43. Bölüm
Fato / BÜCÜR / 37. Bölüm

37. Bölüm

Fato
gotten_bacakli

Sizin için uzun bir bölüm yazdım.

Hem de erkenden attım.

Bence siz de benim için bol bol yorum atarsınız🫶🏻

Yüzüme değen ellerle homurdanıp başımı yasladığım yere daha da gömdüm yüzümü.

 

O kadar uykum vardı ki.

 

"Bebeğim?" dedi yumuşak bir ses. Kim olduğunu kavrayamıyordum şu an.

 

Yaslandığım yer bir anda gidince afalladım. Gözlerimi açtığımda Çınar ile göz göze geldim.

 

Dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kesin sıfatım kaymıştı ama şu an pek umrumda değildi.

 

Alnımdan öptü nazikçe. "Mola verdik bebeğim. Uyandırmak istemezdim ama ihtiyacın vardır diye kaldırdım."

 

Başımı salladım. Onaylayıcı mırıltılar çıktı ağzımdan. Hala ayılamamıştım. Belime kollarını dolayıp kendine çekti beni. Memnun bir şekilde başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapadım.

 

"Kurban olurum. Tatlılığa bak." Dudaklarını sertçe boynuma bastırdı. Bir cevap vermedim. Şahsen şu an beynimin yerinde kocaman bir patates varmış gibi hissediyordum.

 

Yirmi saniyenin ardından ayrıldım göğsünden. Ayrılmak istemezdim lakin tuvalete gitmem gerekiyordu.

 

"Gidelim." Başını sallayıp kalktı. Onun peşinden ben de çıktım.

 

Servisten indiğimizde bizimkiler geldi aklıma. Çınar'a dönüp sordum merakla. "Bizimkiler nerede?"

 

Kolunu omzuma attıktan sonra benimle beraber yürümeye başladı. Kapıdan geçtiğimizde parmağıyla masalarda oturmuş yemek yiyen bizimkileri gösterdi.

 

"Oradalar. Lavabolar da şu tarafta. Git, ben de sana yemek söyleyeyim. Açsın değil mi?"

 

"Açım."

 

"Tamam bir tanem ben sana yemek söyleyeyim hemen." başımı salladıktan sonra lavaboların olduğu yere doğru yürümeye başladım. Üstümde hala uykudan uyanma saftirikliği vardı. Bir de öğle vakti gibi uyuyunca iyice mal oluyordu insan.

 

Hani zaten ben normal de uyanınca çok maldım. Her istediğinizi yapabilirdiniz bana. Kandırılmaya çok müsaittim yani.

 

İşim bittikten sonra ellerimi yıkayıp lavabodan çıktım. Bizimkilerin yanına geldiğimde Çınar'ın yanındaki sandalyeye oturdum.

 

Çiğköfte ve ayranı önüme koydu. "Çiğköfte ve ayran aldım. Acısız. Turşu, domates, ekşi sos da var içinde."

 

"Teşekkür ederim."

 

"Rica ederim güzelim."

 

Çiğköftemden ısırırken ayağımı ayağıyla dürten Oğuz'la bakışlarım ona döndü. "Kız Zuhal. Biz de buradayız."

 

Bir an anlayamadığım için "Hı?" diye bir ses çıktı ağzımdan. Herkes kısıkça gülerken ben başımı eğip çiğköftemi yemeye devam ettim.

 

Evet beynimi hissetmiyor olabilirim ama çiğköfte yemeyecek kadar da mal değilim.

 

"Zuhal her uyanınca böyle oluyor." dedi Nil gülümseyerek.

 

Sinan başını salladı. "Evet böyle mallık çöküyor üstüne." Nil ona ters bir bakış atsa da hiç alınmadan beni gösterdi.

 

"Ama bak mal yani şu an. Normalde olsa şimdi ona mal dedim diye beni boğazlardı."

 

Cevap vermeden çiğköfteme döndüm çatık kaşlarımla. Ne var yani uyanınca hala uykunun etkisinde kalıyorsam?

 

"Kıyamam. Sataşmayın benim güzelime." dedi Çınar. İçi gider gibi bakıyordu bana.

 

"Uykusu olunca birazcık şapşallaşması normal."

 

"Evet." dedim onaylayarak. "Birazcık şapşallaşıyorum, o kadar. Mal olmuyorum."

 

Sinan güldü alayla. "Yoo." dedi. "Mal oluyorsun direkt."

 

Mutsuzlukla ayranımı içtim. Niye mutsuz olduğumu da bilmiyordum gerçi. Bir anda huysuzluk çökmüştü üstüme.

 

"Konuşma benimle Sinan." dedim küskün bir sesle. Küsmek için bir sebep yoktu ama bana ne?

 

Aldırmadı Sinan. Aldırsa şaşardım zaten. "Resmen trip yedim. Sen malsan ben ne yapayım kızım?"

 

"Ya Nil." dedim. Nil'in gülen yüzüne döndüm bu sefer. "Bana mal diyor. Çok kaba. Kız ona."

 

Yalandan kızar gibi kaşlarını çatıp Sinan'a döndü Nil. "Beni kızdırma Sinan. Zuhal'den özür dile."

 

Bu sefer Akın'a döndüm. "Sevgilini kızdırıyor Sinan. Döv onu. Hadi."

 

Güldü Akın. Başka bir şey demedi.

 

Sinan kısa bir kahkaha attı. "Nasıl satarsın beni üç saniyede? Ben senin favori arkadaşınım."

 

Ters ters baktım. "Sen artık kötü bir arkadaşsın. Benim favorim her zaman Nil." Nil bana öpücük atınca ben de ona attım.

 

Sinan tek eliyle saçlarımı karıştırmaya başlayınca geri çekilip eline vurdum. "Yürü git. Bırak beni." dedim. Uyanma sonrası mallığım gitmiş yerini çirkefliğime bırakmıştı. Sinan da bunun farkında olarak elini geri çekti.

 

Artık dikkatlerin benim üzerimde olmasını istemediğimden sataşabileceğim bir insan evladı aradım masada.

 

Ve evet. Kimi gözüme kestirdiğimi söylememe gerek yok herhalde.

 

Tabii ki de Cafer.

 

Sorry Cafer. Dikkatlerin üstümde kalmasını ankastrem kaldırmıyor.

 

"Cafer'ciğim, canım." dedim alaylı bir sırıtmayla ona dönerek. "Hala Ebu Cehil misali mi dolanıyorsun ortalıkta?"

 

Herhangi bir cevap vermeden baktı öylece.

 

Galiba bu evet demekti.

 

Oğuz hemen atladı lafa. "Ebu Cehil bunun yanında masum kalır ya. Sen uykunda on ikinci rüyanı görürken boğarak öldürüyordu bu beni."

 

Güldüm. "Oğuz şimdi alınma ama hak etmişsindir sen."

 

Başını salladı Akın. "Haklı."

 

İnanamazca baktı yalandan. "Yoo ne münasebo?"

 

"YouTube'tan psikolojiyle alakalı sik sik videolar açıp zorla izletmeye çalıştı. Yetmedi geri zekalı kendini psikolog sanarak seans falan yapmaya çalıştı."

 

Biz gülerken Oğuz başını sağa sola salladı. "Ben seni depresyon perilerinden kurtarmak için yapıyorum onları." dedi. "Hiç hak etmiyorsunuz beni."

 

Onlar yemeklerini yedikleri için kendi aralarında konuşmaya devam etti. Ben de çiğköftemi bitirdikten sonra ayağa kalktım.

 

"Nereye?" diye sordu Çınar.

 

"Şurada mağaza var ya oraya bakacağım bir'."

 

Başını salladı anladığını belirtircesine. "Ben de geleyim mi?" diye sordu. Biraz tek olmak istiyordum bu yüzden başımı sağa sola salladım.

 

"Gerek yok. Hemen geleceğim zaten."

 

"Tamam güzelim. Buradayız biz."

 

Benimle gelmek için ısrar etmemesi mutlu etti beni. Evet, arkadaşlarımı ve onu çok ama çok seviyordum. Onlarla gülüp eğlenmek beni her zaman mutlu ediyordu. Ama bu bazen yalnız kalmak istemediğimi göstermezdi. Çınar da galiba yalnız kalmak istediğimi anlamıştı.

 

Gülümseyip yanağından öptüm. Geri çekildiğimde koskocaman bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

 

Mavilerinde yıldızlar olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

 

Başka bir şey söylemeden yanlarından ayrıldım. Mağaza benzeri yere girdiğimde bakışlarım etrafta dolaştı. Her türden şey vardı.

 

Kendi kendime mağazada dolaşırken bana seslenilmesiyle arkama döndüm.

 

"Zuhal?" dedi 12'lerden bir erkek. Hangi sınıftandaydı hatırlamıyordum. Ama sanki sözeldendi.

 

Kaşlarım havaya kalktı. "Efendim?" diye sordum.

 

Gülümsedi. "Yüzüğünü düşürmüşsün de..." dedikten sonra doğal taşlı yüzüğümü uzattı. "O yüzden seslendim."

 

"Anladım." dedim başımı aşağı yukarı sallarken. Gülümsedik hafifçe. "Teşekkür ederim." dedikten sonra sırtımı ona dönüp mağazayı gezmeme devam ediyordum ki peşimden geldi.

 

Allah'ım sabır.

 

Sal beni sal. Sosyal pilim bitti kardeşim. Hadi yallah.

 

"Afedersin?" dedi benimle beraber yürürken. Durup ona döndüm.

 

"Söyle."

 

Elini ensesine atıp ovuşturdu. "Kuzey ben. Sen?"

 

"Zuhal."

 

Başını salladı. Sonra çekine çekine de olsa sordu. "Şey instagramını alabilir miyim?"

 

Sonra yüzünü buruşturdu. "Tanışır tanışmaz böyle sormak da saçma oldu, anasını satayım."

 

Gülesim geldi ama umutlanıp konuşmaya devam etmesin diye yüz ifademi sabit tuttum.

 

Başımı sağa sola salladım. Yetmedi "Hayır." dedim kesin bir ifadeyle.

 

Ama yine de ısrar etmeyi sürdürecek gibi bir yüz ifadesi vardı.

 

"Bak yanlış anlama. Sadece seni bir iki kez gördüm. Konuşalım biraz. Sonrasına bakarız."

 

"Bakamayız."

 

"Niye?"

 

"İstemiyorum."

 

"Anladım." dedi uzatmadan. Bayılırım ısrar etmeyip yormayan insanlara

 

"Ayrıca sevgilim var benim zaten."

 

"Ha?" Bir an öküzün trene baktığı gibi bakınca kendime engel olamadan güldüm.

 

Şok içinde bana baktı. "Lan en baştan söylesene. Resmen iki saniyede şerefsiz oldum. Ay anksiyetem kaldırmayacak bunu. Gidiyorum ben ya."

 

Durumumuz iyice komiğime giderken gülmeye devam ettim. Tam o sırada omzuma bir kol dolandı. Vücudum birine yaslandı. Başımı kaldırdığım da Çınar'la göz göze geldim.

 

Benim gülümsemem aksine kaşları çatıktı.

 

Sıçmışko.

 

"Bu arkadaş kim?" dedi Kuzey'e ters bakışlar atarken. Vüdunu gerginlik ve sinirden ötürü kaskatıydı.

 

Kuzey yutkundu. Gülümsemeye çalıştı. "Ben mi? Beni boş verin. Ben yokum aslında. Gidiyorum ben. Hadi eyvallah." diyip gerisin geri gitti.

 

Kuzey'in arkasından çatık kaşlarla bakmaya devam etti Çınar. Birkaç küfür mırıldandı ağzının içinde. Başını eğip bana bakarken sert bakışları yumuşamış olsa da hala sinirli gözüküyordu.

 

"Sen neye gülüyordun?" dedi ters bir sesle.

 

Gülümsedim şirince. "Gülmeyeyim mi?"

 

Kaşları daha fazla çatıldı. "Senden instagramını isteyen yavşaklara gülme."

 

"Sen bizi duydun mu?"

 

"Dudak okumayı biliyorum."

 

Başka bir şey demeden elimi kavradıktan sonra yürümeye başladı. "Çınar?" dedim. Ama yüzüme bakmadı.

 

Onun adımlarına yetişmeye çalışırken. "Çınar. Bakar mısın? Lütfen." durdu. Mağazanın çıkışındaydık.

 

Başını eğip bana baktı. Hemen kollarımı boynuna doladım. Ne kadar sinirli olsa da o da sıkıca belime sardı kollarını.

 

Kollarımı boynundan çözüp geri çekildim. Ama onun kolları hala belimdeydi. "Yanlış anlaşılacak bir şey yok. Rahatsız falan da etmedi beni. Sen gelmeden önce gidecekti zaten. Söyledikleri güldürdü beni o kadar."

 

"Yanlış anlaşılacak bir şey olmadığını ben de biliyorum. Sana güvenmesem zaten seninle birlikte olmazdım. Ama sana yürüyen bir itin gamzelerini görmesi beni sinirlendirir güzelim. Bana yürüyen bir kıza gülerek karşılık verdiğimi düşünsene?"

 

Kaşlarım çatıldı. Haklı lan çocuk.

 

"Gülme. Ne münasebet yani?" dedim içime dolan kıskançlıkla.

 

Gülümsedi hafifçe belimdeki elleri daha da kendine çekti beni. "Gülmem." dedi kesin bir ifadeyle. Sonra sinirli ve imalı bir bakış attı bana. "Sen de gülmezsen sevinirim."

 

Hemen yapışkan modumu açtım. "Ya Çınar." dedim hafiften şımarık bir sesle. Gülecek gibi olsa da kendini tuttu.

 

"Çok özür dilerim. Öyle salak salak konuşunca komiğime geldi. Bir anda güldüm. Uyku sonrası mallık falan var ya bende. Ondan kesin."

 

Kaşlarını kaldırıp bana bakarken gülümsedim kocaman. İşaret parmağımla gamzemi gösterdim. "Yoksa bu gamzeler bir sana Mariana Çukuru."

 

Bu sefer kendini tutamadan gülmeye başladı. "Bir daha olmasın." dedi.

 

Başımı hemen sağa sola salladım. "Asla." dedikten sonra parmak uçlarımda yükselip iki yanağından da öptüm.

 

O da benim yanağımdan öptü. "Hayır, şerefsizi dövemedim de hiç artislik yapmadan kaçtı çocuk." dedi ardından öfkeyle. Bir şey demedim. Zaten hala hafiften sinirli gibiydi. Daha da sinirlendirmenin lüzumu yoktu.

 

Ben bir şey demeyince "Hadi servise binelim artık. 5 dakika içinde kalkacak servisler. Bizimkiler çoktan bindiler." dedi.

 

"Binelim."

 

Beraber servisteki yerlerimize geçtiğimizde Çınar "Sen uyumadan önce benim bir şey yapmam lazım." dedi.

 

Merakla ona baktım. "Ne yapacaksın?"

 

Ciddiyetle konuşmaya başladı. "Sen bugün çok tatlıydın. Normalde de sevimlisin ama uykulu halin bambaşkaydı. Bu yüzden ısırmam lazım seni."

 

Tepki vermeme izin vermeden eğilip yanağımı ısırdı bir anda.

 

Lan.

 

Hafifçe çığlık attığımda geri çekildi. Isırdığı yetmezmiş gibi bir de sulu sulu öptü sertçe.

 

"Oh." dedi bir de rahatlarcasına.

 

Öfkeyle omzuna vurmaya başladım. "Köpek misin ya sen? Hayvan." Bana aldırmadan büyük bir huzur ve mutlulukla arkasına yaslandı.

 

Ben çemkirmelerime devam ediyordum ki başımı göğsüne bastırıp susmamı sağladı. "Hadi uyu yavrum. Daha var Balıkesir'e varmamıza."

 

Teklifi çok cazip geldiğinden göğsünde rahat bir konuma gelip gözlerimi kapadım. Başım göğsündeyken göğsü titremişti. Gülüyordu sanırım.

 

Ne yapayım canım? Uyku önemli.

 

 

Abim: Cücem?

 

Abim: İyi misiniz güzelliğim

 

Siz: iyiyiz abii

 

Abim: Miden falan bulanmadı değil mi

 

Siz: Yok yok

 

Abim: güzel

 

Abim: Kusacak gibi olduğunda o yanındaki yavşağı hedef almayı unutma bebeğim tamam mı

 

Siz: of abi

 

Abim: abiye of bile denmez sen bilmiyor musun

 

Siz: anneye of bile denmez değil miydi o ya

 

Abim: ha anne ha abi

 

Abim: ne farkı var

 

Siz: haklısın abi

 

Abim: tabii ki de haklıyım

 

Abim: neyse sıkıldım

 

Abim: Şu yavşağı zorbalayamadım ne kadar zamandır

 

Abim: Telefonu ona ver de keyfim yerine gelsin

 

Siz: Sevgilimi artık salsan mı

 

Abim: Lan ben senin abinim

 

Abim: sevgilim diye mesaj atıyor bir de

 

Abim: gel buraya yolacağım o saçlarını

 

Siz: bok yolarsın

 

Abim: bir de hakaret?

 

Siz: babama söyleyeceğim seni görürsün

 

Siz: beni dövüyor sürekli diyeceğim

 

Abim: dersin

 

Siz: diyeceğim

 

Abim: aynen

 

Siz: görürsün

 

Abim: kesin

 

Siz: engelleyeceğim seni

 

Abim: neyse hadi yüz verme çok o yavşağa

 

Siz: vereceğim

 

Abim: geldiğin zaman silkeleyeyim seni de gör sen

 

 

 

Fato'dan

 

Omzuna yaslanıp uyuyan Akın'ın gülümseyerek fotoğraflarını çekmeye devam etti Nil.

 

Çok sevimli gözüküyordu.

 

Tamam, bunu birine söylerse ona gülerlerdi ama Akın ona göre çok sevimliydi. Dışardan soğuk birine benziyordu. Evet, o kadar korkutucu bakıyordu ki insanlar onunla konuşmaya çekiniyordu. Ama tanıdıktan sonra çok sıcakkanlı biri oluyordu Akın.

 

Ayrıca onunla uğraşan sınıf arkadaşlarına da ters davranması kadar normal bir şey yoktu.

 

Nil de sınıftakileri ne kadar sevmeye çalışsa da sevemediğinden onu anlıyordu.

 

Başkalarına karşı sert ve duygusuz görünse de ona karşı öyle değildi. Hem çok düşünceliydi. Bu Nil'in onu sevmesi için çok büyük bir etkendi.

 

İnsanlar genellikle Nil'e salak muamelesi yapardı. Aptal olduğunu söylerlerdi. Ama Akın hiç ona öyle bir muamele yapmamıştı.

 

Çok seviyordu onu.

 

Akın oturduğu yerde iyice yayılırken başı Nil'in göğsüne yaslandı. Nil de gülümseyip tek eliyle Akın'ın saçlarını okşadı.

 

Akın uykusunda hafifçe dudakları kıvrılırken mırıldandı. Ama dediği anlaşılmadı. Nil elini saçlarından çekince ise gülümsemesi silindi yüzünden. Kaşları hafif çatılır gibi oldu.

 

Nil çatılan kaşlarına kısık da olsa gülünce Akın uyanmıştı. Hala uyku halinde olduğu için başı Nil'in göğsündeydi. Ayıldığında geri çekildi. Başını kaldırıp Nil'in yeşilleriyle ve gülümsemesiyle göz göze gelince bir an kalbi durur gibi oldu.

 

Nil haddinden fazla güzeldi. Onu ilk gördüğü an yeşillerine tutulmuştu zaten. Yeşillerinin içindeki merhamete aşık olmuştu.

 

Gülümsedi o da Nil gibi. "Rahatsız etmedim değil mi, güzelim?"

 

"Yok, yok." dedi Nil. "Rahattım."

 

Elini Nil'in yanağına yaslayıp parmağıyla nazik bir şekilde gözünün altını okşadı Akın. "Gözlerinden uyku akıyor Nil. Yaslan bana. Uyu."

 

Başını sallayıp başını Akın'ın omzuna yaslayıp gözlerini kapadı Nil. Akın saçlarından öptü birkaç defa art arda.

 

İçi gidiyordu bu kıza. Nil uyurken kulağındaki kulaklıkla onu izledi. Nil'in elinin bacaklarının arasına sıkıştırdığını görünce üşüdüğünü fark etti. Nil'in uykusu ağırdı bu yüzden kucağındaki hırkayı Nil'in üstüne örterken uyanır diye bir endişesi yoktu.

 

Nil huzursuzca gözlerini açtığında bakışları hemen ona döndü. Kulağındaki kulaklığı çıkardı.

 

"Ne oldu bir tanem?"

 

Nil karnına giren sancıyla yüzünü buruşturdu. Evet, şans her zaman onun yanındaydı(!) Yoksa nasıl tatile gideceği hafts reglisi ona merhaba derdi?

 

Yolculuğa çıkmadan birkaç gün önce de regli olduğunu fark etmişti ama şimdiye kadar ağrısı olmamıştı.

 

"Regliyim." dedi eli ağrıyan karnındayken. "Şimdiye kadar ağrı girmemişti ama bir anda çok ağrımaya başladı."

 

Akın kollarını etrafına dolayıp vücudunu kendine yasladı. "Kıyamam güzelime."

 

Elini karnıyla kasıklarının arasına koyup yavaşça masaj yapmaya başladı. Nil geriye yaslandı iyice. Masajı onu rahatlatıyordu ama utanıyordu bir yandan. Bu kadar ilgili olması utandırıyordu onu. "Tamam Akın. Gerek yok. Teşekkür ederim." diye geri çekilmeye çalışıyordu ki Akın'ın sesiyle durdu.

 

"Eğer geri çekilirsen şimdi seni öyle bir öperim ki bütün tatil boyunca kıpkırmızı bir suratla dolaşırsın yavrum, tamam mı?"

 

Nil kaşlarını çatarak ona baktı. Akın ise arsız arsız sırıttı.

 

Akın masajına devam ederken Nil onu yiyip bitiren düşünceyi sormak için "Akın?" diye seslendi kısıkça.

 

"Efendim bebeğim?"

 

"Sen benden bıkmıyor musun?"

 

Bir an masaj yapan eli durdu. Ama sonra devam etti. "O ne demek Nil?"

 

Nil'in alt dudağı aşağı doğru büküldü. "Sürekli benimle ilgileniyorsun. Yani bıkmıyorsun değil mi?"

 

Akın biraz geri çekilip göz göze gelmelerini sağladı. "Saçmalama güzelim. Seninle ilgilenmeyi seviyorum. Çünkü seni seviyorum. Seninle ilgilenirken yorulmuyorum. Daha çok yapmaktan hoşlandığım bir şeyi yapıyorum. Lütfen böyle şeyler düşünüp beni üzme."

 

"Özür dilerim. Duygusallık çöktü üzerime. Ondan oldu sanırım."

 

Akın sıcak dudaklarını Nil'in boynuna bastırdı. "Kurban olurum ben senin duygusallığına."

 

Geri çekildiğinde Nil'in çenesini kavradı tek eli. "Animasyon izleyelim mi? İster misin?"

 

Gülümsedi Nil. "İsterim."

 

Akın da gülümseyip telefonunu çıkardı. Birincisini de izledikleri yeni çıkan animasyon filmi açtı.

 

Aslında Akın bir şeyler izlemeyi pek sevmezdi ama Nil ile beraber animasyon izlemeye başlayınca animasyonları sevmeye başlamıştı. Hatta bazen Nil olmadığında da izliyordu.

 

Beraber izlerken Nil'e bakmak için başını o tarafa doğru çevirdiğinde ağladığını gördü.

 

İki eli de Nil'in yanaklarını kavradı. "Niye ağlıyorsun Nil?" diye sordu endişeyle.

 

Yanlış bir şey mi yapmıştı?

 

Elinin tersiyle gözlerini sildi Nil. "Yılana ağlıyorum." dedi içli bir sesle. "Bak hem yılanları sürgün etmişler. Hem de ailesini kurtarmak için çabalıyor."

 

Akın Nil'in ıslak yanaklarını silip gülümsedi. "Judy ona yardım edecek. Ailesini kurtaracaklar."

 

Ani duygu değişimiyle kaşları çatıldı bu sefer Nil'in. "Ya o patron niye Nick ile Judy'i ayırmaya çalışıyor ki? Ne güzel beraber çalışıyorlar işte."

 

"Yavrum affedersin ama şehrin ağzına tükürdüler bir günde." Nil, Akın'ın haklı olduğu için bir şey diyemedi ama yine de sinirliydi o başkomisere.

 

Başka bir şey demeyip izlemeye devam etti. Animasyonu bitirdiklerinde her zaman yaptıkları gibi animasyonu yorumlamaya başladılar.

 

"Ben ondan hiç böyle bir şey beklemiyordum bu arada. Gerçekten inanmıştım."

 

"Ailesi tarafından kabul görmek istedi."

 

"Ama zaten gerçekten iyi biri olsaydı onu kabul eden birileri vardı."

 

Başını salladı Akın. "Bu da onun aptallığı."

 

Nil tam başka bir şey daha söyleyecekti ki bir anda esneme bastırdı. Bu uykulu anı kaçırmamak için "Sonra konuşmaya devam ederiz. Şimdi şey yapalım." diyip başını Akın'ın omzuna yasladı.

 

"Ney yapalım?" dedi muzip bir sesle Akın.

 

"Uyuyalım."

 

"Uyuyalım." Nil'in elini avuç içine alıp sıcak bir öpücük kondurdu. Ardından başını Nil'in başına yaslayıp gözlerini kapadı.

 

Beraber huzurlu bir uykunun tadını çıkardılar.

 

Kafankarışamazçünkükafasızsın grubu

 

Cafer: Help

 

Cafer: Yardım edin

 

Cafer: Çığlıklar yardım çığlıkları

 

Çınar: Ne oldu Cafer

 

Cafer: Bu Oğuz benim psikolojimi daha da bozuyor amk

 

Oğuz: yalan

 

Cafer: kardeşim ben depresyonumu geçirmek istiyorum

 

Oğuz: olmaz

 

Siz: Cafo cnm mümkünse girme

 

Siz: tatile gidiyoruz eğlenmeye no negatif düşünceler tm

 

Sinan: haklı

 

Sinan: Tatildeyken depresyon mu olur

 

Cafer: Olacak

 

Cafer: arabayla gitsek efkarlı efkarlı şarkılar açarak beyninizi emcüklerdim de büyük bir keyifle

 

Cafer: Yapamıyorum

 

Cafer: anca oğuzun horlamasını dinliyorum

 

Akın: Arabayla gitmediğimiz için Balıkesir'e ayak basar basmaz şükür namazı kılacağım

 

Oğuz: Abartma lan ben horlamıyorum

 

Cafer: horlaman kulağımdaki kaan tangözeyi bastırıyor oğuz

 

Cafer: Hani adam bağıra bağıra şarkısını söylüyor bir de

 

Cafer: Anlatabiliyor muyum

 

Oğuz: mikroba bak ya

 

Oğuz: çok rahatsızsan yallah Sinan'ın yanına kardeşim

 

Sinan: ben insan çekemem

 

Sinan: depresyondaki insanı hiç çekemem

 

Cafer: sağ ol sinan ya

 

Cafer: Ne kadar da seviyorsun beni

 

Sinan: Her zaman🫶🏻

 

Oğuz: bak görüyor musun

 

Oğuz: Senin depresyonunu benden başka çekecek biri var mı

 

Oğuz: yok

 

Nil: Oğuz seni Cafer'den başka çekecek biri yok yalnız

 

Cafer: ben de mazoşistim herhalde

 

Cafer: Oğuz'la arkadaş olmamın herhangi bir açıklaması olamaz çünkü

 

Oğuz: mükemmel bir çiftiz

 

Akın istiyorum diye götümü başımı yırtmama son 1

 

 

Bölüm : 06.12.2025 18:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...