken.
"Tabii ki de geliriz. Her şey için teşekkürler bu arada. Hazırladığınız yemekler çok güzeldi. Elinize sağlık."
Gülümsedi annem. "Teşekkür ederim, oğlum. Sen gel, yine yaparım."
Abim samimiyetsiz bir gülüş sundu Çınar'a. "Anneme bakma sen. Şaka yapıyor."
Annem Sarp'a tehditkar bakışlarından attı. "Bakma sen bizim oğlana."
"Ailene selam söyle." dedi babam.
"Aleyküm selam."
"Neyse ben de Çınar'ı uğurlayıp geleyim." dedim terliklerimi giyerken.
Babam sesini çıkartmazken abim tam bana laf atıyordu ki annemin çekiştirmeleri yüzünden bir şey diyememişti.
Çınar'la beraber apartmanın dışına çıktık. Çıkar çıkmaz beni belimden kavrayıp kendine çekti. Sıkı sıkı sarıldı.
"Gözümün önündeyken sarılamamak çok zordu. Ama iyi idare ettim bence."
Kıkırdarken kollarımı boynuna doladım. Boy farkından ötürü yükselmiştim. Havadaydım yani.
"İyidin iyi. Bence babamın gözüne girdin."
"Girdim, girdim. Ama abinin gözüne giremeyeceğim galiba."
Başımı sağa sola salladım. "Onun gözüne giremezsin, canım."
"Hiç önemli değil." dedi beni yere bırakırken. "Sonuçta senin gözüne girmişim. Yeterli."
'Vay be' dersene dudağımı büktüm.
"Neyse," dedi birkaç saniye sonra "Ben gideyim artık. Yoksa daha fazla kalmak isteyeceğim."
Eğilip sertçe yanağımdan öptü. "Görüşürüz güzelim."
Gülümsedim. "Görüşürüz."
O gözden uzaklaşana kadar orada durdum. Sonrasında ise seke seke eve girdim.
Güzel bir gündü.
Diğer bölüm bi tık kaoslu olacak gibi. Çok mutluyum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.12k Okunma |
3.67k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |